Cinnah fısıltıları

Güncelleme Tarihi:

Cinnah fısıltıları
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2003 02:21

‘Büyük’ elçinin ölümü

ANKARA
Koleji'ni bitirip diplomat olmak idealiyle Mülkiye'ye girmişti. Ancak aklı bir taraftan da yeşil sahalardaydı. Futbolda olağanüstü yetenekliydi.

Mülkiye'de öğrenci iken Gençlerbirliği'nde ilk 11'e girerek 6 numarayla sol haf pozisyonunu üstlendi.

Hafta içinde Ankara'da derslere giriyor, hafta sonlarını çoğunluk deplasman maçları için Ankara dışında geçiriyordu.

Ümit Milli Takımı'nın da değişmez sol hafıydı. Mülkiye'nin siyasi şubesini bu şekilde bitirdiğinde, birinci ligin en çok gelecek vaat eden futbolcularından biriydi.

FENERBAHÇE'DEN TEKLİF

O dönemden arkadaşı olan büyükelçi ve şimdiki CHP Genel Başkan Yardımcısı İnal Batu'ya göre, ‘‘modern futbolun Türkiye'deki ilk temsilcilerindendi’’.

Batu şöyle diyor: ‘‘Yani hem hücuma, hem savunmaya katılırdı. Ben maçlarına gider büyük zevkle izlerdim kendisini. Farklı bir futbol oynardı. Zamanının futbol kalıplarını aşmış bir stile sahipti.’’

Okulu bitirdiğinde Fenerbahçe'nin transfer teklifiyle karşılaştı. FB, kendisine transferi için açık çek veriyordu.

Tugay Özçeri, Dışişleri'ne girmeyi kafasına koyduğu için FB'nin teklifini geri çevirdi.

Sınavı kazanıp Dışişleri'ne girince yeşil sahalara da veda etti.

20 YILLIK NATO GÖREVİ

Özçeri,
sahadaki başarısını kısa zamanda Dışişleri'nde de gösterdi. Londra görevinden dönünce merkezde Dışişleri Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü'ne getirildi, 1974'te bakan Turan Güneş'in özel kalem müdürlüğünü yaptı.

Aynı yıl NATO'daki Türk delegasyonunda görevlendirildi. Bu atama, Özçeri'nin kariyerinde yaklaşık yirmi yıl sürecek olan olan NATO döneminin de başlangıcıydı.

Türk delegasyonundaki görevini 1979 yılında NATO'nun uluslararası sekreteryasına geçişi izledi. NATO'nun en kritik görevlerinden biri olan ‘‘yürütme sekreterliği’’ni üstlendi ve NATO'nun işleyişini elinde tutan yetkili konumuna geldi.

NATO Genel Sekreter Yardımcılığı yapmış olan Osman Olcay'dan sonra NATO'nun uluslararası sekreteryasında en yüksek konuma çıkmış ikinci Türk diplomatıydı.

50 YAŞINDA MÜSTEŞAR

Özçeri,
yaklaşık 9 yıl süren bu görevi sırasında önce Joseph Luns, ardından Lord Carrington olmak üzere iki NATO Genel Sekreteri ile çalıştı.

Özçeri, 1988 yılında Mesut Yılmaz'ın bakanlığı sırasında Dışişleri'ne döndü. Kısa bir süre NATO Daimi Delegeliği'ni yaptıktan sonra 1989 yılında Dışişleri Müsteşarlığı'na getirildi.

Müsteşar olduğunda henüz 50 yaşındaydı. Irak'ın Kuveyt'e girmesiyle başlayan Körfez bunalımı döneminde Dışişleri Müsteşarlığı koltuğunda Özçeri oturuyordu.

Özçeri, 1991 yılı sonunda NATO daimi delegesi olarak yeniden Brüksel'e döndü ve yaklaşık 6 yıl bu görevde kaldı.

Bunu, 1997'de merkeze dönüşü ve iki yıl süreyle Ekonomik Kültürel ve Eğitim ve Teknik İşbirliği Ajansı'nın (TİKA) başkanlığını yürütüşü izledi.

KANSERİ YENDİ, AMA...

Gelgelelim, Alzheimer hastalığı 1999 yılında Özçeri'yi yakalayacak ve fiilen çalışamaz konuma getirerek evine hapsedecekti.

Gençliğinde lenf kanserini yenen Özçeri, bu kez yenik düşecekti.

Tugay Özçeri, geçen hafta İstanbul'da hayata gözlerini yumdu.

Cenazesi Üsküdar Selimiye Camii'nde kılınırken, avluda aralarında Yalım Eralp, Nazmi Akıman, Tanşuğ Bleda, Tugay Uluçevik gibi çoğu Dışişleri'nden gelen arkadaşlarının ağırlıkta olduğu 25-30 kişilik bir grup bulunuyordu.

Özçeri'yi son yolculuğuna uğurlayanlar arasında eski bakanıMesut Yılmaz, eski TBMM Başkanı İsmet Sezgin ve CHP'den İnal Batu da vardı.


Aşiret uzmanı aranıyor


HÜKÜMETİN, Irak'a Türk askerinin gönderilmesine bu ülkedeki aşiretlerin nasıl baktığı konusunda nabız yoklanması talimatını vermesi üzerine Dışişleri Bakanlığı tarihinde ilk kez aşiret diplomasisine girişti.

Aşiret diplomasisi iki koldan yürütülüyor. Bir taraftan eski Bağdat Büyükelçisi Selim Karaosmanoğlu aşiretlerle bizzat Irak'ta görüşürken, diğer taraftan Ankara'ya davet edilen aşiret liderleri Dışişleri merkezinde kabul ediliyor. Aşiret reislerinin geleneksel giysileriyle Dışişleri'ne giriş çıkışları da gazeteciler açısından ilginç görüntüler yaratıyor. Bakanlık mensupları arasındaki espriler de diplomasinin aşiret boyutu üzerinde şekilleniyor.

Aşiretlerden sorumlu bir birimin kurulması gerektiği konusunda herkes mutabık gözükürken, bu birimin şube müdürlüğü mü yoksa daire başkanlığı düzeyinde mi olması gerektiği konusunda görüş ayrılığı var.

Bu arada Güneydoğu'daki büyük aşiretlerden sözleşmeli personel olarak uzman tutulması da diğer öneriler arasında.


Babasının İngilizcesini beğenmiyor


BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, yeni evlendirdiği oğlu Harvard öğrencisi Bilal'den şikáyetçi. Şikáyetin nedeni, Bilal'in babasının İngilizcesini tiye alması. Başbakan'ın önceki akşamki 30 Ağustos davetinde gazetecilere aktardığına göre, sorun evde konuşurlarken Erdoğan araya İngilizce bir iki sözcük sıkıştırınca çıkıyor. Erdoğan, şöyle konuştu:

‘‘Ben ne zaman İngilizce konuşsam Bilal bana gülüyor, baba o sözcük öyle telaffuz edilmez diyor, sonra doğru telaffuzu anlatıyor.’’

Erdoğan,
‘‘O size gülünce siz ne yapıyorsunuz?’’ sorusuna ‘‘Hiç, ben de ona gülüyorum’’ karşılığını verdi. Belli ki, Erdoğan eleştiri oğlundan gelince pek mesele yapmıyor, aksine memnun oluyor.


Felsefe Kongresi’nde Dışişleri köstebeği


KÖSTEBEK deyince, hemen casus anlamında almayın. Sadece şaka.

Geçenlerde İstanbul'da yapılan 21. Dünya Felsefe Kongresi sırasında onu ünlü Alman filozof Jurgen Habermas'ın yanında görenler, kongreye tebliğ sunan felsefe profesörlerinden biri zannettiler.

Oysa Aydın Sezgin, o sırada Paris Başkonsolosluğu görevine gitmeye hazırlanan bir Dışişleri görevlisiydi. Peki, kongreyle ilgisi nereden geliyordu?

Daha önce beş yıl süreyle Basın Yayın Genel Müdürlüğü görevini yürüten Aydın Sezgin, bu sırada Dünya Felsefe Kongresi'nin Türkiye'de düzenlenmesi için yoğun çaba göstermiş, organizasyon komitesinde de yer almıştı.

Toplantıya komite üyesi olarak katılıyordu.

Felsefeye de entelektüel düzeyde ilgiliydi. Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nden ayrıldıktan sonra Hacettepe Üniversitesi felsefe bölümünde doktora dersleri almıştı.

Talihin bir cilvesi olarak DYP son seçimde yüzde 9.5 ile barajın altında kalmasaydı, Aydın Sezgin bugün Paris'te başkonsolos olarak göreve başlamak yerine Denizli milletvekili olarak TBMM sıralarında oturuyor olacaktı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!