Cinnah fısıltıları

Güncelleme Tarihi:

Cinnah fısıltıları
Oluşturulma Tarihi: Eylül 29, 2003 02:52

Irak Konseyi'nde gizli Çillerci

ABD
Irak'taki geçici yönetim konseyine Türkmen kontenjanından onu atadığında, Washington'ın kullandığı bu tercih Ankara'da biraz tereddüt yaratmıştı.

Songül Çabuk'un Ankara ile yakın ilişkide olan Irak Türkmen Cephesi ile bir ilişkisi yoktu. Cephe'nin pek yakından tanıdığı bir isim de değildi.

Kerkük Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği alanında öğretim üyesi olarak çalışıyor, aynı zamanda kadın hakları konusunda cemiyetçilik faaliyetleri yapıyordu.

ABD, Türkmen Cephesi'ni denklem içine sokmaktansa, daha ılımlı gördüğü Songül Çabuk'u konseye atamıştı. Peki, Songül Çabuk'un Türkiye'ye bakışı nasıl?

Bu soruyu yanıtlamak için küçük bir bilgiyi aktarmakla yetinelim.

Çabuk'un şu sıralarda tatil için İstanbul'daki akrabalarının yanında kalan üç çocuğu var. Büyük kızının adı Hülya. Oğlunun adı Mehmet. 8 yaşındaki küçük kızının adı ise Tansu.

T.Ç. AMA ÇİLLER DEĞİL ÇABUK

Çabuk
geçenlerde ABD'de bir toplantıda karşılaştığı Hürriyet Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'in kızının ismini neden Tansu koyduğuna ilişkin sorusuna‘‘Gözüm, çünkü o zamanTansu Hanım Türkiye'de başbakandı’’ diye yanıtladı.

Evet, Songül Hanım bir dönem Tansu Çiller'e hayranmış.

Bugünlerde biraz Emine Erdoğan'a yakın gözüküyor. Önümüzdeki günlerde Türkiye'ye gelecek ve Emine Erdoğan'ın kendisi onuruna vereceği bir yemeğe katılacak.

Songül Hanım'la Emine Hanım kolay anlaşabilecek gibi gözüküyorlar. Çünkü, Songül Hanım da dini hassasiyetleri oldukça yüksek bir kadın.

Örneğin ABD'de bulunduğu sırada ağzına hiç et koymadı ve ‘‘Domuz eti değil, niye yemiyorsunuz?’’ diyenErgin'e ‘‘Yook yemem, çünkü burada hayvanı kesmeden öldürüyorlar, kanını akıtmıyorlar, haramdır’’ dedi.

Gelgelelim Songül Çabuk, tesettür konusunda Emine Hanım'dan daha liberal bir çizgide duruyor.

Bir kere, tam anlamıyla sıkma baş ekolüne bağlı değil. Ayrıca, akşam yemeklerine katılırken saçlarını gösteren tül bir türban takıyor.


Batılı randevu alaturka icabet


BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan yurtiçi programlarına sık sık gecikir. Çankaya Köşkü'ndeki olağan görüşmelerine bile çoğu kez ucu ucuna yetişen Erdoğan, geçen yıl mart ayında Ankara'nın Siteler semtinde cuma namazına da gecikmişti.

Erdoğan'ın gelişi gecikince Keresteciler Camii'nin imamı da saat 12.08'de okunması gereken ezanı, 7 dakika ertelemeyle 12.15'te okumuştu.

Bu anlamda, alaturka kamuoyu Başbakan'ın iç gecikmelerine alıştı, hatta uyum sağladı denilebilir.

Ancak Erdoğan bu kez gecikmeyi ‘deplasmanda’, üstelik IMF heyetine yaşattı.

Başbakan Erdoğan'ın Birleşik Arap Emirlikleri'ne hareketinden önce basına gönderilen programa göre Erdoğan, Köhler ile 20 Eylül Cumartesi akşamı saat 18.00'de Burj El Arab Oteli'nde görüşecekti.

Ancak bundan önce Abu Dabi'de Silahlı Kuvvetler Başkan Yardımcısı Veliahd Prensi Şeyh Halife Bin Zayed ile görüşüp, daha sonra IMF randevusu için Dubai'ye geçecekti. Ancak Erdoğan'ın şeyhle yaptığı görüşme uzayınca, çok önceden hazırlanan program altüst oldu.

Burj El Arab Oteli'nin fuayesinde saatler 18.00'e yaklaşırken önce IMF Avrupa 1. Başkanı Michael Deppler göründü. Ardından Köhler'in birinci yardımcısı Anne Krueger girdi içeri.

Devlet Bakanı Ali Babacan, bürokratlarla birlikte konukları fuayede karşıladı. Ayaküstü sohbet başladı. Gazete, televizyon ve ajans muhabirleri bütün hazırlıklarını tamamladı. Ancak Erdoğan'ın otele gelişi bir türlü gerçekleşmiyordu.

Sonunda Deppler sıkılarak, fuayedeki bir koltuğa oturdu. Bu sırada cep telefonu çalan Babacan, rahat konuşabileceği bir yere geçti.

Ardından Babacan habercilere dönerek, ‘‘Sayın Başbakan'ın Abu Dabi'deki programındaki gecikmeden dolayı Dubai'ye hareketi gecikti. Program ertelendi’’ dedi.

40 DERECEDE SOĞUK RÜZGARLAR

Bu sürpriz ‘anons’ ile eylül ortalaması bile 40 derecenin altına düşmeyen Dubai'deki otelin fuayesinde buz gibi bir hava yaşandı.

Erdoğan, Köhler'e randevu saatinden kısa süre önce gelemeyeceğini iletmişti. Ancak Köhler gibi randevuların zamanında gerçekleşmesinin son derece önem taşıdığı Batı kültüründen gelen Deppler ve Krueger'in bu inanılmaz program değişikliğinden haberi yoktu.

Başbakan Erdoğan'ın gecikeceği haberini alan ve Dubai'deki IMF-Dünya Bankası toplantılarının bir numaralı ismi Köhler de duruma içerlemişti. Hatta Erdoğan'a, vereceği yeni randevu konusunda net bir şey söyleyemeyeceğini çünkü çok yoğun olduğunu iletmişti.

IMF yönetimi sonunda Erdoğan ile görüştü.

Ama kararlaştırılandan tam iki gün gecikmeli biçimde...


Tuyumuna değil uyumuna gezi


ÇALIŞMA
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, Kastamonulu ve Kastamonu Milletvekili. Bir süre önce Bakanlık Müsteşarlığı'na atanan Enis Yeter de, bu görevinden önce Kastamonu Valisi idi.

Yeter de müsteşarlığa atanınca bakanlık zirvesinde ortaya çıkan Kastamonu ağırlığı, bazı bürokratları da etkiledi.

Bunun bir örneği, Bakanlığın Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanı Mehmet Aslan Yılmaz'ın düzenlediği bir gezi ile ortaya çıktı. Yılmaz'ın gezisi, pek örneğine rastlanmayan biçimde ‘resmi bir turistik gezi’ idi ve Kastamonu'ya düzenlenmişti. Yani gezi, Kastamonu ağzıyla ‘tuyumuna (rastgele)’ değil ‘uyumuna’ planlanmıştı.

Yılmaz, 27 Ağustos 2003 tarihinde geziye ilişkin resmi bir genelge de çıkardı. Yazıya gezi programını da ekleyen Yılmaz, genelgeyi B.13.APK.0.10.00.00/55-3016 sayı ile Bakanlık Merkez Birimleri'ne gönderdi.

Kastamonu'ya 13-14 Eylül'de düzenlenecek gezi ulaşım, yemek ve konaklama dahil kişi başına 55 milyon liraydı.

Ancak Yılmaz inceden inceye yaptığı gezi planında, okulların 15 Eylül'de açılacağını hesaplamamıştı. Bu nedenle yeterli başvuru olmayınca, bu ‘resmi turistik gezi’ iptal ‘ediliverdi...’


Kavşakta buluşma ve iktidarın lezzeti


BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan
ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, cumartesi akşamı Ankara Kızılay Meydanı'nda düzenlenen açılış töreninde buluştular.

Belediyenin yaptırdığı 10 kavşağın ve metro asansörü ile yürüyen merdivenlerin açılış töreninde Erdoğan da, Gökçek de mutluydu. Erdoğan, dolu dolu bir gece yaşadıklarını söylüyordu gülümseyerek. Ve ekliyordu:

‘‘Melih Bey'le Ankara bir zihniyet devrimini yakalamıştır. Bu zihniyet devrimi sayesinde ufkumuz daha geniş olarak ilerliyoruz.’’

2002 yılı yazında Star ve Akşam gazeteleri ile yaptığı üç ayrı röportajda AKP ve Erdoğan'ı sert bir dille eleştiren Gökçek de, açılış gecesinde yaptırdığı kavşakların gururunu gizlemiyordu.

Gecede Gökçek Başbakan Erdoğan ile 4 ay önce 12 Mayıs'ta yine Akşam Gazetesi'nde yayınlanan röportajda söylediği, ‘‘Erdoğan, RP'ye girdiğim dönemden bu yana samimi arkadaşım’’ cümlesini hatırlatan görüntüler veriyordu.

GÖKÇEK: İKTİDARIN LEZZETİNİ ALAMADIM

Ve yüzünde de, aynı röportajda yaptığı şu içten itirafa uygun huzurlu bir gülümseme vardı:

‘‘Bugüne kadar hep muhalefet belediye başkanlığını yaptım, iktidarın lezzetini alamadım.’’

Şölen havasında geçen gecede, ‘‘Sen bensiz bir dağ olsan yıkılırdın yar /Ben sensiz viraneyim kalbimde hasar’’ güfteleri dillerden düşmeyen Yıldız Tilbe'nin şarkılarını da dinleyen Gökçek, bütün çalışmaların AKP hükümetinin istikrarlı çalışmaları sayesinde yürütüldüğünü söyledi.

Bir yıl önce Erdoğan ve Gökçek arasında esen soğuk rüzgarlar dinmişti.

Belki de sevgi, Küçük Prens'in yazarı Saint Exupery'nin o ünlü sözündeki gibi, ‘birbirinin yüzüne bakmak değil, birlikte aynı yöne bakabilmek’ yetisiydi. Zaten Erdoğan ve Gökçek'in rengarenk konfetiler altında ‘beraber yürüdükleri’ açılış törenine neden olan ‘kavşak’, yolların kesiştiği-birleştiği yer demek değil miydi?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!