Meclis, Meclis olalı böyle zulüm görmedi
MECLİS lokantasında müzik eşliğinde servis yapılacağı duyurulduğunda herkes, TBMM Başkanı
Bülent Arınç’ın bu icraatından pek memnun kalmıştı. Ancak, bu icraatın
‘Meclis, Meclis olalı böyle zulüm görmedi’ dedirtecek bir nitelik kazanabileceği kimsenin aklına gelmemişti.
VEKİLLER FONDA
Lokantadaki ilk müzik namelerini duyanların yüzünde önce bir tebessüm oluştu. Meclis yönetiminin kararıyla
‘bestekar milletvekillerinin eserlerinden oluşan CD’ yayına verilmişti.
Yılmaz Karakoyunlu’dan
Zülfi Livaneli ve
Mustafa Kul’a kadar önemli bestekar vekillerin eserleri önce ilgiyle dinlendi.
2 YILLIK EZİYET
Ancak CD’deki bestelerin tümü aynı formatta seslendirilmişti. Klasik Türk Müziği Korosu,
Livaneli’nin
‘Belalım’ şarkısını da,
Mustafa Kul’un türküsünü de aynı tarzda söylemişti. İlk günler ilginç gelen CD, tam iki yıl boyunca, her öğle yemeğinde, hep aynı ton ve aynı tarzda çalınmaya devam edilince, lokantada isyan başladı.
MESAM İZNİ VAR
Lokantada zaman zaman
‘Yeni şarkı başlamadan kalkalım abi...’ sözleri bile duyulmaya başlandı.
MESAM’dan sanatçıların eserlerini çalma izni almasına rağmen, TBMM yönetiminin iki yıldan beri aynı CD’yi çalması,
‘Herhalde lokantaya gelenlerin sayısını azaltmak için yapıyorlar’ esprisine de yol açıyor.
Gündüz diplomat gece edebiyatçı
AB Komisyonu’nun Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılmasını tavsiye eden kararında en çok emeği geçen diplomatlar arasında kuşkusuz Türkiye’nin AB Büyükelçisi
Oğuz Demiralp de yer alıyor. Büyükelçi
Demiralp, Komisyon’dan olumlu bir karar çıkması için geceli gündüzlü çalıştı, Ankara ile Brüksel arasındaki köprü olarak
son dakika pazarlıklarında, örneğin azınlık ifadelerinin bazılarının çıkmasında kritik bir rol oynadı.
RESMİ DELEGEMİZ
Tabii konu Türkiye-AB ilişkileri olunca, malum son zina tartışmasında
Demiralp’in AB Komisyonu ile AKP hükümeti arasında ciddi bir şekilde sıkıştığını tahmin edebilmek hiç de güç değil. Son dönemdeki sıcak krizler bir tarafa bırakılırsa,
Demiralp’in Brüksel’deki mesaisinin önemli bir bölümünü yeni AB Anayasası’nın hazırlıkları üzerinde geçirdiğini söyleyebiliriz. Türkiye’nin yeni AB Anayasası üzerinde yaptırdığı değişikliklere ilişkin önergeler bu konferansta Türkiye’yi resmi delege olarak temsil eden Büyükelçi
Demiralp’in imzasını taşıyor.
ENTELEKTÜEL ELÇİ
Demiralp, üstlendiği bütün bu önemli görevlere karşılık, kendisini hep geri plana çeken çizgisiyle, soğukkanlı ve dengeli bir kişiliğe ve kuvvetli entelektüel hasletlere sahip bir diplomat olarak tanınıyor. İstanbul doğumlu (1952) olan, liseyi Saint Joseph’te okuyan, ODTÜ’yü bitirdikten sonra 1977’de Dışişleri’ne giren
Demiralp, Münih, Tahran, BM Cenevre Ofisi gibi merkezlerde görev yaptıktan sonra 1993-97 yılları arasında Türkiye’nin Avrupa Konseyi nezdindeki Daimi Delege Yardımcısı olarak görev yaptı.
GİZLİ KİMLİĞİ
İsmail Cem 1997’de Dışişleri Bakanı olduktan sonra üç yıl süreyle özel danışmanlığını yapan
Demiralp, 2000 yılında 48 yaşındayken büyükelçi unvanını alarak Türkiye’nin merkezi Cenevre’de bulunan Dünya Ticaret Örgütü nezdindeki Daimi Temsilciliği’ni üstlendi, 2002 yılında da AB Temsilciliği’ne atandı. Peki, diplomat
Oğuz Demiralp ile edebiyatçı, yazar
Oğuz Demiralp arasında bir yakınlık var mı? Büyükelçi
Demiralp, 1975 yılında Ankara’da bir araya gelerek seçkin edebiyat dergisi YAZI’yı çıkartan dört arkadaş
Enis Batur, Oğuz Demiralp, Ertuğrul Özkök ve
Yavuz Çekirge ekibindeki yazar olmasın?
TANPINAR OTORİTESİ
İşte size
Demiralp’in aslında bakanlıktaki meslektaşlarının çoğunun da bilmediği gizli kimliği.
Demiralp, edebiyat çevrelerinde kendisini kabul ettirmiş saygın bir eleştirmen ve deneme yazarı, üstelik Türkiye’nin önde gelen
Ahmet Hamdi Tanpınar otoritelerinden biri. Yapı Kredi Yayınları’ndan
‘Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’nin
Oğuz Demiralp’le ilgili bölümünde şöyle yazıyor:
‘Eleştirel denemelerinde Türk edebiyatının güçlü kalemleri üzerinde çözümleyici bir yaklaşımla durduğu, adeta ‘özel bir metafizik kurmaya yöneldiği’
görüldü. Yazılarında ancak Derleme Sözlüğü’nde bulanabilecek, dolaşıma girmemiş bazı sözcükleri sıkça kullanarak kendine ait bir dil ve anlatım geliştirdi. Ele aldığı konuları irdelerken gösterdiği titizlikle üslupçu bir yazar olduğunu ortaya koydu.’
ÖĞRENCİYKEN BAŞLADI
Demiralp, ilk yazısı ve şiir çevirilerini
Mehmet Fuat’ın çıkarttığı Cumhuriyet döneminin en saygın edebiyat dergilerinden biri olan Yeni Dergi’de 1973’te yayımladığında henüz ODTÜ’de öğrenciydi. Yazıları daha sonra Yazı, Somut, Tan, YAZKO Edebiyat, Doğu-Batı, Gergedan, Argos ve kitap-lık gibi dergilerde yayımlandı. Eleştirilerinde daha çok
İsmet Özel, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Abdülhak Şinasi Hisar gibi çok farklı ekollere mensup romancı ve şairleri çözümledi.
BENJAMİN’İ İNCELEDİ
Demiralp’ın
‘Kutup Noktası’ adlı kitabı
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romancılığını konu alıyor.
‘Tanrı Bakışlı Çocuk’ta ise yirminci yüzyılın en önemli Alman edebiyat eleştirmeni ve estetik kuramcılarından
Walter Benjamin’in yapıtlarını inceliyor.
Demiralp’in İranlı ünlü yazar
Sadık Hidayet’in yapıtları üzerine kaleme aldığı
‘Kör Okur’ başlıklı kitabının yanı sıra
‘Yazı ve Yalnızlık’, ‘Okuma Defteri’ ve
‘Gönderilmemiş Kartpostal Yazıları’ başlıklı kitapları da var.
‘AĞLATI’SININ PEŞİNDE
Öyle anlaşılıyor ki,
Demiralp bir taraftan önündeki gizli kriptoları okurken, diğer yandan zihninin arka odalarında
Ahmet Hamdi Tanpınar üzerine notlar alan çift kimlikli bir diplomat. Ve Kör Okur kitabının sonunda vurguladığına bakılırsa,
Demiralp, ‘dünyayı gerçekten değiştirmek istemiş, ama göz boyayıcı geçici reçetelere kanamamış aydınların gizli ağlatısının’ peşinde giden bir yazar, pardon diplomat...
Erdoğan’ın Amerikan esprisiBAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın geçen haftaki kabullerinden biri de AGİT Parlamenterler Asamblesi Başkanı ABD Kongre üyesi Alcee Hastings oldu. Hastings Floridalı. Bu eyalet ABD’nin en güneyinde, tropikal bir iklime, sıcak bir güneşe sahip. Hastings, görüşmeye Erdoğan’a ‘Size Florida’dan güneş ışığı getirdim’ diyerek başladı. Erdoğan, oturduğu yerden karşılık verdi:
‘Belli oluyor zaten...’
Hastings, zenciydi.