CoÅŸkun Kırca, Bülent Ecevit'i komünist diye ÅŸikáyet etti

12 Eylül döneminde Türkiye'nin BirleÅŸmiÅŸ Milletler Daimi Temsilcisi olan CoÅŸkun Kırca, New York Times gazetesi adına kendisiyle söyleÅŸi yapan gazeteciye, büyük bir gönül rahatlığı içinde BaÅŸbakan Bülent Ecevit'in ‘‘komünist’’ olduÄŸunu söylüyor.SöyleÅŸiyi yapan muhabir baÅŸta olmak üzere herkes hayretler içinde kalıyor doÄŸal olarak. Newsweek'de de yer alan bu söyleÅŸi, biraz dönemin koÅŸulları, biraz da Köprülü'nün iyiniyeti dolayısıyla Türkçe'ye çevrilemiyor. Dile kolay, tam 15 yıl boyunca baÅŸta Hürriyet olmak üzere muhtelif gazetelerin Beyaz Saray muhabirliÄŸi. Jimmy Carter'dan Ronald Reagan ve George Bush'a baÅŸkanlar, Kenan Evren'den Turgut Özal'a cumhurbaÅŸkanları, Vehbi Koç'tan Ali Koçman'a iÅŸadamları. Tuna Köprülü, bir dönemin arka planını aydınlatıyor birbirinden ilginç anekdotlarla. Okurken kimi zaman hüzünleniyor, kimi zaman öfkeleniyor, kimi zaman ise ikisini de bir kenara bırakıp kara kara düşünmeye baÅŸlıyorsunuz, 'ne olacak bu memleketin hali' türküsü eÅŸliÄŸinde. Söz geliÅŸi 12 Eylül döneminde yaÅŸananlar. Ä°htilál zamanında Türkiye'nin BirleÅŸmiÅŸ Milletler Daimi Temsilcisi ÇoÅŸkun Kırca'dır. Köprülü'nün ifadesiyle, ‘‘CoÅŸkun Kırca, o tarihten sonra Ecevit'le beraber çalışmaya baÅŸlamıştı. Ancak daha sonra görüş ve tutumunda öylesine radikal bir deÄŸiÅŸiklik oldu ki, Ecevit'ten ayrılıp Demirel kanadına geçti.’’ Köprülü'nün o dönemde yazmadığı veya yazamadıklarını, şöyle anlatıyor anılarında: NEW YORK TIMES’TAKÄ° SÖYLEŞİ‘‘İşte darbenin (12 Eylül) hemen ardından da New York Times'a bir röportaj verdi. Ecevit'e sayıp sövdüğü röportaj üzerine New York Times'ta felaket bir haber çıktı. Aynı haber, Newsweek dergisinde de yayınlandı. Hürriyet benden, New York Times muhabiriyle konuÅŸmamı istedi. New York'a giderek muhabir Joanna Omang ile konuÅŸtuÄŸumda bana ‘‘Hayatımda böyle bir söyleÅŸi yapmadım. Bir ülkeyi temsil eden bir büyükelçi, kendi baÅŸbakanı için 'komünisttir' diye sözler sarf edince ben de ÅŸaşırdım’’ dedi. Ben bu bilgiyi aldıktan sonra bunu Hürriyet'e yazsaydım manÅŸetten girecek ve sonuç Kırca için çok kötü olacaktı. Dolayısıyla yapmadım, daha doÄŸrusu yapmak istemedim (...) EÄŸer ben, bugün medyada bol bol duyduÄŸumuz 'flash' haber peÅŸinde koÅŸan bir gazeteci olsaydım, büyük ihtimalle CoÅŸkun Kırca'nın diplomasi kariyeri o gün, orada sona ererdi.’’Yine 12 Eylül sonrasında yaÅŸanan bir baÅŸka olay da ilginç bilgiler ihtiva ediyor. 12 Eylül yönetimi, Türkiye'nin tanıtımında harcanması için 1981 yılında Washington BüyükelçiliÄŸi'nin emrine tam üç buçuk milyon dolar gönderiyor. Amaç, üniversitelerde kürsüler kurulmasını ve Türkiye lehine yayınlar yapılmasını saÄŸlamaktır. Ä°ÅŸin ilginç yanı, bu para bankada tutulacak ve bütün bu iÅŸler faiziyle halledilecektir. Tuna Köprülü'nün ifasiyle, ‘‘böyle hatırı sayılır bir meblağın Washington'a ulaÅŸtığını duyanlar kolları sıvadı (...) Zamanla, ilginç bazı 'tanıtım' faaliyetleri ve giriÅŸimleri göze çarpmaya baÅŸladı. ÖrneÄŸin, Kongre'deki Dış Ä°liÅŸkiler Komisyonu'nun toplantılarına dinleyici olarak birkaç Amerikalı ev kadınının katılması saÄŸlanarak, Amerika'da Türkiye'yi destekleyen bir kitle varmış izlenimi yaratılmaya çalışıldı. Bu kadınlar, Türkiye aleyhine beyanat veren temsilcilerle ayaküstü temas kurarak onları ikna etmeye çalışırlardı. Bunun karşılığında da biner dolar para alırlardı. Bir günlük Kongre ziyareti için bin dolar, fena para deÄŸildi.’’Â