Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, Üsküdar’daki toplu açılış töreninde konuştu.
MERCEDES HERHALDE KIYAK YAPACAK
Biz belediyeciliğin okulunu kurduk. CHP anlamaz bu işten. Onların belediyecilik vesaire, bu tip şeyi yok. Onların olduğu yerde, bakıyorsunuz kanalizasyonlar berbat. İşte İstanbul’a belediye başkanı olduğum zaman, İstanbul’da öyle her yere otobüs, motobüs, klima milima, yok öyle bir şey. İstanbul’a belediye başkanı olduğum zaman İstanbul’daki otobüsleri hatırlayın. O, İkarusları. Bindiğimiz zaman ne kokardı? Mazot. Niye? Temizlik yok, pislik çok. Bir taraftan egzoz otobüsün içerisini istila eder. Yağlı bezlerle silinen koltuklar pislik içinde. Biz geldik dedik, ‘Benim insanıma o yakışmaz.’ Ne olacak? Biz İstanbul’a Mercedes otobüsler alacağız. Aldık mı? Aldık. Ve her geçen yıl bunları daha da geliştirdik. Ve üstelik de duraklarımızın sayısını ciddi manada arttırdık. Herhalde Mercedes de her halde çok daha farklı bir kıyak İstanbul’a yapacak.
YANINDAKİ HANIM NEYİN NESİYDİ?
AK Parti milletimizin karşısında ilk hizmet imtihanını belediyelerde vermiş bir kadro tarafından kurulmuştur. İstanbul Büyükşehir ve ilçeleri başta olmak üzere diyorum ki 39 ilçesi var İstanbul’un, gelin 31 Mart’ta bu hizmetleri alamayan ilçelere AK Parti belediyeciliğini götürelim. Oraları da çözüme kavuşturalım. Bu seçime cumhur ittifakıyla giriyoruz. Cumhur ittifakıyla beraber, şu CHP zulmünden kurtaralım her yeri.
Türkiye İstanbul başta olmak üzere tüm şehirleriyle geliştikçe, büyüdükçe, güçlendikçe, yükseldikçe birileri bundan rahatsız oluyor. Hadi dışarıdakiler, kendilerine rakip istemedikleri için rahatsızlar. Onları anlıyoruz. Bay Kemal Almanya’ya gittin. Yanındaki o hanım, o neyin nesiydi ya? O, YPG paçavralarıyla Alman parlamentosunda çıkıp görüntü veren kadınla senin yan yana ne işin var? Bunlar Almanya’nın PKK’daki uzantıları. Senin onlarla ne işin var? Peki onlarla ne konuştun, anlat bakalım, anlat... Çıkmışlar diyorlar ki utanmadan, ‘Almanya’da bunlar seçilmiş olanlardır.’ Seçilebilir. Türkiye’de de seçilenler var. Bak şu anda çoğu cezaevlerinde. Niye cezaevindeler? Çünkü onlar bizim Yasin Börü’lerimizi, bizim o Güneydoğu’daki saf, temiz yavrularımızı öldürenler. ‘Dökülün sokağa’ diyenler. Bölücü terör örgütünün başına, ‘Senin anıtını dikeceğim’ diyenler. Sen bunlarla beraber yol yürüyebilirsin. Bay Kemal bizim bunlarla yürüyecek yolumuz yok. Biz milletimizle yürürüz.”
‘SEN KİMSİN YA!..’
- “Bugün artık ülkemizde tüm kurumlarda hanım kardeşlerimiz, kendi tercihlerine göre nasıl istiyorlarsa öyle giyiniyor. ‘Senin başın niye kapalı, senin başın niye açık?’ Böyle bir şeyi sormaya kimsenin hakkı yok. Böyle bir şikâyet de söz konusu olamaz. Ama bir anda bakıyorsunuz bir savcı çıkmış... Sen kimsin ya? Sen savcı olabilirsin ama her şey yasalarla bir yere oturtulmuşken, Anayasa’da, kanunlarda her şey bir yere oturtulmuşken, sana ne oluyor da bunlara aykırı bir şekilde, bu uygulamanın iptalini isteyebiliyorsun? Çünkü bunlar eski Türkiye’den kalma ürünler. Neyse ki, Danıştay’ın ilgili dairesi bu girişimi boşa çıkardı.
LAİKLİK TARTIŞMASIYLA VAKİT Mİ GEÇİRECEĞİZ?
Biz bu ülkede, ordumuzda başörtüsü var yok, meselesini mi tartışmalıyız yoksa dünyanın en iyi tankını, topunu, uçağını, gemisini, insansız hava araçlarını, silahlı insansız hava araçlarını, tüfeğini, füzesini, mühimmatını, radarını, motorunu nasıl üretebiliriz? Onu mu tartışmalıyız? Biz bu ülkede hâlâ laiklik tartışmasıyla mı vakit geçirmeliyiz? Yoksa çocuklarımıza daha güzel, daha iyi, daha müreffeh bir geleceği nasıl bırakabileceğimizi mi tartışmalıyız? Biz bu ülkede insanların dini veya etnik kökenlerini mi tartışmalıyız? Yoksa bölgemizi yeniden dizayn etme çabalarına karşı oyunumuzu nasıl kuracağımızı, kendi duruşumuzu nasıl göstereceğimizi mi tartışmalıyız? Biz bu ülkede, hepsi de yalan, iftira, çarpıtma, uydurma ürünü olan iddiaları mı tartışmalıyız? Yoksa şehirlerimizi nasıl daha yaşanılır kılabileceğimizi, insanlarımızın hayat kalitesini nasıl artırabileceğimizi mi tartışmalıyız ?Açık söylüyorum. Milletimizi, eski Türkiye tartışmalarının içine çekmek isteyenlerin hepsi de art niyetlidir.”
FRANSA YORUMU: BİZİM POLİSİMİZ İNSAFLI
- “Türkiye’ye karşı husumet besleyen herkes, er veya geç yaptığı ihanetin bedelini ödemiştir, ödeyecektir. İşte Avrupa’da yaşananları görüyorsunuz değil mi? 15 Temmuz’da bunlar bize yapılanlar karşısında sessiz duranlar. Ülkemizin sokaklarını ateşe ve kana boğmaya çalışanlara sessiz kalanlar, işte görüyorsunuz şimdi ne halde. Paris başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinin sokakları karışmış durumda. Televizyonlar, gazeteler yanan arabaların, yağmalanan işyerlerinin, göstericilere en şiddetli şekilde müdahale eden polislerin görüntüleriyle dolu. Bizim polisimizle alay edenler, bizim polisimizin zulmettiğini söyleyenler, kendi polisleri şimdi bak neler yapıyor. Bizim polisimiz insaflı. Biz hak taleplerinin hiçbir zaman şiddet yoluyla dile getirilmesini tasvip etmedik, etmeyeceğiz. Her türlü düşünce ve talep demokrasi içerisinde dile getirilebilir, mücadelesi verilebilir. Bu bakımdan, Avrupa sokaklarındaki görüntüleri de endişe ile takip ediyoruz. Umarım yakında Paris sokaklarındaki duvarlarında, ‘Zulüm 1789’da başladı’ yazıları da görmeyiz. Bağdat Caddesi’nin sokaklarında ne diyorlardı: ‘Zulüm 1453’te başladı.’ O vicdansızlar bunları yazdılar duvarlara. 1453’te zulüm değil 1453’te zulüm bitti ve gönüllerin fethi başladı.
PKK-DHKP/C UYARISI
Bizim yıllarca kendilerini koruyup kollamamaları için ikaz ettiğimiz bölücü terör örgüt yandaşları da şimdi bu kaosun en başta gelen failleri arasında. PKK’nın uzantıları orada, DHKP-C orada. Her görüştüğümüzde kendilerine, ‘Terör bir yılan gibidir, eninde sonunda sizi de sokar’ demiştim. Haklı çıkmaktan mutlu değiliz ama hakikat budur.
Şimdi tüm Batılı liderlere sesleniyorum. Sizlerden kendi vatandaşlarınıza hak ettikleri gibi, demokrasinin kurallarıyla, teröristleri ise yine hak ettikleri gibi, hukukun yöntemleriyle muamele etmenizi bekliyoruz. ‘Nasıl olsa bunlar Türkiye’den geldi’ demeyin. Onlara da hak ettiklerini verin. Bunu yaptığınızda, Türkiye’yi daha iyi anlayacağınızdan ve sizlerle gerçekten iyi dost olacağımızdan şüpheniz olmasın.”