Güncelleme Tarihi:
ABD ve İngiltere'de hükümetler, bambaşka sistemlere sahip olmalarına karşın Suriye'ye askeri müdahale konusunda parlamenter süreçleri işleterek demokrasi dersi verdiler.
İngiltere'de David Cameron hükümeti, müdahaleyi ateşli bir şekilde savunmasına rağmen, tüm dünyayı şaşırtarak Avam Kamarası'nda oylama yaptırdı. Avam Kamarası müdahaleyi reddetti ve küçük düşen Cameron, istemeyerek de olsa savaş planlarından çıktı.
Ardından ABD Başkanı Barack Obama tüm dünyayı şaşırttı. "Kırmızı çizgi çiğnendi. Sınırlı askeri harekatla Esad rejimi cezalandırılmalı" diyerek kendisini bağlamasına karşın, Kongre'den onay isteyeceğini açıkladı.
Parlamenter bir demokrasi olan İngiltere'de hükümetin kararını anlamlandırmak daha kolay olsa da, başkanlık sistemiyle yönetilen ABD'de dış politikanın bir numaralı sorumlusu ve başkomutan olan Obama'nın, bugüne kadar kendisine büyük zorluklar çıkaran Kongre'ye başvurması garipsendi.
Oysa modern demokrasinin iki beşiği söz konusuyken, bu gelişmelerde şaşacak çok bir şey yoktu.
ABD ve İngiliz halkının müdahaleye karşı olduğunu bilen liderler, "Patron benim" demeden, milletin vekillerine başvurmayı seçmişlerdi sadece...
* * *
Ne tuhaftır ki, bu iki devletin görünen yüzleri demokrasiye tebessüm ederken, aynı günlerde gizli elleri onun gırtlağını sıkıyordu.
İki ülkenin gizli servisleri, "Snowden belgelerini" yayımlayarak ABD istihbaratının tüm dünyayı dinlediğini, internette tüm şifreleri kırabildiğini ortaya çıkaran The Guardian muhabiri Glenn Greenwald'a bel altı vurmaya başladı.
Greenwald'ın Brezilyalı partneri David Miranda, geçen ay ortasında Londra'daki Heathrow havalimanında durduruldu, saatlerce sorgulandı, elektronik cihazlarına el konuldu.
Bu olay üzerine The Guardian, İngiliz gizli servisinin binaya gelip Snowden belgelerinin bulunduğu cihazları parçaladığını açıkladı.
Kuzey Avrupa gazetelerinin yayın yönetmenleri Başbakan Cameron'a yazdıkları açık mektupla endişelerini dile getirdiler.
Mektupta, terör yasalarının gazetecilere karşı kullanılması eleştirildi ve güvenlik endişeleriyle basın özgürlüğü ve mahremiyet arasındaki dengenin sağlanması gerektiği vurgulandı.
Mektuptaki en önemli saptamalardan biri, İngiltere'de basın özgürlüğünün gerilemesinin, tüm dünyada olumsuz etkileri olacağına dair yorumdu.
Hukukun üstünlüğünü ve kuvvetler ayrılığını esas alan modern demokrasilerde "dördüncü kuvvet" olarak görülen medya, yaşamsal bir öneme sahiptir.
Obama ve Cameron'ın, askeri güç kullanımı gibi önemli bir karar için parlamentoları işletmesi bu ülkelerde demokrasinin geleceği açısından ne kadar umut verici ise...
ABD ve İngiltere'nin, ifşaatlarıyla kamu yararına hizmet eden görevlilere ve bunları yayımlayan gazetecilere karşı izlediği güvenlikçi politikalar, o kadar endişe vericidir.
Çift vitesli hale gelince en köklü demokrasilerin bile, sonunda demokrasiyi öldüren bir idare-i maslahata dönüşme riski büyüktür.
- Hürriyet Gazetesi Dış Haberler Şefi Emre KIZILKAYA’nın iletişim bilgileri ve bloguna www.emrekizilkaya.com adresinden ulaşılabilir. Ayrıca: http://www.twitter.com/ekizilkaya