Güncelleme Tarihi:
NE KADAR: Tam: 23,00 TL, Öğrenci: 13,00 TL
Ritm, canlı müzik ve videoyu, farklı lisanlardan oluşan bir metin ile bir araya getiren tiyatro oyunu "Cihangir Insomnia" kültürler arası bir hikayeyi sahneye taşıyor.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, Viyana Belediyesi, İstanbul Avusturya Kültür Ofisi ve Güney Avusturya Kültür Ofisi desteğiyle gerçekleştirilen, Türkiye'den Babil Balığı Sanat Derneği ve Avusturya'dan Super-16 Derneği'nin ortak yapımı olan "Cihangir Insomnia" STOMP grubunun iki üyesini de içeren uluslararası bir oyuncu ve müzisyen kadrosuna sahip.
İstanbul'un Tarlabaşı semtinde aynı apartmanda yaşayan farklı kültürlerden gelen kişilerin kesişen hikayelerinin anlatıldığı oyunda, İstanbul'un gündelik hayatından objeler müzikal enstrümanlar olarak kullanılıyor.
Yönetmen: Stefan Bohun
Prodüksiyon: Birsen Karacan, Stefan Bohun
Müzik: Johannes Bohun
Konsept, Hikaye: Stefan Bohun, Birsen Karacan, Johannes Bohun
Dramaturji, Yazanlar: Stefan Bohun, M.Alper Doğan
Koreografi: Peter Stavrum Nielsen, Johannes Bohun
Oyuncular:
Peter Stavrum Nielsen Peter
Johannes Bohun Jojo
Birsen Karacan Melike
Aydın Ballı Yunus
Zeynep Buyraç Sonja, Esra
Sahne Tasarımı: Kristin Weissenberger, Pia Greven
Ses Tasarımı: Matthias Ermert
Işık Tasarımı: Sigi Feldbacher
Kostüm Tasarımı: Verena Eichtinger
Makyaj: Jasmin Simak
Grafik Tasarım: Markus Göbl / visionsbureau
Reji Asistanı: Renate Vavera
Prodüksiyon Asistanı: Tansel Uç
İstanbul'un Tarlabaşı semtinde farklı ülkelerden gelen insanların birlikte yaşadığı apartman, altı karakterin hikayelerinin kesişme ve düğümlenme noktasını oluşturuyor.
Tarlabaşı'nda aynı dairede yaşayan müzisyen Yoyo (Avusturya), Peter (Danimarka) ve Yunus'un (Türkiye) atıldıkları her iş müziğe ve ritme dönüşmektedir. Yoyo İstanbul'a eski sevgilisi Esra'yı geri kazanma umudunun, Peter içsel bir inanç arayışının, Yunus ise yurtdışında yaşayan bir Türk olarak memleketinde başarılı olma hayalinin peşinden gelmiştir. Aynı apartmanda, daha önce hiç görmediği Türk babasını aramak için Istanbul'a gelen dilbilim uzmanı Sonja(Avusturya) da kalmaktadır. En üst katta ise, hayatındaki mutsuzluğun uykusuzluk problemine sürüklediği oyuncu Melike, sorunlarla dolu bir ilişki yaşadığı sevgilisi Emre ile birlikte yaşamaktadır. Emre'nin dünyaya öfkesinden zaman zaman Melike de payını alacak, müzisyen Yunus'la paylaştığı anlarda mutluluğun arayışına girecektir. Kentin çehresiyle birlikte kaotik ve özgün yaşamının yerine "modern" rüyalar dikilmek istenen bu semtte müzik ve umut, karakterlere bazen neşe bazense karanlıkla bezeli yolculuklarında eşlik edecektir. "Cihangir" rüyalarının yerini Tarlabaşı'nda uykusuz geceler alırken hayat onların arayışlarını nerede sonlandıracaktır?
YÖNETMEN NOTU
Cihangir Insomnia farklı ülkelerden megakent İstanbul'a gelen 30'lu yaşlardaki insanların ayakta kalma mücadelelerini anlatıyor. Cihangir Insomnia'da, karakterlerin yaşamları aynı binada yaşadıkları Tarlabaşı semti gibi sürekli değişim içinde. Hayallerini gerçekleştirmek için önce kim olduklarını bulmaları gerekiyor.
Cihangir Insomnia'nın minimalistik sahne tasarımının aracılığıyla İstanbul'un Viyana, Berlin veya Paris'le de yer değiştirmesi mümkün. Karakterlerin sorunları tüm kent insanlarına özgü evrensel sorunlar. Hayatımın son beş yılının çoğunu geçirdiğim İstanbul'da edindiğim kendi deneyimlerimi, fikirlerimi ve hayallerimi yansıtıyorlar. Karakterler günlük hayatta karşılaşabileceğiniz sıradan insanlar gibi: Bazıları uykusuzluk çekiyor, bazıları farklı diller konuşuyor, bazıları kendi köklerini arıyor ve bazıları da diğerleriyle müzik aracılığıyla iletişim kurmaya çalışıyor. Aynı zamanda en saklı korkularının üstesinden gelerek kendi benliklerini bulmaya çalışıyorlar.
Cihangir Insomnia farklı ülkelerden müzisyenlerini ve oyuncuları aynı sahnede bir araya getiriyor. Istanbul müzik ve sesler yoluyla hayat buluyor. Istanbul'un gündelik yaşamından objeler ritm ve melodiler yaratmak için kullanılarak müzikal enstrumanlara dönüşüyor.
İstanbul'da yaşamak tezatları yaşamak demek: büyük ve küçük, zengin ve fakir, gürültülü ve sakin, güzellik ve çirkinlik, sevgi ve vahşet. Hikayelerin ve anlatım biçimlerinin semfonik karışımı yoluyla, her anlamda renkli, çok katmanlı ve sürekli değişim içinde bulduğum İstanbul'un gerçekliğini kendi bakış açımdan anlatmak istiyorum.