Güncelleme Tarihi:
CHP'NİN DENİZLİ MİTİNGİNDEN FOTOĞRAFLAR
Deniz Baykal, partisinin Özay Gönlüm Meydanı'ndaki mitinginde yaptığı konuşmada, vatandaşların alana, “sadece dinlemeye değil, birilerinin kulağına bir şeyler fısıldamaya” geldiğini ifade etti.
Kimsenin Denizli'yi, Türkiye'yi sahipsiz sanmaması gerektiğini söyleyen Baykal, şöyle konuştu:
“Buraya böyle güçlü bir şekilde katılmış olmanızın eminim bir amacı vardır. Siz buraya sadece dinlemeye değil, bana öyle geliyor ki birilerinin kulağına bir şeyler söylemeye geldiniz. Dile getirmek istediğiniz bir şeyler var. Bir derdiniz, bir bekleyişiniz, bir umudunuz var. Öyle mi? Merak etmeyin sizi çok iyi anlıyorum. Sizler bu meydanları böyle doldurarak aslında Denizli'ye sahip çıkıyorsunuz. Onun ötesinde Türkiye'ye sahip çıkıyorsunuz.”
Baykal, Denizli'nin gönlünde çok özel bir yeri olduğunu anlatarak şunları kaydetti:
“Denizli Anadolumuzun içinden kalkınma mücadelesini kendi imkanlarıyla büyük başarıyla vermiş, sanayileşmesini, ekonomik ilerlemesini, tarımda atılım yapmasını, turizmde atılım yapmasını, ulaştırma sektöründe atılım yapmasını kendi çabalarıyla gerçekleştirmiş, her yere örnek olan, hepimizin iftihar ettiği, göğsümüzü kabartan bir kentimiz.”
Denizli'nin yetiştirdiği insanlarla ve başarılarıyla Türkiye'ye, dünyaya örnek bir yer olduğunu anlatan Baykal, şöyle devam etti:
“Denizli Anadolu kaplanlarının öncüsü. Ege'nin kaplanı Denizli. Buraya, Türkiye Denizli gibi olacak, Orta Anadolu böyle olacak. Bizim insanımız bunu başarıyor duyguları içinde geldik. Bu anlayışla buradayım. Ama size de sormak istiyorum. Ben böyle görüyorum da. Acaba siz nasılsınız, iyi misiniz? Haliniz nasıl, gidişat nasıl gidişat? Keyfiniz nasıl, kazancınız yolunda mı? Masrafınız, geliriniz birbirini tutuyor mu? Ay sonunda, yıl sonunda bütçeyi denkleştirebiliyor musunuz? Borçlar ödeniyor mu... Nasıl olur, burası Denizli. Yani en verimli ovalar burada, pamuk burada. İncir burada, üzüm burada, zeytin burada, kestane burada. Buğday burada, pancar, tütün burada. Yok mu artık?”
Baykal, Ege'nin Anadolu'nun en bereketli, verimli topraklarının, en çalışkan çiftçisinin burada olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
“Allah buraya her nimeti vermiş. Yani böyle bereketli topraklar üstünde, Denizli'de çiftçinin boynu bükük mü? O da mı şikayetçi? Niye öyle oldu,
Denizli'nin bereketi mi kaçtı? Toprağımız verimli olmaktan çıkımıverdi? Mümbit toprak olmaktan mı çıktı, ne oldu? Yoksa siz işi tembelliğe mi vurmaya başladınız? Hafif tembellik mi başladı? Yani tarlayı unutmaya mı başladınız, toprağa sırtınızı mı döndünüz? Biraz keyfe mi vurdunuz, ne oldu? Yok öyle de değil... O zaman ne oldu Denizli'ye bereketine, verimliliğine, zenginliğine ne oldu o zaman? Gerçekten bu anlaşılması güç bir manzara. Böyle bir büyük zenginlik diyarında bu şikayeti almak çok düşündürücü.”
PAMUK EKMİYOR MUSUNUZ ARTIK?
Tekstil sanayisinin de kentte gelişmiş olduğunu ifade eden Baykal şöyle konuştu:
“Ne oldu o pamuğa, pamuk ekmiyor musunuz artık? Niye ekmiyorsunuz? Bu sene pamuğu kaça verdiniz, 650'ye verdiniz. Geçen sene kaça verdiniz, 800'e öyle mi? Güzel, işte pamuğu ucuzlatmışsınız, şikayetiniz mi var? Pamuk inmiş herhalde gübre de inmiştir değil mi? İnmedi mi? Mazot inmiştir o zaman. O da mı inmedi? İlaç inmiştir, yani ne oldu? Gübre, mazot, ilaç fiyatları arttı ancak pamuk fiyatı düştü. Mazot, ilaç arttı, pamuk indi öyle mi? Yanlış asansöre mi binmişler? Pamuk inen asansöre, gübre çıkan asansöre binmiş. Sonuç ne? Pamuk yetiştiren Denizlili çiftçinin boynu bükük öyle mi?”
“PAMUK ÜRETİLMEZSE TEKSTİL TEHLİKEYE GİRER”
Deniz Baykal, çiftçilerin pamuk ekemediğini ancak Yunanistan'dan pamuk ithal edildiğini ifade ederek, şunları söyledi:
“Pamuk ekmiyorsunuz ama ne oluyor? Yunanistan'dan Türkiye pamuk ithal ediyor değil mi? Şimdi size soruyorum. Yunanistan'ın toprağı daha mı bereketli, çiftçisi daha mı iyi biliyor? Sen Denizli'nin ovasında yetiştirip niye satamıyorsun niye? Yoksa Yunan hükümeti, Yunan çiftçisini destekliyor da Türk hükümeti Türk çiftçisini desteklemiyor mu? Peki akılsızlığından mı destekliyor Yunan hükümeti? Yani neyin doğru olduğunu bilmediği için mi destekliyor? Bizimki çok bildiğinden mi desteklemiyor? Bizimki niye desteklemiyor? Bizimki Türk çiftçisini desteklemiyor da Yunan çiftçisini mi destekliyor yoksa, değil mi? O anlama mı geliyor, şimdi bu iyi bir politika mı? Bu Türkiye'yi kalkındırır mı? Çiftçiyi, pamuğu, Denizli'yi bıraktım, 70 milyonun yararına bir politika mı bu? 70 milyon bundan refah, kalkınma elde eder mi? Dünyada iddialı bir tekstil ülkesiyiz. Tekstilimizin pamuğunu kendi topraklarımızdan üretemezsek tekstil üretimimizi de tehlikeye atmış olmaz mıyız? Bunun neresi doğru?”
“KALKINMANIN TEMELİ TARIM”
Deniz Baykal, kalkınmanın bir bütün olduğunu ve temelden başladığını belirterek, şunları söyledi:
“Bina yaparken de temelden başlar, temel sağlam olacak. Temel ne? Temel bankacılık mı, sanayi mi? Temel ticaret mi, hayır, temel ne, tarım, çiftçilik, toprak, köylü köylü, Anadolu. Kalkınma tarıma dayanırsa, toprağa dayanırsa... Türkiye gibi büyük bir ülke, dünyanın en büyük ülkelerinden biri. Burada toprağı çökerterek, tarımı ihmal ederek, çiftçiyi yok sayarak kalkınma olur mu?”
Buğdayın da ithal edildiğini söyleyen Baykal, şöyle devam etti:
“Rusya'dan, Bulgaristan'dan ithal ediyoruz. Girdi fiyatları katlanarak artıyor, mahsul fiyatları yerinde sayıyor hatta düşüveriyor. Prim vereceklerdi, doğrudan gelir desteği kalktı. Bu sene bunu azalttılar. 16 lira veriyorlardı onu azalttılar. Şimdi bir de yüzde 10-15'ini keserek veriyorlar. Çiftçiye verilen pamuk, üzüm priminin yüzde 10'unu keserek veriyorlar.
Nereye gidiyor diye sorduğunuzda da inandırıcı cevap vermiyorlar. Çiftçimiz taban gübresini atamadı. Şimdi üst gübreyi de atamıyor. Böyle tarımı desteklemek olur mu? Tarıma verilen desteği azalttın. Çiftçimize gerekli barajları yapmıyor, bitirmiyor, sulama imkanı vermiyorsun. Çiftçimiz de elektrik tüketerek kuyu kazıyor buradan suluyor ama çiftçinin kullandığı elektriğe kilovatsaat başına uygulanan fiyat sanayiye uygulanandan daha fazla. Sanayiye destek veriyorsun buraya vermiyorsun.”
TEDBİR PAKETLERİ
Deniz Baykal, hükümetin açıkladığı tedbir paketlerini eleştirerek, şunları kaydetti:
“Paketler açılıyor, 'can suyu' diyorlar. Sıfır faizli KOBİ kredisi. Onlar da bunu kullanamıyorlar ya Bağ-Kur'a, SSK'ya borcu var. Başka takıntıları var. Başka şartlar aranıyor. KOBİ'ye 'ihracat yapacaksın' diyor. İhracatı yapanı var, yapamayanı var. Yapamayan krediyi alabilir mi? Orası için bir şeyler düşünmüşler ama çiftçi için can suyu lazım değil mi? Sıfır faizli kredi lazım değil mi?Onlara bunları düşünüyorsun. Buraya niye düşünmüyorsun? Şimdi tablo bu.”
Esnafın da durumunun iyi olmadığını ifade eden Baykal, şunları söyledi:
“İşsizlik rakamları var. 'Kapanmayanları çalışıyor zannetme' diyorsunuz değil mi? 'Dostlar alışverişte görsün, işime gidip geleyim diye açıyor ama giren çıkan bir şey yok' diyorsunuz değil mi? O zaman emeklilerin durumu iyidir. Bilhassa Bağ-Kur'luların. Niye şikayet ediyorsunuz, yüzde 4 zam verdiler. Yani diyeceksiniz ki 'eskiden emekli parasını aldığı zaman eşiyle birlikte ay sonunu bulmaya çalışırdı şimdi oğlu işten atıldı'. Çocuklara okullarda yakacak parası istiyorlar, temizlik parası istiyorlar. 'Yükümüz arttı' diyeceksiniz gibime geliyor. Avrupa'daki emekliler atlıyor uçağa dünyayı geziyor, siz gitmiyorsunuz. 'Siz geziyi bırakın' diyorsunuz 'Biz kahveye çıkamıyoruz kahveye'...”
Baykal, Türkiye'nin krize girdiğini ve tedbir alınması gerektiğini söylediğini belirterek, “7 ay geçti benimle laf dalaşı yaparak 'Kendin söyle' diyor, söyleyince de kavga çıkarıyor. Söylediğimiz tedbiri 2 hafta sonra uyguluyor. Bunların ampulü geç yanıyor, geç” dedi.
'BAŞBAKAN KRİZ YOK DEDİ, TEDBİR ALMADI'
Konuşmasında işsizliğe değinen Baykal, Denizli'de işsiz vatandaş olup olmadığını sorarak, şunları kaydetti:
“Peki başbakan bunlara diyor ki 'Kriz yok, tutturmuşlar konuşuyorlar' diyor. 'Kriz yok' diyor, 'Bu boş laf' diyor. Dünyada işsizlikte ikinciyiz. Sanayinin çökmesi en çok bizde. Birinci ya da ikinciyiz. Tarım zaten perişan. Başbakan 'Kriz yok, teğet geçti' diyor. Geçenlerde bir köylü arkadaşımız bana dedi ki 'Bu teğet dediğin ne, ben bilmiyorum' dedi. Ben sana kriz ne yaptı anlatayım. Böğrümüzden girdiler, sırtımızdan çıktılar. Öyle mi oldu?”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın “Kriz yok” dediğini ve tedbir almadığını ifade eden Baykal, şöyle konuştu:
“Tedbir alınmaz mı? Bütün dünya tedbir alıyor. Bunu her yerde söylüyorum. İşsizlik, ekonomik sıkıntı. Geçenlerde bana 'Bir çare biliyorsan söyle' dedi. 'Uygulamazsam siyasi hayatımı bitiririm' dedi. 'Siyasi hayatını bitir' diyen yok. Kriz var ama benim de kafamda çözüm var. İster uygularsın, ister uygulamazsın. O senin bileceğin iş. Şimdi bunu böyle söyleyince ben ertesi günü 7 tane madde söyledim. 'Al sana çare' dedim. Bir gün sustu, ertesi gün bir kızgın çıktı ortaya. Bana veriyor, veriştiriyor. En ağır ifadelerle hakaret ediyor. 'Git ehlinden öğren' diyor. Kendisi biliyor da biz bilmiyoruz. 'Sen iktidar değilsin, 40 fırın ekmek yemen lazım' diyor. 'Sen işine bak' diyor. Benim işim bu. Kaba bir üslupla, ağır ifadelerle konuşunca ertesi gün çıktım ağzının payını verdim. 2 hafta sustu, 3'üncü hafta benim 7 önerinin içinden 2'sini seçti, uygulamaya başladı. Uygulayacaksan kardeşim niye bu kadar gecikiyorsun? Sen bunu sormadan, 2008'in eylülünde söyledim. Krize girdiğini gördük Türkiye'nin, tedbir alması gerektiğini söyledim. 7 ay geçti benimle laf dalaşı yaparak, 'Kendin söyle' diyor. Söyleyince de kavga çıkarıyor.”
Söyledikleri tedbirlerin 2 hafta sonra uygulandığını belirten Deniz Baykal, “Bunun ampulü geç yanıyor, geç. Onun ampulü yanıncaya kadar olan millete oluyor. İş yerleri kapanıyor, insanlar işsiz kalıyor. Esnaf bunalıyor. Kardeşim, piyasayı hareketlendir. Bizim önerilerimizi uyguladılar da piyasa hareketlendi. Onları da uygula, esnafın da yüzü gülsün, çitçinin de yüzü gülsün, kredi kartı borçlularının da yüzü gülsün. Hepsine yönelik teklif yaptık ortada, al uygulama. Biz söyledik diye kenarda duruyor, bir süre sonra uygulamaya başlıyor. Kardeşim, gecikme, ampulün hızlı yanıversin. Bak söylüyoruz hemen gereğini yapıver” dedi.
“VARLIK İÇİNDE YOKLUK”
Baykal, ekonomik krizi başından beri anlattıklarını, çarelerini ifade ettiklerini kaydederek, vatandaşın yokluğunun varlık içinde yokluk olduğunu savundu.
“Sizde yokluk var da hükümette varlık var, varlık. Yani hükümet varlık içinde, hükümette para çok. Büyük para harcıyorlar öyle değil mi?” diyen Baykal, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir hükümetin bu kadar para bolluğu içinde olmadığını öne sürdü.
Baykal, “Bu hükümet 7 yılda, gelmiş geçmiş bütün cumhuriyet hükümetlerinin 80 küsur yılda aldıklarından daha fazla borç para almıştır. Borç para kimin borcu? Milletin borcu. Milletin sırtından borç aldın. Ne kadar borç aldın? Atatürk'ün, İnönü'nün, Celal Bayar'ın, Menderes'in, Demirel'in, Özal'ın, Erbakan'ın, aradaki hükümetlerin tümümün 80 küsur yılda hep beraber aldıkları borçtan daha fazla borcu, 7 yılda tek başına bu hükümet aldı” dedi.
2002 yılında Türkiye'nin borcunun 220 milyar dolar, şimdi ise 500 milyar dolar olduğunu ifade eden Baykal, şunları kaydetti:
“Aradaki fark 280 milyar dolar. 220'yi 80 yıllık bütün hükümetler kullanmış. 280'i bunlar kullanmış. Şimdi düşünün bakalım. 220 milyar doları kullanan gelmiş geçmiş hükümetler neler yaptı bu Türkiye'ye? Devraldıkları Türkiye'nin yolu, asfaltı, demir yolu, limanı, fabrikası, şekeri, çimentosu, ipliği, dokuması, iğnesi, demiri, çeliği, otomobili yok, bir şeyi yok. Sadece bağımsızlığını kurtarmış bir Türkiye. Anadolu'yu düşmandan temizlemiş bir Türkiye, o kadar. O Türkiye'yi aldılar üstelik de çoğu kez borç para bulmadan yollar, limanlar, santraller yaptılar. Keban'ı, Atatürk Barajı'nı yaptılar. Demir çelik fabrikalarını, Karabük'ü, Ereğli'yi, İskenderun'u yaptılar. Rafinerileri, petrokimya tesislerini yaptılar. TÜPRAŞ'ı yaptılar. Türkiye'de ne varsa aklınıza gelen, uçaklarımızdan silahlı kuvvetlerimizden donanmamıza, üniversitemize kadar bütün Türkiye'yi yaptılar. Ne kadar borca sebep oldular? 220 milyar dolar borç.”
“KÜÇÜLEN TÜRKİYE DÖNEMİ GELDİ”
“Bunlar 7 yılda 280 milyar dolar borç yaptılar, peki bunlar ne yaptılar?” diye soran Baykal, şöyle devam etti:
“Demir çelik fabrikalarının yanlarına bir tane eklediler mi? Bir tane rafineri koydular mı, bir petrokimya tesisi koydular mı? İş verecek fabrikalar, sanayiler, işletmeler kurdular mı? Bacaları tüttürdüler mi? Ne yaptılar? Türkiye kalkınan Türkiye'ydi. Şimdi küçülen Türkiye dönemi geldi. Şimdi fabrikalar kapanıyor. O borcu aldılar, sadece o mu, eldekileri avuçtakileri de sattılar. Atatürk'ün, İnönü'nün, Celal Bayar'ın yaptığı fabrikaları satmadılar mı? Onu da satıp harcadılar. Yani bu yokluk var ya sizin bahsettiğiniz, darlık, bir yerde de bolluk var, bolluk. Bir yerde de varlık var. Orada varlık ve bolluk, burada darlık ve yokluk. Tamam mı, olay bu. Bir de ayrıca bunlar hep yanlış yönetimin sonucu değil mi? Bu kadar parayı bunlar alıp da gösterişe, lükse, yolsuzluğa kaptırmasalardı da gerçekten memleketin ekonomik kalkınması, sanayileşmesi, tarımın genişlemesi, barajın yapılması, sulamaların genişlemesi için harcansaydı bugün Türkiye bambaşka bir ülke olurdu. Bu kadar para halk için, kalkınma için harcansaydı bugün bambaşka Türkiye olurdu. Şimdi manzara bu.”
YOLSUZLUK
Türkiye'de yolsuzluk olduğunu, şimdi Türkiye'de bulunan yolsuzluğun tarihin hiçbir döneminde yaşanmadığını savunan Baykal, eskiden yolsuzluk yapan kişilerin mahcubiyet içinde olduğunu kaydetti.
Eskiden yolsuzluğu bireylerin yaptığını bildiren Deniz Baykal, şunları kaydetti:
“Eskiden yolsuzluğu kişiler yapardı ve yaptığı işin ayıp olduğunu da bilirdi. Onun mahcubiyeti, suçluluğu, ezikliği içinde olurdu, pek ortalığa çıkmazdı. Şimdi Türkiye yolsuzlukta çağ atladı, çağ. Çiftçimiz, esnafımız, emeklilimiz, ekonomimiz çağ atlamadı ama yolsuzlukta çağ atladık maşallah. Yolsuzluk artık ferdi, kişisel bir olay değil. Yolsuzluk artık cemaatle yapılıyor, topluca yapılıyor. Yani 40-50 kişi bir araya geliyor, bir başkan, muhasebeci seçiyorlar, kurye seçiyorlar, teşkilat kuruyorlar. Şimdi yolsuzluk teşkilatlı, yolsuzluk şirketleşmiş, yolsuzluk dernekleşmiş. Şimdi yolsuzluk mevzuatla, yönetmelikle, tüzükle yapılıyor, kanunla yapılıyor, iktidar himayesinde yapılıyor.”