Cihat ve terör

Güncelleme Tarihi:

Cihat ve terör
Oluşturulma Tarihi: Kasım 28, 2003 00:00

KURAN-I Kerim'de cihat kelimesi, Allah'ın rızasına uygun olarak yaşama çabası, Allah yolunda mal ve can ile çalışma, mücadele etme ve savaş, muharebe anlamlarında kullanılmıştır. Kuran'da savaşı ifade etmek için daha çok ‘‘kıtal’’ kelimesi kullanılmaktadır.Cihadı konu alan ayet ve hadislere bakıldığında, cihadın sadece savaşı ifade etmeyip, hemen hemen hayatın her safhasıyla ilgili iyilikler yolunda gayret etme, çalışma ve kötülüklerle mücadeleyi kapsadığı görülür. Peygamber, ‘‘(gerçek) Mücahit nefsiyle savaşandır’’ buyurmuşlardır. Buna göre cihat, hayatın gayesi olarak Allah'a kulluk etmek, bu uğurda nefsin meşru olmayan arzularına karşı koymak ve şeytanla mücadele etmek, Allah ve Resulü'nün koyduğu evrensel ölçülerin fert hayatında uygulanmasına, toplum hayatında da yaygınlaşmasına çalışmak, İslam'ı tebliğ etmek, ülke ve ülke insanlarını her türlü tehlike ve haksız saldırılara karşı savunmayı içeren kapsamlı bir kavramdır.* * *İslam'a göre harp, bizatihi ‘‘şer’’ olduğundan, ancak zorunluluk halinde başvurulabilecek bir çaredir ve zorunluluk sınırının da aşılmaması gerekir. İslam hukukçularının çoğunluğuna göre, savaşın sebebi, düşmanın İslam ve inananlara karşı savaş açmaları, onlara saldırmalarıdır. Buna göre, hiçbir kimse Müslüman olmadığından dolayı öldürülemeyeceği gibi, Müslümanlarla harp etmeyenlerle de harp edilmez.Terör, yıldırma, şiddet eylemleri, tedhiş anlamına gelmektedir. Özellikle bir siyasi hedefe ulaşılmak için sivil halka yönelik gerçekleştirilen şiddet ve yıldırma eylemini ifade etmektedir.Bir insanlık suçu olan terör ve tedhişin, cihat ve İslam ile bir ilişkisi yoktur. İslam dini, zulüm ve işkenceyi kesin olarak haram kılmış; kadın, çocuk, yaşlı, din adamı gibi sivillerin savaş ortamında bile öldürülmelerini yasaklamıştır. Bu sebeple, İslami bir amaç için bile olsa teröre başvurulamaz.Müslümanların, suçlu-suçsuz ayrımı yapmadan kan döken terörle mücadele etmeleri ve terör eylemlerine karşı yapılacak ittifaklar içinde yer almaları görevleri arasındadır. Ancak vuku bulan bir terörist eyleme aynı yöntemle, suçsuzlara da zarar verecek şekilde karşılık verilmesi de tıpkı terörist eylemler gibidir.İslam hukukunun temel prensiplerinden biri de cezaların şahsiliğidir. Buna göre kişi ancak yaptığından sorumlu tutulur. Nitekim Kuran-ı Kerim'de, ‘‘Şüphesiz hiçbir günahkár diğerinin günah yükünü çekmez. İnsan için kendi çalıştığından başkası yoktur’’, ‘‘Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez’’ buyrulmaktadır. Hz. Peygamber de, ‘‘Kişi ne babasının ne de kardeşinin suçundan dolayı sorumlu tutulamaz’’ buyurmuştur.* * *Masum kanının akmasına sebep olan terör eylemlerinin suçlularının ortaya çıkarılıp cezalandırılması amacıyla yapılacak işbirliği, İslam'ın ruhuna aykırı düşmez. Ancak suçluların belirlenmesinde objektif kriterlere uyulması, yargısız infaza gidilmemesi, işlenen suçtan sorumlu olmayanların zarara uğratılmaması ve bu bağlamda sergilenecek eylemlerin dinler ve kültürler arası çatışmaya dönüştürülmemesi gerekir.SORALIM ÖĞRENELİMBayram namazını kılamadım, sonra kaza etsem olur mu?M.Enes AYDIN ERZURUMBayram namazları cemaatle kılındığından kazası olmaz.Fitremi ramazanda veremedim, bayramdan sonra versem olur mu?Bahar SEYHAN ALMANYAFitrenizi bayramdan sonra vermenizde bir sakınca yoktur.Oğlum bir Alman kızla evlendi. Resmi nikáhları kıyıldı, dini nikáh malum kilisede kıyılacak. Biz kilisede, onların dini nikáhından sonra din görevlimizle yüce dinimizle ilgili birkaç kuralı yerine getirmek istiyoruz. Bir sakınca var mı?Nurten KARAİSMAİL ALMANYAÖnemli olan resmi nikáhın kıyılmış olmasıdır. Bir din görevlisinin nikáhtan sonra kilisede de olsa dua yapmasında dini açıdan bir sakınca yoktur.Kutsal kitaplarda kölelik ile ilgili ayetler var. Acaba kullarının yaşam tarzlarını buyuran Tanrı, bu ayetlerle insanlar arasında köleliğin normal bir iş olduğunu mu bildirdi, açıklar mısınız?Güneş BARIŞALMANYAİnsanlar tarih boyunca içinde yaşadıkları topluma ve döneme göre çeşitli yollardan köleleştirildiler. Kölelere hiçbir hak ve özgürlükler tanınmadığı için onlar kendilerinden istenen her türlü işi yapmakla yükümlü idiler. Savaşta esir edilmek, herhangi bir suç sebebiyle cezalandırılmak, borcunu ödeyememek ya da köle anne ve babadan gelmek köle olmanın çeşitli şekillerindendi. Sümerler'de, eski Yunan'da, Roma İmparatorluğu'nda kölelerin ev hizmetlerinde, tarlalarda, madenlerde ve taş ocaklarında çalıştırıldıklarını ve bu milletlerin ekonomilerinin ağırlıkla köle emeğine dayandığını biliyoruz. Hatta Roma İmparatorluğu'nda zengin tabakayı eğlendirmek amacıyla yırtıcı hayvanlarla ya da birbirleriyle ölümüne dövüştürüldükleri de tarihi bir gerçektir. Arabistan'da ise dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi kölenin, efendisinin özel zevk ve hizmetlerini yerine getirmesinin yanında ticaret eşyası olarak alınıp satıldığı ve her türlü insani hak ve özgürlüklerden yoksun oldukları da bir realitedir. Kuran, halk arasında yerleşmiş diğer kötü alışkanlıklarda yaptığı gibi köleliği de yavaş yavaş kaldırmaya çalışmıştır. Kölelere iyi davranılması, işlenen kusurların bağışlanması için birinci derecede kölelerin azat edilmesinin emrolunması, ödeyecekleri belli bir ücret karşılığında özgürlüklerine kavuşmaları, Peygamberimiz tarafından köle azat edilmesinin teşvik edilmesi, vefatından önce bütün kölelerini azat etmesi örneklerden birkaçıdır. O zamanki dünya hukukunda savaşta esir alınan erkekler köle, kadınlar da cariye olarak kullanılıyordu. Kölelik insanların bir kaderi değildir. Allah'ın hür doğurduğunu hiç kimse köleleştiremez
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!