Güncelleme Tarihi:
''PM'DEN ÜÇ FİDANA SELAM''
CHP Parti Meclisi (PM) Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, toplantının açılışındaki konuşmasında, 6 Mayıs'ta Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildiğini hatırlatarak, onların sadece kendi ülkelerinin bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele ettiklerini savundu. "Daracağında hiçbirisi düşüncelerinden ödün vermediğini açıkça ifade etti" diyen Kılıçdaroğlu, "PM'den üç fidana selam" ifadelerini kullandı.
Toplantı yaklaşık 8 saat sürdü. Sonrasında herhangi bir açıklama yapılmayan toplantıda, öncelikli olarak CHP'nin yerel seçim hazırlıklarının ele alındığı belirtildi.
Yeni anayasa çalışmalarına yönelik değerlendirmelerin de yapıldığı toplantıda, CHP'nin özellikle demokratikleşme ve toplumsal muhalefeti sahiplenmesi konusundaki kararlılığının bir kez daha vurgulandığı bildirildi. Toplantıda, CHP'nin on soruya verilecek cevapları içeren "Tutum Belgesi"nin de gündeme geldiği kaydedildi.
CHP PM TOPLANTISINDAN GÖRÜNTÜLER / FOTO GALERİ
''BAŞBAKAN 1 MAYIS'IN TAKSİM'DE YAPILMAMASI YÖNÜNDE KARAR ALDI''
Kılıçdaroğlu, 1 Mayıs'ın Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanması amacıyla bayram ilan edildiğini anımsatarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kutlamaların Taksim'de yapılmaması yönünde karar aldığını ileri sürdü.
Erdoğan'ın Taksim Meydanı'na çıkanların AKP'ye karşı çıkanlar olarak nitelendirdiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Ne zamandan beri AKP'ye karşı olmak suç oldu. Türk Ceza Yasası'nda böyle bir madde mi var" dedi.
Anayasanın 34. maddesinde, toplantı ve yürüyüş için izin almanın gerekmediğinin belirtildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, 12 Eylül Anayasası'nda bile bunun bir hak olarak gösterilen bir durumun iktidar partisince kabul edilmediğini savundu.
1 Mayıs'ta toplu ulaşım araçlarının çalıştırılmamasının ancak korkakların yapabileceği bir olay olduğunu iddiasında bulunan Kılıçdaroğlu, "Korkuyla ülke yönetilmeye kalkılırsa o korkunun başında şiddet gelir. Ne zaman ki bir iktidar, halktan korkup şiddet uyguladıysa o iktidar kendi sonunu getirmiştir" diye konuştu.
Ülkenin adım adım bir dikta yönetimine doğru gittiğini, dikta yönetiminde devletin, iktidarın dünya görüşüne ve lider ilkesine göre örgütlendiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Buna baktığımızda da Türkiye'deki AKP devlet yapısını görüyorsunuz. Türkiye ağır ağır, demokrasi açısından ciddi bir zemin kaymasıyla karşı karşıya. Zemin kayması 1 Mayıs'ta olmadı. AKP iktidarı aşama aşama toplumu bu noktaya getirdi. Önce yargıyı ele geçirdiler, bağımsız yargı ortadan kaldırıldı. Özel yetkili mahkemeler aracılığıyla aydınlar, yazarlar, üniversite öğrencileri, askerler, akademisyenler kendilerine savunma hakkı verilmeksizin Silivri toplama kampına toplatıldılar. Yargı, iktidarın kendi egemenliğini Türkiye'de tesis etmesinin bir aracı olarak kullanıldı."
CHP'Lİ TEKİN'DEN TEPKİ
Öte yandan toplantı devam ederken bazı kanalların CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun basın toplantısını kesmesi ve canlı yayınlamamasına Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'den tepki geldi. Toplantı sürerken Basın Birimi'nin bulunduğu kata gelen Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Kılıçdaroğlu'nun PM'deki konuşmasının televizyonlarda canlı yayımlanmamasına tepki gösterdi.
''HAKİM VE SAVCILAR ŞAİBELİ SINAVLARLA ALINDI''
Toplumun telefonla konuşmaktan korkar hale geldiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Yargı bağımsızlığı öyle bir noktaya taşındı ki Recep Tayyip Erdoğan'ın talimat verdiği gün, ertesi günü hemen savcılar soruşturma açtılar. AKP döneminde, 4 binin üzerinde, hakim ve savcı alındı. Şaibeli sınavlarla alındılar. 4 bin militan alındı. Yargıtay ve Danıştaya militan yargıçlar atandı. Bir AKP'li bakan 'Allah verdikçe veriyor' diyerek yargıdaki bu değişime olan sevincini toplumla paylaştı" değerlendirmesinde bulundu.
''60 BİN KİŞİNİN TELEFONLARI DİNLENDİ''
Ergenekon davasıyla ilgili bazı bilgileri PM'nin bilgisine sunmak istediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Silivri sorgulamalarında 60 bin kişinin telefonları dinlendi, 3 bin kişi hakkında takibat yapıldı. Bin 360 kişi bu mahkemelerde ifade verdi. Toplam 17 bin sayfalık 19 iddianame hazırlandı ya da birleştirildi" dedi.
Dava süresince 7 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, dava dosyasının tamamının 120 milyon sayfanın üstünde olduğunu, bir yargıcın bu dava dosyasını okunması için 228 yıla ihtiyacı bulunduğuna işaret etti.
"Orada bir adalet davası görüşülmüyor, görüşülen bir kan davası" değerlendirmesinde bulunan Kılıçdaroğlu, yasama organının da yürütmenin arka bahçesi haline geldiğini öne sürdü.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 2011 Kesin Bütçe Hesabı'nın, Sayıştay Mali Raporlarını beklenmeden onaylandığını ileri sürerek, "Kendi çıkardığı yasaya uymayan, bir parlamento ile karşı karşıyayız. Siyasal otorite 76 milyon yurttaştan topladığı vergileri, nerelere nasıl harcadığının hesabını verir. Bu hesap verilmemiştir. Verilmediği içindir ki ilk kez bizim parlamentoda sakat bir kesin hesap yasası çıkmıştır" ifadelerini kullandı.
''ULUDERE'DE YAŞANANLARIN ÜZERİ KAPATILDI''
Parlamentonun Uludere'de yaşananların üzerini kapattığını iddia eden Kılıçdaroğlu, "Süreç adım adım demokrasiyi yok ediyor. Batılı farkında, 'hibrit demokrasi' dediler. Ama halkımızın büyük bir kısmı hala farkında değil. Biz bu süreç içinde en ağır görevi yüklenmek zorunda olan siyasal partiyiz. Adım adım demokrasinin bedelleri ödenecek. O bedelleri ödeyecek olan parti biziz" diye konuştu.
''ÜNİVERSİTE DEĞİL MEDRESE BİLE DENMEZ''
ODTÜ'de yaşanan olayları hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Tabelasında üniversite yazan bazı kurumlar Sayın Başbakan'a destek verdiler, daha olayın ne olduğunu bilmeden. Bunlara üniversite değil, bunlara medrese bile denmez. Onlar nasıl öğrenci yetiştirecekler" dedi.
Demokrasilerde dördüncü gücün medya olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Anayasada 'basın hürdür, sansür edilemez' yazıyor. İstediği kadar yazsın. AKP'nin medyası var artık. Bir başbakanın çıkıp beğenmediği köşe yazarlarına 'boynunuzdaki tasmaları çıkardık' dediği zaman, en azından aynı düşüncede olmayan diğer gazetecilerin 'Sayın Başbakan bu hakareti yapamazsınız' dediklerini duydunuz mu? Duymadınız. Gazetecilerin bu kadar aşağılandığı bir demokrasiye demokrasi mi denir? Medya patronu bile Sayın Başbakana soruyor, 'kimi köşe yazarı olarak görmek istersiniz' diye. Bunu da Başbakan gayet rahat televizyonlarda söylüyor. En sert eleştirileri yapacağız. Medya üzerimize geliyor, herkes biliyor, istedikleri kadar gelsinler. Onlar tiraj kaybediyorlar. Bir iki namuslu gazeteci kaldı. Onların da sonunu getirmek için çaba harcıyorlar. Ne kadar baskı uyguluyorlarsa uygulasınlar CHP'nin sesini kesemeyecekler."
''NE KAVGASI VAR CHP'DE''
CHP ile ilgili yapılan bazı haberlere de tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Bugün bazı gazeteler yazıyorlar, Parti Meclisi toplanacak, kavganın haberini veriyorlar. Bu kadar iğrenç, aşağılık haberler hiç görmedim. Ne kavgası var CHP'de? Hiçbir kavgamız yok" diye konuştu.
Toplumun nezdinde CHP'de kavga var imajı oluşturulmaya çalışıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, yeri ve zamanı geldiğinde o gazeteleri de gazetecileri de teşhir edeceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Gazeteci için kalem namustur, satılmaz. Eğer kalemini AKP iktidarına kiraya verdiysen, oradaki hiçbir olumsuzluğu görmediysen, demokrasi ayaklarımızın altından kayıyorken, hala sen kalkıp CHP'yi eleştiriyorsan kusura bakma senin kalemin satılıktır. Ama ben sana kalemini satın almak için asla para vermeyeceğim, ödün de vermeyeceğim" ifadelerini kullandı.
''AK PARTİ MASADAN KAÇMANIN FORMÜLLERİNİ ARIYOR''
Anayasa görüşmelerinin devam ettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, iktidar partisinin masadan kaçmanın formüllerini aradığını iddia etti.
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Ne diyorlardı, 'özgürlükçü anayasa yapacağız, demokrasiyi güçlendiren Anayasa yapacağız. Ah şu CHP var ya, kaçıyor gelmiyor masaya'. Şimdi geldik. Niçin kaçıyorsunuz, neden kaçmanın formüllerini arıyorsunuz? O masadan kaçan hesabını bu ülkeye vermek zorundadır. Demokrasi havarisi kesilen, 'ileri demokrasiyi getiriyoruz' diyen yeni diktatörümüz Recep Tayyip Erdoğan 'İşte o güçler ayrılığı gelir, önünüzde ayak bağı olur' diyordu. Demokrata bakın siz. Demokrasi anlayışına bakın siz. Yargıyı ve yasamayı ayak bağı olarak gören bir kişinin 21. yüzyıl Türkiyesinde başbakanlık koltuğuna oturması doğru mu? Önce bunu sorgulamamız lazım. Toplum olarak, aydınlar, üniversiteler, yargı olarak sorgulamıyorsak, çocuklarımıza nasıl bir miras bırakacağız o zaman? Demokrasinin egemen olduğu bir Türkiye'yi mi, diktatörlüğün egemen olduğu bir Türkiye mi?"
Toplantı daha sonra basına kapalı devam etti.