Güncelleme Tarihi:
Eski Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, 292 kilo altının Türkiye'ye girip girmediğine ilişkin bir veri olmadığını belirterek, "Ama biz idari para cezasını, 1.5 ton altın gelmiş gibi uygulamışız. Bu olayda, bakanlığın yapması gerekip de yapmadığı, uygulamadığı hiç bir prosedür yoktur" dedi. Yazıcı, TBMM Genel Kurulu'nda, CHP'nin, kendisi hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin verdiği önerge üzerinde yaptığı konuşmada, bu soruşturma önergesinin, nesnel olgulardan uzak, öznel amaçlarla hazırlandığını söyledi.
Bu önergede, kendisinin "altın kaçakçılığının delillerini ortadan kaldırıldığının" iddia edildiğini belirten Yazıcı, "Hangi delili ortadan kaldırmışım? Ne varmış ki ben onu yok etmişim? Bu olayla ilgili ne varsa, uçağın Türkiye'ye geliş anından itibaren çıkışına kadar bütün prosedürler halen çözülemedi. Oradan bir şey bulup da şunu yok ettiniz diyebiliyor musunuz? İkinci iddia. Yasal kılıf hazırlamak için 29 gün sonra uçağın taşıdığı eşyanın transit eşyası olduğu, Dubai'ye gittiği, akaryakıt ikmali için Türkiye'ye geldiği şeklinde, sınırlama yaparak müfettişi görevlendirdiğim iddia ediliyor. Bu da tamamen gerçek dışı. Burada alıntısı yapılan ibare, benim soruşturma talimatımın ön kısmıdır. Bir ay süreyle sınırlamışım? Ne yapacaktım, süreyi siz mi öngöreceksiniz?" diye konuştu.
Yazıcı, 2008 yılında bakan olduğunda, bir gazetede "70 tır buhar oldu?" diye manşet atıldığını anımsatarak, "Ne oldu da buhar oldu? Konuyu inceledim, Daha önce işlenmiş bir gümrük olayı. Hemen bütün denetim birimlerinin elindeki dosyaların özet listesini istedim. Orada gördüm ki 3 dosya gizlenmiş. Bir tanesi, bankaların battığı dönemlere ilişkin ve 10 yıllık zamanaşımına uğratmışlar. O müfettişin denetim yetkisini disiplin kurulu kararı ile aldım. Almamalı mıydım?" dedi. Önergede, "29 gün sonra" denildiğini ifade eden Yazıcı, "Nereden biliyorsunuz? Neden evraka bakmıyorsunuz? Olayı öğrenir öğrenmez, 'kesinlikle yanlış bir iş yapılmasın, her şey hukukun içerisinde yapılsın' dedim" diye konuştu.
"KİMİ AKLAMIŞIM"
Hayati Yazıcı, evrakları istediklerini ve evrakların 13 Şubat 2013 tarihinde kendisine geldiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Ben talimatı ne zaman vermişim? 15 Şubat'ta. Bir gün de müsaade edin ben inceleyeyim. Müfettiş raporu yazmış ve getirmiş. Sonucunda, 'memurların bir suçu yok, işlemler tamam ama 3 firma ile alakalı yaptırım önermiş, 11 milyon 400 bin. 'Gereği yapılsın' demişiz ve gereği yapılmış. 3 firmaya ayrı ayrı 11 milyon 400 bin. Dosyanın gittiği savcılık, bir tüzel kişiye 57 milyon TL ceza kesmiş. 'Kamu görevlilerini akladım' diyorsunuz, kimi aklamışım? Üst düzey görevliler diyorsunuz, kim var içinde? Benim o zamanki İstanbul bölge müdürüm hakkımda Kaçakçılık Kanunu'na muhalefetten soruşturma açılmış ve takipsizlik kararı verilmiş. Gümrük Kanunu'nda, Kaçakçılık Kanunu'nda yaptığımız değişiklikler... 'Ben bu eylemin ileride soruşturulmasını önlemişim.' Vahim, bu kadar hukuki garabet olabilir mi? Fiil 1 Ocak 2013'te, müfettiş raporunun tarihi 18 Mart 2013. Yani müfettiş raporu verdiğinde, değişmeyen kaçakçılık kanunu yürürlükte. Sizin sözünüzü ettiğiniz kanun 11 Nisan 2013'te yürürlüğe girmiş. Kaçakçılık Kanunu ile Gümrük Kanunu arasındaki en belirleyici uygulama, ölçütü şudur? Vergiye tabi mi değil mi? Vergiye tabi ise işlemlerde bir eksiklik varsa, teşebbüs varsa Kaçakçılık Kanunu'na girer, vergiye tabi değilse Gümrük Kanunu'na girer. İthali yasaksa, ne olursa olsun Kaçakçılık Kanunu'na girer. Altının ithali ve ticareti yasak değil, hiç bir vergiye tabi değil; 1984'ten beri KDV'ye tabi değil, 1990 yılından bu yana ÖTV'ye tabi değil, 1996 yılından bu yana gümrük vergisine tabi değil. Dolayısıyla vergiye tabi olmayan bir ürün hakkında, Türkiye'ye ithal edilmeye çalışıldığı kabahati ile Gümrük Kanunu'nun 239. maddesi uygulanmış. Bu olayda, bakanlığın yapması gerekip de yapmadığı, uygulamadığı hiç bir prosedür yoktur. Dolayısıyla biz bu olayda kül yutmadık. Ama siz önergenizde çiğ köfte yapmışsınız, içine de benim şahsiyetimi, kişilik haklarımı koymaya çalışıyorsunuz. Ben bu çiğ köfteyi yemem, size de yedirmem."
Tekrar söz alan CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün, "Kayıp olan 300 kilo altın nereye gitti? O müfettişe sormadınız mı, o 300 kilo altın nereye gitmiş diye?" dedi.
Sataşma gerekçesiyle kürsüye gelen Yazıcı, "Sizin soruşturma önergenizde o konu yok, onu siz bana soramazsınız ama gene de cevap vereceğim. Gelen eşya, altın olarak taşıyıcı beyan ediyor. Taşıyıcı beyan etmesi belki bu araştırma, inceleme yapılmayacak. Fiziki arama, kontrol yapılıyor, fiziki kontrol sonucu ne varsa o çıkıyor. Uçak 3 defa mühürlenmiş. Geldiği sabah mühürlenmiş, 4 kişi 3 yerde mühür yapmış. Dördünde iki defa mühürleme yapılmış, anahtar olmadığı için açılamamış, fiziki kontrol tespiti yapılmış, yol verilmiş. 292 kilo altının Türkiye'ye girip girmediğine ilişkin bir veri yok. Ama biz idari para cezasını, 1.5 ton altın gelmiş gibi uygulamışız" dedi.
Daha sonra, CHP'nin, Hayati Yazıcı hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin verdiği önergenin gizli oylaması yapıldı. Önerge, 251 ret oyuyla reddedildi. 319 milletvekilinin katıldığı oylamada, 59 kabul, 251 ret oyu kullanıldı. 7 çekimser ve bir boş oy çıkarken, bir oy da geçersiz sayıldı. Bu arada kabul edilen Danışma Kurulu önerisine göre, Genel Kurul'da yarın sözlü sorular görüşülmeyecek. TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, önergelerin reddedilmesinin ardından, birleşimi yarın saat 14.00'de toplanmak üzere kapattı.