Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, Hacı Bayram Camisi Çevre Düzenlemesi ve Kitapçılar Çarşısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, Ankara'ya ve Ankaralılara gönülden bağlı olduğunu, Ankaralı kardeşleriyle sevgi diliyle, aşkla konuştuğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2003'te, önce milletvekili sonra da Başbakan olunca Keçiören'e yerleştiğini hatırlatarak, böylece "gerçek manada Ankaralı" olduğunu ifade etti.
"ÇOK ÜZÜLÜYORDUM, İÇİM İÇİMİ YİYORDU"
Ankara'ya yerleşmeden önce de sık sık Hacı Bayram'a geldiğini anlatan Erdoğan, "Bu mübarek mekanın çevresinin o virane olmuş, mezbelelik halini gördükçe inanın çok üzülüyordum. Akşemsettin'in de hocası olan Hacı Bayram Veli'nin makamının çevresi nasıl böyle bakımsız, nasıl böyle mezbelelik olabilir, diye içim içimi yiyordu. Tarihe, medeniyete, kültüre, milletin değerlerine karşı kayıtsızlığı, en iyi bu mübarek cami ve çevresi bilir" diye konuştu.
Ankara'nın manevi mimarına böyle bir saygısızlığın reva görüldüğünü söyleyen Erdoğan, "Bunların kimler olduğunu sizler gayet iyi biliyorsunuz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgeyle ilgili çalışma yapmaya daha o günden karar vererek, Hacı Bayram'a yaraşır düzenlemeler için ilk adımları attıklarını kaydetti.
Erdoğan, "Bölge koruma alanında olduğu için geç de olsa nihayet burası Ankaralıların nefes alabilecekleri, maneviyatlarını yaşayabilecekleri bir yer haline geldi" şeklinde konuştu.
Hacı Bayram'ı, İstanbul'daki Eyüp Sultan'a benzettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan düzenlemelerin ardından Ankaralıların artık gönül rahatlığıyla burada namazını kıldığını, kitabını alıp, alışverişini yapabildiğini anlattı.
Erdoğan, Hacı Bayram Camisi çevre düzenlemesinin yanı sıra eski kitapçılar çarşısındaki 74 dükkanın yenilendiğini de bildirdi. Proje kapsamında bölgenin 35 yıllık çınarlarla donatıldığını söyleyen Erdoğan, yapılan yenilikleri anlattı.
Erdoğan, Hacı Bayram Veli Camisi çevre düzenlemesiyle 36 ayrı eseri hayata geçiren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'i tebrik ederek, başarılarının artarak devamını diledi.
"ANKARA ASLINDA BİR AHİ, BİR İSLAM ŞEHRİDİR"
Şehirlerin, taştan, betondan ibaret olmadığını, bir şehrin inşaatçılardan çok manevi mimarlarca inşa edileceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ankara aslında bir Ahi, İslam şehridir. Ankara, Selçuklunun, Osmanlının şehridir. Ankara İstiklal Harbi'nin şehridir. Çanakkale'den sonra o kutlu savaş, İstiklal Harbi buradan idare edildi. Türkiye'nin dört bir köşesinden gelen temsilcileri ağırlayan bu Meclis, bu camide, Hacı Bayram'da kılınan cuma namazının ardından dualarla, tekbirlerle açıldı. Siz bilir misiniz, ilk Meclis'in açılışında Salat-ı Tefriciyelerin getirilmesi, Hatmi Şeriflerin indirilmesi, ama bütün bunlarda Buhar-i Şerif'İn hatmedilmesi, kurbanların kesilmesi ve Meclis'in açılması, nereden nereye... Düşman Polatlı'ya dayandığında, top sesleri Meclis duvarlarında yankılanırken dahi Ankara sabırla ve kararlılıkla mücadeleye devam etti."
Külliyeler, medreseler, camilerin Ankara'nın tapu senedi olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Fakat bir dönem geldi ki, bu şehri adeta ikiye böldüler. Yeni inşa edilen Ankara ile şehrin güneyi ile eski Ankara'yı, bu bölgeyi karşı karşıya getirdiler. Bu ülkede, millete 'göbeğini kaşıyan adamlar, bidon kafalılar' diyenler, 'baldırı çıplak' diyenler, kılığına kıyafetine bakarak insanımızı Sıhhiye ötesine almayanlar, insanlarımızın gönül dünyasında ciddi kırılmalara yol açtı. Hatta öyle ileri gittiler ki, 'Kabe Arap'ın olsun, bize Çankaya yeter' diyenler, Hacı Bayram Veli'yi, yani gerçek Ankara'yı hafızamızdan silmek istediler, kazımak istediler. Başaramadılar. Çünkü bu millet hiç bir zaman aslını inkar etmedi. Tam tersine köklerine sıkı sıkıya bağlı kaldı."
Ankara'nın tercihinin bu defa da "kuru dilden" değil, hizmetten, kendi değerlerinden yana olacağına inandığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizim ülkemizde yaptığımız hizmetlerle başa çıkamayanlar, bu defa gözü dışarıya dikmişler. Neymiş? 'Biz Gazze'ye söz verdiğimiz yardımları yapmıyormuşuz?' Allah'tan korkan, kuldan utanan bunu söylemez. Gazzeli bir yetimin elini tutan, gözlerine bakan, derdiyle hemhal olan birisi, asla böyle bir şey söyleyemez. Biz her zaman, her durumda Gazzeli kardeşlerimizin yanında olduk. İsrail'in yakıp, yıktığı Gazze'nin imarı, Filistinli kardeşlerimize destek için geçtiğimiz yıl tam 76 milyon dolarlık yardımda bulunduk. Sağlık, eğitim, su, acil yakıt desteği, yıkılan binaların yapımı, un ve gıda gibi pek çok yardım kalemini Gazze'ye gönderdik, gönderiyoruz. 2017 yılına kadar Gazze'ye yapacağımız yardım miktarı ne biliyor musunuz? 200 milyon dolar. Türkiye'den başka yardım taahhüdünü hayata geçiren yok. Biz Gazze'ye Hacı Bayram Veli Hazretlerinin huzuruna, kardeşlerine el uzatmış bir ülke olmanın ferahlığıyla çıkabilmek için el uzatıyoruz."
Siyasi hayatının her alanında olduğu gibi, 12 yıllık başbakanlık, 9 aylık cumhurbaşkanlığı döneminde de hep aynı mücadeleyi verdiğini, "Yaratılanı, Yaradan'dan ötürü severiz" dediğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abhaz'ıyla, Roman'ıyla, Boşnak'ıyla, Arnavut'uyla ayrım yapmadıklarını ifade etti.
"BUNLARIN ÇOCUKLARI İNGİLTERE'DE KIBRIS'TA OKUYOR"
Hakkari'de Selahaddin Eyyübi Havalimanı'nı açtıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün mütahhitler kaçırarak, 99 kez eylem, silahlı saldırı yaparak, işçileri kaçırarak, yakarak, yıkarak engel olmaya çalışmasına rağmen, havalimanını bitirdiklerini ve bugün Başbakan Ahmet Davutoğlu ile açtıklarını anlattı.
Bir zamanlar "Türkçe ezan"dan bahsedilirken, şimdi de "Kürtçe ezan"ın konuşulduğunu belirten Erdoğan, "Ezanın bu şekilde, Arapça okunmasının en önemli anlamı nedir biliyor musunuz? Ondaki o teklik dünyanın neresine gidersen git, bir ezan sesi duyduğun zaman, hemen onu anlayabilesin, 'burada cami var' diyip, oraya gidebilesin diye" dedi.
Kur'an kurslarını kapatarak milletin inancıyla bağlarını koparmak isteyenlerin, bugün aynı şeyi Diyanet'e saldırarak yapmaya çalıştıklarını savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Ne yaptılar? Diyanet İşleri Başkanı'nın altında bir tane Mercedes varmış, 330 bin liralık Mercedes. Bunların hepsinin altında var, bunların çocukları İngiltere'de, Kıbrıs'ta okuyor. Günlerce Diyanet Başkanlığı makamını yıpratmaya çalıştılar. Tabi Diyanet İşleri Başkanımız da bunu iade etti. Haberim olsa ben, şahsen 'Sakın böyle bir şey yapma' derdim. Ve kanıma dokundu, 'Sayın Başkan, ben Cumhurbaşkanlığı makamındaki zırhlı Mercedelerden bir tanesini, ben o makama tahsis edeceğim' dedim. Ve o makama tahsis ettik. Şimdi çıkmış Bahçeli ne diyor? 'Ya istifa et, ya bu arabayı iade et.' Sen kimsin ya? Önce haddini bil."
"BUNLAR HAYATI YAŞAMIYORLAR"
Her şeyin bir hukuk süreci içerisinde yürüdüğünü, bunların bilinmesi, duygusal olunmaması gerektiğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Bahçeli, geçen gün bir şey söylüyor, çok enteresan. Diyor ki; 'Gübre, ilaç, tohum, yem ve fide de ÖTV'yi kaldıracağım.' Tabi başbakan olduğum için o dönemleri ben yaşadım, biliyorum. Zaten bu söylediklerinde ÖTV yok ki. İnanın bunlar hayatı yaşamıyorlar. Aynı şekilde Kılıçdaroğlu, ne diyor? 'Sen üçüncü havalimanını yapanlara mazotu KDV ve ÖTV'siz veriyorsun.' Koskoca bir yalan, adamlar KDV'yi de ÖTV'yi de hepsini ödüyorlar. Belgelerini arkadaşlarım zaten açıkladılar. Ama yine dönemimde yapıldığı için konuyu biliyorum, hepsini ödüyorlar. Bir tane daha CHP'nin Niğde adayı çıkıyor diyor ki 'Üniversite öğrencilerinin harçlarını kaldıracağız.' Üniversite öğrencilerine haçları, başbakanlığım dönemimde kaldırdık zaten, böyle bir şey yok ki. Hayatları bunların yalan üzerine kurulu."
cumhurbaşkanı Erdoğan, “IMF'ye 23.5 milyar dolar borç var mıydı, ödedik mi? Merkez Bankamızın rezervi 27.5 milyar dolardı, 122 milyar dolara çıktı mı? Şimdi Hacı Bayram meydanını görmeyen, Türkiye'yi göremez. Üstad Necip Fazıl, Köroğlu için ne diyor biliyor musunuz? 'Dağların ardında kalınca çile, Köroğlu yeniden gelmişti dile. Ak saçlı anadan geçilse bile, dağlardan geçilmez derdi Köroğlu.' Bizler de pek çok şeyden vazgeçebiliriz ama asla tarihin ve ecdadın bize tevdi ettiği emanetten vazgeçmeyiz. Bunu herkes böyle bilsin” diye konuştu.
"İMAM MİHRABI BIRAKIR DA KAÇAR MI?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi hep birlikte Rabiamızı söylüyoruz. Tek millet. Ama bunun içinde ne var? Sadece Türk yok. Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Arap'ı, Çerkez'i, Gürcü'sü, Abhaz'ası, tüm Türkiye'deki etnik unsurların hepsi tek millet. Tek bayrak. Bayrağımızın rengi, şehidimizin kanı. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesi. Yıldız, şehitlerimizin sembolü. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Ne diyoruz? Tek vatan” dedi.
Kimsenin bu vatan toprakları üzerinde ameliyat, operasyon yapamayacağını vurgulayan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Karşısında bizi bulur. Silahlı kuvvetlerimizi, emniyet teşkilatımızı bulur. Hepsinden öte milletimizi bulur. Herkes haddini bilecek. Dört, tek devlet. Şimdi çıkmış bir paralel devlet. Hey Allah'ım, ne günlere kaldık. Şimdi Pensilvanya'da yaşıyor. Niye Pensilvanya'ya kaçtın da, Medine'ye, Mekke'ye kaçmadın? Pensilvanya'da ne işin var? Şimdi arkasından imamlar da kaçıyor. İmam mihrabı bırakır da kaçar mı? Ne diyordum ben, 'İnlerine gireceğiz, inlerine' diyordum. Hatırlıyor musunuz? İşte şimdi inlerine girdik. Şimdi kaçıyorlar, hepsi. Bu tuzaklarının içerisinde olanların hepsi kaçıyor. Ama bunlar milleti parçaladılar, ümmeti parçaladılar. Şimdi açıklamalar yapıyorlar, bu ülkede terör örgütüyle nasıl beraber olacaklar, diğerleriyle nasıl beraber olacaklar, bunların açıklamasını yapıyorlar. 7 Haziran bunlara da ders vermenizin inşallah şafak vakti olacaktır.”