Güncelleme Tarihi:
Çiçek, “Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı” olarak, dönemin AK Parti Grup Başkanvekili, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ile birlikte Anayasa Mahkemesi'nde 3 Temmuz 2008'de sözlü savunmayı yaptı.
“AK Parti Ankara Milletvekili” sıfatıyla kitabı yayınlayan Cemil Çiçek, 3 bölümden oluşan kitabın önsözünü de kendisi yazdı.
Partisine kapatma davasının sadece açılmış olmasının bile, demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilerin özgürlüğü ve fonksiyonlarını eda etme anlamında kayıp olduğunu belirten Çiçek, “Hiçbir ciddi delile, incelemeye dayandırılmaksızın, sadece gazete kupürleri, yorumlar ve ilgisiz, alakasız bir sürü dokümandan oluşan iddianame üzerine açılmış; demokrasi, insan hakları, siyasi partiler hukuku, kişi özgürlükleri anlamında ayakları yere basmayan bir davadır” görüşünü ifade etti.
Cemil Çiçek, Türkiye'nin, hukuk sisteminin, siyasi parti hukukunun bu davayla yara aldığını belirtti.
“Umut ediyorum ki bu dava son olsun”
“Umut ediyorum ki bu dava son olsun” diyen Çiçek, önsözde şunları kaydetti:
“Çağdaş demokratik hukuk sistemlerinde yeri olmaması gereken bu tür davalar, ülkemizde de artık yaşanmasın. Yakın geçmişimize bakıldığında, ülke olarak tek başımıza Avrupa ülkelerinin toplamından fazla siyasi parti kapattığımız görülecektir. Parti kapatma işi o kadar sıradan hale geldi ki demokratik seçimler yoluyla halkın çok büyük teveccühünü kazanan, üst üste iktidar olan, tüm söylem ve icraatları hukukun denetimine tabi olan, hakkında aksi yönde hiçbir yargı kararı bulunmayan, yaklaşık yüzde 50 oy oranına sahip bir siyasi partinin kapatılması noktasına gelinebilmiştir. Bu imaj Türkiye'ye yakışmamaktadır. Dahası, Türkiye ve Türk milleti bunu hak etmemektedir. Bu kitap söz konusu dava nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nde Adalet ve Kalkınma Partisi adına yapılan sözlü savunmayı içermektedir. Kitapta sözü edilen ek ve belgeler mahkemeye ibraz edilmiştir ve aslı dava dosyasında bulunmaktadır. Siyasi tarihimizin önemli bir davası olan, AK Parti hakkında açılan kapatma davasında yapılan savunmanın, gelenek nesillere aktarılması ve tarihe not düşülmesi adına bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Kitabın hukukla ve siyasetle ilgilenen herkese faydalı olmasını temenni ediyorum.”
Kapakta dolunay var
Kitabın kapağında, siyah zemin üzerinde dolunay halindeki ay tasvir edildi.
“Demokrasi Savunması, AK Parti Kapatma Davası” başlıklı kitabın sağ alt bölümünde ise AK Parti yazısı ve amblemi yer aldı.
Kitabın ilk bölümü “Davayla ilgili genel değerlendirme”, ikinci bölüm “davada uygulanacak usul kuralları”, üçüncü bölüm ise “iddianamede yer alan delillerin değerlendirilmesi” başlığını taşıyor.
Siyasi partilerin yaşamalarının esas, kapatılmalarının ise istisna olduğunu belirten Çiçek, “Kapattığımız çok sayıda parti oldu. Kapatma yoluyla tedbir almadığımız hemen hemen hiçbir toplum kesimi kalmadı. CHP, Adalet Partisi gibi büyük kitle partilerinden tutun, ideolojik partilere kadar... AK Parti
sosyolojik bir gerçektir” ifadelerini kullandı.
Milletvekili ve yerel seçimlerin birlikte yapıldığı 1999 seçimlerini analiz eden Çiçek, Fazilet Partisi'nin il genel meclisi ve belediyelerde yüzde 23, milletvekili seçiminde ise yüzde 15 oy aldığını, bunun da seçmenin bilerek ve düşünerek oy kullandığını gösterdiğini kaydetti.
“Avrupa'da 3 parti kapatıldı”
Çiçek, Avrupa'da 1950'den bugüne kadar; 1952'de Nazi Partisi, 1956'da Alman Komünist Partisi ve 2003'te de İspanya'daki Herri Batasuna Partisi olmak üzere 3 partinin kapatıldığını ifade etti.
İddianamede, partilerin kapatılması konusunda AİHM kararlarıyla ortaya konulan ölçütlere yer verildiğini belirten Çiçek, “Bu ölçütlere göre AK Parti'nin neden kapatılması gerektiği hiçbir şekilde ortaya konulamamıştır. Aksine ölçütlerin dikkate alınması halinde bu davanın hiç açılmaması gerekirdi. AK Parti, demokrasiye yönelik yakın ya da uzak tehlike teşkil etmek bir yana, iktidara geldiği günden beri demokrasiyi geliştirmek için çalışmaktadır” görüşüne yer verdi.
Çiçek, iddianamede AK Parti'nin, geçmiş bazı partilerin devamı gibi gösterilmeye çalışıldığını kaydederek, bunların doğru olmadığını, partinin 2001'de tamamen yeni bir parti olarak kurulduğunu belirtti.
“Yüksek Mahkeme olarak sıradan bir yargılama yapmıyorsunuz” diyen Çiçek, “Özel bir hukuk ihtilafını çözmüyoruz. İddianame açısından baktığımızda hukuk, siyaseti yargılamaktadır. Vereceğiniz karar, yorumlarıyla, gerekçesiyle yeni yüzyılda önemli bir mihenk taşını oluşturacaktır” açıklamasında bulundu.
“(Rejim elden gidiyor) tartışması yapıldı”
Çiçek, demokrasinin bir anlamda tolerans ve çoğulculuk olduğunu, demokratik toplumların alıngan olmadığını belirterek, “Hava bulutlu iken, 'vay bana niye ördek dedin'e giden çarpık bir mantık zinciri yoktur. Halk deyimiyle, 'leblebiden nem kapmak' da yoktur. Böyle davalarda konuşmakta zorlanıyorum. Acaba neyi söylersem iddia makamı bunu dava konusu yapar diye endişeleniyorum. İddia makamının delil olarak sunduğu belgelerin neredeyse tamamı, ifade özgürlüğü kapsamında konuşmalardır” görüşünü ifade etti.
Toplumun 1982 Anayasası'na “sığmadığını” kaydeden Çiçek, başlattıkları Anayasa çalışması nedeniyle “AK Parti düzeni değiştiriyor” denildiğini bildirdi. Çiçek, “Biz, Anayasa'nın 1,2,3, 4 ve 174. maddelerini olduğu gibi alıyoruz' dedik. Ancak buna rağmen 'rejim elden gidiyor' tartışması yapıldı. İddianamede de bunu ispat edecek delil yok” dedi.
Cemil Çiçek, iki kişi arasındaki konuşmaların bile yazılıp çizildiği bir dönemde, kimsenin gizli ajandasının filan olamayacağını kaydederek, “Bir şeyin değiştirilemez olması başkadır, eleştirilemez olması başkadır. Eleştirilen değiştirilemeyen, değiştirilmemesi gereken değildir; o değiştirilemezler adına ortaya konan uygulamalardır” açıklamasına yer verdi.
Son söz
Çiçek, sözlü savunmada son söz olarak, bu davanın açılmamış olmasını temenni ettiklerini söyledi.
Davanın açılmasıyla toplum olarak bir bedel ödendiğini, ödemeye devam edildiğini ve parti olarak da ödediklerini belirten Çiçek, şunları kaydetti:
“Bu davanın demokrasimize ve hukukumuza katkısı yok ama ekonomiden dış politikaya, devletin işleyişine, bir çok şeye zarar verdiği ortadadır. Bu davanın reddedilmiş olması, Türkiye'nin imajı, demokratik sistemin işleyişi, sorunlara çare bulma, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile demokrasinin yarıçapı açısından önem arz ediyor. Bu nedenlerle davanın reddini talep ediyoruz.
Bugün özgür bir batı dünyası varsa, bu işin öncülüğünü yapan o ülkenin yargıçları, hukuk adamları olmuştur. 1950'li yıllarda McCarthyizm'in Amerika'yı kasıp kavurduğu dönemde, o kaostan ülkeyi çıkaran ve bugün ne kadar özgür bir Amerika varsa, bu durum, Yargıç Warren'in ve onunla beraber hareket eden yargıçların, hukuk adamlarının çabasının sonucudur.
Bugün Avrupa dediğimiz başta Almanya, İtalya olmak üzere, uzun yıllar Nazizmin ve faşizmin tortularını taşımış ülkelerde demokrasi varsa belli ölçütlerde, zaman zaman onları örnek almaya çalışıyorsak, inanıyorum ki orada da bu işin önünü açan, demokrasiyi ve özgürlükleri bugün bulunduğu standarda yükselten, o ülkenin yargıçları olmuştur. Bizim ülkemiz de bu özgürlükleri ve demokrasiyi hak ediyor. Bunun yolunu, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da açacak olan Türk yargısının değerli mensuplarıdır. Eski bir Adalet Bakanı olarak bu konudaki inancımı hiç kaybetmedim.”