Hess formülü için patent tartışmasıABDULLAH Öcalan için
Rudolf Hesse formülünün uygulanması geçen hafta üst düzey bir askeri yetkilinin gazetecilerle sohbetinden sonra Türk kamuoyunun gündemine geldi ve geniş destek gördü. Bu formül,
Hitler'in sağ kolu, savaş suçlusu
Rudolf Hess'in affa tabi olmadan hücrede ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığı ceza yöntemi için kullanılıyor. Kamuoyuna üst düzey bir askeri yetkilinin açıklamasıyla yansımasına karşılık, bu formülün patenti konusunda Ankara'da ilginç bir tartışma var.
Dışişleri Bakanlığı çevreleri
‘‘Bu bizim önerimiz’’ deyip, ekliyorlar:
‘‘Bu, AB'ye yönelik hazırlıklar sırasında AB Genel Sekreterliği ve askerler arasında yürüttüğümüz görüşmeler sırasında ortaya çıkan bir düşüncedir.’’
ANAP Sinop Milletvekili
Yaşar Topçu ise
‘Hess formülü’nün fikir babasının kendisi olduğunu belirtiyor. Gerçekten de
Topçu, geçen şubat ayında ANAP grubunda bu formülü ortaya atmıştı.
Topçu, bu konuda şöyle diyor:
‘‘Ben bu formülü önce Ocak ayında genel başkanım Mesut Yılmaz'
a anlattım. Kendisi öneriyi çok beğendi ve ‘Bunu gerektiğinde kullanırız'
dedi. Şubatta grup toplantısının basına kapalı bölümünde gündeme getirdim. Ardından bir general arkadaşım beni aradı ve konuşma metnini istedi. Bu metnin Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu
ve Orgeneral Yaşar Büyükanıt'
a iletildiğini biliyorum.’’
Topçu’nun tek hatası var: Öneriyi ortaya attığında Türk Standartlar Enstitüsü'nden patent hakkını almaması...
Bürokrat dayanmıyorMHP'li Devlet Bakanı Prof.
Tunca Toskay, işinde başarılı bulunan ve pek çok ödül toplayan Dış Ticaret Müsteşarı
Kürşat Tüzmen'i görevden aldı ve Japonya'ya dış ticaret müşaviri olarak atadı. Dış Ticaret bürokrasisinden yetişen
Tüzmen, emekliliğini istedi ve kendisini
‘‘vazife şehidi’’ olarak nitelendirdi. 2’nci şehit adayı Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanı
Şefik Yıldızeli. O da, DİE içinden yetişme. Görevden alınmasına ilişkin kararname imzada. 3’üncü şehit adayı ise DPT Müsteşarı Dr.
Akın İzmirlioğlu. Toskay ile
İzmirlioğlu çok uzun zamandan beri konuşmuyorlar.
Toskay, İzmirlioğlu'nu görevden almak istedi, ancak MHP lideri
Bahçeli, izin vermedi.
Asude Hanım köpeğini yalnız bırakıyorBAŞBAKAN Ecevit'in Oran'daki evine randevusuz girebilen tek kişi
Rahşan Ecevit'in kız kardeşi
Asude Aral.
Asude Hanım'ın eve büyük bir çantayla girdiğine bakılırsa, ablasına ev işlerinde yardımcı olduğu bile söylenebilir.
Ankara'daki Amerikan
Haberler Merkezi'nden emekli olan ve yalnız yaşayan
Aral, Çankaya'da Abidin Daver Sokak'ta oturuyor. Yalnızlığını paylaştığı tek canlı ise köpeği.
Gelgelelim, bu iri kıyım köpek apartman hayatından bir hayli mutsuz olmalı ki, bütün gün havlıyor.
Komşular
Asude Hanım'ın dairesinin önünden geçerken köpeğin içeriden kapıyı tırmaladığını duyuyorlar. Havlamalar bazen, inlemeyle ağlama arası seslere dönüşüyor.
Apartman sakinlerinin şikáyeti ses değil.
Galiba köpeğin durumuna duydukları üzüntü, sesin yol açtığı rahatsızlığın üstüne çıkıyor.
IMF toplantısında caz rüzgarlarıGelirler Genel Müdürü
Akif Hamzaçebi'nin caz müziğine olan düşkünlüğü, Ankara bürokrasisini bilenler için sır değil. Öyle ki, basında zaman zaman mali alanda merak edilen konulara ilişkin makaleler de yazan
Hamzaçebi'nin, çok etkilendiği bir konser ertesinde planladığı vergi yazısını iptal ederek, yerine dünyanın önde gelen basçılarından
Charlie Haden'ı yazdığı bile olmuştur.
IMF'nin Türkiye Masası Şefi
Juha Kahkonen ile Türkiye Temsilcisi
Odd Per Brekk, geçen hafta tamamladıkları
‘İkinci Gözden Geçirme’ sırasında
Hamzaçebi'ye rutin ziyaretlerini gerçekleştirirler. Ziyaret sebebi, kuşkusuz bu yılın ilk 4 aylık vergi gelirleri tahsilatıdır.
Kahkonen ile
Brekk, Gelirler Genel Müdürlüğü'nün, cumhuriyetin ilk yıllarında Başbakanlık olarak hizmet vermiş tarihi binasındaki makam odasına girdiklerinde, kendilerini önce bir müzik karşılar.
Çalışma saatlerinde dahi bilgisayarından caz disklerini eksik etmeyen
Hamzaçebi konuklarına
‘‘Hoş geldiniz’’ derken,
Odd Per Brekk, ‘‘Çalan müzik Chick Korea mı?’’ diye sorar.
Hamzaçebi gibi sıkı bir cazsever olan
Brekk doğru tahmin etmiştir.
‘‘Evet’’ der
Hamzaçebi ve çalan albümün
Gary Burton ile
Chick Korea'nın ortak çalışması olduğunu söyler ve ekler:
‘‘Caz, insanın ufkunu açar. Analitik çözümler üretmesine yardımcı olur. Biz de IMF toplantılarına böyle hazırlanıyoruz.’’
Kemal Derviş'in IMF destekli programı, böylece
‘caz destekli’ bir programa da dönüşmüş bulunuyor.
Prezervatif krizi Tayyip Erdoğan'ın partisi bugünlerde, sürpriz krizle çalkalanıyor. İşin garibi, krizin kaynağını
‘prezervatif’ ve
‘doğum kontrol hapı’ gibi, hiç de bu partinin siyasi çizgisiyle kesişmeyen
‘seks’ objelerinin oluşturması. Olay, partinin Grup Başkanı
Bülent Arınç'ın, Ankara DGM tarafından incelemeye alınan eski konuşma kasetlerinin içeriğinin su yüzüne çıkmasıyla patlak verdi.
Arınç, 1990’da Konya'da Milli Gençlik Vakfı'nın toplantısında, türbandan laikliğe kadar görüşlerini aktardıktan sonra, sözü üniversitelere getiriyordu.
Arınç'ın hedef aldığı üniversite ise
Doğramacı ailesinin gözbebeği
‘Bilkent’ idi.
Arınç, bu konuşmasında şöyle diyordu:
‘‘Üniversite kantininde krakerden çok doğum kontrol hapı ve prezervatif satılıyor. Her yerde, ‘Aşk yap, çocuk yapma'
yazıları var...’’
Arınç’ın bu sözleri AKP’de ciddi sıkıntıya yol açtı. Çünkü,
Arınç'ın,
‘krakerden çok prezervatif satıldığını’ iddia ettiği bu üniversitede, partisinden bir arkadaşı da yıllardır öğretim üyesi olarak görev yapıyordu. Hem de, neredeyse
Arınç'ın bu konuşmayı yaptığı günlerden beri. 1992'den Bilkent Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan AKP Genel Başkan Yardımcısı
Murat Mercan, Arınç'ı yalanladı:
‘‘Bülent Bey
yanlış yönlendirilmiş, Kampusta prezervatif ve doğum kontrol hapı satıldığını görmedim.’’