Çizgilerim Titanic’e binmeden e-mail ile Atlantik ötesine geçti

Güncelleme Tarihi:

Çizgilerim Titanic’e binmeden e-mail ile Atlantik ötesine geçti
Oluşturulma Tarihi: Aralık 14, 2002 00:00

Çizgileri baÅŸta Le Monde, Le Monde Diplomatique, Le Nouvel Observateur, The Washington Post, The Wall Street Journal gibi dünyanın sayılı, saygın gazete ve dergilerinde yayınlanan Selçuk Demirel, Türkiye'ye tam anlamıyla bir sanat çıkarmasına hazırlanıyor. Bunlardan ilki dün Galeri nev'de açılan Ruh Halleri Ãœzerine adlı sergisi. 4 Ocak tarihine kadar açık kalacak olan sergiyi, Ankara Galeri nev'de, 20 Aralık'ta açılacak olan ikinci sergi izleyecek. Önümüzdeki ay ayrıca Yapı Kredi ve Sel Yayıncılık tarafından da iki kitabı yayınlanacak. Dünya onu 'Selcuk' imzalı desenleriyle tanıyor. 1978 yılından beri Paris'te yaÅŸayan Demirel bugün, Türkiye'den ayrılırken hayalini kurduÄŸu pek çok ÅŸeyi gerçekleÅŸtirmiÅŸ durumda. Ama baÅŸarısını Paris'te yaÅŸamasına baÄŸlamıyor sadece. Türkiye'de kalsaydım gene de bir dünya çizeri olurdum, diyecek kadar yeteneÄŸine güveniyor.Fransa'ya gitmeye nasıl karar verdiniz?- 70'li yılların sonlarında Türkiye'de sokaklarda her gün ortalama 30 kiÅŸi ölüyor ve öldürülüyordu. O yıllarda sık sık kapanan, kapatılan üniversitelerin birinde mimarlık öğrenimi almaya çalışırken bir yandan da ilerici meslek odaları, sendika yayınlarında dünya görüşlerimi yansıtan desenler çizmeye çabalıyordum. Desenin kendinden çok yansıttığı 'politik mesaj' önemseniyordu. 1978'lerde, demokrasi mücadelesinde 'kalem' yerine baÅŸka ÅŸeyler dayatılmaya baÅŸladığında, artık bu ülkede yapabileceÄŸim baÅŸka bir ÅŸey kalmadığını düşünmeye baÅŸladım. Aynı yıl evlendim. Yurt dışına gidip orada akademiye girip bu iÅŸi iyice öğrenmek istiyordum. O yıllarda mimarlık hocalarımdan birisi, ‘‘Paris sokaklarında bir yıl boÅŸ boÅŸ dolaÅŸarak Türkiye'de öğreneceÄŸimin on mislini öğrenebileceÄŸimi’’ öğütlemiÅŸti. Paris, karımın tercihiydi. Sanki bizi burada bekleyen varmış gibi bavullarımızı doldurup geldik. Bir yıl sonra Ecole des Beaux Arts'a girdim. Ama düzenli bir öğrenci olamadım. Paris'e geldiÄŸimde 24 yaşındaydım, ÅŸimdi 48. Ömrümün yarısını burada geçirdim. Gertrud Stein'ın dediÄŸi gibi ‘‘.. ama beni ben yapan burası deÄŸil.’’Bir çizer olarak kendinizi oradakilere kabul ettirmekte zorlandınız mı? - Böyle bir kavga vermedim desem yalan olur. Ama bu kavganın en büyük kısmını kendi kendime karşı verdiÄŸimi söyleyebilirim. Paris'teki ilk yıllarım en parasız ve en özgür olduÄŸum yıllardı. Gözlem ve anlamak üzerine geçirilmiÅŸ yıllar. Neyi, neyle nasıl yiyorlar, nasıl düşünüyorlar, neyi nasıl görüyorlar? DoÄŸu nedir, batı nedir? Metroda kaybolmadan diÄŸer bir hattın metrosuna nasıl gidilir vs. Ä°nsan hakları ne demek? Cafe'ler, cafe'ler, en önemlisi kitapçı dükkanları, müzeler, kırtasiyeler... Kendini kabul ettirmeye gelince, insan bir ÅŸeyi gerçekten isterse olmaması için hiç bir neden yok. Fransızca bir deyim vardır. Bence çok doÄŸru. ‘‘İmkansız, Fransızca bir kelime deÄŸildir.’’ Bugün geldiÄŸiniz noktayı hayal ediyor muydunuz?- 1974 yılında Ä°stanbul Sinematek'indeki sergimde Bertan Onaran'a rastlamıştım. KoltuÄŸunun altında taşıdığı Le Monde, Le Nouvel Observateur dergisini göstererek asıl buralarda bir ÅŸeyler yayınlamanın öneminden söz etmiÅŸti. Dünyadan, dünyalı olmaktan bir de. Paris'e gidiÅŸimden bir yıl sonra Le Monde gazetesinde ilk desenimi yayınladım. Bu o kadar büyük bir sevinç ve moral destek olmuÅŸtu ki, o günlerde bunu Yavuzer Çetinkaya, Cumhuriyet'te haber olarak yazmıştı. Böyle ÅŸeyler o zamanlar haber olabiliyordu. Bertan Onaran'ın bana gösterdiÄŸi o dergi ve gazetelerle çalışmayı sürdürüyorum. Dahası çizgilerim Titanic'e binmeden e-mail ile Atlantik ötesine geçti. 3-4 yıldır The Washington Post, The Newyorker, The Wall Street Journal, The Boston Globe gibi gazete ve dergilerle de çalışmayı sürdürüyorum.Paris'te kimseden yardım gördünüz mü,yani elinizden tutan oldu mu?- Burada kimse kimsenin elinden tutmaz, yani kimse kimseye 'sakat' muamelesi yapmaz. Yapmamaya dikkat eder, ama yine de Paris'teki bu sözünü ettiÄŸim yıllarda Abidin Dino'nun moral desteÄŸini yadsıyamam. Benim dışımda buralarda birÅŸeyler yapabileceÄŸime gerçekten inanan ve beni bu doÄŸrultuda destekleyen Abidin Bey olmuÅŸtur. Birinin size inanması olaÄŸanüstü bir ÅŸey, bir güç ve bir yük aynı zamanda. Bunu hiç bir zaman unutmayacağım.Serginin adı Ruh Halleri Ãœzerine. Ruh halinizin çizginize ne kadar yansıdığını düşünüyorsunuz?- Bundan bir, bir buçuk yıl önce, Okuyanus Yayınları'ndan Cem Mumcu ile birlikte 'Desen mi Demesen mi' adında ve 'Ruh Halleri Ãœzerine' alt baÅŸlığı olan bir kitap yayımlamıştık. Yüzlerce desenimin içinden Cem 150 civarında bir seçme yaparak desenlerimin baÅŸka türde okunabileceÄŸini göstermeye çalışırcasına bir kitap yapmıştı. Desenleri 11 bölüm ve 11 konu çerçevesinde sıralayarak Yıldırım B. DoÄŸan ile birlikte her bölüme iki kısa metin yazarak benzersiz bir kitap çıkarmıştık ortaya. Bunun üzerine Haldun DostoÄŸlu Galeri nev'deki 2002-2003 sergi sezonunu bu tema üzerine hazırladı. Bütün bunlardan sonra söyleyeceklerim biraz çeliÅŸkili olacak ama olsun, ne yapayım. Desenlerimin ne ruh, ne de ruh halleriyle bir çeliÅŸkisi olduÄŸunu sanıyorum, ne de ruhani. Ben daha çok düşünsel (tamamıyla kafamın içinden gelen) desenler yapmaya çalıştım hep. Yani buna kısaca entelektüel diyebilirim. Akılla, düşünceyle ilgili iÅŸler.Size karikatürist mi yoksa çizer mi dememiz gerekiyor? Ä°kisinin arasında nasıl bir fark var?- Kendini karikatürcü ya da karikatürist diye tanımlayan bir çok çizgidaşımı incitmek istemem. Benim çizip boyadıklarımı, kesip yapıştırdıklarımı, orada burada karaladıklarımı karikatür diye tanımlamak biraz basit bir tanımlama olmaz mı? Resmin, afiÅŸ ve dizaynın, sinemanın ve benzerlerinin bütün görsel anlatım biçimlerinin geniÅŸ olanakları dururken niye kendimi sadece karikatürcü diye tanımlayayım? Karikatür kelimesinin ya da biçiminin 19. yüzyılda Daumier ve çaÄŸdaÅŸlarının gerçekten bu kelimenin hakkını vererek yaptıklarını sanıyorum. Bugün Steinberg'e, Folon'a, Roland Topor'a Andre François'e karikatürcü, onların çizip boyadıklarına da karikatür demek bence karikatürün tam kendisi demek olmaz mı? Karikatürün yaÅŸlandığını düşünüyorum. Artık baÅŸka ÅŸeyler yapmanın, yeni biçimlerle yeni yeni ÅŸeyler söylemenin zamanı.Dostluklarınız, arkadaÅŸlıklarınız ve Paris'te yaÅŸam. Paris'te yaÅŸamınız nasıl geçiyor?- Yazmak, çizmek, çizip boyamak. Velhasılı bütün içinde yaratıcılık olan mesleklerdeki tek dayatma yalnızlık. Bunun için her ÅŸeyden önce bu tek başınalığı kıvırmak gerekiyor. Çok zor ve sancılı bir durum. Çok kuvvetli ve geliÅŸmiÅŸ egoya sahip olmalı. Ä°ÅŸte bu geliÅŸmiÅŸ egolarla kurulmuÅŸ dostlukların gerçek dostluklar olduÄŸuna inanıyorum. Dostluk; biraz da aÅŸk gibi bir ÅŸey. AÅŸk gibi kuvvetli ve kırılgan bir duygu. Sınırsız verme ve paylaÅŸma duygusu. Altı milyar kiÅŸinin yaÅŸadığı bu yerküremizde yalnız olmadığını hissettiren bir duygu. Bu anlamda 4 elin parmaklarını geçmeyen sayıda (hiç fena deÄŸil) dostlarım olduÄŸunu sanıyorum. Övünç verici bir durum. Biliyorum ki varoluÅŸumun en önemli kanıtları hep dostlarım olmuÅŸtur. Paris'e gelince, bütün vaktim yalnız ve çalışarak geçiyor. Sinema büyük bir tutkum. Arada Lylianne'ın dayatması ile tiyatroya da gittiÄŸim oluyor. Dünyanın en güzel ÅŸehrinde yaşıyorum, burada olduÄŸumu her gün hissederek. KörleÅŸmeden. Ben Paris'e bendekileri veriyorum, Paris'te bana verebildiklerini. YaÅŸayıp gidiyoruz birlikte.HAYATIMIN KADININA 16 YIL ÖNCE RASTLADIMHayatımın kadınına (böyle mi deniyor) bundan tam 16 yıl önce rastladım. 10 yıldan fazla bir süre iki ayrı evde sürdürdük iliÅŸkimizi. Bitmez tükenmez bir taşınma (taşınan daha çok Lylianne'dı) sonunda her ÅŸeyden ikiÅŸer tane satın almaya baÅŸladık. Bu duruma dört buçuk yıl önce son verdik. Birlikte oturmaya baÅŸladık ve geçen yıl da evlendik. Evlilik ÅŸahitlerim arada bir telefon edip evliliÄŸin nasıl gittiÄŸini soruyorlar. Her seferinde harika diyorum. Bu harika kelimesi sadece onları rahatlatmak için söylenmiÅŸ bir kelime deÄŸil. Biriyle, hele ona hala aşıksanız (o da size) birlikte yaÅŸamak ve paylaÅŸmanın harika bir durum olduÄŸunu düşünüyor ve bunu yaşıyorum. Birbirini boÄŸmadan ve boÄŸuÅŸmadan. Birbirinin gizli bahçelerine tecavüz etmeden...Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!