Oluşturulma Tarihi: Haziran 27, 2004 00:00
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, devlet icraatının “seçilmişler”, “seçilmişler ve atanmışlardan oluşan kurumlar” ve “atanmışlardan” oluşan 3 anahtarlı bir kasa olduğunu ifade ederek, “Kasayı sadece sizin anahtarınız açmıyor, diğerleriyle uzlaşmanız lazım. İmam hatiplerle ilgili yasayı çıkarmaya çalıştık. Kendi üzerimizden anahtarı çevirdik. Diğer anahtar sahipleri 'biz çevirmiyoruz' dediler” diye konuştu.AKP Ankara İl Başkanlığı'nca Asya Termal Tesisleri'nde düzenlenen “Yerel Yönetimler Eğitim Programı” sona erdi. Çiçek, burada yaptığı konuşmada, hükümet-teşkilat-yerel yönetimlerin dengesinin iyi kurulmasının ilişkilerin iyi kurulmasına bağlı olduğunu söyledi. Toplumda, bazı temel yükümlülüklerin “siyaset icabı” aşılabileceği gibi bir inanış bulunduğunu belirten Çiçek, “Politika bu yüzden kirlenmiştir. Normal insanlar hangi yükümlülüklere tabiyse siyasetçiler de aynı yükümlülüklere sahiptir” diye konuştu. MASAYA YUMRUK VURAN MAÇO POLİTİKACI Vatandaşın her zaman “masaya yumruğunu vuran siyasetçi” aradığını kaydeden Çiçek, şöyle konuştu: “Bir dönemler maço tavırlar politikaya egemendi. Çok çalışan, kanun teklifi hazırlayan, fikir üreten değil, masaya yumruk vuran siyasetçi makbuldü. Ben bunun nereden çıktığını çok düşündüm. Bu devletle politikanın iç içe olmasından kaynaklanan bir durum. 1950'de Demokrat Parti'nin
seçim sloganı, 'Yeter söz milletindir' şeklindeydi. O dönemde, devletle parti iç içe olunca millet dışarıda kaldı. 'Yeter söz milletin' deyip iktidar olunca, o zaman sıra bana geldi devri başladı. Hala bu tavır devam ediyor. Bu dönemin siyasete getirdiği anlayış masaya yumruk vurmadır.” “BANA REYİNİ VER, GERİSİNE KARIŞMA” DÖNEMİ KAPANDI” En iyi bakan “en çok tayin yapan bakan”, en iyi il başkanı “en çabuk tayin çıkaran il başkanı” olunca, teşkilat-hükümet-yerel yönetimler arasındaki ilişkinin kurulamadığını anlatan Çiçek, herkesin kanunların kendisine verdiği yetkileri bilmesi gerektiğini söyledi. “Siyaset iyi yapılırsa bir ibadettir” diyen Çiçek, her işin ehline verilmesi gerektiğini kaydetti. Bakan olarak müsteşarını, müsteşar yardımcısını, genel müdürünü tayin edemediğini, buna kendisi dışındakilerin karıştığını anlatan Çiçek, böyle olunca da faturanın seçilmiş insana çıktığını ifade etti. “Bana reyini ver, gerisine karışma” esasına dayalı siyaset döneminin sona erdiğini belirten Çiçek, şöyle konuştu: “Önce 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir, millet egemenliğini TBMM eliyle kullanır' deniyordu, 1982 Anayasası'nda 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir, bunu yetkili organları eliyle kullanır' denildi. Seçimden sonra vatandaş 'söz verdin' diye gelir. Bugün Anayasal düzen, buna imkan vermiyor. 1982 Anayasası'na göre, en az yetkili olan seçilmişlerdir.” 3 ANAHTARLI KASA Devlet icraatının, 3 anahtarlı bir kasa olduğuna işaret eden Çiçek, şöyle devam etti. “Birincisi seçilmişler, ikincisi seçilmişler ve atanmışlardan oluşan kurumlar, üçüncüsü atanmışlardır. Seçimden sonra bunların hepsi değişmiyor. Kasayı sadece sizin anahtarınız açmıyor, diğerleriyle uzlaşmanız lazım. Bir kanun çıkarsanız olur deniyor. Kanun çıkarmada da bir kısım mekanizmalar devreye giriyor. Biz kendi yönümüzden anahtarı çeviriyoruz, diğerleri 'Ben buna izin vermem' diyerek anahtarı çevirmeyince kapı açılmıyor. İMAM HATİP Biz bazı kanunların çıkması için çalıştık. Örneğin, imam hatiplerle ilgili yasayı çıkarmaya çalıştık. Kendi üzerimizden anahtarı çevirdik. Diğer anahtar sahipleri 'Biz çevirmiyoruz dediler. Belediye başkanları da dahil bazı memurların yargılanmasını düzenleyen yasayı çıkardık. Yasanın 3 maddesi geri geldi. Bir belediye başkanı 'Bu yasayı neden çıkarmadınız' diyebilir. Oysa biz sabaha kadar çalıştık, anahtarı kendi yönümüzden çevirdik, diğer anahtar sahipleri doğru bulmadı. Bu bilinmeyince, 'Hükümet görevini yapmadı' deniyor. Bunun anlaşılmasını istiyoruz.”
button