Av. M. Gökhan Ahi mgahi@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Aralık 29, 2006 00:42
Çocuk pornosu bahanesi altında önce yüzü aşkın site erişime kapatıldı, sonra da yetişkin pornosu içeren sitelerin sahipleri tutuklandı.
Operasyonun diğer bir ucunda İnternet kafeler vardı, ibret olsun diye birkaç tane da kafe sahibi tutuklandı. Doğal olarak bu operasyonlar, kamuoyunda İnternet ortamının "karanlık ve koca bir çukur" olarak algılanmasını sağladı. Çocuklarımızın ve gençlerimizin zehirlendiği havasını yaratmak ise hiç zor olmadı. Esas amaç, Türk İnternet’ini mümkün olduğunca kontrol altına almak olduğu kadar, İnternet kullanıcılarına da gözdağı vermekti.
Uzun zamandır abartılan çocuk pornosu gündeminin amacının, Türkiye’de İnternet’i sindirmek olduğunu artık açık ve net olarak söylemek mümkün. Bilişim Suçları Tasarısı alt komisyonlarda tartışılmaya devam ederken, kamuoyuna pek açıklanmayan gizli bir kanun tasarısı ince ince işlenmeye devam ediliyor. Bu tasarıya göre, İnternet Takip Merkezi diye bir birim kurulacak ve İnternet’teki olumsuz kullanımlara hemen müdahale edilecek. Tasarı gizli olduğu için hakkında bir yorum yapamıyoruz, ama İnternet’i ne kadar denetleyebilir (!), olumsuz kullanıma nasıl müdahale edilir (!), bunu da tasarıyı hazırlayanların hayal gücüne bırakıyoruz.
Ama suni olarak şişirilen çocuk pornosu olgusunu "İnternet’i izleme ve gerektiğinde sansürleme" konusunda hukuki altyapı oluşturma çabaları olarak görmekten kendimizi alamıyoruz.
Çocuk pornosu ve bazı İnternet kafelerin başıboşluğunu elbette yok saymak mümkün değil. Çocukları ve gençleri korumak devletin anayasal görevidir. Ama fikir ve ifade özgürlüğünü, haberleşme özgürlüğünü, bilgiye erişim özgürlüğünü teminat altına almak, özel hayata saygı göstermek de devletin anayasal görevidir. Bu konuda zaten mevcut olan yasal düzenlemeleri hiçe sayıp daha da ağırlaştırılmış hükümler getirilmek istenmesi, tezimizi kuvvetlendirmekten başka bir işe yaramıyor.
Ağır hükümler ve İnternet Takip Merkezi yerine, İnternet’in aktörleri konumundaki içerik, erişim ve hizmet sağlayıcıların, toplu kullanım sağlayan İnternet kafelerin hak ve sorumluluklarının düzenlenmesi gerekli ve yeterli. Suçla mücadele sadece toplumsal paranoya yaratmak, polise yetki vermek ve ağır cezalar koymaktan ibaret değildir. Suçla mücadele eğitim, bilinçlendirme, özdenetim ve sivil iradenin katılımıyla başarıya ulaşabilir.
Bilişim suçlarının engellenmesi için kişilerin kaydı ve
trafik verileri tutulacaksa, önce kişisel veriler kanunla koruma altına alınmalıdır. Fikir ve ifade özgürlüğüne dokunulmayacaksa, İnternet’te anonim olabilme (kimlik belirtmeden ifade) hakkına saygı duyulmalıdır. İnternet kafeler düzeltilecekse, polis denetimine değil kendi meslek odalarının denetimine bırakılmalıdır. Her şeyden önemlisiyse, İnternet konusunda yapılacak bir düzenleme gizli kapalı odalarda değil, İnternet’in esas aktörlerine fikirleri sorularak yapılmalıdır.