Güncelleme Tarihi:
BODRUM Sualtı Arkeoloji Müzesi’ndeki zindanın girişinde yeralan ve "Tanrı’nın Bulunmadığı Yer" anlamına gelen "Inde Deus Abest" sözlerini bir teknisyene yazdırdığı iddia edilen müzenin eski müdürü Oğuz Alpözen’in kendisine şövalye arması çizdirdiği, mermere işlettiği armaları kaledeki caminin minaresiyle müzenin beş değişik yerine monte ettirdiği ve yine kaledeki bir kuyunun kapağına da kendi adından ilham alarak Oğuz boylarının sembolünü kazıttığı ortaya çıktı.
Eski yüzyıllarda Bodrum’a hákim olan Saint Jean Şövalyeleri tarafından Bodrum Kalesi’nin kumandanlığına tayin edilenlerin kendilerine arma yaptırıp mermere kazıtmaları ve bu mermerleri kale duvarlarına koymaları bir gelenekti. Şövalyelerin bu ádetini yüzyıllar sonra yeniden hayata geçirmeye çalışan Oğuz Alpözen’in arması, altta yan yatmış bir anforanın üzerinde ayyıldız, onun üzerinde de çift kuleli bir kaleden oluşuyor.
Müzede, Oğuz Alpözen’in yedi ayrı yerinde arması bulunuyor. Karyalı Prenses, Uluburun ve Cambatığı salonlarının giriş kapılarının üzerinde ve Komutan Kulesi’nde birer "Alpözen arması" var.
İDDİALARI YALANLADI |
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde çok sayıda eserin imitasyon olduğu, gerçeklerinin ise müze dışına çıkarıldığı iddialarına ilişkin başlatılan soruşturma sürerken, suçlamaların hedefi olan eski Müze Müdürü Oğuz Alpözen, iddiaları yanıtladı. Alpözen, Bodrum Müzesi'nde başta Karyalı Prenses'in altın takıları ve değerli eşyaları, Uluburun Batağı'ndan çıkarılan altın kupa ve takılar, Mısır Kraliçesi Nefertiti'nin altın mührü ve resminin aralarında bulunduğu değerli eserlerin, dünyanın en zengin ve paha biçilmez eserleri olduğunu belirtti. Alpözen, “Müzede bir zamanlar 33 bekçi varken 4- 5 yıl önce bekçi sayısını tasarruf tedbirlerini gerekçe gösterip üçe indirmişlerdi. Tam o sırada Bodrum Müzesi tarihinde ilk kez soyularak değeri 3 bin YTL olan 16 Bizans sikkesi çalınmıştı. İlk kez onları imitasyon yapmayarak sergilemiştik. Çünkü bazı eserlerin imitasyonu orijinalinden pahalı oluyordu. Ancak çok önemli eserleri ve altınları kamunun bilemeyeceği gizli odalarda ve çok güvenli kasalarda saklıyoruz. Bu oda ve kasalara en az dörder kişi girerek sayım yapabiliyor. Müze Müdürü veya başbakanın dahi tek başına buralara girmesi mümkün değil” dedi. Almanya'daki bir sergiye dahi imitasyon eserleri gönderdiklerini belirten Alpözen, “Bu eserler Türkiye'nin ve dünyanın en pahalı ve değerli eserleri. Bunları korumak için sadece bakanlıkta üst düzey bürokratların bilgisi ve izni ile imitasyonlarını yapıp sergiliyoruz. Bunların imitasyon olduğunu bekçiler ve kaledeki memurlar bile bilmez. Sahici sanır. Daha iyi korunabilmesi için bu konuya daha fazla açıklık getirmek, soygunculara yol göstermek istemiyorum. Tüm eserler müzede yerli yerinde duruyor, bundan herkes emin olabilir” diye konuştu. Bodrum Müzesi Müdürü Yaşar Yıldız da yaklaşık bir hafta önce bakanlığın talimatı ile sayıma başladıklarını, altın, mücevherat gibi önemli eserlerde eksiklik olmadığını belirtti. Yıldız, “Müzenin değerli eserlerinin sayımı şu anda altı kişilik bir uzman ekip tarafından çok iyi incelenerek sürüyor ve şu ana kadar herhangi bir eksikliğe rastlamadık. Ancak sayım bitmedi” dedi. |
Kendisinden önce görev yapmış olan müdürlerin isimlerini de arma halinde mermere nakşettiren Alpözen, Geçitkule’ye bu armalarla birlikte kendi armasını yerleştirmiş. Altıncı arma ise çok daha ilginç bir yerde bulunuyor: Alpözen, Refahyol iktidarı döneminde büyük tartışmalardan sonra inşa edilen minareye de armasını koydurmuş ve arma, minarenin şerefesine çıkan müezzin ile aynı hizada duruyor. Armaların bazılarında şekillerle beraber "Oğuz Alpözen" kelimeleri, bazılarında ise sadece "O.A." harfleri yazılı.
Oğuz Alpözen’in ismini "ölümsüzleştiren" bir diğer işaret ise, Uluburun batığının sergilendiği salonun avlusundaki kuyunun üzerine nakşedilmiş. Sergi salonunun altında eski devirlerden kalma bir sarnıç, avlunun kenarında da sarnıçtan su çekmeye yarayan bir kuyu var. Birkaç yıl öncesine kadar sıradan bir kapakla örtülen kuyunun üzerine taca benzer bir iláve yaptıran Alpözen, yeni kısımdaki çıkıntılara iki ayyıldız koydurmuş ve ayyıldızların ortasına da adından esinlenerek Oğuz Boyu’nun işaretlerini kazıtmış.
Kendi armalarını kendileri yapan "Hidalgo"ların, yani Ortaçağ’da yaşamış topraksız şövalyelerin arma heveslerini çağrıştıran Bodrum’daki bu arma macerasının ayrıntılarından sonra, bir hususu yeniden hatırlatmam gerekiyor:
Önceki gün "Latince kitabelerde ’U’ harfi yerine ’V’ kullanılır, Bodrum Arkeoloji Müzesi’ndeki zindanın girişinde bulunan ve tartışmaya konu olan yazı hatalıdır, dolayısıyla da yenidir" diye yazdım ve kitabelerden yahut Latince’den anlayan-anlamayan çok sayıda kişiden değişik yorumlar geldi.
Şimdi tekrar söyleyeyim: Latince kitabelerde "U" harfi yerine "V" kullanılır. Oğuz Alpözen’in iddiama cevap olarak gösterdiği kitabenin üçüncü satırındaki "CAPITANEVS" kelimesinde de "U" değil, "V" vardır, bu harf satırdaki boşluğu doldurmak maksadıyla diğerine göre geniş şekilde kazılmıştır, "E" ve "U" harfleri zaten birleşmez ve bu, kitabelerde sık rastlanan bir durumdur. İsimlerinin başında "Latince profesörü" unvanını taşıyan ve "Zindanın girişindeki Latince cümle eski devirden kalmadır" iddiasında bulunan kişilerin de klasik kaligrafi bilgilerini gözden geçirmeleri gerekir.