Güncelleme Tarihi:
"Mesela" derdim arkadaşıma "Tunceli diye bir il var bizim memlekette. Bir ilçesinin belediye başkanı TKP'li yani Türkiye Komünist Parti'li." Sonra eklerdim; "Eskiden komünist diye Nazım Hikmet'in mezarını getiremediydik memlekete..."
Sonra yine derdim ki "Mesela" ve devam ederdim; "Konya diye bir il daha var memlekette... Orada da başörtülü bir kadın belediye başkanı var. Diyarbakır'da da Hazro'nun belediye başkanı başörtülü bir kadın." Sonra da eklerdim; "Eskiden başörtülü diye küçücük kızları okula bile almazlardı..."
Devam ederdim meraktaki arkadaşıma anlatmaya: "Mesela" derdim ve şunu söylerdim; "BDP diye bir parti var bizim memlekette; kazandığı bütün belediyelerde ya başkanlar kadın, ya eş başkanlar. Her ikisi birlikte yönetiyorlar belediyeleri" Arkadaşıma kadın belediye başkanlarını da anlatırdım. "Mesela" derdim ve "Gaziantep, Diyarbakır ve Aydın diye üç büyükşehir belediyesi var. Koca kurumlar bunlar. Üçünün de belediye başkanı kadın" diye eklerdim." Cizre'yi de anlatırdım arkadaşıma. "27 yaşında bir kadın belediye başkanı var. 20 yıl Almanya'da yaşamış. Sırf Cizreli diye memleketine hizmet etmek için kalkmış gelmiş" derdim. Eklerdim üstüne; "Eskiden kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etme derdi en eğitimli(!) büyüklerimiz bile..."
Bitmezdi anlatacaklarım arkadaşıma... "Mesela" derdim "Bir LGBTİ vardı İstanbul Beşiktaş'ta. Belediye Meclis adayıydı. Adı Sedef Çakmak Beşiktaş. O da Beşiktaş Belediye Meclisi'ne girdi." Şöyle devam ederdim; "Eskiden bizim memlekette trans bireylerin kafasını makineyle tıraş ederdi polis sokakta yakalayınca..."
"Daha bugün" diye anlatmaya devam ederdim keyifle ve şunu söylerdim; "Edirne'de park olarak kullanılan bir arsaya inşaat kazısı kepçe gelmiş. 75 yaşındaki Kıymet Peker teyze, tek başına oturmuş kepçenin önüne. Durdurmuş kazıyı..."
Güzel bir ülke" derdim arkadaşıma... "Gel sen de yaşa bizimle..."
Ama ne yazık ki bunu diyemem. Çünkü arkadaşıma anlatacaklarım bu kadarla kalmaz; kalamaz ne yazık ki...
Çünkü benim ülkemde yukarıda yazdıklarımın hepsi olmasına rağmen gerçekler bunlarla sınırlı değil... Ne yazık ki...
Mesela aylardır yolsuzlukla çalkalanıyor ülkem; ama halkımın bir bölümü başını bile çevirip bakmıyor.
Tam 7 genç insan sırf hükümeti protesto ediyor diye polis tarafından öldürüldü. Sonuncusu Berkin Elvan'dı. 15 yaşındaydı. Polis onu başından vurdu. Başbakan çıktı o çocuk için konuştu; bir "İyi oldu" demedi; ama onu demeye getirdi.
Kadın belediye başkanları var; ama Muğla'nın Fethiye İlçesi'nde, sokak ortasında boğazı kesilerek öldürüldü 30 yaşındaki Selcan Milaslıoğlu. “Dayak var, yardım edin hattı” da var memlekette. 3 yılda 25 bin kadın başvurmuş buraya. 1 Mart 2013-31 Ocak 2014 arasında 31 kadın öldürülmüş erkekler tarafından. Bu cinayetlerde katillerin yüzde 45’i tahrik ve iyi hal indirimlerinden faydalanmış. 14 kişi yani...
Seçim oldu geçen pazar ya bak sonra neler oldu:
Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde, seçimde CHP ve MHP için kullanılmış, mühür basılı oy pusulaları bulundu.
Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde yurttaşlara, AKP'ye "evet" mührü basılmış oy pusulası verilirken, oy pusulası için tutanak tutuldu.
Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde halk sonuçlara itiraz etti diye polis onları copladı.
Ben bu yazıyı yazarken Ankara'da polis sırf insanlar oylarına sahip çıkmaya çalışıyor diye TOMA'yla üzerlerine su sıktı. Coplamaya başladı. Çünkü seçimin en şaibeli olduğu yerlerden biri ülkemin başkenti Ankara'ydı.
Bunları anlatırken muhtemelen arkadaşım "yeter" derdi. "Sus artık" Susuyorum bu yüzden. Susacağım. Yaşanan bütün bu rezaletlere rağmen başta saydığım bütün o güzel şeyleri de kimseye anlatamayacağım. Ne yazık ki...