Oluşturulma Tarihi: Ekim 02, 2001 00:00
‘SAKIN sakal bırakma, göze batarsın. Zinhar, dinden imandan bahsetme, dikkat çekersin. Aman telefonda açık konuşma, teybe kaydedilirsin.’Bu ‘nasihatlar’, Manchester'de ele geçen ve ‘Allah’ın namevcut olduğu diyar-ı kafirde gizli faaliyet gösteren İslam mücahitleri'ne hitaben yazılmış ‘Zalimlere Karşı Cihad İçin Askeri Etüdler’ başlıklı kitapta yer alıyor. Okuduğumda otuz sene geriye döndüm. Çünkü, ‘El Kaide’ çetecilerine ‘kaide’ öğreten ‘Etüd’, ‘cinnet yılları’ndan bildiğim, hatta Franco faşizmine karşı illegal çalışmayı anlatan İspanyol Komünistlerinden tercüme ettiğim ‘militana konspirasyon ve tedbir notları’ türü yayınların hemen hemen aynısıydı. Üstelik, fazlası var azı yok, benimkilerinden de çok daha modern... Zira, elektronik postayla temas ve internette şifreleme gibi konulara da değiniyor.Belli, ‘dinci’ tedhişin organik ‘kaide’si, kanarya sevenler derneğinde adam tavlayan ‘sol’ yaftalı ‘laikçi’ örgütlerden hiç farklı değil.* * *HADİ, bunu anladık. Rus ‘Oktobrist’leriyle başlayan, Bolşeviklerle gelişen ve yetmişli yılların ‘desperados’ teröristleriyle mükemmelleştirilen ‘gizlilik yöntemleri’nin sağcısı solcusu ve dinlisi dinsizi olmaz. Dolayısıyla da, bin Ladin ve avenesinin aynı ‘metodoloji’yi benimsemesi ve uygulaması normaldir.Peki, ‘sosyoloji’ farklı mı? ‘Dini’ ve ‘laik’ şiddetin biçimdeki koşutluğu toplumsal özde, yani militan ve taraftar yelpazesinde değişiyor mu?Hayır. 11 Eylül'den beri yerli yabancı tüm yayınları didik didik ediyorum ve ‘dindar terörist’in ‘streotip’ portresi ‘laik terörist’le pek çok uyuşuyor.Her ikisinde de ‘elit’i ve beyni oluşturan bir ‘kaymak tabaka’ mevcut.Bu, ‘dinci’lerde, tıpkı atmışlı - yetmişli yıllarda Alman, İtalyan veya bizim üniversitelerimizden çıkmış ‘solcu’ teröristler gibi, uçak levyesine en usta biçimde kumanda eden bir Muhammed Atta tipolojisiyle özdeşleşiyor.Fanatizmin belirlediği böylesine insanlar hiç kuşkusuz ki tıbben patolojik vakka kategorisine girerler. Her biri, birer ayrı geçmişin, inancın, dogmanın veya kompleksin yarasını taşıdıklarından da, onlar ancak teker teker ve uzun psikanalitik incelemeler sonrasında açıklanabilirler. Zor bir uğraştır.Ama, çoğunluk taban'ı oluşturan ‘ayak takımı’nı açıklamak çok daha kolay.* * *‘KAYMAK tabaka’ söz konusu ‘ayak takımı’nı İslami kentlerin varoşlarından; hatta belki daha ziyade, Batı Avrupa'daki göçmen banliyölerinden ‘devşiriyor’.Çünkü, iç ve dış muhacirlerin ikinci - üçüncü kuşağı geleneksel kültürden artık temelli koptu. Yeniye ulaşmak istemesine rağmen de ne maddeten, ne manen onu yakalayabiliyor. Dolayısıyla, her türlü ‘kurtarıcı’ mesaja açık.Bu, İstanbul gecekondusundaki Alevi genç için, onun eski ‘martirizasyon’ duygusuyla da bütünleşerek, ‘sol’ örgüt adına ölmeye ve öldürmeye varabilir.Paris sitesinde yaşayan başıbozuk Cezayirli delişmen için ise, marka deri ceket giyemiyor olmanın hıncını Taliban kampında çıkartmaya varabilir.Böyle bir ortamda rap dans yapmakla Kur'an kursuna gitmek; kızıl marş söylemekle dini ilahi okumak; eroin çekmekle gülsuyu sürünmek arasındaki sınır belli belirsizdir. Hatta yoktur. Birinden diğerine atlamak an meselesidir.Nitekim, ‘kerata, kelime-i şehadet getir’ desen aval aval bakan ve Lyon'da esar üfürüp, Londra'da hırsızlık yapıp, Köln'de bakkal soyup sonra da ‘mesaj’a kanarak ve macera diyerek Afganistan'a giden; nihayetinde de kendisini terörde ‘mücahit’ bulan İslam kökenli genç göçmenlerinin hikayesinden geçilmiyor.Şu kesin ve al birini vur ötekine, ‘dinci’ ve ‘laikçi’ terör ezilmişliliği öfkeye dönüşmüş ve lumpenliği öne çıkmış toplumsal kesimden ‘adam devşiriyor’.Onlar arasındaki aynılık yalnız ‘Zalime Karşı Cihad İçin Askeri Etüdler’ kitabıyla ‘Militana Konspirasyon Notları’nın biçimsel benzerliğinde değil.Bilhassa ve bilhassa, işte bu özde.
button