Güncelleme Tarihi:
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Taksim’de 1 Mayıs’ta yaşanan olaylar nedeniyle sendikalara sert çıkarak, “21.5 milyon oya sahip bir parti olarak ben mitingimi Kazlıçeşme’de yapıyorum da, sen niye gidip orda yapıyorsun? Yarın belki Taksim Meydanı’nda da miting olmayacak. Orası da miting alanı olmaktan çıkartılacak” dedi. Erdoğan, Kızılcahamam da düzenlenen AK Parti 20. İstişare Toplantısı’nda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“İlla ben gidip orada miting yapacağım diyebilir misin? Hayır, ben burada yaparım diyemezsin. Burası hukuk devletidir. Sana neresi miting alanı olarak gösterilirse sen gidip mitingini orada yapmak zorundasın. Dert bağcı dövmek. Şimdi de bağcı AK Parti, onların ideolojilerine ters olduğu için biz AK Parti’yi nasıl döveriz. Hayır dövemezsin çünkü millet AK Parti’nin yanında.
YARGI BUNLARI NASIL BIRAKIR
Yargı sapan taşları, molotof kullananları bırakabiliyor. Sen bu sapan taşı denilen bilyaları kullananları ki suç olduğuna dair yasal düzenlemeler var, bu molotof kokteylleri kullananları rahatça nasıl bırakırsın. Bunlar bir kapıdan girip öbür kapıdan çıkarsa bu ülkede terörle mücadele zorlaşır ve maalesef şu andaki sıkıntının altında da biraz bu yatıyor. Terörle mücadele sürecini de zora sokuyor. 1 Mayıs’ta İstanbul’da olaylar yaşandı. Ellerinde sapan, demir bilye olan maskeli, üniformalı militanlar, medyada çiçek çocukları, polis ve güvenlik kuvvetleri ise faşist olarak takdim edildi. Ondan sonra Başbakan bağırıyor çağırıyor. Tabii bağıracağım canım. Sen kalkar da elinde her tarafı yakıp yıkan elinde sapanlarla, elinde bilyelerle kalkıp orada polisime, emniyet güçlerime karşı bu tür terörist bir eylem gerçekleştirenleri savunursan, onları masum gösterirsen tabii ki bundan yaralanan, sorumluluk mevkisinde bir insan olarak evet ben bağırırım. Medya, güvenlik güçlerini şiddet uygulayan, göstericileri ise masum gösterdi. Gazdan etkilenen militanlar mazlum, ama kafasına taş isabet eden, bilye isabet eden, yaralanan ve o anda da beyin kanaması geçiren polis faşist. Biz bu tezgahı da yutmayız. Biz bu tezgahı da çok gördük.”
‘Kapatırım’ demekle olmaz
BAŞBAKAN Erdoğan’ın 1 Mayıs kutlamalarıyla ilgili “Belki yarın Taksim miting alanı olmayacak. Kadıköy’de de mitinge izin vermeyeceğiz” sözleri sendikaların tepkisini çekti.
BUNA KİMSE ENGEL OLAMAZ
Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Toruntay:
İnsan hayatı miting alanından daha önemlidir. Miting alanını ‘kapatırım’ demek olmaz. Taksim 1 Mayıs kutlamaları için bir adrestir. İnatlaşmalar oluyor ama bayramı bayram gibi kutlamamız gerekiyor. Taksim’deki uygulamayı sert buluyorum. Miting özgürlüğünü kısıtlamayı doğru bulmuyorum. Ama gidilmeyecek deniliyorsa vuruşmayla olmaz. Başbakan’ın açıklamasını bu olaylardan sonra daha sert buldum. Ama gelecek yıl 1 Mayıs’ta sıkıntı çıkmayacak derse ne Başbakan ne vilayet buna engel olamaz.
BAYRAM GÜNÜNÜ YASAKLIYOR
Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk:
Yasaklamalar Türkiye’yi karıştırmaktan öteye geçemez. Biz 1 Mayıs’ın belli bir alana hapsedilmeden kutlanmasını istiyoruz. Taksim’in tarihi gerçekliliği ve bazı kesimlerin hassasiyeti var. Bazı alanların yasaklanması tepkiyi, kargaşayı doğuracaktır. Yine 1 Mayıs güme gidecektir. Hükümetin akli selim davranması gerekiyor. Bayram günü ilan ettik diye övünüyorsa bu şekilde kutlanmasının da önünü açmalıdır.
CAMBAZA BAK CAMBAZA DURUMU
Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak:
İnatlaşmalar nedeniyle çalışanların sorunları gündeme gelmeyebilir. Taşeron meselesi, esnek çalışma, alt işveren yasası, kıdem tazminatı gündeme gelmiyor. Bunlara takılıp kalıyoruz, gündem bunlarla doluyor. ‘Cambaza bak cambaza’ durumu ortaya çıkıyor.
TOPYEKÜN YOK EDİYORLAR
KESK Başkanı Lami Özgen:
Taksim’de inşaatı bahane etseler de yasaklamanın bu olmadığı ortaya çıktı. Demokrasi ve özgürlük meydanları var dünyanın birçok ülkesinde. Düne kadar Mısır’daki Tahrir Meydanı’nı örnek gösteren Başbakan, Taksim’in göbeğinde insanların normal şartlarda düşüncesini ifade edeceği bir alanı topyekûn yok etme projesi yürütüyor. Erdinç ÇELİKKAN / ANKARA
Hangi pazarlığı yaptın
Başbakan Erdoğan Kızılcahamam’da barış sürecine ilişkin şunları söyledi: “1999’da terör örgütünün elebaşı, Kenya’da bizim güvenlik güçlerimize teslim ediliyor ve Türkiye’ye getiriliyor, İmralı’ya konuyor. Terör örgütünün elebaşı, İmralı’ya konduktan sonra, bir yandan sorgulama yapılırken, bir yandan da kendisiyle, terörü sona erdirmek hususunda görüşmeler yapılıyor. Açık, açık soruyorum; ey Devlet Bahçeli, hükümet ortağı olduğun dönemde İmralı ile görüşmeler yapıldı. Biz hiç bir pazarlığın içinde değiliz, peki o dönem siz hangi pazarlığı yaptınız? Devlet Bahçeli, bir zahmet iğneyi kendisine batırsın, ondan sonra çuvaldızı başkasına yöneltsin. Şimdi çıkıyorlar, biz görüşmedik diyorlar. Bahçeli’nin İmralı’yla yapılan görüşmelerden habersiz olması daha vahim.
ÇEKİLME SABOTE EDİLDİ
Bahçeli ve avanesine soruyorum; 1999’da, Genelkurmay, Jandarma, MİT, Adalet Bakanlığı mı size bağlıydı, yoksa hükümetiniz mi bağlıydı? O dönemde Türkiye içindeki teröristler sınır dışına çıkmaya başladı ama birileri teröristlere operasyon düzenleyerek çekilme süreci tam anlamıyla sabote edildi. Kan kusuyoruz, ama kızılcık şerbeti içtik diyoruz. Bazı meseleleri, bazı karanlık noktaları, bazı soru işaretlerini hep şimdilik kaydıyla içimize atıyoruz. İşin içinde iş var, işin içinde, karanlık bir tezgah var.
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
Maskeler tek tek düşüyor derken, tam da bunu kastediyorum. Allah aşkına, kim derdi ki Milliyetçi Hareket Partisi ile İşçi Partisi aynı safta buluşacak, ortak eylem yapacak? Bayramınız kutlu olsun. MHP Genel Başkanı, bir yandan ’biz İşçi Partisi’nin yedeği değiliz’ diyor çok komik, bir yandan da İşçi Partisi’nin genel başkanını Silivri’den çıkarma çağrısı yapıyor.
TEZGAH AYNI AMA BOZUYORUZ
Türkiye genelinde, Akil İnsanlar Heyetine karşı yapılan eylemlerin tamamının fotoğrafları, görüntüleri elimizde. İşçi Partisi ile bir avuç, sözde MHP’linin nasıl yan yana olduğu çok net görülüyor. Biz karşı kurulan bu tezgâh, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas, Gaziosmanpaşa ve Taksim Meydanı’ndaki tezgahla aynı. Geçmişte merhum Özal’ın merhum Erbakan’ın çabaları nasıl engellendiyse bugün de bu süreç aynı tezgahla engellenmek isteniyor. Biz bu tezgâhı, tuzağı, oyunu bozarız ve bozuyoruz.
AKİLLERE 4980 KİŞİ EYLEM YAPIYOR
Akil İnsanlar Heyeti teşekkül ederken, bazı densizler, bu heyeti, Kurtuluş Savaşımız sırasında oluşturulan Heyeti Nasiha’ya benzetme gafletinde bulundular. Akil insanlar o dönemin İrşad Encümeni’ni dir. Ağırlıkla MHP’lilerden ve İşçi Partililerden oluşan, çoğu eylemde de aynı kişilerin sahnede yer aldığını görüyoruz. 4 bin 980 kişi. 76 milyon içinde sadece 4 bin 980 kişi eylem yapıyor. Bahsettiğim o tezgahta, malum medya kuruluşları da var.
KİMSE İMTİYAZLI DEĞİLDİR
Müslüman nasıl bu ülkenin vatandaşıysa bu topraklar üzerinde yaşayan Hristiyan da Musevi de diğerleri de bu ülkenin vatandaşı, aynı haklara sahip birinci sınıf vatandaşıdır. Sünni nasıl bu ülkenin bir evladıysa Alevi de diğerleri de bu ülkenin bir evladıdır. Hiç kimse imtiyazlı değildir, hiç kimse ayrı gayrı değildir. Alevi’nin, Sünni’nin, Süryani’nin, Musevi’nin tüm inanç kesimlerinin sorunları olduğunu yürekten kabul ediyoruz. Tüm dini gruplar bizim güvencemiz altındadır. Hepsi ibadetini güvencemiz altında yapar, hepsine eşit mesafedeyiz.”
Kızılcahamam sporcuları
AK Parti’nin Kızılcahamam’da düzenlediği 20. İstişare ve Değerlendirme toplantısının ilk gününde, bazı milletvekilleri güne sabah sporuyla başladı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Adana Milletvekili Necati Çetinkaya, Ankara Milletvekili Ülker Güzel, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş ve eski İstanbul Milletvekili Mehmet Denizolgun ilk dikkat çeken sporculardı. Kiler ve Denizolgun tenis maçı, Çetinkaya, Soylu, Yurttaş ve Güzel de yürüyüş yapmayı tercih etti. Çetinkaya, “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” atasözünü anımsatarak, toplantılara sağlam bir kafayla başlamak için sabah sporunu aksatmadan devam ettirdiğini söyledi.