Çiçero, Almanlara değil MİT'e çalışıyordu

Güncelleme Tarihi:

Çiçero, Almanlara değil MİTe çalışıyordu
Oluşturulma Tarihi: Aralık 22, 2001 01:51

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından yazdırılan "MİT'in Tarihçesi" adlı kitaptaki bilgilere göre, 1940'larda Ankara'daki İngiliz Büyükelçiliği'nde çalışan Çiçero, MİT tarafından çok yönlü kullanıldı.

İstihbarat tarihinde adı ‘‘yüzyılın ajanı’’ olarak geçiyordu. Bizzat Almanya'nın Türkiye Büyükelçisi Franz von Papen tarafından kendisine ‘‘Çiçero’’ ismi takılmıştı. Arnavut asıllı Yahudi olarak geçmişti bir çok ülkenin resmi kayıtlarına. İngiliz Büyükelçiliği'nde çalışırken, gizli savaş sırlarını Almanlar'a aktardığı için Alman casusu sanılıyordu. Hatta, 1960'lı yıllarda Almanya'ya yerleşmiş ve Alman hükümeti tarafından kendisine emekli maaşı bile bağlanmıştı. Milli İstihbarat Teşkilátı (MİT) tarafından yazdırılan tarihçede ise ilk kez, yüzyılın casusu Çiçero'nun Türk olduğu ve Türk istihbaratı hesabına çalıştığı açıklanıyor.

‘‘Yüzyılın Ajanı’’ olarak istihbarat tarihine geçen ve İngiliz Büyükelçiliği'nde özel hizmetli olarak görev yaparken gizli savaş bilgilerini Almanlar'a aktardığı için Alman casusu olarak bilinen Çiçero'nun Türk olduğu ve Türk istihbaratı hesabına çalıştığı ortaya çıktı. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından doğrudan hazırlatılan ‘‘Milli İstihbarat Teşkilátı Tarihçesi’’ adlı kitapta yer alan bu bilgi, İkinci Dünya Savaşı yıllarına ilişkin bütün değerlendirmelerin yeniden gözden geçirilmesini gerektirecek gibi görülüyor.

Kitapta yer alan bilgilere göre, ‘‘Almanya'nın Türkiye'deki Büyükelçisi Franz von Papen tarafından kendisine Çiçero adı takılan Elyasa,’’ 1904 yılında Priştine'de dünyaya gelen İlyas Bazna adında bir Türk. Priştine, 1918 yılında Sırplar tarafından işgal edilince, o da pek çok Türk gibi İstanbul'da alıyor soluğu.

Bunda şaşırtıcı bir şey yok, şaşırtıcı olan, askerlik hizmetinin bir bölümünü, Çankaya Köşkü'nde Atatürk'ün yanında yapmış olması.

Daha sonra, ticaret hayatında görüyoruz İlyas Bazna'yı. Ne var ki, işler pek de istediği gibi gitmiyor. Derken, 1930 ile 1944 yılları arasında, yani İkinci Dünya Savaşı öncesinin en civcivli günlerinden başlayarak, neredeyse savaş bitene kadar Yugoslavya, ABD, Alman ve İngiliz Büyükelçilikleri'nde şoför, kavas ve özel hizmetli oluyor İlyas Bazna.

Gerisini kitaptan takip ediyoruz:

‘‘Savaş yıllarının sonunda Çiçero'nun İngiliz Büyükelçiliği'nde özel hizmetli olarak bulunduğu sırada, Türkiye'nin müttefiki İngiltere aleyhine Alman Gizli Servisi hesabına casusluk yaptığı ve savaş sırlarını Almanlar'a aktardığı, bunun karşılığında da büyük bir kısmı sahte olmak üzere önemli miktarda İngiliz Sterlini ücret aldığı savaş sonrasında anlaşılmıştır. Çiçero'nun, 1960'lı yıllarda Almanya'ya yerleştiği, Alman Hükümeti'nden emekli maaşı aldığı ve 1970 yılında öldüğü yolunda basında haberler yayınlanmıştır.’’

Ve hemen arkasından da son derece teknik ifadelerle de olsa, asıl bombayı patlatıyor MİT:

‘‘Özveri ve vatan sevgisi ile dolu olarak, çok sınırlı teknik ve parasal imkánlarla görev yapan MAH'ın Kontr Espiyonaj unsurları bu dönemde, hayati değerdeki bilgi, belge ve manevra olanaklarını siyasi iktidara sunarak Türkiye'nin savaşa sokulmamasında etkin rol oynamışlardır. Başka bir ifadeyle, Kontr Espiyonaj unsurlarının operasyonel zeká ve yönlendirmelerinin, dönemin siyasi konjonktür ve MAH'ın yapısal tablosuna göre çok önde ve ileri bir seviyede olduğu görülmektedir. Bu çalışmalara örnek olarak, Çiçero (İlyas Bazna)'nun çok taraflı ve maksatlı arayışlarının, bu operasyonel zeká ile ortaya çıkarılması ve entelijans konusunda önemli sonuçların alınması gösterilebilir.’’

Bu apaçık şu anlama geliyor: ‘‘Çiçero’’ yani İlyas Bazna, MİT hesabına çalışan bir Türk casusuydu ve çok taraflı kullanılarak, Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı'na girmesi engellendi.

Galiba, şimdi düşünme sırası, o yıllarda dünyanın en güçlü istihbarat örgütü olarak burnundan kıl aldırmayan Alman istihbaratında...

MİT mühürleri

6 Ocak 1926 yılında kurulduğunda ilk adı ‘‘Milli Emniyet Hizmetleri Riyáseti’’ydi. Baş harfleri kısaltılınca ‘‘MEH’’ gibi neye benzediği pek de belli olmayan bir kelime çıkıyordu ortaya.

Buna bir de, ‘‘kulağa pek fazla hoş gelmiyor’’ gerekçesini ekleyen Atatürk, kısaltmalarda ‘‘MAH’’ rümuzunun kullanılması emrini vermişti. Teşkilát'ın sadece kendisi değil, adı da gizli tutulduğundan bu kısaltma, kimileri tarafından ‘‘Milli Amele Hizmet’’ ya da ‘‘Milli Asayiş Hizmeti’’ türünden tuhaf okumalara konu olmuştu. Yalan yanlış okuyup, yalan yanlış okuduklarını rapor haline getirerek kendi ülkelerinin istihbarat birimlerine geçen gizli görevliler, yanıldıklarını epey sonra anladılar. Anladıklarında da, Teşkilát'ın ismi yeniden değiştirildi zaten. 6 Temmuz 1965 tarihinde ise bugün bildiğimiz Milli İstihbarat Teşkilátı (MİT) kuruldu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!