Güncelleme Tarihi:
Başbakan Yılmaz, kamuoyunda bomba gibi patlayan, Çiller Ailesi'yle ilgili ‘‘Çıkın’’ olayını seçimlerde kesinlikle kullanmayacağını açıkladı. Bu tip işlere girmek istemediğini belirten Yılmaz, ‘‘Zaten gerek de yok. Tansu Hanım'ı artık herkes tanıdı. Yani artık insanlara, Tansu Hanım'ı anlatmanın önemi yok’’ dedi.
Başbakan Yılmaz çok rahatlamış. Belli ki işler planladığı gibi gidiyor.
Baykal'la yaptığı mutabakat sonucunda önemli bazı yasaların Meclis'ten geçirilmesi, ekonomideki olumlu gelişmeler ve seçim kararının çıkması gibi...
Bir de sık sık yaptığı yurt gezilerinde halkın nabzının kendi partisinden yana attığını gözlemlemiş. Seçimlerde ANAP'ın birinci parti çıkacağına inanıyor.
Ekonomik alanda da işlerin giderek düzeleceğine, bunun da iktidar partilerinin seçim şansını artıracağına güveniyor.
İşte bu moral ve hava içindeki Yılmaz'la bir süre önce aramızdan ayrılan ortak dost Feyyaz Tokar'ın ölüm yıldönümünde karşılaştık.
Başbakan, sohbet rahatlığı içinde yaptığımız konuşmada çok ilginç açıklamalarda bulundu.
Örneğin, son günlerin bombası olan ‘‘çıkın’’ konusunda söyledikleri tam bir sürprizdi.
Benim sorum şuydu:
‘‘Tansu ve Özer Çiller'in son ‘çıkın' olayını seçimlerde kullanacak mısınız?’’
Yılmaz bu soruya beklenmeyen bir yanıt verdi:
‘‘Hiç öyle bir niyetim yok. Bu tip işlere hiç girmek istemiyorum. Yani bu işi kullanmam. Zaten gerek de yok. Durum bugün 3-4 sene öncesinden çok değişik. Her şey çok netleşti.’’
‘‘Ne bakımdan?’’
‘‘Tansu Hanım'ı artık herkes tanıdı. Her yönüyle tanıdı. Bu konuda kimsede bir tereddüt yok. Bu önemli bir nokta. Yani artık insanlara Tansu Hanım'ı anlatmaya gerek yok.’’
DEMİREL KABUL ETMEZ
Başbakan Yılmaz’ın değerlendirmelerinden, seçim öncesi rakipleriyle hiçbir şekilde kavgaya girme niyetinde olmadığı anlaşılıyor.
Stratejisi; yaptıklarını, yapmayı planladıklarını halka anlatmak ve kendisine yetki verilmesini istemek olacak.
Bu kampanyada didişerek, anlamsız tartışmalara girerek zaman yitirmemeye kesin kararlı.
Sohbet sürerken kamuoyunun çok merak ettiği bir soruyu hiç sözü dolaştırmadan yöneltiyorum:
‘‘Ocak ayında istifa etmeyi neden kabul ettiniz? Baykal'la mutabakatın bu bölümünü daha yumuşak hale getiremez miydiniz?’’
‘‘Mecburdum. Başka çarem yoktu. Aksi takdirde Meclis'ten hiçbir kanunu çıkaramazdım. Çünkü Sayın Baykal'ın ilk şartı buydu. Bunu kabul etmezsem diğer şartları konuşmayacağını söyledi. Nedense benim başbakanlığımda seçime gidilmesine şiddetle karşı çıktı. Onun için başbakanlığı bırakmayı kabul ettim. Kanunları çıkarmak, benim başbakanlığımın sürmesinden daha önemliydi.’’
‘‘Ama bu anlaşmanın gerçekleşmesi yalnız sizin ve Baykal'ın isteğine bağlı değil ki. Cumhurbaşkanı büyük olasılıkla bu mutabakatı kabul etmez.’’
‘‘Kuşkusuz Sayın Cumhurbaşkanı bunu kabul etmez. Ben bu düşüncemi o zaman Baykal'a da söyledim. ‘Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir empozeye karşı çıkar' dedim. Ama dinletemedim.’’
YILMAZ ÇOK RAHATLAMIŞ
‘‘O zaman Sayın Cumhurbaşkanı bir seçim hükümeti mi kurar?’’
‘‘Ya yeni bir hükümet için görevlendirme yapar ya da bana devam et der. Ama yeni bir hükümet kurduracağını zannetmiyorum. Çünkü o uzun bir iş. Tabii takdir Sayın Cumhurbaşkanı'nındır. Kesin bir şey söyleyemem.’’
‘‘Ocakta başbakanlığı bırakmak, seçimde sizin için bir dezavantaj olmayacak mı?’’
‘‘Hayır, hayır... Hiç olmaz... Hiç fark etmez...’’
Konuşmamız burada noktalandı. Başta da dediğim gibi Başbakan’ı son derece rahatlamış gördüm. İşlerin daha da iyiye gideceğine ve partisinin seçimlerde iyi bir sonuç alacağına inanıyor.
Yılmaz'ın bu seçimde belki de en büyük silahı, popülist politikalar yapmadan Türkiye'yi düzlüğe çıkarmak için yürüttüğü kararlı strateji olacak.
O da buna güveniyor.
Çiller'i koruyorlar
Bir saptamamızı Başbakan'a aktarıp onun görüşünü öğrenmek istiyorum.
‘‘Tansu Hanım'ın herkes tarafından bilinen durumu aynı zamanda bir terslik doğurmuyor mu? DYP tabanını ANAP'a karşı kemikleştirmiyor mu? Genel başkanlarına sahiplenme duygusu ve vefası, DYP'lileri ANAP'tan uzaklaştırmıyor mu?’’
‘‘Doğru uzaklaştırıyor. Ama buna rağmen DYP tabanında bir dağılma gözleniyor. Ancak DYP'den kopanlar bize gelmiyorlar. Öteki partilere gidiyorlar. Bunda, bu dediğiniz etkenin rolü olabilir.’’
Sorular-cevaplar devam ediyor:
‘‘Tansu Hanım'la ilgili soruşturmalar bitmiyor. Kamuoyunda sanki bu işi uzatan, ya da Tansu Hanım'ı koruyan, kollayan bir güç var gibi bir kanı oluşuyor.’’
‘‘Doğru... Çiller Ailesi'ni koruyan bir çıkar zümresi var. Somut bir örnek, Parsadan olayı. Tansu Hanım'ın bu konuda suçu olduğu kesin. Devletin parasını korumak herkesten önce onun görevi. Ama gelişmeleri hep birlikte izledik.’’
‘‘Peki, soruşturmanın sonucu ne olur?’’
‘‘Maliye Bakanlığı'nın hazırladığı raporda 9 ayrı suç unsuru bulundu. Buna dayanarak savcılıkların soruşturma açması gerekir. Eğer soruşturma açarlarsa o zaman Tansu Hanım'ın dokunulmazlığının kaldırılması Meclis'e gelir. Meclis de görevini yapar. Çünkü dokunulmazlığın kaldırılması için 276 oya gerek yok.’’
‘‘O zaman yargılanma başlayabilir.’’
‘‘Evet, evet... Şunu söylemek istiyorum. O zaman seçim, Tansu Hanım için rahat geçmez. Çünkü yargılanması sürüyor olacak.’’