Güncelleme Tarihi:
Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sencer İmer, koronavirüs salgınının küreselleşme politikalarına ciddi bir darbe vurduğunu belirterek, "Bundan sonra ülkeler kendi ihtiyaçları için kendi topraklarında üretim yapma konusunda daha egemen bir politika izleyecekler. Bu Çin'in herkese 'Ben vereyim' yaklaşımını değiştirmiş olacak." dedi.
Koronavirüs salgını bütün dünyada hayatı felç etti. Sınırlar kapatıldı uluslararası yolculuklar, yüz yüze diplomasi, turizm faaliyetleri ve ticaret durma noktasına geldi. İlaç, gıda gibi zaruri ihtiyaçlarını, hammadde ve sanayi ara ürünlerini Çin'den temin eden ülkeler adeta kepenk indirdi.
Prof. Dr. Sencer İmer, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, ulus devletlerin bundan sonra çok daha fazla içlerine kapanarak kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayacak şekilde bir ekonomi politikası geliştireceklerini söyledi ve ekledi: "Kürselleşmeden ziyade bu olacak."
"BU BİR SAVAŞ DURUMUDUR"
Avrupa Birliğinin koronavirüs salgını sonrası olağanüstü hal ilan edip bütün sınırlarını kapattığını kaydeden Prof. Dr. İmer, Schengen serbest dolaşımının fiilen bittiğini, bunun ise bir savaş durumu olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. İmer, İspanya ve İtalya'ya, AB'nin büyük devletleri olan Almanya ve Fransa'nın bile yardım edemediğine dikkati çekerek, "Ancak Çin ve Rusya yardım edebiliyor. Rusya'ya bakacak olursak onların da en büyük geliri petrol olduğu için ve petrol fiyatları düştüğünden dolayı durumları çok kritik. Eğer korona vakaları Rusya'da da artmaya devam başlarsa onların da durumları çok vahim olur." ifadesini kullandı.
Savaşların, çekişmelerin ve anlaşmazlıkların bir kenara bırakılması gereken bir dönemden geçildiğini belirten Prof. Dr. İmer, şöyle konuştu:
"ABD, Rusya, Avrupa başta olmak üzere bütün dünya büyük tehdit altında. ABD'nin PKK/PYD'ye verdiği desteği sonlandırması gerekiyor. Terör örgütleri üzerinden sürdürülen vekalet savaşlarının son bulmasının gerektiği bir dönemdeyiz. Aynı şekilde İran, Venezuela gibi ülkelere uygulanan ambargoların hızla kaldırılması gerekiyor. Çünkü oralardaki vakalar artarsa tüm dünya çok ciddi bundan etkilenir bu da dünya için bir felaket olur.
Öte yandan mesela İdlib şu an çok tehlikeli bir bölge çünkü Korona vakaları Suriye içinde de başladı. İran'dan gelen devrim muhafızları korona salgınını İdlib'e taşımış olabilirler. Bundan dolayı sınır ötesindeki askerlerimizi de çok iyi korumamız gerekir. Hem de düzensiz göçü engellememiz gerekiyor. Hijyen kurallarına uymama, yetersiz gıda, sağlıklıksız ortam ve izolasyon eksikliğinden dolayı virüsün düzensiz göçmenler arasında hızla yayılması gibi bir tehlike de söz konusu.
Şu anda da koronavirüsün önüne geçilmezse, dünya nüfusunun yüzde 1'ine veya yüzde 2'sine bulaştığını düşünelim, bu da 40 ila 80 milyon insanın ölmesi anlamına gelir. Dolayısıyla bizim burada çok dikkatli olmamız lazım izolasyonları tüm dünyada kararlılıkla uygulamamız ve devletlerarası dayanışma içerisinde olmamız lazım."
Prof. Dr. İmer, koronavirüs salgının Çin'in uzun zamandır bütün dünyanın üretim merkezi haline getirilmiş olmasından kaynaklanan asıl sorunu gözler önüne serdiğini savundu.
İlaç ham maddelerinden solunum cihazlarında kullanılan vantilatörlere kadar birçok ürünün Çin'de üretildiğini aktaran Prof. Dr. İmer, "ABD bile solunum cihazı yapabilmek için Çin'den malzeme almak zorunda. Bu doğru bir şey değil. Birçok ülke otomobil üretemedi. Çünkü parçalar Çin'den geliyor. Dünya şunu anladı ki bir yere böyle bağımlı olmak iyi bir şey değil. Üretim merkezlerini sadece Çin'e değil başka yerlere de dağıtmak lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. İmer, salgınla birlikte gıda güvenliği kadar ilaç ve sağlık güvenliğinin de öne çıktığını kaydederek şunları söyledi:
"Türkiye'nin buradan çıkaracağı sonuç gıda güvenliği açısından kendi kendine yetebilmesi gerekliliğidir. Hiçbir şekilde dışarıdan gıda maddesi almadan, bütün vatandaşlarını besleyebilecek bir tarım politikası geliştirmek zorunda, çünkü topraklarımız ve insan gücümüz buna uygun. Bu çalışmayı aynı zamanda ilaç ham maddesi için de yapmamız lazım. Hep dışarıdan ilaç getirmeyi beklememek lazım. Orta Doğu'daki ülkeler gibi bazı ülkelerin kendini beslemesi imkansız. Bu da Türkiye için büyük bir şans. Türkiye, kendini beslediği gibi ayrıca bu ülkeleri de besleyebilir.
Ulus devletler bundan sonra çok daha fazla içlerine kapanarak kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayacak şekilde bir ekonomi politikası geliştirecekler. Küreselleşmeden ziyade bu olacak. Bu Çin'in herkese 'Ben vereyim' yaklaşımını değiştirmiş olacak. Bir kuşak bir yol iyi bir proje ama her ülkenin de kendi üretimini kendisinin yapmasını teşvik etmek gerekiyor."
"MİLLİ VE ULUS DEVLET KAVRAMI ÖNEM KAZANIYOR"
Prof. Dr. İmer, bundan sonra ülkelerin kendi ihtiyaçları için kendi topraklarında üretim yapma konusunda daha egemen bir politika izleyeceğini vurguladı.
"Bu dünyadaki küreselleşme politikasının bir revizyonudur." diyen Prof. Dr. İmer, "ABD Başkanı Donald Trump 'Biz her şeyi Çin'den almamalıyız, üretimlerimizi Amerika'ya taşımalıyız. Önce Amerika.' dediğinde bunu kast etmişti. Bu politika koronavirüsten sonra tüm dünyaya yayılıyor. Yani yeni bir dünya düzeni oluşuyor diyebiliriz. Bu çok önemli bir sonuç. Yani milli ve ulus devlet kavramı önem kazanıyor. 'Dışarıdan gelsin de gıdamı ilacımı öyle temin edeyim.' yaklaşımı bitmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
"TERÖR ÖRGÜTLERİ SİLAH BIRAKACAK"
Prof. Dr. Sencer İmer, bundan sonra terörün devletlerin kullandığı bir silah olmaktan çıkarılmasının da gündeme geleceğini öne sürerek, "Terör örgütlerinin kullanılması devrinin sona ermesi de bu salgının önemli sonuçlarından biri olacaktır." dedi.
Terör örgütlerinin artık silah bırakmak zorunda kalacağını dile getiren Prof. Dr. İmer, şunları kaydetti:
"PKK/PYD ve DEAŞ'ı destekleyen, besleyen bir ABD olmayacak. Silah bırakmayan terör örgütü olursa tüm ülkeler tarafından ortaklaşa yok edilecektir. Bundan sonra Türkiye'nin terörle mücadele konusunda eli daha da rahatlayacaktır. Göç hareketleri salgın açısından dünya için büyük bir tehlikedir. Engellenmesi gerekiyor. Bu da ancak o ülkelerin huzura kavuşmasıyla sağlanabilir. Bunun somut örneğini geçtiğimiz günlerde gördük. ABD, Afganistan'da Taliban ile anlaşarak barışın tesisi noktasında bir adım attı. Afganistan'da barış, huzur ve kalkınma sağlanırsa göç vermeyecektir.
İran ambargolar yüzünden perişan bir hale geldi. ABD yönetimi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu desteklemekten ve onun politikalarını yürütmekten vazgeçmelidir. Yoksa tüm dünya bu insanlık dışı uygulamadan vazgeçmesi için ABD'ye baskı yapmalıdır. Ambargonun kaldırılması ile ancak bu ülke virüsle mücadele edebilir. Aynı şey Venezuela için de geçerli. IMF'den 5 milyar kredi talep etti ve bu reddedildi. Bu yanlış politikalara bütün dünyanın karşı koyması gerekiyor."