Güncelleme Tarihi:
Los Angeles Times gazetesinde Çarşamba günü yayımlanan makalesinde Hachigian, Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hu Jintao’nun geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın, ülkenin 60 yıl içinde tenekeden yapılma bir devletçikten küresel bir güç haline geldiğinin simgesi olduğunun altını çizdi.
Geçtiğimiz hafta Hu, BM'nin “önemli rolü”ne vurgu yapıp uluslararası kamuoyuna “dünyada barış ve refahı inşa etmek için el ele çalışma” çağrısı yapmıştı.
Bugün Çin, girmesi mümkün olan bütün uluslararası kurumlara girmiş, 300’den fazla da anlaşma imzalamış bulunuyor. Hatta yeni bölgesel organizasyonlar kurmak için de çaba sarf ediyor. Zirvelere büyük delegasyonlar gönderiyor, diplomatik sermayeyi geliştirmek için çalışıyor.
Bu göstermelik bir hareket değil. Çin’in Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlarla işbirliği Pekin’i politikalarını uluslararası standartlara çekmeye teşvik etti.
Ancak bir sonraki adım kritik olacak. Dünya ile diyaloga giren Çin, uluslararası standartları desteklemeye devam edecek mi? Bir gün Çin küresel bir lider olabilir mi?
ŞİMDİ NE OLACAK?
Pekin’den karışık sinyaller geliyor. İyimser görüşler, Çin’in Kuzey Kore’nin nükleer çalışmaları konusunda liderlik yapacağını, altılı görüşmelere ev sahipliği yapacağını, anlaşma teklifleri sunacağını ve kağıt üzerindeki müttefiki üzerinde BM yaptırımları uygulayabileceğini savunuyor.
Ayrıca, 2003 yılında yaşanan SARS salgınından sonra Çin’in politikalarında 180 derecelik bir dönüş oldu. O dönemde uluslararası sağlık görevlilerini kandırıp salgını örtbas etmeye çalışan Çin’in yerini domuz gribi konusunda uluslararası konferanslar düzenleyip milyonlarca insanı aşılayan bir Çin aldı.
Ekonomik alanda Pekin küresel krize cevap olarak tam da IMF ve ABD’nin önerdiği miktarda bir canlandırma paketini devreye soktu. Tabii ki her ulusun kendi çıkarları var ama Çin dünya genelinde güvenlik ve refahı destekliyor gibi görünüyor.
KARANLIK TABLO
Çin’le ilgili diğer alanlardaki durumun bu kadar parlak olmadığını ifade eden Hachigian, Aralık’ta Kopenhag zirvesinde imzalanacak olan ilkim değişikliği anlaşmasına giden yolda Çin’in en büyük engellerden biri olduğunu savundu.
Neyse ki, dünyanın en büyük karbondioksit üreticisi Pekin, bugünlerde verimlilik standartları ve yenilenebilir enerjiler konusunda çalışmalar yapıyor.
Çin’le ilgili başka kaygılar da var. Uluslararası camia Tahran üzerine baskı kurmaya çalışırken Çin İran’la milyar dolarlık enerji anlaşmaları imzalıyor. Pekin’in insan hakları sicili de uluslararası standartlara pek uymuyor. Çinli liderler çoğu zaman başka ülkelerin diktatörlerine dünyadaki doğal kaynakları kullanma konusunda destek veriyor.
ABD’NİN YAPACAK BİR ŞEYİ YOK
ABD’nin Çin’i hayırseverlik yapmaya zorlayacak gücü olmadığını ancak oynayacak bazı kartlarının olduğunu belirten Hachigian, “Obama yönetiminin Çin’in tavrını değiştirmek için yapabileceği en etkili şey Pekin’in bahane olarak ortaya sürdüğü engelleri ortadan kaldırmaktır” dedi.
Amerika’nın ayrıcalıklı konumu Çin için genelde siyasi bir örtü oluşturuyor. Çinliler hala gelişmekte olan bir ülkenin ABD kadar sorumluluk üstlenmesini beklemenin haksızlık olduğunu düşünüyor.
“Çin’i büyük güç yapan şey küreselleşmeydi” diyen yazar makalesini şöyle sona erdirdi:
“Umalım ki önümüzdeki 60 yılda Çin’in örnek bir vatandaş ve uluslararası sistemin cesur bir destekçisi olduğunu görürüz; hem kendi çıkarı hem bizim çıkarımız için.”