Oluşturulma Tarihi: Kasım 25, 2002 00:00
En renkli AKP'liO aslında üniversite yıllarında hızlı bir Marksistti. Ama kendi deyişiyle, hiçbir zaman illegaliteye geçmemişti. O yılların bugüne taşıdığı birikimle, bugün de Nazım Hikmet'in şiirlerini ezbere okuyabiliyor. Marksisti, çünkü arkadaşımız Nuray Babacan'a aktardığına göre, ‘‘O yıllarda dünyadaki acılara, sefalete, sıkıntılara duyarlı olma duruşunun bir ifadesiydi.’’ Gelgelelim, bu sıkı Marksist, bir taraftan orucunu tutup, namazını da kılıyordu.Üniversite yıllarında Marksizmle İslam'ı pekálá bağdaştırıyordu. ‘‘Çünkü’’ diyor, Süleyman Gündüz, ‘‘acılara, sefalete, sıkıntılara duyarlı olmak, aynı zamanda İslam'ın insanlık felsefesiyle de bağdaşıyordu’’.Sonradan Marksizmden uzaklaştı, ama ezilenlerden, acı çekenlerden yana tavrında bir değişiklik olmadı.Nerede zulüm varsa, o zulme uğrayanların yanında oldu. Örneğin bu yılın başlarında Ramallah'a giderek Yaser Arafat ile dayanışmasını gösterdi. Bosna'ya giderek, Sırp soykırımına hedef olan Boşnakların yanında yer aldı. Dayanışma Vakfı Başkanı, Bosna-Hersekliler Derneği Başkanı ve Uluslararası Kafkas Konferansı İzleme Komitesi Başkanı olarak bütün bu coğrafyada sıkıntıda olan insanlara yardım elini uzatmaya çalıştı. Bitmedi: Sanatla ve sinemayla da yakından ilgili. Bugüne dek 4 fotoğraf sergisi açtı. Yine bitmedi: Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde eğitim gördü, kısa metrajlı bir filme imza attı. (A
film by Süleyman Gündüz)Altı bin kitaptan oluşan kütüphanesiyle övünüyor.Unutmadan söyleyelim, Avrupa Günlüğü adlı yılda iki kez yayınlanan bir derginin de Genel Yayın Yönetmeni.Bu biyografiye bakılırsa, asıl mesleği olan diş hekimliğine pek ayıracak zamanı olmadı herhalde Süleyman Gündüz'ün. En yakın adamAKP lideri Tayyip Erdoğan'ın gerisindeki stratejik kurmay heyetinin en önemli ismi herhalde Ömer Çelik. Çelik, Erdoğan'ın en önemli siyasi teorisyeni. AKP liderinin siyasi stratejilerinin oluşmasında belirleyici bir rol oynuyor. Bir taraftan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde doktorasını yapmakta olan ve eski bir solcu olarak tanınan Çelik'in oldukça kuvvetli bir entelektüel birikimi var. Adana'dan liste başı olarak seçilip Meclis'e gelen Çelik, Erdoğan'a yurtdışı gezilerinde de eşlik ediyor, bütün görüşmelerine katılıyor. Bu da Çelik'in AKP liderine ne kadar yakın olduğunun en önemli göstergesi. Erdoğan, Çelik'i yanından ayırmak istemediği için kendisine kabinede görev verilmedi. Yaygın kanı, Erdoğan'ın başbakan olması halinde Çelik'in de kendisiyle birlikte kabineye gireceği. Ömer Çelik, Erdoğan'ın gerisindeki en önemli beyinlerden biri olarak sivrilirken, Yunanistan gezisinde liderinin aynı zamanda gözü ve kulağı olduğunu da gösterdi. Erdoğan Atina'da Başbakan Simitis'le yapılan görüşmeden sonra simültane çeviriyi aktaran kulaklığı takamayınca, bunu yerleştirmek görevi de Çelik'e düştü. Bakanımız uyuyorAKP lideri Tayyip Erdoğan, kendisini Atina'dan Madrid'e götürecek olan THY uçağı geçen pazartesi günü TSİ 15.45 sularında havaalanından göklere doğru süzüldüğünde, Başbakan Abdullah Gül'ün saat 15.30'da Çankaya Köşkü'nden içeri girdiğini biliyordu. Ancak Dışişleri Bakanlığı'nın en güçlü adayı olarak görülen Yaşar Yakış'ın keyfi kaçmıştı bir kere. Yaklaşık 40 yılını diplomasi kariyerinde geçiren, Türkiye'yi üç önemli merkezde büyükelçi olarak temsil eden Yakış'ın bu göreve gelmesi en makul formül olarak gözükmesine karşılık, Atina'ya son anda Dışişleri'ne Vecdi Gönül'ün getirildiği haberi gelmişti. Uçakta pek çok kişi gidip Gönül'ü tebrik ediyordu. Her şey, Yakış uçakta Madrid'e doğru giderken 7 bin feet yükseklikte oldu. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Gül'ün getirdiği listeyi okurken Yakış'ın Milli Savunma'ya getirilmesine takıldı. ‘‘Türkiye bu kadar önemli dış politika meseleleriyle meşgulken bu göreve bir büyükelçinin getirilmesi daha doğru olmaz mı?’’ diye sordu. Gül, itiraz etmeyince Yakış Dışişleri'ne kaydı.
Atatürk, ‘‘İstikbal göklerdedir’’ demiÅŸti. Yakış da DışiÅŸleri'ne doÄŸru dönen siyasi istikbalinin yükseliÅŸini göklerde buldu. Gelgelelim, ErdoÄŸan'ın temposuna ayak uydurmaya çalışırken bir hayli yoruldu ve uçakta kendisini uykunun tatlı kollarına bırakıverdi. Ve böylelikle daha bakanlık koltuÄŸuna oturmadan uçak koltuÄŸunda uyuyuveren ve muhtemelen rüyalar alemine dalan ilk DışiÅŸleri Bakanı olma unvanını elde etti. Anlaşılan o ki, siyasi istikbali ile gökler arasındaki bu iliÅŸki, YaÅŸar Yakış'ı uçan bir DışiÅŸleri Bakanı yapacak. Nitekim, perÅŸembe günü Avrupa gezisinden dönüp bakanlık koltuÄŸuna oturan ve cuma sabahı çoÄŸu eski arkadaşı ya da maiyetinde çalışmış diplomatlardan oluÅŸan bakanlık mensuplarıyla el sıkışan Yakış, cumartesi günü yeniden uçaÄŸa binip çetin bir görev için New York'a uçtu. Bu kez görevi Avrupalı liderleri AB konusunda ikna etmekten çok daha zordu. Çünkü, bu kez KKTC CumhurbaÅŸkanı Rauf DenktaÅŸ'ı BM planını kabul etmesi için ikna etmesi gerekiyordu. Yani, ‘‘görevimiz tehlike’’ türünden bir misyondu bu.SEE YOU IN ANKARA...O artık bir uluslararası lider. Kiraladığı özel uçağında her gün bir, bazen iki Avrupa baÅŸkentinde Türkiye'nin AB tam üyeliÄŸi için lobi yapıyor.Gezisini izleyen arkadaşımız Turan Yılmaz'ın tespitlerine göre, ErdoÄŸan, bu lobi faaliyetinde, yabancı muhatapları karşısında önce yumuÅŸak bir üslupla çıkıyor. Bu ılımlı üslup sonuç getirmezse, hafif sertleÅŸiyor. Sonra biraz daha sertleÅŸiyor. ÖrneÄŸin Almanya gezisinde olduÄŸu gibi gazetecilere ‘‘Fischer'e biraz KasımpaÅŸalılık yaptık’’ diyor. Bu, sert çıktığı anlamına geliyor.Bu arada, vücut dilini de kullanıyor. Bazen muhatapları karşısında Amerikan rahatlığını çaÄŸrıştıran bir ifadeyle bacak bacak üstüne de atıyor.Bazen de Almanya DışiÅŸleri Bakanı Joschka Fischer ve Ä°ngiltere DışiÅŸleri Bakanı Jack Straw ile düzenlediÄŸi ortak basın toplantılarında olduÄŸu gibi sol eli pantolonunun cebinde olduÄŸu halde konuÅŸuyor. Bazen de ellerini göğsünde birleÅŸtiriyor. Bazen, AB'nin GeniÅŸlemeden Sorumlu Komiseri Gunther Vergau ile olduÄŸu gibi ellerini muhatabının elleriyle birleÅŸtiriyor. Arapça dışında yabancı dil bilmiyor, ama muhataplarıyla iletiÅŸim kurmak, yerine göre de sıcaklık yaymak için onların dilinde bir iki sözcük de kullanıyor. ÖrneÄŸin Simitis ile birlikte basının karşısına çıkınca, ‘‘Çok teÅŸekkür ederim’’ anlamına gelmek üzere ‘‘Efharisto poli’’ deyiveriyor. Ä°talya'ya gelince sık sık ‘‘Evet, tamam’’ anlamında ‘‘Si, si’’ diyor. Ä°ngilizce konuÅŸulan ülkelerde ise sık sık ‘‘Thank you very much’’ (çok teÅŸekkür ederim) diye konuÅŸuyor. Bu arada Ä°ngiliz DışiÅŸleri Bakanı Straw'a veda ederken de ‘‘See you in Ankara’’ yani ‘‘Ankara'da görüşmek üzere’’ diyor. Bu arada, bütün muhataplarıyla görüşmelerinde futbol mutlaka gündeme geliyor. Çünkü, muhataplarına dağıtılan biyografilerinde eski bir profesyonel futbolcu olduÄŸu da altı çizilerek belirtilmiÅŸ bulunuyor.Kendi futboldan söz etmese, muhatapları muhakkak sözü futbola getiriyor. Bu gidiÅŸle bundan sonraki gezilerinde AB kapısından daha önce girmiÅŸ olan Fatih Terim'i de heyete dahil edecek gibi gözüküyor.Â
button