Güncelleme Tarihi:
Covid-19 salgını dünya için hala büyük bir tehdit. Hindistan, Brezilya gibi ülkelerde salgın tüm gücüyle devam ederken, pandeminin kontrol altına alındığı düşünülen birçok yerde de yeni dalgaların ortaya çıkması endişe verici. Hal böyle olunca toplumda hastalığa bağışıklığı olan kişilerin artması büyük önem kazandı. Bu tünelden çıkmanın tek formülü ise aşı.
Ocak ayı ile birlikte Türkiye’de de Covid-19’a karşı aşılama başladı ve Sağlık Bakanlığı verilerine göre 11 Haziran itibariyle 32 milyon 396 bin dozdan fazla aşı uygulandı. İki dozunu birden olanların sayısı ise 13 milyonun üzerinde. Aşılanan kişi sayısının artmasıyla kısıtlamalar da esnemeye başladı. Ancak aşılanmalarına rağmen riskli grupta olanlar için tehlike hala devam ediyor.
Erken araştırmalar, kanser veya organ nakli gibi tıbbi geçmişi olan kişilerin yaklaşık yüzde 80'inin aşılandıktan sonraki antikor üretiminin oldukça düşük olduğunu gösteriyor. Bu da riskli gruptaki kişilerin ve yakınlarının aklında pek çok soruya yol açıyor.
En çok merak edilen konuların başında ülkemizde uygulanmakta olan Sinovac ve Pfizer/BioNTech aşılarından hangisinin seçilmesinin uygun olduğu geliyor. Bir diğer konu da aşıların riskli gruptaki kişilerde daha az etkili olup olmadığına dair...
Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özlem Er ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Rıdvan Karaali riskli gruplardaki bireylerin aşılanmasıyla ilgili merak edilenleri hurriyet.com.tr okurları için anlattı...
TÜM AŞILAR İÇİN GEÇERLİ
Aşıların en yüksek düzeyde etkili olabilmesi için savunma sisteminin sağlıklı olması gerektiğini vurgulayan Dr. Rıdvan Karaali, “Savunma sistemimizi etkileyen bazı hastalıklar ve savunma sistemimizi baskılayan ilaç kullanımı gibi durumlarda aşıların etkinliği düşebilir. Bu durum genel olarak tüm aşılar için geçerli olduğundan Covid-19 aşıları için de aynı durum geçerli” dedi.
Karaali, şöyle devam etti: “Covid-19 aşılamaları sonrası elde edilen bilimsel veriler, özellikle organ yetmezliği olan hastalar, kemoterapi alan kanser hastalarında ve çeşitli hastalıkları nedeniyle savunma sistemini baskılayıcı ilaç kullanan hastalarda aşıların etkinliğinin daha az olduğunu gösteriyor. Organ nakli olmuş hastalar da uzun dönem savunma sistemini baskılayıcı ilaç kullandıklarından aynı şekilde aşı etkinlikleri savunma sistemi normal olan kişilere göre daha az oluyor.”
RİSKİ GRUPLAR AŞI OLMAMIŞ GİBİ DAVRANMALI
Prof. Dr. Özlem Er ise pandemi dönemindeki aşı çalışmalarına bağışıklığı baskılanmış hasta gruplarının dahil edilmediğine, bu sebeple de verilerin sınırlı olduğuna dikkat çekti:
“Amerikan tıp dergisi JAMA’da yer alan bir makalede 658 nakil hastasının yüzde 46’sının iki doz Pfizer/BioNTech veya Moderna aşısından sonra antikor yanıtı oluşturmadığı gösterildi. Bağışıklığın baskılandığı dönemlerde aşıların etkisi azalabilir ve bu çok ciddi bir sorun. Bu gruptaki hastalara aşı olmamış gibi davranmalarını ve tüm korunma önlemlerine azami derecede dikkat etmelerini öneriyoruz.”
RİSKLİ GRUBUN AŞILANMASI TOPLUM İÇİN FAYDA SAĞLAR
Yapılan çalışmalarda riskli grupta yer alan hastaların aylarca aktif enfeksiyona sahip olabileceğinin de ortaya çıktığını belirten Er, “Uzun süre aktif enfeksiyona sahip olabilecek hastalar yeni mutantlar için de kaynak olabilir. Bu hasta grubunun aşı olması sadece kendileri için değil, tüm toplum için önemli fayda sağlayabilir” ifadelerini kullandı.
AŞI İÇİN DOĞRU ZAMAN BEKLENMELİ
Kemoterapi gibi aralıklı uygulanan tedavilerde, aşının ilaç uygulamasından belirli bir süre sonra yapılması gerektiğini ifade eden Karaali, “Uygulanan kemoterapinin savunma sistemi üzerinden etkisi 14 gün sonra kalkacağından, aşının etkinliği artar. Aynı şekilde aşı uygulandıktan sonra da etkili olabilmesi için yine savunma sistemini baskılayıcı ilaç kullanmamak etki düzeyinin artırılmasına katkı sağlar" dedi.
RİSKLİ GRUP MUTLAKA AŞILANMALI
Karaali, Türkiye’de kullanımda olan Sinovac ve Pfizer/BioNTech aşılarının savunma sistemini uyarma yolları farklı olsa da etkinliğinin savunma sisteminin normal çalışmasına bağlı olduğunun da altını çizdi.
Karaali, “Aşı türünden bağımsız olarak, bahsettiğimiz hastalarda hepsinin etkinliğinin daha az olabileceği göz önüne alınmalıdır. Bu grup için aşılardan birinin koruyuculuğu daha az demek doğru olmaz. Her iki aşı da uygun. Riskli grupta bulunan hastalar, kullanımda olan aşılardan birini mutlaka olmalıdır” ifadelerini kullandı.
HASTALAR ÖNCEDEN EĞİTİMLİ
Kanser hastalarının enfeksiyonlardan korunma konusunda pandemi öncesi dönemde de eğitimli olduğunu söyleyen Er, “Hastaların kendilerini nasıl koruyacaklarını bilmeleri sayesinde Covid-19 bulaşma oranlarının oldukça düşük olduğunu gözlemledik. Ancak toplumda, hastanın yakın çevresinde ve aile bireylerinde rahatlama olması ve tedbirlerin gevşetilmesi sonucu hastalar tekrar risk altına girmeye başladı. O nedenle hem kendimizi hem de çevremizi korumak için aşı olmanın yanı sıra sosyal mesafe, maske ve temizlik ilkelerine özen göstermek gereklidir.” dedi.
Peki riskli grupta bulunan kişiler nelere dikkat etmeli?
Bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar için çok sayıda potansiyel çözümün tartışıldığını belirten Er, şu noktaların altını çizdi: