Güncelleme Tarihi:
Çifte cinayet, 9 Mayıs günü saat 22.00 sıralarında Palandöken ilçesindeki Hüseyin Avni Ulaş Mahallesi'nde meydana geldi. Taciz ve darp iddialarıyla uzman çavuşluktan atılan evli ve 2 çocuk babası Mükremin Turan, iddiaya göre bacanağı Fatih Özmen'in eşi Fatma Turan'a yaptığı espriden yola çıkarak, ikilinin ilişki yaşadığından şüphelendi, bacanağını öldürmek için pusu kurdu.
Turan, çiftin evlerinden çıkıp 25 LE 192 plakalı otomobillerine bindiği sırada önce bacanağına ardından baldızı Hülya Özmen'e tabancayla ateş etti. Fatih Özmen, olay yerinde eşi ise kaldırıldığı hastaneye yaşamını yitirdi. Mükremin Turan, bir süre sonra eşi Fatma Turan'ın cep telefonuna 'Bu da senin kan paran' mesajı ile hesabına havale ettiği 32 bin TL'lik dekontu gönderdi.
Havaledeki açıklama bölümüne 'Kan paran hayırlı olsun' yazan Turan, kaçtığı beyaz renkli otomobille yakalandı. Turan'ın üzerinden 3 şarjör ile 61 mermi çıktı. Mükremin Turan, sevk edildiği adliyede mahkemece tutuklandı. Geçen yıl evlenen Hülya ve Fatih Özmen çifti ise yan yana gözyaşları arasında toprağa verildi.
İFADESİNE DHA ULAŞTI
Tüm detaylarıyla cinayeti anlatan Mükremin Turan'ın ifadesine Demirören Haber Ajansı (DHA) ulaştı. Eşinin aile ortamlarında bacanağının yaptığı esprilere fazla güldüğünü ileri süren Turan, "Eşim Fatma, karakteri itibariyle ciddi biriydi ve espri şaka gibi şeylerden çok haz etmezdi. Hatta çok defa bana 'Biraz ağır ol, 40 yaşını geçtin' gibi şeyler söylerdi. Ancak buna rağmen Fatih'in her sözüne güler ve normalin üzerinde ona samimi davranırdı. Eşimin çalışmış olduğu iş yerine yakın bir yerde Fatih'i bir defa yaya olarak gördüm. Kendisine burada ne yaptığını sorunca kız kardeşinden geldiğini söyledi. Ancak bildiğim kadarıyla Fatih'in kız kardeşinin evi eşimin çalıştığı yere uzak mesafedeydi. Hemen eşimin yanına gidip, 'Fatih'in burada ne işi var' diye sorduğumda 'Ne Fatih'i ne saçmalıyorsun sen' cevabını verdi. Eşimin bu cevabı beni tatmin etmedi. Biz Erzurum'a döndüğümüzde ev eşyalarımızı Diyarbakır'da bırakmıştık. Ben burada otelde kalıyordum. Eşim ise halen babasının yanında kalmaktadır. Evimizi buraya taşımış olsaydık aile birliğimiz sarsılmayacak ve huzurumuz bozulmayacaktı. 2020 yılı ocak ayında baldızım Hülya hastalığı sebebiyle operasyon geçirince babasının evinde kaldı. Bu süreçte Fatih de normal olarak iş çıkışı kayınpederimin evine geliyordu. Baldızım rahatsız olduğundan Fatih'in yemeğini, çayını eşim hazırlıyordu. Ancak eşim bunu yaparken normalin ötesinde Fatih'e ilgi ve alaka gösteriyordu. Baldızımın hasta olup kayınpederimin evinde kaldığı bu süreçte yaşanan olaylardan önce Fatih'te bana karşı bir tuhaflık ya da eşime karşı bir yakınlaşma görmemiştim. Ancak daha önce çok samimi olmamıza rağmen Fatih bana mesafeli davranmaya başladı. Tek kelimelik baştan savma cevaplar veriyordu. Ben eşimin olanları Fatih'e anlattığını, onun da bana karşı cephe aldığını düşündüm. Eşimle gerek ev meseleleri gerekse Fatih meselesi nedeniyle sürekli tartışır hale geldik" diye konuştu.
CİNAYET PLANINI ANLATTI
Tartışmalar nedeniyle 4 Nisan 2020'de eşinin uzaklaştırma kararı aldırdığını anlatan Turan, cinayeti nasıl planladığını anlattı:
"Bu süreçte otelde konakladım. 19 Nisan'da eşim beni konuşmak için iş yerine çağırdı. Kendisi bana aç olup olmadığımı sordu. Ben de '15 gündür nerede yatıp, nerede kalktığımı, ne yiyip ne içtiğimi biliyor musun? Sen o yemekleri oynaşına hazırla enerji toplarsın. Hem seni hem kardeşini idare ediyor' dedim. Bu şekilde tartışma yaşadık. İş yerinden çıkıp dolmuş durağına doğru yürüdüğümüz sırada kendisine 'De hadi git' dedim ve küfrederek yanından ayrıldım. Olay günü iftardan sonra eşimi annesinin telefonundan aradım. Eşim evimizi Diyarbakır'dan getirdiğini anlatmaya başladı. Ancak ben kendisine bu mevzuları konuşmak için aramadığımı, kendisi için kötü ancak benim için iyi bir haber vereceğimi, kendisine ömür boyu yaşayacağı bir acı vereceğimi, oynaşını yarın sabah öldüreceğimi Fatih'i vurup indireceğimi söyledim. Buna karşılık bana 'Saçmalama Mükremin ne yapmaya çalışıyorsun. Annemin telefonunu da yanıma alıp seni savcılığa şikayet edeceğim. Hangi delikte ise seni bulduracağım' diye cevap verdi. Ben ise bunun üzerine yarın sabah için düşündüğüm planı erkene çektiğimi, eğer polisler beni yakalayamazsa hemen gidip şimdi Fatih'i öldüreceğimi, Hülya'nın bir günahı olmadığından ona dokunmayacağımı belirttim. Bunun üzerine bana hakaret ederek, 'Kendi kafana sık' dedi ve telefonu kapattı. Son 10 günlük süreçte kafamda birçok fikirle yaşıyordum. 'Kendimi mi öldüreyim, eşimden mi boşanayım, eşimin ailesini mi öldüreyim, eşim ve kendimi mi öldüreyim, Fatih'i mi öldüreyim?' şeklindeki sorularla sabahlara kadar uyuyamıyordum. Son olarak Fatih'i öldürmeye karar vermiştim. İftardan sonra valizimde bulunan silahımı belime koyarak aracıma binip Fatih'in evine doğru yola çıktım. O anki niyetim sabaha kadar evin önünden bekleyip sabah Fatih'i evden çıkınca öldürmekti. Hatta bunun için otelin altındaki marketten su, bisküvi ve sigara da almıştım."
CİNAYETİ EŞİNE DİNLETTİ
Özmen çiftinin evinin önüne gittiğinde kendi otomobilini bacanağının aracına yaklaşık 5- 7 metre gerisindeki yere park ettiğini aktaran Turan, cinayet anında yaşananları da soğukkanlılıkla şu sözlerle anlattı:
"Fatih'i arayarak nerede olduğunu, hiç arayıp sormadığını şaka yollu söyleyerek kendisine takıldım. Amacım Fatih'in evde olup olmadığını öğrenmekti. Fatih evde olduğunu, gelip çarşıdan beni alabileceğini, kızım Şevval'i de alarak bu akşam kendilerinde kalabileceğimizi söyledi. Böyle olunca planımın hızlandığını anladım. Fatih'i öldürürken bunu eşime de dinletebilmek için telefonla annesinin numarasından eşimi arayarak sohbet etmeye başladım. 2- 3 dakika sonra binadan öncelikle Fatih çıktı. Ancak hemen peşinden eşi Hülya da binadan çıktı ve araçlarına doğdu yöneldiler. Ben Hülya'nın geleceğini düşünmemiştim. Araca bindiklerinde silahımı elime alıp emniyetini açtım ve eşime 'Bak şimdi sana bir şey dinleteceğim' diyerek aracımdan çıkıp Fatih'in aracının şoför kapısına yöneldim. Tabancanın ucuyla camı tıkladım. Fatih, kafasını çevirip beni görünce panikledi. Telefonu kulağımda omzumun arasında sıkıştırarak sol elimde şoför kapısını açıp Fatih'in kafasına doğru tetiğe bastım. Fakat tam dolduruş yapmadığımdan silah ateşlemedi. Bu esnada Fatih'e bir şey söylemedim. Ancak Fatih bana telaşla 'Ne yapıyorsun?' dedi. Ben kapak takımını çekerek silahı tam dolduruş aldım. Hiç vakit kaybetmeksizin tekrar tetiğe bastım ve Fatih'i kafasından vurdum. Sonra birkaç el daha ateş ettim. Kaç el ateş ettiğimi hatırlamıyorum, fakat şarjörü boşalttığımı zannediyordum. Hemen ardından Hülya bağırarak araçtan inip, aracın arkasından dolaşarak üzerime doğru geldi. Ben o esnada bana mı yöneldiğini, yoksa eşine mi yardıma koştuğunu anlayamadım. Elinde herhangi bir cisim görmedim. İçgüdüsel olarak elinde bir şey olabileceğini ve bana zarar verebileceği korkusuyla silahımı kendisine doğrultup geri çekildim. O anki sinir boşalmasıyla Hülya'ya ateş ettiğimi hatırlamıyorum. Ancak Hülya'nın yere düştüğünü görünce kendi kendime 'Ben Hülya'ya dokunmayacaktım, bunu şimdi niye vurdum' dedim. Aracıma yöneldim ve bir süre sokaklarda dolaştım. Tenha bir sokağa girdiğimde kaç el ateş ettiğimi anlamak amacıyla şarjörümü kontrol ettim. 15 merminin 11'ini olayda kullandığımı anladım. Daha sonra polis aradı. Şahsa cezaevinde kullanabilmek için para çekeceğimi ve önceden planladığım üzere eşime kan parası olarak internet bankacılığı üzerinden 32 bin TL göndereceğimi ardından teslim olacağımı söyledim. Hem para çekip hem de eşime 32 bin lira gönderdikten sonra polis memurlarına teslim oldum. Fatih'i eşimle aralarındaki yakınlık sebebiyle öldürdüm. Baldızım Hülya'yı öldürme niyetim kesinlikle yoktu. Olayın şokuyla bu eylemi gerçekleştirdim. Fatih'i öldürdüğüm için pişman değilim ancak Hülya'yı öldürdüğüm için pişmanım."