Güncelleme Tarihi:
Ben bir şey söylediysem (DTP'nin oyları Ermenistan sınırına dayandı), onun arkasında da dururum. Ama benim kastetmediğim şeylerin dışında yorumlar yapılıyorsa, bunu söylemedim demek de hakkım.
Benimde fikir özgürlüğü hakkım vardır. Bu olup bitenlere baktığımızda, bu sözün değerlendirilmesinden öte belli çevrelerin bir linç kampanyasına dönüştürdüğünü de görüyorum.
Bu yapılabilir. Bunlar da olur. Ben bu kampanyanın neresindeyim ona da bir bakmak lazım. Koronolojik olarak seçim sonuçlarına nasıl baktık.
29 Mart günü yapıldı. YSK bir yasak getirdi ve bu yasağı 19.30 itibari ile kaldırdı. Bir dakika geçe bir televizyon kanalındaydım. Demek ki 19.31. Orada bir değerlendirme yaptık. Kimin nerede ne kazandığı belli değil. Benim temel prensiplerimi vurgulamaya çalıştım.
Pazartesi günü hükümet adına yaptığım açıklamada, dedik ki seçim bitmiştir, biz söyleyeceklerimizi söyledik, mealen söylüyorum, sandık önemlidir ama sandıktan çıkan iradeye saygı duymak en az sandık kadar önemlidir. Ben bu lafı ilk defa söylüyor değilim.
İkinci gün söylediğim bir başka şey var 19.31 itibari ile, her parti kendi yönünden değerlendirecektir, her parti bakımından daha sonuçları bilmeksizin.
Bunun bir propaganda yönü olacaktır elbette. Filanca yerden daha fazla oy almam gerekiyordu alamadım, bunlara yönelikte içe dönük bir değerlendirme yapılmalıdır dedim. Daha belli olmadan.
İkinci gün Bakanlar Kurulu toplantısı oldu, ön değerlendirme yaptık. Pazar akşamı Başbakan’ın bir değerlendirmesi oldu.
Sonuçta da yaptığımız açıklama, milletimiz büyük bir olgunluk göstermiştir, biz bunu benimsiyoruz.
Eğer hala vatandaşın bu konuda rüştü ve ehliyeti konusunda tereddüde düşenler varsa, artık demokrasinin geleceği bakımından kimsenin endişe duymasına gerek yok.
Artık seçim sonuçları Pazartesi günü şekillenmişti. Aşağı yukarı hangi partinin nereden ne aldığı önem arz ediyor. O zaman da söylediğimiz şudur.
Bütün değerlendirmeler belediye başkanları üzerinden yapıldı. Ankara’yı İstanbul’u İzmir’i kim alacak? Hep değerlendirme bunun üzerinden yapıldı.
Benim söylediğim aynı gün, artık seçim sonuçları da ortaya çıktığına göre, bunları Türkiye haritasına koyup partiler üstü bir değerlendirme yapma gereği var.
Şimdi bu haritaya baktığımızda, bir partimiz sadece belli bir bölgede var. Bugün bazı basın yayın organlarında, birilerinin başkanlığında bir heyet görevlendiriyor.
Bir partiye bakarsanız, belli bir bölgede gözüküyor. Türkiye’nin her tarafında il genel meclisi’nde baktığınız zaman ana parti AKP gözüküyor.
Ama öbür taraftan baktığınızda siyaseten parçalı bir yapı var. Burada düşündürücü bazı hususlar olması lazım. Bu da partiler içi değerlendirme ve bilimsel araştırmalarla olur.
Partilerin hepsi, bir tanesini ayırabiliriz çünkü, o parti Türkiye partisiyim demiyor, ben bir kimlik siyaseti yapıyorum diyor, diğer partilerin hepsi Türkiye’de söz sahibi olmaya çalışıyor. Ama seçim sonuçlarına bakarsanız bölgesel seçim ortaya çıkıyor.
Sayın Başbakanımızın ağzından biz kimlik siyaseti yapmıyoruz dedik. Zamana şartlara göre buna hep vurgu yaptı.
Demokratik ülkede kimlik siyaseti yapılamaz mı? Yapılsın diyenler olabilir ama bizim yaptığımız kimlik siyasetinin doğru olmadığıdır.
SINIR MESELESÄ°
Daha evvelden 2004 haritasına bakarsanız bu belli bir bölgedeydi. Şimdi kimlik siyaseti yukarıya çıkıyor.
Bu bölgelerin kendilerine mahsus özellikleri var.
Kimlik siyasetini merkez yaparsanız, biz bunu yanlış görüyoruz, hizmeti bir tarafa bırakacak, yanlış üzerinden sen bunu verdin o şunu dedi, eğer bu Türkiye’nin yararınaysa onun üzerinden siyaset yapılması lazım.
Benim söylediğim çok açık. Ama bunun üzerinden benim maksadımın ötesinde birileri bir yorum yapıyorsa, benim karşı çıktığım nokta burasıdır.
Sayın Başbakan tabi bir cevap vermiş. Benim söylediğim bu çerçevede bir açıklamadır.
Ben bir şey söylediysem bunun arkasından demedim demem.
Partinizde yanlış anlayan bir çok kişi var. Mesela Nihat Ergün?
Bunu zaman zaman yapıyoruz. Böyle bir konuşma gazetede yer almışsa, normal şartlarda birbirimize sorabiliriz. O da okuduğu gazete açısından bakıyor. Bu hatayı hepimiz zaman zaman yapıyoruz.
Ben kendisine anlattım olayı.
Kimlik siyaseti de bu ülkede yapılabilir diyenler de var. Biz bunun doğru olmadığını baştan beri savunuyorum.
Başbakan’la bunu konuştunuz mu?
Hayır konuşmadık. Kendisi arzu ederse ben bu bilgiyi veririm.
Türkiye’de zaman zaman bir kısım, hükümet üyeleri arasında çatlak çıkartmak isteyenler arasında, biz bunları çok gördük.
Ben bu partinin Türkiye’de önemine inanıyorum. Bugüne kadar her türlü çabayı gösterdim.
Türkiye’de herkes ortalık aydınlandıktan sonra demokrat oluyor. Ben bu konuda sınavdan geçmiş bir politikacıyım.
Bugün buna en çok AKP’nin başarısı olarak vurguladığımız konuların başında AB geliyor. Bunun hamallığını yapan bakanlardan birisi benim.
Türkiye bir yol katettiyse, bir çok insan linç kampanyalarını bile konuşabiliyorsa, 6,5 yılda yükselen demokrasiden ötürüdür.
AB demokrasiyle bağlantılı bir süreç. Bunun en büyük şahidi sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı’dır.
Türkiye’yi masanın üzerinde bir çok şey varken, masanın üstünde bir şey kalmadı müzakere tarihi verilmesi gerekir denen süreçte, hamallığını yapanlardan biriyim.
AB bir demokrasi ve modernleşme süreci. Türkiye’de işler hep dıştan göründüğü gibi olmamıştır. Ortada yazılıp çizilenlere baktığımızda nasıl dikenli yollardan geçtiğimizi de herkesin iyi anlaması lazım.
Ben hep dik duruşun sahibi olarak bugüne kadar geldim.
Onun için kimsenin benim demokratlığım, memleketimi sevme noktasında kimseyle bir tartışmaya da girmem, açmam.
Ben başbakan’ı çok iyi tanırım. Türkiye’nin özellikle bundan sonraki dönemde en etkin konumda olmasını hep arzu ettim. Bu partinin de ne kadar önemli olduğunu, kapatma davası nedeniyle belki 50 defa söyledim, bu parti önemlidir.
Bunun en iyi tanıkları, beni en iyi tanıyacaklar Başbakan’dır, Cumhurbaşkanı’dır.
Ne için bu kadar acele tepki verdiler?
Bir soru sorulunca arkadaşlarımız konuştu. Kendi aramızda konuşup değerlendirmek, eğer bundan sonrada insanlar hatalıysa, ondan sonra söylenebilir.
Bu seçimin galibi AKP’dir.
Kaybeden kimdir?
Kaybedenler var. Eğer hedef bir Türkiye partisi olmaksa, her tarafta olmak gerekiyorsa, bu AKP’dir.
AKP 2002’den bu yana 4 defa seçime girdi, birinci parti AKP.
Biz maçı 5-0 kazanacağız derken, 2-1 kazanmışız, 3-1 kazanmışız. Az bir farkla kazanmışım, netice itibari ile tahtaya sonuç yazıldığında bu parti girdiği her seçimde birinci parti olmuştur.
Ben yüzde 39 aldım, başkaları neden almadı?
Muhalefete göre Türkiye batmıştı mahvolmuştu. Neden peki onlar yüzde 39 alamadı?
Baykal hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedi?
Bunlar siyasi söylemlerdir. Bu tür sözleri de kendi geriye dönüp, siyasi başarıları açısından tartması gerekecek kişi Baykal’dır.
Bunlar her seçim sonucu kendi seçmenine moral vermek için söylenen laflardır.
Belediyelerin yarısını biz kazandık, yarısını diğer partiler kazandı.
Biz 39 aldık, peki kendileri neden 39 alamadı. O onu alamadı, bizde parti içinde niye iki düştü üç düştü, bunu da içe dönük yapmamız gerekiyor.
ANTALYA
Biz hizmetin oy almak için, en önemli faktör olduğunu düşündük. Ama bu seçimler bunu tam teyit etmedi. Türkiye’nin her tarafına yaptık.
Ä°nsanlar rey verirken demek ki hizmeti deÄŸerlendirmiyor.
Biz ön değerlendirme yaptık. Bilimsel araştırmalarımızı da yapmamız gerekiyor. Bir yerde vardığınız sonuç, bölge açısından
Biz Urfa’da da kaybettik, Urfa’nın kaybıyla Balıkesir’in kaybı aynı sebepten olmayabilir.
Ekonomik sebeplerdense demek ki ekonomi düzelirse sorun ortadan kalkar.
Aday seçiminde hata yapmışsak, bu politikayı orada iyi temsil edecek kişiyi yanlış seçmişiz diyeceğiz.
REVÄ°ZYONÂ Â Â Â Â Â
Türkiye’de belli tarihler vardır, o kabine revizyonu, başbakan’dan evvel medyada çıkar. Her bütçe yılından önce, ben her defasından hatırlarım, ANAP’ta görev aldığımda, Turgut Bey ne zaman Köşk’e çıksa, muhakkak bir kabine değişiyor dedikodularıyla gündeme taşınırdı bu.
Seçimlerden sonra bu türlü laflar çıkar. Anayasa’nın yasası açıktır, buna karar verecek olan Başbakan’ın kendisidir. Ne zaman isterse yapar.
Bugün bir kabine değişikliği, MYK değişikliği gerektiğinde en rahat ki bunlar sancılı süreçlerdir, en rahat yapacak başbakan bugün kü başbakan’dır. Ne zaman istiyorsa bu değişikliği yapar. Hiçbirimizin de bir kırgınlığı olmaz.
Peki BaÅŸbakan neden bu kadar sinirlendi?
Belki bunun üzerinden bir şeyler yapılıyordur. Bakan olarak görev aldığımız sırada şunu görmüşüzdür. Seçim lafı telaffuz edilir edilmez, bir takım insan dur bakalım ne olacak diye durgunluğa girerler.
Ä°kinci bakanlar deÄŸiÅŸiyor denince kalemler durur. Her ÅŸeyi bakandan arz etmek gibi bir gelenek var.
Başbakan’ın belki de kızdığı, ben seyretmedim. Sonradan gazetelerden baktım. G-20 zirvesine giriyor, kabine değişikliği laflarıyla gündemin birden donuklaştırılması, büroktasinin yavaşlatılması, haberi yazanlarda bunu kötü maksatla yazdı diye düşünmüyorum şahsen. O da bir dedikoduyu kendi yönünden almış.
Sizin sorduÄŸunuz tarzdan bakanlarda var.
Ben şimdi bakanım. Ben değişeceğim diyorum. Benim mahiyetimde çalışan bürokrat bir mahiyet bekliyor. Vatandaşın işi gecikiyor ve Türkiye kaybediyor.
Parti kapatma davası öncesi Türkiye bir sıkıntıya girdi, iktidarın yarısı dur bakalım ne olacak diye geçti. İktidar partisi kapatılmayla karşı karşıya, ülkemiz böyle şöyle diyoruz. Karşı taraf, bu böyle diyor ama bakalım 3 ay sonra ne olacak diyordu.
Dava bitti, şimdi sıra kabine değişikliğinde. O günden sonra kabine değişti mi?
Biz sadece bir parti değiliz, bir kardeşler topluluğuz. Biz istifa ediyoruz sizi rahatlatalım. Ama Sayın başbakan’ın eli rahattır.
Gökçek’in çok ciddi bir iddiası var. AKP’nin bazı genel başkanların, başkan yardımcılarının ve bakanların aleyhimde bazı bilgileri kamuoyuyla paylaşması mutlak manada beni etkiledi dedi?
Bir çok kişiyle ilgili fikirleri sorulan insanlar farklı görüşler söylemiş olabilirler. Bana da parti sorduğunda Ankara’yla ilgili olarak, 35 tane aday adayının olduğu yerler var bir tanesi olacak. Siz birini tercih ederken bana göre şunun olması daha iyidir dersiniz, başkası başkası olsun diyebilir.
Beni rahatsız eden, kurul halinde bir konu değerlendiriliyorsa, bu fikirler dışarıda bir çatışma olarak anlaşılıyor.
Sonuçta herkes fikrini söyler ve bir karar çıkar.
Hükümetin bundan sonraki Kürt politikasında bir değişiklik olacak mı?
Gündemimizde demokratik açılımlar her zaman var. Zaman zaman imkân olmadı, anayasal engeller oldu. Bunu herkesin görmesi lazım.
Sorulduğunda da efendim anayasayı değiştirin diyorlar. Onu da anayasa’ya göre değiştireceksiniz.
CHP ve DSP’nin dışında meclis’teki tüm partiler destek verdi, ama geldiğimiz noktada ortadadır.