Irak Konseyi'nde gizli Çillerci
ABD Irak'taki geçici yönetim konseyine Türkmen kontenjanından onu atadığında, Washington'ın kullandığı bu tercih Ankara'da biraz tereddüt yaratmıştı.
Songül Çabuk'un Ankara ile yakın ilişkide olan Irak Türkmen Cephesi ile bir ilişkisi yoktu. Cephe'nin pek yakından tanıdığı bir isim de değildi.
Kerkük Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği alanında öğretim üyesi olarak çalışıyor, aynı zamanda kadın hakları konusunda cemiyetçilik faaliyetleri yapıyordu.
ABD, Türkmen Cephesi'ni denklem içine sokmaktansa, daha ılımlı gördüğü
Songül Çabuk'u konseye atamıştı. Peki,
Songül Çabuk'un Türkiye'ye bakışı nasıl?
Bu soruyu yanıtlamak için küçük bir bilgiyi aktarmakla yetinelim.
Çabuk'un şu sıralarda tatil için İstanbul'daki akrabalarının yanında kalan üç çocuğu var. Büyük kızının adı
Hülya. Oğlunun adı
Mehmet. 8 yaşındaki küçük kızının adı ise
Tansu.
T.Ç. AMA ÇİLLER DEĞİL ÇABUK
Çabuk geçenlerde ABD'de bir toplantıda karşılaştığı Hürriyet Ankara Temsilcisi
Sedat Ergin'in kızının ismini neden
Tansu koyduğuna ilişkin sorusuna
‘‘Gözüm, çünkü o zamanTansu
Hanım Türkiye'de başbakandı’’ diye yanıtladı.
Evet, Songül Hanım bir dönem
Tansu Çiller'e hayranmış.
Bugünlerde biraz
Emine Erdoğan'a yakın gözüküyor. Önümüzdeki günlerde Türkiye'ye gelecek ve
Emine Erdoğan'ın kendisi onuruna vereceği bir yemeğe katılacak.
Songül Hanım'la
Emine Hanım kolay anlaşabilecek gibi gözüküyorlar. Çünkü,
Songül Hanım da dini hassasiyetleri oldukça yüksek bir kadın.
Örneğin ABD'de bulunduğu sırada ağzına hiç et koymadı ve
‘‘Domuz eti değil, niye yemiyorsunuz?’’ diyen
Ergin'e
‘‘Yook yemem, çünkü burada hayvanı kesmeden öldürüyorlar, kanını akıtmıyorlar, haramdır’’ dedi.
Gelgelelim
Songül Çabuk, tesettür konusunda
Emine Hanım'dan daha liberal bir çizgide duruyor.
Bir kere, tam anlamıyla sıkma baş ekolüne bağlı değil. Ayrıca, akşam yemeklerine katılırken saçlarını gösteren tül bir türban takıyor.
Batılı randevu alaturka icabet BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan yurtiçi programlarına sık sık gecikir. Çankaya Köşkü'ndeki olağan görüşmelerine bile çoğu kez ucu ucuna yetişen
Erdoğan, geçen yıl mart ayında Ankara'nın Siteler semtinde cuma namazına da gecikmişti.
Erdoğan'ın gelişi gecikince Keresteciler Camii'nin imamı da saat 12.08'de okunması gereken ezanı, 7 dakika ertelemeyle 12.15'te okumuştu.
Bu anlamda, alaturka kamuoyu Başbakan'ın iç gecikmelerine alıştı, hatta uyum sağladı denilebilir.
Ancak
Erdoğan bu kez gecikmeyi
‘deplasmanda’, üstelik IMF heyetine yaşattı.
Başbakan
Erdoğan'ın Birleşik Arap Emirlikleri'ne hareketinden önce basına gönderilen programa göre
Erdoğan, Köhler ile 20 Eylül Cumartesi akşamı saat 18.00'de Burj El Arab Oteli'nde görüşecekti.
Ancak bundan önce Abu Dabi'de Silahlı Kuvvetler Başkan Yardımcısı Veliahd Prensi Şeyh
Halife Bin Zayed ile görüşüp, daha sonra IMF randevusu için Dubai'ye geçecekti. Ancak
Erdoğan'ın şeyhle yaptığı görüşme uzayınca, çok önceden hazırlanan program altüst oldu.
Burj El Arab Oteli'nin fuayesinde saatler 18.00'e yaklaşırken önce IMF Avrupa 1. Başkanı
Michael Deppler göründü. Ardından
Köhler'in birinci yardımcısı
Anne Krueger girdi içeri.
Devlet Bakanı
Ali Babacan, bürokratlarla birlikte konukları fuayede karşıladı. Ayaküstü sohbet başladı. Gazete, televizyon ve ajans muhabirleri bütün hazırlıklarını tamamladı. Ancak
Erdoğan'ın otele gelişi bir türlü gerçekleşmiyordu.
Sonunda
Deppler sıkılarak, fuayedeki bir koltuğa oturdu. Bu sırada cep telefonu çalan
Babacan, rahat konuşabileceği bir yere geçti.
Ardından
Babacan habercilere dönerek,
‘‘Sayın Başbakan'ın Abu Dabi'deki programındaki gecikmeden dolayı Dubai'ye hareketi gecikti. Program ertelendi’’ dedi.
40 DERECEDE SOĞUK RÜZGARLAR
Bu sürpriz
‘anons’ ile eylül ortalaması bile 40 derecenin altına düşmeyen Dubai'deki otelin fuayesinde buz gibi bir hava yaşandı.
Erdoğan, Köhler'e randevu saatinden kısa süre önce gelemeyeceğini iletmişti. Ancak
Köhler gibi randevuların zamanında gerçekleşmesinin son derece önem taşıdığı Batı kültüründen gelen
Deppler ve
Krueger'in bu inanılmaz program değişikliğinden haberi yoktu.
Başbakan
Erdoğan'ın gecikeceği haberini alan ve Dubai'deki IMF-Dünya Bankası toplantılarının bir numaralı ismi
Köhler de duruma içerlemişti. Hatta
Erdoğan'a, vereceği yeni randevu konusunda net bir şey söyleyemeyeceğini çünkü çok yoğun olduğunu iletmişti.
IMF yönetimi sonunda
Erdoğan ile görüştü.
Ama kararlaştırılandan tam iki gün gecikmeli biçimde...
Tuyumuna değil uyumuna gezi
ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu, Kastamonulu ve Kastamonu Milletvekili. Bir süre önce Bakanlık Müsteşarlığı'na atanan
Enis Yeter de, bu görevinden önce Kastamonu Valisi idi.
Yeter de müsteşarlığa atanınca bakanlık zirvesinde ortaya çıkan Kastamonu ağırlığı, bazı bürokratları da etkiledi.
Bunun bir örneği, Bakanlığın Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanı
Mehmet Aslan Yılmaz'ın düzenlediği bir gezi ile ortaya çıktı.
Yılmaz'ın gezisi, pek örneğine rastlanmayan biçimde
‘resmi bir turistik gezi’ idi ve Kastamonu'ya düzenlenmişti. Yani gezi, Kastamonu ağzıyla
‘tuyumuna (rastgele)’ değil
‘uyumuna’ planlanmıştı.
Yılmaz, 27 Ağustos 2003 tarihinde geziye ilişkin resmi bir genelge de çıkardı. Yazıya
gezi programını da ekleyen
Yılmaz, genelgeyi B.13.APK.0.10.00.00/55-3016 sayı ile Bakanlık Merkez Birimleri'ne gönderdi.
Kastamonu'ya 13-14 Eylül'de düzenlenecek gezi ulaşım,
yemek ve konaklama dahil kişi başına 55 milyon liraydı.
Ancak
Yılmaz inceden inceye yaptığı gezi planında, okulların 15 Eylül'de açılacağını hesaplamamıştı. Bu nedenle yeterli başvuru olmayınca, bu
‘resmi turistik gezi’ iptal
‘ediliverdi...’Kavşakta buluşma ve iktidarın lezzeti
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek, cumartesi akşamı Ankara Kızılay Meydanı'nda düzenlenen açılış töreninde buluştular.
Belediyenin yaptırdığı 10 kavşağın ve metro asansörü ile yürüyen merdivenlerin açılış töreninde
Erdoğan da,
Gökçek de mutluydu.
Erdoğan, dolu dolu bir gece yaşadıklarını söylüyordu gülümseyerek. Ve ekliyordu:
‘‘Melih
Bey'le Ankara bir zihniyet devrimini yakalamıştır. Bu zihniyet devrimi sayesinde ufkumuz daha geniş olarak ilerliyoruz.’’
2002 yılı yazında Star ve Akşam gazeteleri ile yaptığı üç ayrı röportajda AKP ve
Erdoğan'ı sert bir dille eleştiren
Gökçek de, açılış gecesinde yaptırdığı kavşakların gururunu gizlemiyordu.
Gecede
Gökçek Başbakan
Erdoğan ile 4 ay önce 12 Mayıs'ta yine Akşam Gazetesi'nde yayınlanan röportajda söylediği,
‘‘Erdoğan,
RP'ye girdiğim dönemden bu yana samimi arkadaşım’’ cümlesini hatırlatan görüntüler veriyordu.
GÖKÇEK: İKTİDARIN LEZZETİNİ ALAMADIM
Ve yüzünde de, aynı röportajda yaptığı şu içten itirafa uygun huzurlu bir gülümseme vardı:
‘‘Bugüne kadar hep muhalefet belediye başkanlığını yaptım, iktidarın lezzetini alamadım.’’
Şölen havasında geçen gecede,
‘‘Sen bensiz bir dağ olsan yıkılırdın yar /Ben sensiz viraneyim kalbimde hasar’’ güfteleri dillerden düşmeyen
Yıldız Tilbe'nin şarkılarını da dinleyen
Gökçek, bütün çalışmaların AKP hükümetinin istikrarlı çalışmaları sayesinde yürütüldüğünü söyledi.
Bir yıl önce
Erdoğan ve
Gökçek arasında esen soğuk rüzgarlar dinmişti.
Belki de sevgi, Küçük Prens'in yazarı
Saint Exupery'nin o ünlü sözündeki gibi,
‘birbirinin yüzüne bakmak değil, birlikte aynı yöne bakabilmek’ yetisiydi. Zaten
Erdoğan ve
Gökçek'in rengarenk konfetiler altında
‘beraber yürüdükleri’ açılış törenine neden olan
‘kavşak’, yolların kesiştiği-birleştiği yer demek değil miydi?