Güncelleme Tarihi:
Metehan DEMÄ°R YAZIYOR |
Hakkını teslim etmek lazım. Başbakan Tayyip Erdoğan ise nadiren objektiflere takılsa da, ‘uyuyan ekip’ içine girmedi. Kameralara çok fazla yakalanmadı. Hatta 54 yaşı ile de Türk siyasetinde genç kabul edilebilecek bir doğum tarihiyle, son dönemlerin en dinamik Başbakanı sıfatı ile daha çok ön plana çıktı.
Ancak, Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcısı’nın açtığı dava sonrası hem ülkenin sorunları, hem partinin yargı sürecinde verdiÄŸi mücadele, hem de BaÅŸbakan kimliÄŸi ile hiçbir ÅŸey olmamış gibi yoluna devam etme zorunluluÄŸunun zorluÄŸu ErdoÄŸan’ın bünyesini artık iflas noktasına getirdi. Bu durum kimi zaman da asabi çıkışlar olarak kendini gösterdi.    Â
Dün bu yorgunluÄŸun son örneÄŸi bir kez daha yaÅŸandı. Tuzla’da yeni tip karakol botu projesinde ilk iki botun kaynak törenine katılan BaÅŸbakan ErdoÄŸan zaman zaman göz kapaklarına hakim olamadı ve uyukladı. Hem de, açılış konuÅŸmaları boyunca uyumamak için ciddi anlamda direnmesine, uykusu açılsın diye duvarları ve tavanı kontrol etmesine raÄŸmen.    Â
Çok değil. Bundan birkaç gün önce de Suriye ziyareti sonrası çeşitli açılışlar için Denizli’ye gelen Erdoğan,  Acıpayam’da Süt Ürünleri Fabrikası açılışında yanında eşi Emine Erdoğan olmasına rağmen, protokolde yine esneyip uyuklamıştı.
Yine, bundan bir süre önce Kanser haftası nedeni ile yapılan toplantıda Başbakan Erdoğan’ı Star TV ekranlarında yorgunluktan göz kapakları kapanmış bir halde izlemiştik.
Erdoğan’ın bu durumu özellikle, AKP aleyhine açılan dava sonrası daha da artan temposu nedeni ile daha belirgin hale geldi.
Zaten belinden de ciddi rahatsızlığı bulunan, daha geçen sene yoğun temposu kaynaklı kan şekeri değerleri nedeni ile hastaneye acilen gitmek zorunda kalan Başbakan’ın kendisi için özel hazırlatılan bitki çayları ve vitamin kürleri de fayda etmez hale geldi.
Bu nedenle son olarak, tüm medyayı alarma geçiren ortadan kaybolma harekatını gerçekleştirdi. Gizlice Abant’a gidip birkaç gün dinlenecekti. Ama olmadı. Medya 24 saat içinde, bu dinlenme planını da ‘etkisiz hale’ getirdi. İş sonradan Abant ve çevresinde resmi temaslar programı haline dönüşmek zorunda kaldı.
Belki de, şu an sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en yorucu, en arıza çıkarmaya müsait hatta en uzak durulması gereken koltuğu Türkiye’de Başbakanlık koltuğudur. Bu koltuğun niye bu kadar sorunlu bir yer haline geldiği belki ayrıca tartışılır. Ama gelin, Erdoğan’ın, normalde Türkiye’nin bu en kuvvetli koltuğuna oturduğunda şu anki durum itibarıyla nelerle uğraştığına bir bakalım…
*Ertesi sabah erken saatte ağır bir programı olmasına rağmen bazen parti merkezinde gecenin kör saatlerine dek kapatılma sürecine dair hukukçularla derinlikli değerlendirmeler
* Planlı ve plansız yurtiçi ve yurtdışı geziler. Gezilerin ardından gece kaçta dönerse dönsün ertesi sabah yine bir program.
* Ekonomideki kırılgan dengelerden dolayı sürekli kendisine verilen brifingler. Â
*AB meselesinde yaşanan sıkıntılı sürecin aşılması için izlenecek yol.
*Güneydoğu ile ilgili kapsamlı paketin neleri kapsayıp kapsamayacağı.
* Kuzey Irak’ta ve sınırlar içinde PKK terör örgütüne yönelik yürütülen harekâtların TSK ile yakın koordinasyonu. TSK ile ilişkiler.
* Partisinin sürekli katılmayı artık gelenek haline getirdiği il, kadın, gençlik ve benzeri teşkilat toplantıları.
* Meclis’te her Salı grup toplantısı.
* Bakanlar Kurulu gündemi.
*Bakanlıkları arası koordinasyon.
*Atama dengeleri
* Hesapta olmayan ve randevu defterine alınan sürpriz programlar.
*Akşamları gitmesi gereken toplantılar.
*Ailesi ve özellikle torunları ile ilgilenmesi gereken zaman.   Â
* Yaklaşan yerel seçimlerle ilgili planlama. Adayların hissettirilmeden ön değerlendirilmesi.
*Bütün bunların yanı sıra, Yargıtay’ın kapatma davası sürecinde, ne yapılması gerektiğinin artık rayına oturtulması endişeleri. Erken seçime mi gidilecek, parti kapatmayı engellemek için anayasa mı değiştirilecek, bazı bakanları mı değiştirmek gerekiyor, türban meselesinde ne yapmak lazım, Anayasa mahkemesi üniversitede türban düzenlemesi ile ilgili olumsuz karar alırsa ne yapmalı.
* Milletvekilleri ile yaptığı uzun taktik toplantılar. Â
Aslında bu liste daha çok uzayıp gidiyor. Bu kadarı bile Başbakan’ın uykusuzluğunu açıkça ortaya koyuyor. Daha samimi bir deyişle insan zaten bu kadar ağır başlıkların arasına sıkışsa, herhalde bırakın uyuklamayı gözünü bile açamaz. Bu durumu bir psikolog doktor dostumuza sordum. Yaptığı değerlendirme daha da ilginç: ‘Ben Sayın Başbakan’ın günde kaç saat uyuduğunu değil. Başını yastığa koyduğunda daha düşünmesi gereken şeyler olduğundan dolayı uyuyup uyuyamadığını ve özellikle, uyusa bile bunların gece kabuslar olarak karşısına çıkıp çıkmadığını merak ediyorum.’
İşte böyle.
Bir reklam vardı. Bir küçük öğrenci annesine, okuldan gelişinde, ‘Çook çalışmam lazım çook’ diye şikâyet ediyordu. Artık göz kapaklarına hakim olamayan Başbakan Erdoğan’ın da aslında bu aralar cidden, ‘Çoook dinlenmesi lazım çoook’.
Ama bu gündemde o mümkün mü, işte orası maalesef biraz şüpheli…