Güncelleme Tarihi:
Çoban Ressam olarak tanınan Sinan Demir, önümüzdeki aylarda açılacak iki sergisini ve çadırdan bugüne hikâyesini Hürriyet’e anlattı. Ortaokul yıllarında öğretmeni Mehmet Emin Erşan’ın kendisindeki yeteneği görmesiyle hayatının değiştiğini aktaran Demir, “Korkuteli’nin dağ köyü Sunandır’da çadırda büyüdüm. ‘Alacık Çadırı’ diyorlar, çobanların kullandığı bir Yörük Türkmen çadırı... 23 yaşına kadar o çadırda yaşadım. Buradan doğdu resimlerim. Bugün dünyanın dört bir yanında resimlerim önemli koleksiyonlarda yer alıyor. Türkiye’nin önde gelen ailelerinden ve resim sanatına ilgi duyan isimlerden ilgi görmek beni çok gururlandırıyor. Resimlerim sayesinde 20’den fazla ülke gördüm. Dünyanın önemli kentlerinde prestijli noktalarda resimlerim sergilendi. Bu yola küçük bir çadırda başladım. ‘Çoban Ressam’ olarak tanındım. Şimdi yaptığım işlerle Ressam Sinan Demir olarak anılıyorum. Biri geldiğim, biri geliştiğim nokta... Resim olmasa nasıl bir hayatım olurdu bilmiyorum” diyor.
AVLAN GÖLÜ İÇİMİ ACITTI
Kasım ayında İstanbul Gazhane’de usta foto muhabiri Coşkun Aral ile açacağı sergide 20 resim ve 20 fotoğrafla iklim değişikliğinin geldiği noktaya dikkat çekmek istediklerini söyleyen Demir, “İklim Değişikliği üzerine çalışmalarım 8 yıl önce başladı. Daha ne küresel kaynama, ne pandemi vardı. Doğduğum bölgenin yakınlarındaki Avlan Gölü’nde yaşanan kuraklık çok içimi acıttı. Avlan Gölü’nden yola çıkarak Antalyalı bir sanatçı olarak çevrede kuruyan dereleri, gölleri anlatmaya çalışıyordum. Hatta küçük bir belgesel de yaptık. İklim değişikliği üzerine Coşkun Aral’la o yıllarda konuştuk. O yıllardan bu yana resimlerde zaman zaman çevreye dikkat çekmeye çalışıyorum” dedi.
KÖYE GERİ DÖNECEĞİM
Demir, önümüzdeki ay New York’ta sergisinin açılacağını söyleyerek şöyle konuştu: “Özel sergiler açayım, resim satayım böyle bir çabam yok. Galerilerden çok fazla teklif geliyor. Hepsine dönemiyorum. New York sergisi de bu şekilde oradan gelen bir teklif üzerine gelişti. 25 yıldır resimle uğraşıyorum ama sanatımla son 7-8 yıldır para kazanabilir oldum. Ama bazı resimleri satmıyorum, kıyamıyorum. Kendime resim yapmak istiyorum. 10 yıl oldu Antalya’dayım, çok sık köyüme gidip geliyorum. Hiç kopmadım köyden. Antalya’nın her yeri film platosu gibi çok zengin. Kafamdakileri tuvale dökmek için tekrar köyüme döneceğim. Ama bu kez çadıra değil köyde yaptırdığım eve...”