Cinnah fısıltıları

Güncelleme Tarihi:

Cinnah fısıltıları
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2002 01:39

Ben aslında roman yazmak istiyorum

Kemal Derviş, Türk siyaset dünyasının ve Türkiye'nin geleceği konusunda tartışmasız önemli isimlerin başında artık. Ankara'ya geldiğinde ekonomi görevinin sonrasında üniversiteye dönmek istediğini açıklayan Derviş, gizli özlemini Sedat Ergin'e açıkladı: ‘‘Roman yazmak, biraz edebiyata dönük bir yaşamı gerçekleştirmek istiyorum.’’


KEMAL Derviş, son günlerde yaptığı manevralarla herkesi şaşırtıyor. Yeni Oluşum'dan ayrılmasının söz konusu olmadığını, sözünden dönmeyeceğini söylüyor.

Bunu söylerken, CHP Lideri Deniz Baykal ile solda geniş bir uzlaşı zemini kurulması için temaslarda bulunuyor.

Diğer yandan, Bülent Ecevit'in Başbakanlığı'ndaki kabinede Devlet Bakanlığı'nı sürdürüyor.

SİYASETİN GELECEĞİ

Siyasetin geleceği, bir anlamda Derviş'in sonunda neye karar vereceği sorusuna endekslenmiş durumda.

Peki, bu ince dengeler üzerinde yürüyen Derviş, sizce ne yapmak istiyor?

Galiba, yapmak istediği şey çok farklı.

Geçenlerde Hürriyet Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'le konuşurken aslında ne yapmak istediğini şöyle anlattı:

‘‘Ben ABD'den geldikten sonra Sayın Başbakanımız'la daha ilk görüşmemizde kendisine ‘Ben bir yıl, hadi bilemedin iki yıl için böyle bir görev alırım. Ama benim esas isteğim Türkiye'ye gelince bir üniversitede ders vermek, bilgi ve birikimimi gençlerle paylaşmak, daha ziyade akademik bir yaşam sürmektir' demiştim.’’

BAŞKA BİR HEDEF

Ve asıl özlemini de şöyle anlattı:

‘‘Hatta benim başka bir hedefim var. Roman yazmak, böyle biraz edebiyata dönük bir yaşamı gerçekleştirmek istiyorum. Ben siyaset yapmak veya siyasetçi olmak için gelmedim.’’

Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Murathan Mungan
gibi çok satan romancılarımızın dikkatine sunulur.

Kendilerine ciddi bir rakip geliyor.


Heathrow’da yarım saat taksi bekledi


Devlet Bakanı Kemal Derviş, önceki gün dinlenmek amacıyla gittiği İngiltere'de özgürlüğün tadını çıkardı.

Türk basınından sadece Hürriyet ekibinin izleyebildiği Derviş'in çok rahat ve neşeli olduğu gözden kaçmadı. Londra'daki Heathrow Havalimanı'na gelen Derviş'i, haber vermediği için elçilikten karşılayan olmadı.

Yanında bir tek koruma bulundurmayan Derviş, Üçüncü Terminal'de Londra dışına kendisini götürecek aracın şoförünü arayıp durdu.

Aracı kendisi ayarlayan Derviş'in, gidiş ve geliş terminalleri arasında mekik dokurken sık sık telefola konuştuğu görüldü.

ŞOFÖRLE ŞAKALAŞTI

Daha sonra aracın sakallı sürücüsü Bakan'ın yanına geldi. Yarım saatlik uğraştan sonra sürücüyü bulunca keyfi yerine gelen Derviş, bir süre şakalaştı.

Derviş Hürriyet'in sorularını yanıtlarken ‘‘Ekonomi emin ellerde’’ dedi. İngiltere'ye sadece dinlenmek için geldiğini, kimseyle iş görüşmesi yapmayacağını anlatan Kemal Derviş, Yeni Oluşum'un en önemli gününde neden İngiltere'de olmayı tercih ettiğine ilişkin bir soruya yanıt vermek istemedi.

Eşinin Amerika'da olduğu öğrenilen Derviş, Heathrow'dan doğrudan Londra dışına geçti ve arkadaşı İlhan Nebioğlu'nun Oxford dışında yeşillikler arasındaki evine yerleşti. Derviş, çarşamba gününe kadar İngiltere'de kalacak ve sonra ABD'ye uçacak.

Faruk ZABCI/LONDRA


Karen Fogg, bayrağı İsveç Elçisi'ne verdi


İSVEÇ'in Ankara Büyükelçisi Anne Dismorr, Ankara'daki görev süresini tamamlayan AB Temsilcisi Karen Fogg için bir veda yemeği verdi. Büyükelçiliğin bahçesinde verilen bu öğle yemeğinin özelliği tam bir kadın dayanışmasına sahne olmasıydı.

Yalnızca kadınlar davet edilmişti. Örneğin Bilkent Üniversitesi’nden Prof. Duygu Bazoğlu Sezer, DSP Milletvekili Gönül Saray Alphan, Litvanya Büyükelcisi Halina Kobeckaite, AB Genel Sekreterliği’nden Nilgün Arısan, Daily News Gazetesi'nin diplomasi muhabiri Saadet Oruç bunlar arasındaydı.

Yanlış anlama olmasın; hiçbiri feministlerin sembolü olan mor renge itibar etmemişlerdi.

Karen Fogg, giderayak baklayı ağzından çıkardı, ‘‘Ben bayrağımı Büyükelçi Dismorr'a devrediyorum’’ dedi. Şimdi diplomatik kulislerde yanıt aranan soru şu:

İsveç Büyükelçisi Dismorr, Fogg'un bayrağını taşır ve yaptıklarını tekrarlar mı?

Bu takdirde Türkiye-İsveç ilişkilerinin yakın zamanda krize gireceğini tahmin etmek hiç güç değil.


DSP’li yeni bakanı futbolcu sandılar


SON kabine operasyonunda Devlet Bakanlığı görevine getirilen Mehmet Kocabatmaz, parti içinde de şaşkınlık yaratmıştı.

TBMM'de pek tanınmayan bu milletvekilinin durumunun bölgesinde de pek farklı olmadığı ilginç bir olayla ortaya çıktı.

Denizli'nin yerel televizyonunda çalışan bir muhabir, ilin milletvekillerinin halk tarafından ne kadar tanındığını ortaya çıkarmak için ilginç bir röportaj yapmaya karar verdi.

Sokaktan çevirdiği vatandaşları çeviren muhabir, ‘‘Denizlispor yeni bir oyuncu aldı. Adı Mehmet Kocabatmaz haberiniz var mı?’’ diye sordu. Bazı Denizlililer, ‘‘Hayır. Takımımıza hayırlı olsun’’ derken, bazıları ise ‘‘Evet geçen haftaki maçta gördüm çok güzel şut atıyor’’ yanıtını verdi. Bir vatandaş da çıkıp, ‘‘O söylediğiniz futbolcu değil, milletvekili’’ diye düzeltmedi.

Son kabine operasyonu Kocabatmaz'ı sadece Türkiye'ye değil, Denizli halkına da tanıtmak için iyi bir fırsat oldu.


IMF’nin iş disiplini


TARİH 11 Temmuz 2002. Üçüncü Gözden Geçirme için Türkiye'de bulunan IMF heyetinden birkaç uzman, Hazine Müsteşarlığı'nda bürokratlarla toplantı halinde. O sırada dışarda deyim yerindeyse kıyamet kopmakta.

IMF'nin toplantısı sürerken kapı açılır ve içeriye bir Hazine uzmanı girer. Fısıltılı bir ses tonuyla ‘‘Bakan istifa etmiş’’ der.

Salona bir an sessizlik hakim olur. IMF uzmanı toplantıdakilerin yüz ifadesine bakarak ‘‘Which minister?’’ diye sorar. Diğerleri ‘‘Our minister, Mr. Derviş’’ diye yanıtlar ve eklerler, ‘‘Herhalde artık bu toplantıyı sürdürmek istemezsiniz’’. IMF uzmanı kısa bir şaşkınlık anından sonra kendini toparlar ve ‘‘Olsun, biz yine de çalışmamızı bitirelim’’ der.

Bu hikayedeki kıssadan hissenin, IMF'nin iş disiplini mi yoksa Derviş'in istifasının programı etkileme ihtimalinin bulunmadığı mı olduğuna da siz karar verin.


Dışişleri bürokrasisi bir yağız at mıdır?


DYP Lideri Tansu Çiller, gerek Başbakanlığı, gerek Refah-Yol dönemindeki Dışişleri Bakanlığı dönemlerinde, Dışişleri bürokrasisini yakından tanımıştı.

Bunun sonucu olsa gerek, Çiller, Dışişleri bürokrasisine toz kondurmuyor, her vesileyle Türk diplomatlarını övüyor. Ancak bugünlerde Dışişleri'nin özellikle AB konularında içine düştüğü duruma biraz üzüldüğü de anlaşılıyor DYP liderinin.

Çiller, ‘‘Büyük bir bölümünü tanıyorum. Dışişleri, kendi içinde memnun değil bu işlerden. Çünkü devre dışı bırakılıyorlar’’ diye konuşuyor.

Ardından Dışişleri'ni bir ‘‘yağız at’’a benzetiyor:

‘‘Dışişleri'nde çok değerli bürokratlar var. Bir ata benzer bu, böyle yağız ata. Öyle yarışmaya hazır. Ama üstünde bir binici, bir yönlendirici lazım. Siyasi irade yok, başbakan yok, hükümet bölünmüş kendi içinde. Böyle bir durumda o yarış atlarının bir noktaya varması nasıl beklenir?’’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!