Helvanı yedik hocaYÖK Başkanlığı'nı cuma günü bırakan Prof.
Kemal Gürüz ile Milli Eğitim eski Bakanı
Erkan Mumcu, geçen hafta Ankara'da bir otelin lobisinde karşılaştılar.
Geçmişte birbirleri hakkında sarf ettikleri ağır sözleri hatırlayan herkes
‘‘Eyvah yine hır çıkacak’’ diyerek tedirginlik içinde dikkat kesildi.
LOBİDE SICAK ÖPÜŞME
Ancak,
Mumcu ile Prof.
Gürüz birbirlerine sarılıp, hararetle öpüşünce kafalar karıştı.
Erkan Mumcu, ‘‘Hoca, haftaya helvanı yiyiyoruz’’ diye takıldı.
Mumcu, belli ki ölünün arkasından helva yenmesi geleneğine atıf yapıyordu.
Gürüz yanıtladı:
‘‘Biz seninkini çoktan yedik zaten.’’
Mumcu geride kalmadı:
‘‘Ee, ben de ona cevap veriyorum işte.’’
‘KANKALIK’ SÜRÜYOR
Kahkahalar olmasa bu laflar hiç yenilir yutulur gibi değildi; ama sonradan
Mumcu ile
Gürüz'ün iş dışında çok yakın dostlukları bulunduğu, gençlerin tabiriyle
‘‘kanka’’ (kan kardeşi) vaziyetleri olduğu sonradan anlaşıldı.
Geçmiş yıllarda ailecek tatile çıkmışlar, Türkiye ve üniversiteler üzerine uzun görüş alışverişlerinde bulunmuşlar.
Mumcu, bu yakınlığın verdiği cesaretle, Milli Eğitim Bakanı olduktan hemen sonra oturup
Gürüz'ün YÖK'le ilgili kitaplarını altlarını çizerek satır satır okumuş.
EVDE ‘REFORM’ ZİRVESİ
Neredeyse ezberliği kitaptan çıkardığı notlarla ve büyük umutlarla dolu Hoca'nın evine gitmiş.
Hoca'nın kitabında yazdıklarına uyumlu bir düzenleme yaparak üniversitelerde reforma gidilebileceğini düşünüyormuş.
Saatler süren görüşmenin ardından
Mmucu, evden hayal kırıklığı içinde ayrılmış.
Prof.
Gürüz, AKP iktidarında üniversitelerde dokundurtmayacağını söylemiş; Nuh demiş, peygamber dememiş, geri adım atmamış.
İşte o noktadan sonra,
Mumcu, Prof.
Gürüz ve YÖK'ün içinde yer almadığı bir ekiple, YÖK yasası üzerinde çalışmaya başlamış.
AYAĞINI KAYDIRDI
Prof.
Gürüz, bunun üzerine
Mumcu'yu,
‘‘Erkan, ben seni çok rahat yerim’’ diye açıkça tehdit etmiş.
Sonuçta, YÖK düzenlemesi
Mumcu'nun Turizm Bakanlığı'na kaydırılması ile yarıda kalmış.
Prof.
Gürüz, Mumcu'ya giderek
‘‘Bak ben sana dememiş miydim, hem seni yedik, hem de helvanı’’ demiş.
İşte bu geçmiş özetin ardından yine otelin lobisine dönülse ve ikisinin karşılıklı söyledikleri bir kameraya kaydedilebilse, belki de Türkiye'nin reyting rekoru kıracak bir program ortaya çıkabilirdi.
Herhalde şu kısa kesit de bunu kanıtlar:
EN BÜYÜK TAKOZ SENSİN
Mumcu: ‘‘Hoca, sen Türkiye'nin önündeki en büyük takozsun.’’
Gürüz: ‘‘Senin hükümetin Türkiye'yi geri götürmeye çalışıyor; bunu sen bile göremiyorsun, ama başaramayacaksınız.’’
Mumcu: ‘‘Hoca, ülkeyi geri götüren sizlersiniz, sizin gibi kafalar. Ama Hoca, gelecek cumadan sonra, sen gidince Türkiye de, üniversiteler de huzur bulacak.’’
Gürüz: ‘‘Yok öyle şey, avucunu yalarsın. Biz üniversiteleri koruduk, bundan sonra da öyle olacak, hiç umutlanmayın. hayal görmeyin.’’
BİRBİRİMİZİ SEVERİZ
Bu kısa kesite bakıp kimse, iki ismin de birbirine son derece kızgın olduğunu sanmasın.
Bu didişmeler ikilinin yeniden sarılıp çevreye
‘‘Siz bakmayın bizim üniversitelerle ilgili tartışmalarımıza, biz aslında severiz birbirimizi, hem de çok’’ şeklinde karşılıklı
‘‘ilanı aşk’’ etmeleriyle sonuçlandı.
‘Play’e bastı bu manzara çıktı
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan cuma günü yaptığı bir açılışta ilginç bir sürprizle karşılaştı.
Başbakan'ın açılışını yaptığı proje, Ulaştırma Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı'nın ortaklaşa yürüttüğü
‘‘Bütün okullara hızlı internet’’ programıydı.
Proje temelde, ASDL sistemiyle internetten canlı olarak eğitsel
film, belgesel gibi materyallerin izlenmesine olanak veriyordu.
Erdoğan bu masum ve yararlı sistemin tanıtımını yapmak için uzaktan kumandayı aldı ve play'e basarak, filmi başlattı.
DEV EKRANDA ATEŞLİ ÖPÜŞME
Basar basmaz da açılışa katılan yüzlerce davletlinin bakışlarını kilitlediği dev ekranda, tutkulu bir öpüşme sahnesi belirdi.
Salonda saliselerce ifade edilebilecek bir sessizlik, ardından da gülüşmeler yaşandı.
Sürpriz
Erdoğan ve davetliler kadar tanıtımda oynatılacak filmi seçenler için de geçerliydi. Çünkü seçilen DVD,
Mel Gibson'ın başrolünü oynadığı 2000 yılında vizyonda olan
‘‘Patriot (Vatansever)’’ filmiydi. Ve iki buçuk saat süren, hemen tümüyle savaş, kan, çatışma, aksiyon sahnelerinden oluşan filmin neredeyse tek öpüşme sahnesi,
Erdoğan'a denk gelmişti.
FİLM GAYET SERİ, DAHA NET OLABİLİR
Salonda örtülü gülüşmeler sürerken, sunucu seyircilere dönerek sistemi nasıl bulduklarını sordu ve gülümsemelerin yerini alkışlar aldı.
Ardından sunucu
Erdoğan'a da
‘‘Nasıl buldunuz filmi’’ sorusunu yöneltti.
Erdoğan çok kısa bir sessizlikten sonra serinkanlı biçimde,
‘‘Gayet seri. Daha net olabilir’’ değerlendirmesini yapınca, salonda gülüşmeler yeniden canlandı.
Tören bitince, dev ekranda aniden ortaya çıkan öpüşme sahnesinin
Erdoğan'ı panikletmemesi ya da suratını asmasına neden olmaması, esprili bir sohbete
‘‘mevzu’’ oldu.
ETİK DEĞİL TEKNİK BAKIŞ
Erdoğan öpüşme sahnesinin ardından gelen
‘‘Nasıl buldunuz?’’ sorusunu, gösterilen sahneyi
‘‘etik’’ açıdan değil, tanıtılan sistemin işleyişi ile sınırlı kalarak,
‘‘teknik’’ açıdan yorumlayıp ustalıkla yanıtlamıştı:
‘‘Gayet seriydi’’ ama
‘‘daha net olabilirdi’’...
Başbakan'ın bu sakinliğinin ve herkesi gülümseten hazırcevaplığının altında belki de filmdeki öpüşmenin
‘‘meşru’’ olması yatıyordu. Çünkü öpüşme sahnesi bir düğünde ve gelin-damat arasında yaşanıyordu.
BALIK BURCU AŞK İNSANI
Belki de sakinliğinin asıl nedeni, 26 Şubat'ta doğan
Erdoğan'ın burcu ile ilintiliydi. Çünkü
Erdoğan aşkın, duyguların, romantizmin simgesi olan Balık burcuydu.
Başbakan ülke sevgisini de sık sık bir
‘‘sevda’’, bir
‘‘aşk’’ olarak ifade eder. Bazen
‘‘Bu bir sevda işidir, sevda yoksa hiçbir şey yapamazsınız’’ diyerek, bazen de
‘‘Eğer aşk olursa Leyla ile Mecnun'un kavuştuğu gibi siz de neticeye kavuşursunuz’’ örneğini vererek,
‘‘aşk’’a verdiği önemi saklamaz.