Çok çekici bir yasak: Cinsellik (2)</B

Güncelleme Tarihi:

Çok çekici bir yasak: Cinsellik (2)
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2002 15:46

Duygularından korkan insanların yarattıkları dünya sindirilmiş, ürkütülmüş, denetim altına alınmış, tatsız tutsuz bir dünya olur.

Duygulardan korku da cinsel duygulardan korkarak başlar.

Bizi, hemen hepimizi kendi cinselliğimizden korkarak yetiştirirler.

Etrafınıza bakın, bir sürü

evlilik var.

Evli insanların suratlarına bakın.

Önemli bir kısmının suratı sirke satıyor.

Tamam, evlilik devam ediyor.

Monotonluk da kaçınılmaz.

Ancak, bazı suratlarda ‘‘eski güzel günlerin kırpıntıları‘‘ dahi yoktur.

* * *

Aşkın ömrü en fazla dört yıl. Bilim böyle söylüyor. Beynimizdeki bir enzim sayesinde aşık oluyoruz ve o enzimin ömrü en çok dört yıl.

Ardından gelebilecek arkadaşlık da, dostluk da var.

Dört yıl sonra illah ‘‘hasım‘‘ olmak gerekmiyor. Ancak, bakın etrafınıza; birbirinin suratına hasımmış gibi bakan, hatta birbirlerine hasımmış gibi davranan ne kadar çok çift göreceksiniz.

* * *

Erkeğin beynine monte ettiğimiz sosyal genler der ki:

‘‘Arzuladığın ile evlenemezsin, evlendiğini arzulayamazsın.‘‘

Evlilik kurumu kutsal bir kurumdur.

İçine fuhuş sığmaz!

Öyle erkekler bilirim ki, bazı cinsel arzularını yatak ve hayat arkadaşlarına söyleyemezler.

Fantezilerini ‘‘o biçim kadınlarla‘‘ yaşarlar.

O biçim kadınlarla zaten evlenilmez.

O biçim kadın olmadığı için evlendiğin karınla da, o biçim kadınların kabul ettiği fantezileri, öldüm Allah, yaşayamazsın.

Karın sana teklif etse, bu sefer, karının da ‘‘o biçim kadın‘‘ olduğundan şüphe etmeye başlarsın.

* * *

Kadınlar ise ta en başta ‘‘kutsal hediyelerini‘‘ ihalede en fazla yükseltme yapacak müteahhite! sakladıkları için, katiyen gülemez, çığlık atamaz, neşelenemez, göbek atamaz..., kısaca insanlığını, gençliğini yaşayamazlar.

Lütfen, büyük şehirlerin tepelerinde oturan kadınlar ve genç kızlar beni yanlış anlamasınlar; ben memleketin mutlak çoğunluğundan çoğunluk illah makul olmaz-‘‘normal yurdum kadını‘‘ndan bahsediyorum.

Kadınlar için cinsellik sermayeleridir.

* * *

Erkek parası ile, statüsü ile kadını alır, kutsal hediyesini ona sunması ve meyvalarını toplaması için kadınla uzun süreli olması arzu edilen bir sözleşme imzalar.

Kadın da önce garanti altına aldığını varsaydığı bir gelecek ve statü karşılığında ‘‘kutsal hediyesinin‘‘ ipini beyine çözdürür, kutuyu açtırır.

Başlangıçta, ortada iki tarafın da maddelerini kabul ettiği bir sözleşme vardır.

Bu sözleşme mantığı ‘‘vadiler‘‘ kadar mutlu azınlığın yaşadığı ‘‘tepelerde‘‘ de aynen geçerlidir.

Farkı, tepelerde hediyesi karşılığı alınan bahşişin daha yüksek olmasıdır.

Hediye aynıdır da hediyeye atfedilen değer farklıdır.

Tıpkı Etiler'deki ‘‘ocakbaşıların‘‘ Akasaray'dakilerden çok daha pahalı olması gibi!

Halbuki et aynı, usta aynı, soğan aynı, ocak aynı.

Rakı ise tamamen aynı.

Olsa olsa garson farklı! Pazarlama farklı!

* * *

Cicim ayları iyi gitse de, sözleşmedeki bir defo kısa sürede ortaya çıkacaktır.

Adam ortaklığa mali sermaye, kadın ayni sermaye koymuştur ama birinin değer aşımı diğerine oranla çok daha yüksektir.

Ayni sermaye kısa zamanda yer çekiminin cazibesine dayanamaz, sarkar.

Zaten beslenme alışkanlığı da kalçaların ve göğüslerin çabuk aşınmasına yardımcı olacaktır.

Çiftler bir gün sokakta yürürken, adam yanlarından geçen genç hatuna öyle bir iç geçirir ki, kadın da jeton o an düşer.

Artık ‘‘mukayeseli avantajını‘‘ kaybetmiştir.

Artık sözleşmede taahhüt edilen sermayeler eşit değildir.

Ortaklık erkek lehine gelişme göstermiştir.

* * *

Bu safhada kadın hayat ile hesaplaşmaya başlar. Yaş 35'i henüz geçmiştir. Psişik enerji (libido) şahikasındadır. Kinetik enerjiye dönüşmek için can atmaktadır.

Ancak, artık iç sahadaki müsabakaların keyfi yoktur.

Deplasmana da gidilmez ki!

İşte bu safhada kadın sorar ‘‘ne aldım ki?‘‘

‘‘Saçımı süpürge ettim, karşılığı ne ki?‘‘

* * *

Aynı dönemde erkek de parası ile satın aldığı malın hizmetinde kusur bulmaya başlayacaktır.

‘‘Yok yorgunmuş, yok başı ağrıyormuş!‘‘

‘‘Evde yaptığı iş de, iş olsa bari. Artık her şey otomatik!‘‘

Yavaş yavaş sermayeyi kediye yüklediğine karar veren erkek dışarıda daha düşük maliyetli ancak daha lezzetli malların olduğunu er geç keşfedecektir.

Erkek de hesaplaşır.

‘‘Ne verdi ki!‘‘

‘‘Hiç bir şeyi doğru dürüst tutamaz!‘‘

‘‘Sözüm ona iki çocuk yetiştiriyor ama burnumdan da fitil fitil getiriyor.‘‘

* * *

Yukarıda yazdığım senaryo, duygularından korka korka bir araya gelen çiftler arasında, en geç iki yıl içinde oynanmaya başlar.

Sonra bir ömür boyu çiftler ağızlarında nedenini, niçinini bilemedikleri bir pas tadı ile dolaşırlar.

Hep de kendilerine sorarlar.

‘‘Allah Allah neyim var benim! Ağzımın hiç tadı yok!‘‘

* * *

Ağzınızdaki pas tadı ile 21. Yüzyıl'a giremezsiniz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!