Emre ÖZPEYİNİRCİ
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 2007 00:00
Xİngilizce sınavlarının demirbaşı olan ’Fill in the blanks’, Türkçe meali, ’Boşlukları doldur’ bölümünde, "Bir gün çok param olursa, ....... marka bir otomobil alacağım’ şeklinde bir soru yer alsaydı boşluğu doldurmak çok kolay olurdu.
Bir çoğumuzun buraya Ferrari, Lamborghini ve Porsche yazacağından eminim. Bu durum otomotiv editörü olarak benim için de geçerliydi, ta ki geçtiğimiz hafta yaptığım Berlin seyahatine kadar. Gezimizin sebebi Alman Volkswagen Grubu’nun bünyesindeki İngiliz Bentley’in modellerini test etmekti. Biliyorsunuz, Bentley Şubat ayından itibaren Doğuş Otomotiv’in bünyesinde Türkiye’de satışa sunuldu. Bugüne kadar hiç kullanmadığım ve kafamda yukarıda saydığım Ferrari, Lamborghini ve Porsche üçlüsünün dışında yer alan Bentley’le ilk kez yakın bir ilişkiye girecektim. Bentley markası, Berlin gezisine kadar benim için Rolls Royce’nin sınıfında yer alan, otomobilde prestijin sembolü bir ’Ağır abi’ markasıydı. Herşey el işçiliğiyle filan. Son dönemde bir çok sportif model geliştirdiklerini ve piyasaya sunduklarını biliyordum ama açıkçası birebir tanışmadığım için kafamdaki imaj aynen korunuyordu.
İLK BULUŞMA HAVALİMANINDA
Berlin’e inince havalimanında bizi karşılayan Bentley’ler kafamdaki imajlarıyla birebir örtüşüyordu. Çünkü o sırada gördüğüm araçlar markanın klasik modeli Arnage ve Continental serisinin sedan versiyonu Flying Spur’du. Yani ikisi de tam bir ’Ağır abi’ aracıydı. Diğer arkadaşlar bu araçlara binip bana yer kalmayınca ’sizi de Continental GTC ile götüreceğiz’ dediler. İşte ilk büyük buluşma o an gerçekleşti. Ben sağ koltuktaydım ve yaklaşık bir saat sonra bu aracı kullanacaktım.
Otele gidince hemen Bentley’in Türkiye Genel Müdürü Gino Bottaro’ya yeni gözdem hakkında sorular sordum. Continetal GTC, Continental serisinin en son üyesi. 2006 sonunda dünyada piyasaya sunulan GTC’den Türkiye’de de 3 adet satılmış. GTC’nin ağabeyleri Continental Flying Spur ve Continental GT. Yani sedan ve coupe versiyonu. GTC bu ailenin üstsüz üyesi. Tüm Continental ailesi aynı güçteymiş. Yani, 6 litre 12 silindir bir motora sahipler. Bu motor 6100 devirde tam 552 beygir, 1600 devirde ise tam 650 Nm tork üretiyor. Bottaro, maksimum hızı 321 kilometre dediğinde, "Yok canım üstü açık bir otomobil bu hıza çıkamaz’ dediğimi hatırlıyorum. Aracın 0-100 kilometre hızlanmasının ise 5.1 saniye olduğunu belirtmeliyim.
Yeni gözdem hakkında yaptığımız bu kısa sohbetin ardından direksiyona geçmeye hazırdım. Yaklaşık 200 kilometrelik bir rotamız vardı ve özellikle Berlin otobanında belirli yerlerde hız limiti yoktu. Yani araçların performansını tam olarak görebilecektik. İşte bu güzel haberden sonra yola çıktık. İçine bindiğinizde konforun gözünüzü aldığı aracın, elektro-hidrolik prensiple çalışan yumuşak kumaş tavanı ise üç katmanlıydı. Yani üstü kapattığınızda araç tamamen bir coupe’ye dönüşüyordu.
Araçla Berlin içindeki turumuzun ardından otobana çıktık ve esas şov başladı. Aracın üstünü açmıştık. Otobanda hız limitinin kalkmasıyla birlikte hız göstergesi kısa sürede 200 kilometreyi aşmıştı. Araçta üstü açık olmasına rağmen ne bir ses, ne bir titreşim ve ne de bir sarsıntı vardı. Şaka gibi. Bunun üzerine gaza biraz daha yüklenmeye başladım. Şimdi ibre 280 kilometreyi gösteriyordu. Tek sıkıntım biraz uzun olan saçlarım yüksek hız dolayısıyla yüzüme kırbaç gibi vuruyordu. Buna rağmen hızımı artırdım ve benim için sınır olan 300 kilometre hıza ulaştım. Belirtmekte yine fayda var, hız limitinin olmadığı dümdüz bir otobanda bunu gerçekleştirdim.
Gino Bottara 321 kilometre maksimum hız demişti ama 300 km benim için yeterliydi. Hemen ayağımı gazdan kestim. Kestim diyorum ama buna rağmen ibre 240-250 kilometredeydi. Derken yanımda oturan CNN Türk’te hazırladığım ’Deneme Sürüşü’ isimli programın yapımcısı Barış Aladar 5 kilometre sonra radar var uyarısında bulundu. (Bu arada Bentley maceram bu cumartesi 12.20’de CNN Türk’te) Ayağımı gazdan kesip sağ şeride geçmiştim ama ibreye baktığımda 200 kilometrenin altına inememiştim. Sanki İstanbul trafiğindeki 100 kilometre, burda 200 kilometre hızla eş değerdi. Hızım 100 kilometreye düştüğünde ise neredeyse durduk diye araçtan inecektim.
Uzun lafın kısası, artık benim ’Fill in the Blanks’imde 4’üncü marka olarak Bentley de olacak. İnanın, diğer süper spor araçlarla boy ölçüşen hatta belli noktalarda aşan bir marka. Hem güvenilir, hem sağlam hem de çok güçlü.
Üstsüz bir model 300 km hızdan nasıl etkilenmiyor
Üstsüz bir otomobille 300 kilometre hız inanılır gibi değildi. Ne bir ses, ne bir sarsılma hiç bir şey yoktu. İşte bu noktada Bentley mühendisleri 360 bin Euro’dan başlayan bu aracın hakkını vermişler. Mühendisler 300 kilometrinin üzerinde hızlarda aracın mükemmel bir aerodinamik denge temin etmesini sağlamışlar. Düşük bir rüzgar katsayısı sunmak amacıyla GTC rüzgar tünelinde bir çok saat geçirmiş. Coupe ve 4 kapılı versiyonları gibi bir gövde altı rüzgar dağıtıcısı ve özel olarak biçimlendirilmiş arka tampon ile bagaj kapağı kullanılarak yüksek hızlarda bastırma kuvveti ve denge sağlaması mümkün kılınmış. Mühendisler eşiklere önemli bir çelik takviyenin yanı sıra, kabinin alt tarafında uzanan ilave çapraz destekler eklemişler. Sağlamlaştırıcı çelik tüpler A sütünlarında ve cam çerçevesinde de kullanılmış. Otomobilin gövdesindeki önemli takviyeye karşın ağırlığı Coupe versiyonuna göre sadece 110 kilogram artarak 2495 kilo olmuş. Böylece bir Cabriolet araç, Coupe’yle aynı performansı rahatlıkla sunabiliyor.
GT VE FLYING SPUR GTC’yle testin ardından ağabeyi olan GT’yi test ettim. Bu araçla da 305 kilometre hızda kendimi frenledim. Ama inanın iki araç arasındaki tek fark, birinin üstü açık diğerinin kapalı olmasıydı. Konfor adına yüksek hızlarda her şey tamemen aynıydı. Continental Serisi’nin Türkiye’de en çok tutulan versiyonu Flying Spur ise, dünyanın en hızlı Sedan otomobiliymiş. GT ve GTC’yle aynı güce sahip araç, benzer şekilde 300 kilometre hıza çok rahat ulaşabiliyor. Hem de uzun cüssesiyle. Bentley’in Berlin’e gitmeden önce kafamdaki imajına uyan tek modeli Arnage oldu. Diğer modellerde olduğu gibi tamamen el işçiliğinin bir ürünü olan Arnage’nin R, T ve RL isimli üç versiyonu bulunuyor. Türkiye’ye 507 beygir gücündeki en güçlü versiyonu olan Arnage T geliyor. Arnage T’nin Türkiye satış fiyatı 526 bin Euro’dan başlıyor ve şu anda Türkiye’de müşteri bekliyor.
Alman kanatları altında bir İngiliz
Bu kadar modelin dışında biraz da Bentley markasından bahsetmem lazım. Bentley 1919 yılında tren mühendisi (öyle bir branş varmış o zaman) olan Walter Owen Bentley tarafından kurulmuş. Birinci dünya savaşı sırasında uçak motoru üreten şirket savaş sonrasında otomobil üretmeye başlamış. Bentley, 1980 yılında Rolls Royce’nin de sahibi olan İngiliz Vicker Grubu tarafından satın alınmış. O dönem Bentley’in yeniden yükselişe geçtiği dönem olarak biliniyor. 1997 yılında Vicker, Bentley’in de içinde bulunduğu Rolls Royce Grubunu satmaya karar veriyor ve 1998 yılında Rolls Royce’yi BMW’ye, Bentley’i ise Volkswagen’e satıyor. Alman Volkswagen İngiliz Bentley için tam 430 milyon pound ödüyor. Bentley Volkswagen’e satılana kadar küçük Rolls Royce imajına sahipken, Alman grubun almasıyla yepyeni bir kimliğe bürünüyor. Volkswagen, 2002 yılında resmi olarak Bentley’e sahip olunca, 2003 yılında Continental serisinin ilk ürünü olan Flying Spur’u piyasa sunuyor. Ardından sırayla Continental GT ve GTC geliyor. Bentley bu çıkışın ardından 2003 yılında 1000 adet olan satışını 2006 yılında 9 bin adedin üzerine taşıyor. Bu yıl ise Bentley’in hedefi 10 bin adedi aşmak.