Güncelleme Tarihi:
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 16 Ocak tarihli kararnamesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’ne atanan Turan Çolakkadı, İstanbul Adalet Sarayı’nın sitesinde yer alan mesaj ile veda etti.
İstanbul Adalet Sarayı’nın sitesinde 18 Ocak 2014’de yayınlan veda yazısında Çolakkadı şiirle veda etti. Kendisi de şiir yazan Çolakkadı’nın, açıklamasında yer verdiği "İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri" sözleri hem Namdar Rahmi Karatay’ın şiirinde hem de Aşık Garip’in şiirinde geçiyor.
Çolakkadı “Veda” başlıklı açıklamasında şunlara yer verdi: “Üç yıla yakın yürüttüğüm, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevinden ayrılıyorum. Meslek hayatım boyunca adalet duygusu içinde hukukun üstünlüğü prensibine uygun davranmaya gayret ettim. Meslektaşlarımın gayretli çalışmalarını takdir ettim, kendimi de onlardan biri olarak gördüm. Adalet personelimizi de bizlerden farklı görmedim, kim işini iyi yapıyorsa onun takdir edilmesi gerektiğini hep vurguladım. Şimdi görevimi, geçmişte uzun yıllar birlikte çalıştığım, kendisini kardeşim gibi sevdiğim, benden devraldığı görevi üstün bir gayret ve başarıyla yürüteceğine inandığım, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı sayın Hadi Salihoğlu'na devrediyorum. Sizlere de elveda diyorum.
"İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri"
En içten sevgi ve saygılarımla. “
NAMDAR RAHMİ KARATAY’IN ŞİİRİ
Ne beklerdin ne buldun sen yeryüzünde hey serseri?
Bilinir mi böyle yerde bir kimsenin öz değeri?
Unut artık bunca yıldır tükettiğin emekleri,
Devlet kuşu konsa bile istemem ben bundan geri,
İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri.
Sen pişirdin, sen yoğurdun, elin hamur karnın açtır,
Kursağına düşen en son tuzsuz, yağsız bulamaçtır,
Kimse bilmez kim kazanır bu oyunda, bu bir maçtır,
Yediğimiz ekmek aşı, içtiğimiz alın teri,
İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri.
Uğraşırsın çabalarsın parasını eller alır,
Bir gölgeye benzer umut, bir uzanır, bir kısalır,
Çok umuda düşen kişi karanlıkta yaya kalır,
Bir oyuncak sanmış idik bir zamanlar koca dehri,
İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri.
Yüze geldi düne kadar köşesinde keyf çatanlar,
Vatansever oldu çıktı başımıza kaltabanlar,
Bizler bugün buyruk kulu onlar ise kahramanlar,
Biz batağa köprü olduk, başkaları geçti nehri,
İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri.
Bir kılkuyruk gelir sana çalım satar, kafa tutar.
Birer birer toplarsın sen, o binleri birden yutar,
Binbir çeşit ezgi, her gün aşımıza ağı katar,
Bir boğazın tokluğuna çekiyorsun bunca kahrı,
İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri.
Dinlenmeden bir gün başım, gençlik böyle geldi geçti,
Olan işler yüreğimde birer birer yara açtı,
Neden sonra alık gönül karanlıkta akı seçti,
Kutlu olsun gelenlere bu uğursuz konuk yeri
İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri.
AŞIK GARİP’İN ŞİİRİ
İşte geldim gidiyorum
Şen kalasın Halep şehri
Çok nan ü nimetin yedim
Helal eyle Halep şehri
Sana derler Arabistan
Güzellerin çeşm-i mestan
Yeni haber geldi dosttan
Durmak olmaz Halep şehri
Çok garipler sana gelir
Gelir de eğlenir kalır
Her kişi muradın alır
Şen kalasın Halep şehri
Aşık Garip düştü yola
Hızır yardımcısı ola
Gözüme göründü sıla
SORUYU YAZDIĞI ŞİİRLE CEVAPLAMIŞTI
Çolakkadı bir ropörtajında çocukluğuna ilişkin soruyu kendi yazdığı bir şiirle yanıtlamıştı.
Turan Çolakkadı çocukluk döneminden hangi izleri taşır ve nasıl bir çocukluk dönemi geçirmiştir?
Çocukluğum, Ceyhan Nehri’nin Amanos Dağlarının vadilerden çıkıp Çukurova’nın düzlüğüne doğru uzandığı, çok büyük olmayan ve birkaç parçadan oluşan, mahrumiyet ancak harika doğal güzellikleri bulunan köyümde geçti. İlkbaharda Ceyhan Nehri taştığı zaman okulumuzun bahçesine su dolardı. Köyden çabuk ayrıldım ama çocukluğumun geçtiği yerler ilk göz ağrımdır, unutamam... Zaman zaman duygularımı kağıda dökmüşümdür. En iyisi onlardan birini aktarayım:
Ormanlarda şırıl şırıl akan suların sesi
Seher vaktinde her gün horoz ötmesi
Ağaca asılmış keklik kafesi
Unutulur mu ?
Leylekler gelirdi
Biçilen ekin tarlalarında dolaşırdı
Hava kararmadan yuvasına ulaşırdı
Herkes severdi onları
Unutulur mu ?
Gölgeler vardı
Güneş geçirmez çınar gölgeleri
Dereler şarkı söyleyerek akardı
Çiçekler boynu bükük büyürdü
Tarlaya en çok buğday ekerdi
O zamanın köylüleri
Ve köyün adamları
Çok çalışır, az uyurdu.
Köyün yolları ıssız olurdu
Ne otobüs geçerdi ne tren
Geleni gideni herkes bilirdi
Selam verirdi diğerine ilk gören
Güneş bir başka doğardı tepelerde
Ilık bir rüzgar eserdi seherde
Ağaçlarda bir fısıltı başlardı
Duyulurdu o fısıltılar her yerde .