Gila BENMAYOR
Oluşturulma Tarihi: Mart 21, 2011 00:00
Ünlü yazar Paulo Coelho her yıl dünyanın farklı bir yerinde dostlarıyla kutladığı Aziz Yusuf yortusu için bu yıl İstanbul’u seçti. 19 Mart’ta Pera Palas Oteli’ndeki kutlamada farklı ülkelerden gelen dostlarıyla dua eden Coelho, Baba Zula’nın müzikleriyle de dans etti.
BREZİLYALI ünlü yazar Paulo Coelho’yu nasıl bilirsiniz?
Yolculuklarını daima iç yolculuklara dönüştürmüş, bilgeliğin ve çeşitli şekillerde tarif ettiği ışığın peşinde mistik bir yazar diye kısa bir tarif belki uygun düşer.
Önceki gece Pera Palas’ta ciddi bir sesle dua eden, dostluklara şükreden ve sonra rock grubu Baba Zula’nın müziğiyle bayağı iyi dans eden bir Coelho gördüm ben.
Coelho, Davos’ta tanıdığım ilk insan.
14 yıl kadar önce olmalı, Dünya Ekonomik Forumu’na ilk gidişimde Kongre Merkezi’ne akredite olmadığım için bazı ünlü isimleri otel kapılarında yakalamaya çalışıyorum.
Oldukça sıkıntılı bir durum.
Simyacı romanıyla ününün zirvesinde olan Coelho’ya, bir konuşma yapmaya geldiği otelde rastlıyorum.
Söyleşi vermeye razı oluyor.
Böylelikle ‘akreditasyonsuz’ ilk Davos serüvenim, Coelho ve o sıralarda Türkiye’de pek bilinmeyen Doktor Mehmet Öz ile söyleşi sayesinde fiyaskoyla sonuçlanmıyor.
Yıllardır süren bir ahbaplık sonucu yazarın bu yıl ailesi ve dostlarıyla İstanbul Pera Palas’ta kutladığı Aziz Yusuf yortusu davetlileri arasındayım.
Pera Palas Nuh’un GemisiCoelho, Hıristiyanların 19 Mart günü kutladıkları Aziz Yusuf yortusunun kendisini için önemini şöyle anlatıyor.
Zor bir doğum sürecinden sonra kordonu boynuna dolanmış olarak dünyaya gelmiş.
Herkes öleceği gözüyle bakarken mucizevi bir şekilde yaşama tutunmuş ve annesi doğum yaptığı hastanenin adı olan ‘Saint Joseph’ yani Aziz Yusuf adına her yıl bir adakta bulunmayı vaad etmiş.
Coelho “Annem vadini tutmadı ama ben hayatımda bir dönüm noktası olan 1986 yılından beri 19 Mart Aziz Yusuf yortusunu ailem, tüm dünyadan dostlarım, arkadaşlarımla kutluyorum” diyor.
Geçen yılki kutlama, Avusturya’da, Umberto Eco’nun ünlü romanı Gülün Adı’na esin kaynağı olan ve filmin çevrildiği Melk Manastırı’nda yapıldı.
Bu kez, aralarında Melk Manastırı’nın başrahibinin de bulunduğu tüm dünyadan yaklaşık 150 kişinin buluşma yeri İstanbul, Pera Palas.
Otelin büyük salonu resmen Nuh’un Gemisi gibi.
Japonundan Hintlisine, Brezilyalısından Norveçlisine, siyahında beyazına inanılmaz bir insan cümbüşü.
Paulo Coelho ve 30 yıllık eşi (evli değillermiş) Christina Oiticica kapıda misafirleri karşılıyor.
Baba Zula ile sahnedeKokteylden sonra
yemek odasında Aziz Yusuf adına Coelho’nun başlattığı bir dua seremonisi var.
Portekizce, ardından İngilizce yapılan dua sırasında misafirler el ele tutuşuyorlar.
O sırada yemek servisine başlayan garsonlar da zincire dahil oluyorlar.
Coelho, Japonya’daki facianın ardından insanları dayanışmaya çağıran bir metin kaleme almış.
Japon davetlilerden biri metni Japonca okuyor.
Pera Palas’ta gönüllerden kopan dualar Japonya’ya doğru havalanıyor.
Yemek faslından sonra rock grubu Baba Zula sahnede.
Mozart’ın Türk Marşı’yla açılış, dansöz derken baktım bir ara herkes dans ediyor ve en fazla kalça kıvırtan Paulo Coelho.
Ona “meğer sen ne disko çocuğuymuşsun” diye takılan Brezilyalı bir arkadaşı.
Pera Palas’taki Türk davetlilere gelince, yazarın Davos’tan tanıdığı Vuslat Doğan Sabancı, Hanzade Doğan Boyner, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Mehmet Ali Yalçındağ, Cüneyt Zapsu ve Can Yayınları ekibini sayabilirim.
Ben oradan ayrılırken Paulo Coelho, yakın dostu olan Alman metal müzik grubu Scorpions’un gitaristi Rudolf Schenker ve Baba Zula ile birlikte sahne şarkı söylüyordu.