Oluşturulma Tarihi: Haziran 17, 2002 01:44
Devlet işte bu odadan yönetiliyor
BU odayı yolu Ankara'ya düşen herkes bilir.
Hükümetle bir işiniz varsa Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın odasına bir şekilde uğramanız gerekecektir.
Koalisyon içindeki en hassas pazarlıklar bu odada yapılır. Ankara'da hükümetin geleceğini ilgilendiren kararlar, atamalar bu odadan çıkar.
Hükümet kopma noktasına geldiğinde, son dakikadaki uzlaşı formülleri yine bu odada kotarılır.
KENARDAKİ SANDALYE
Bir kararın uygulamaya konmasında bir çarkın bir dişlisi aksıyorsa, ayar buradan yapılır.
Bu odanın ayrıntıları, Türk kamuoyuna ilk kez Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün ‘‘Orta Odada Rus Ruleti’’ başlıklı yazısıyla yansımıştır.
Bu odanın en ilginç özelliği, Özkan'ın makam masasının kenarında duran sandalyedir. Bu sandalyenin sahibi Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Şağar'dır.
Özkan, masada bir telefon konuşması yapıp bir karar aldığında, bu karar otomatik olarak yanında oturan Müsteşar Şağar'a iletilmiş olur. Şağar da aynı masanın kenarındaki telefonu çevirip anında gereğini yapar.
HEMEN DEVREDEDİR
O an Özkan'a kritik bir bilgi gerekiyorsa, Şağar'ın açık duran ve devletin bütün bilgilerinin kayıtlı olduğu bilgisayarı hemen yardıma koşacaktır.
Özkan nasıl Başbakanlık'ta Ecevit'in sağ koluysa, Şağar da Özkan'ın sağ koludur.
Başbakanlık Müsteşarı, devlet bürokrasisinin en yüksek dereceli memurudur. Mülkiye mezunu olan ve uzun yıllar Maliye müfettişliği yapan Şağar, bu göreve Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ve Çalışma Bakanlığı Müsteşarlığı gibi bürokratik görevlerin ardından 1998 başında gelmiştir.
ECEVİT'İN YANIBAŞINDA
Özkan-Şağar ikilisinin üslendiği bu oda, Başbakan Bülent Ecevit'in makamının hemen yanı başındadır. Özkan'ın masasındaki bir telefon doğrudan Babakan Bülent Ecevit'e bağlıdır.
Bu telefon çalınca Hüsamettin Özkan, Başbakan'ın aradığını anlar ve hemen ayağa kalkarak konuşur, saygıdan ceketinin düğmelerini ilikler.
Ecevit çağırdığında yanına gitmesi en çok 10 saniyeyi bulur.
YÜZÜNDE HÜZÜN VAR
Gelgelelim, 4 Mayıs tarihinden bu yana Ecevit sağlık sorunları nedeniyle Başbakanlığa hiç gelmemiş ve bu süre içinde Özkan Ecevit'i yalnızca bir kez görebilmiştir.
Bu yüzden hüzün ki en çok yakışandır bugünlerde Hüsamettin Özkan'a
Türkiye'nin son üç yıllık siyaset tarihinin yazıldığı bu odada...
Vatandaş promosyonu
YER SSK lokali. Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan, gazete ve televizyonların Ankara temsilcileri ve köşe yazarlarına bakanlığının üç yılını değerlendiriyor. Sorular bölümünde bir gazeteci Yalova Hastanesi'ne Yaşar Okuyan isminin verilmesine gösterilen tepkileri hatırlatıyor. Bakan, klasik Demirel üslubunu çağrıştıran bir yanıt veriyor. ‘‘Biz mi istedik?’’ deyip, isminin verildiği yerleri sıralamaya başlıyor: Çorum'da da koca bir caddeye bizim ismimiz verilmiş. Tunçbilek'te 15 bin metrekare parka bizim ismimiz verilmiş. Muğla Dalaman'da bir parka, Antalya Konyaaltı Belediyesi bir yere bizim ismimizi vermiş. Düzce ve Bolu belediyeleri de bizim ismimizi bir yerlere vermişler. Hayır mı diyelim. Ben ne yapayım yani?
Bu isim vermeler gerçekten sevgiden mi kaynaklanıyor, yoksa ‘‘işini bilir’’ ANAP'lı belediye başkanlarının bakanının gözünü boyama taktikleri mi?
Kim, ne diyor
İDAM cezasının kaldırılması, Kürtçe öğrenim-yayın gibi gereklilikleri yüzünden hükümette büyük gerginliğe yol açan AB'nin ‘‘Sevilla Zirvesi’’, içeriği yetmiyormuş gibi şimdi de ‘‘telaffuzu’’ yüzünden tartışma yarattı. Türkiye adına büyük önem taşıyan zirvenin yapılacağı Sevilla kenti, Ankara'da üç ayrı biçimde telaffuz ediliyor. Kulislerde ise ‘‘Sevilla'nın doğru okunuşu hangisi?’’ sorusuna yanıt aranıyor. Gioacchino Rossini'nin ünlü operası ‘‘Sevil Berberi’’ne de adını veren bu kent, İspanya'nın büyülü bölgesi Endülüs'te bulunuyor. İşte bu hafta sonu gerçekleşecek zirve öncesinde, Ankara'daki ‘‘Sevilla telaffuz’’ raporu:
SEVİL'CİLER ANAP lideri Mesut Yılmaz, kentin ismini ‘‘Sevil’’ olarak telaffuz ediyor. Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ da köşe yazılarında ‘‘Sevil’’ diye yazmayı tercih ediyor.
SEVİLLA'CILAR MHP lideri Devlet Bahçeli, Türkçe telaffuzu ile okuyor, yani yazıldığı gibi ‘‘Sevilla’’ diyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de Türkçeci olarak ‘‘Sevilla’’ diyen gruptan.
SEVİYA'CILAR Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve kurmayları ise bu kelimenin İspanyolca telaffuzun doğru olacağından yola çıkarak, ‘‘Seviyya’’ diyorlar.
Görüleceği gibi koalisyon içinde AB konularında patlak veren çatlak, zirvenin yapılacağı Sevilla kentinin telaffuzunda bile geçerli.
Benden 30 vekil garanti
GEÇEN pazartesi günü Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, beklenenin aksine esprilerle geçti. Bir ara Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, söz alarak, bu yasama dönemi sonuna kadar TBMM'den geçmesi gereken önemli yasalar olduğunu anımsattı ve ortaklara şöyle seslendi:
Görüşmeler sırasında hükümet olarak en az 200 milletvekilini Genel Kurul'a getirmemiz şart.
Özkan, ciddi bir havada söylemişti bu sözleri. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, gülümseyerek sordu:
Siz DSP olarak kaçını garanti ediyorsunuz?
Özkan, usta bir poker oyuncusu gibi önce Yılmaz'ın elini görmek istedi:
Size göre hareket edeceğiz.
Başlar, Yılmaz'a döndü. Bakalım, TBMM'de 79 milletvekili bulunan Yılmaz, ne diyecekti? Yılmaz ‘‘Ben 30 tanesini garanti ediyorum’’ dedi. Yılmaz'ın verdiği bu garanti büyük ölçüde tuttu. Bu da grubunun gücünü göstermesi açısından fikir verici olabilir mi? Hatırlanacaktır; 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in görev süresini uzatılmasına ilişkin Anayasa oylamasında, Yılmaz'ın ANAP grubu 30'un da altına düşmüştü!
Sayıştay Başkanı’na güvensizlik mektubu
Sayıştay Başkanlığı'na seçilen Mehmet Damar, bütün milletvekillerine birer yazı göndererek ‘‘kendisine gösterdikleri güvenden’’ ötürü teşekkür etti. DSP Kütahya Milletvekili Emin Karaa ise, Damar'a ilginç bir yanıt verdi. Karaa, Damar'a gönderdiği yanıtta, ‘‘Ben seçimlerde size değil, diğer aday Biltekin Özdemir'e oy verdim. Dolayısıyla şahsınıza bir güvenim söz konusu değildir. Görevinizde başarılar dilerim’’ dedi.