Güncelleme Tarihi:
Varyantlarla birlikte daha da ölümcül hale gelen koronavirüsün yayılma şekilleri, vücutta yarattığı hasarlar ve sebep olduğu belirtilere dair bugüne kadar pek çok veri toplandı. Genel olarak bakıldığında göğüs ağrıları, öksürük, halsizlik ve nefes darlığı gibi semptomlar öne çıkıyor.
Virüs, özellikle akciğer ve kalpte kalıcı hasara yol açabiliyor. Hatta en son İngiltere'de yapılan bir çalışmada koronavirüsün çok sayıda nörolojik sorunu tetikleyebileceği de ortaya çıktı. Araştırmada hafif seyreden Covid-19’un bile beyinde küçülmeye neden olabileceği açıklandı.
Tüm bunlara ek olarak bir süredir Covid-19’un gözü de etkilediği üzerinde duruluyor. Covid-19 ve göz tutulumu ilişkisi konusunda bugüne kadar yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlar oldukça düşündürücü.
Örneğin, akademik dergi JAMA Ophthalmology’de yayınlanan bir makalede koronavirüsün solunum sistemine ek olarak gözü de enfekte edebileceğine dair kanıt sunuluyor. Bulgular, Çin'de Covid-19'dan iyileştikten kısa süre sonra göz tansiyonu atağı gelişen bir hastaya dayanıyor. Hasta ameliyata alınıyor ve göz dokusu testleri sonucu Covid-19 kanıtı elde ediliyor.
Amerika Bulaşıcı Hastalıklar Derneği sözcüsü Dr. Aaron Glatt ise ortaya çıkan vakalar sonrası koronavirüs ve göz ilişkisine dair verdiği bir demecinde, "Göz sağlığı için, virüsün gözün etrafında dolaşmasının ne anlama geldiğini bilmek çok önemli” diyor. Glatt, Covid-19 ile sınırlı göz problemlerinin son zamanlarda sık görüldüğünün de altını çiziyor.
“KLİNİK GÖZLEMLERİME GÖRE KISMİ GÖRME KAYBI YAŞAYAN HASTALAR İZLEDİM”
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Alper Şener, koronavirüs ile göz konusu üzerine bugüne kadar çok ciddi şekilde gidilmediğini ama göz dokusunda da yoğun şekilde ‘ACE2 reseptörü’ olduğunu söyledi.
Koronavirüs konusunda önemli çalışmaları bulunan Prof. Dr. Şener, şöyle devam etti:
“Göz sinir tutulumu bazen pıhtılaşma nedeniyle bazen de direkt göz siniri tutulumuyla meydana geliyor. İlk salgın zamanında virüsün özellikle ‘konjonktivadan’ yani göz kapaklarının iç kısmı ile gözün beyaz kısmını örten zardan bulaşmasıyla ilgili verilerin netleşmesi ilgimizi çekmişti. Sonrasında bazı hastalarda özellikle görme keskinliğinin azaldığını gözlemlediğimizde ilgimiz giderek daha da arttı.”
“Literatürde artık Covid sırasında daha sık ya da sonrasında geçici veya kalıcı görme kaybı geri bildirimleri gelmeye başladı” diyen Prof. Dr. Alper Şener, sahadaki gözlemlerini ve elde ettikleri verileri şu şekilde açıkladı:
“Biz 2020 yılının sonunda hiç göz şikayeti olmayan izolasyon süresi dolmuş, Covid-19 PCR pozitif hastalara rastgele testlerle taramalar yaptık. Bu hastaların üçte birinde gözdeki optik sinir iletiminin bozulduğunu tespit ettik. Bu henüz basılı bir bilgi değil. Şu an için bir dergide değerlendirme sürecinde ama ben bu sonucu önemsiyorum. Çünkü klinik gözlemlerime göre, Covid-19 enfeksiyonuna bağlı kısmi görme kaybı yaşayan hastalar izledim.”
Bu durumun kalıcı da olabileceğini, bu nedenle ciddi önem arz ettiği vurgulayan Prof. Dr. Alper Şener, “Yakın zamanda Dünya Sağlık Örgütü, ‘Uzun Covid-19’ sendromunu tanımladı ve bunun ana bulgusu olarak ‘sisli beyin’ dediğimiz klinik tabloyu ortaya çıkardı. Yani akciğer dışı klinik tabloların korona sonrası hastalık yükü olarak gündeme oturması işten bile değil” dedi.
Bu soruya Prof. Dr. Alper Şener’in cevabı “Kesin bir şey söylemek güç ama olabilir” şeklinde oldu.
“Sahada kısmi, tam kalıcı ya da geçici görme kaybı olgularına rastladık” diyen Şener, “Varyantlar çok tehlikeli” dedi ve şu şekilde detaylandırdı:
“Bazı varyantların klinik tablolarının değişik seyretme olasılığı her zaman bilim dünyasının ilgisini çekiyor. Örneğin Delta varyantı… Deltadan önceki varyantlarda gebelerde klinik tablo bu kadar ağır seyretmiyordu. Fakat şimdi çok ağır seyrediyor ve ölüm oranı yüksek. Bunun gibi tat ve koku kaybı da İngiltere varyantı sonrası gündeme geldi. Keza ishal de… Bunu sadece tesadüfe bağlamak çok doğru olmaz gibi duruyor. Bu nedenle varyantlar sorunun ana kaynağı bile olabilir.”
GÖZ YÜZEYİNDE BİRÇOK VAKADA VİRÜSE RASTLANDI
1-) Koronavirüs, gözü neden etkiliyor olabilir?
Covid-19 virüsü insan hücrelerinde yer alan ACE2 reseptörüne bağlanarak etkisini gösteriyor. ACE2 reseptörleri vücutta solunum yolunda, gastrointestinal sistemde (sindirim sisteminin tüm organlarını içeren ağızdan anüse kadar olan yol) ve damar yapılarında bulunuyor. Bu nedenle Covid-19 ile enfekte hastalarda solunum problemleri ve damarsal problemlere bağlı problemler görülüyor.
Göze nasıl etki ettiğine dair ise tam bir şey söylemek çok zor. Muhtemel teoriler; solunum yolundaki damlacık enfeksiyonlarının göze bulaşması ve burun yolu vasıtasıyla gözyaşı kanalı veya kan yoluyla gözyaşı bezi tutulumuyla bağlantılı olduğu şeklinde. Yapılan az sayıdaki çalışmada göz yüzeyinde birçok vakada virüse rastlanmış olup mekanizması tam olarak açığa çıkarılamadı.
2-) Konuyla ilgili bugüne kadar yapılan çalışmalarda genel olarak ortaya çıkan sonuç nasıl?
Covid-19 ve göz tutulumu ilişkisi konusunda az sayıda çalışma var. Fakat son zamanlarda vakalar artınca çalışmaların sayısı da arttı. Yapılan çalışmalarda göz bulguları olmasa da PCR yöntemi ile bakıldığında ufak bir hasta grubunun yarısında göz yüzeyinde virüse rastlandı.
Genel olarak sonuçlara bakıldığında virüsün gözü farklı oranlarda tuttuğu bunun da çalışmalarda uygulanan izolasyon yöntemlerinin farklılığından kaynaklandığı düşünülmekte. Virüsün hava yolu ile bulaşması ve gözün her türlü bulaşa açık olması nedeniyle virüsle gözün birçok asemptomatik hastada da ilişkide olduğu düşünülebilir. Göz bulgularının ortaya çıkışı ise kişinin aldığı virüs yükü ve bağışıklık sisteminin durumu ile ilgili.
3-) Koronavirüse yakalanan kişilerde ilk etapta göz kızarıklığı ve gözde sulanma durumlarının ortaya çıktığına dair bilgiler var. Bu durum olağan bir şey mi, yoksa geçici bir durum mu?
Covid-19 enfeksiyonunu ağır şekilde geçiren kişilerde bu duruma rastlandığı doğru. En sık bulgular gözde kızarıklık, yanma-batma, sulanma ile ortaya çıkan halk arasında kırmızı göz hastalığı olarak da bilinen konjonktivit tablosu. Virüs damar yapılarını tuttuğundan göz kanamalı olarak görülebilmekte. Bazı olgularda bu tabloya farklı yoğunlukta zar oluşumları da eşlik edebiliyor.
4-) Koronavirüs göz damarı tıkanıklığına neden oluyor mu?
Koronavirüs gözün arka tabakasını oluşturan ve görmemizi sağlayan retina tabakasını farklı şekillerde tutuyor. Lancet dergisinde çıkan bir çalışmada hastaların yaklaşık yüzde 10’unda kanamalar, damar yapılarında kalınlaşma ve kıvrılmalar görülmüş. Daha ciddi olgularda ise retinada damar tıkanıklıkları gözlenmiş. Retina ven tıkanıklığına bağlı hastalarda farklı derecelerde görme kayıpları da yaşandı.
Ven tıkanıklığı ani görme kayıplarına yol açan ve görmeyi kalıcı şekilde etkileyen bir hastalık. Hastalar sıklıkla ani görme kaybı veya görme bulanıklığı ile kliniğe başvururlar. Yapılan muayenelerde retina damarlarında kanama ve ödem tespit edilir. Görme merkezine yakın bir damarda tıkanıklık olması görmenin kalıcı olarak azalmasına neden olur. Damar tıkanıklığının hangi bölgede ve ne kadar ağırlıkta olacağının bilinmesi mümkün değildir. Bu nedenle erken tanı son derece önemli. Tanı sonrası göz içine iğne veya lazer yapılması gerekir.
5-) Koronanın gözde hasara neden olmasını engellemenin bir yolu var mı? Nasıl önlemler alınmalı?
Covid-19’un göze bulaşmasını direkt engelleyen bir yol yok. Burada en önemli korunma yolu, maske takarak virüsün bulaşmasının engellenmesi, aşı olarak da hastalığın daha hafif geçirilmesinin sağlanması. Göz, maske takılsa bile açıkta olduğundan en korunmasız organlardan biri. Özellikle kapalı alanda virüse maruz kalınması, ellerin göze götürülerek direkt bulaş olma riski gözün korunmasını zorlaştırıyor.
Virüsün yüksek riskte olduğu alanlarda gözlük kullanımı koruyucu olabilir. El dezenfektanların kullanılarak ellerin temiz tutulması son derece önemli. Virüsün gözü tuttuğu hafif durumlarda koruyucu antibiyotikli damlalar kullanılmasını da öneriyoruz.