Güncelleme Tarihi:
Berberoğlu ve Yarkadaş'ın yanı sıra CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem ile CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'in de katkı sunduğu rapor, 2 günlük bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıktı. Tamamı eski gazeteci vekillerden oluşan CHP Medya Komisyonu, İstanbul'da sırasıyla Koza İpek Medya Grubu, Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü Gazetesi, Taraf Gazetesi, Zaman Gazetesi, Yurt Gazetesi ve Birgün Gazetesini ziyaret edip yöneticileriyle görüştü.
"BELANIN MEDYAYA NASIL GELECEĞİNİ BİLİRİZ"
Dün Koza İpek Medya Grubu'na yönelik baskından sonra hızlı bir bir refleks gösterdiklerini söyleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu, "Tepki verdik bu son günlerdeki gelişmeler karşısında. CHP'nin genetik şifresinde var bu. Mensubu bulunduğum parti, iki tane gazeteci kökenli milletvekilinin hapis cezası nedeniyle yemin edemediği bir partidir. Biz belanın medyaya nasıl geleceğini bilen bir siyasi yapıyız" dedi.
DAVA ÖRNEĞİNİ DE VERDİLER
Ziyaret ettikleri kuruluşlardan edindikleri izlenimleri bir rapor haline getirdiklerini ve gazeteciliğin çatı örgütü TGC'ye teslim etmek istediklerini vurgulayan Berberoğlu, "Kendilerine ayrıca, bir gazeteden aldığımız, yargı üzerindeki vesayet neticesinde uygulanan bir davanın örneğini de takdim ediyorum. Bugünkü ziyaretimizde bir gazeteye 130'a yakın dava açıldığını öğrendik. Bir gazeteye sadece bugün itibariyle 6 adet Cumhurbaşkanına hakaret davası açıldığını gördük" dedi.
"TÜRKİYE'NİN ÖZGÜRLÜĞÜ TEHLİKEYE GİRİYOR"
Önümüzdeki seçimlerde medyanın işini saygıyla yapabilmesi için TGC'nin önderlik etmesi gerektiğinin idrakinde olduklarını anlatan Enis Berberoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Baskıdan mustarip olan medya gruplarının seslerinin tek bir merkezde toplanması ve biz siyasilere aktarılması temennimizdir. Biz böyle bir faaliyete dışarıdan her türlü desteği vereceğimizi, kişisel olarak da, parti politikası olarak da taahhüt ediyoruz. Gezdiğimiz kuruluşlarda bizi umutlandıran gelişme şudur; hiçkimse pes etmiş değil. Herkesi çok moralli gördük. Bir gözlemimi paylaşmamam izin verin. Hatta medyada tarihi bir buluşma yaşanmış durumda. Hepsi farklı editöryal tercihleri olan, farklı siyasi duruşları olan, farklı okur kitleleri olan kuruluşlar. Bu iktidar medyayı şöyle bölerek yargıladı ve cezalandırdı; kimisine ticari beklentileriyle oynayarak yön verdi, kimisini ticari olarak cezalandırarak korkuttu. Bir başkasını cemaat etiketiyle yargıladı. Bir diğerini Sosyalist diye dışladı. Ötekine ayrılıkçı dedi, kapattı.Baktığımız zaman, gerekçesi çok açıktı yapılanların. Bugün gelinen noktada, tarihi kavşak olarak adlandırdığım noktada, bagajlar aynı kalmak şartıyla, duruşlar aynı kalmak şartıyla, yöntemin zorbalığı tüm medyada kabul görmüş durumda. Başkasının özgürlüğünün benim özgürlüğüm olduğu anlayışı oturmuş durumda. İktidarın baskılarına tek ses olarak karşı çıkma fırsatı tarihi bir fırsat olarak medyanın önündedir. Sizlerin özgürlüğü tehlikeye girdiği zaman, biz siyasilerin de özgürlüğü tehlikeye giriyor, tüm Türkiye'nin özgürlüğü tehlikeye giriyor."
"BU DEMOKRASİ MÜCADELESİDİR..."
TGC Başkanı Turgay Olcayto da, Türkiye'nin basın özgürlüğü konusunda son sıralarda süründüğünü belirterek, "Bizim Gazetecilere Özgürlük Platformumuz var. Bu dönem başkanlığını sendika yürütecek. Bu mağdur olan gazetelerin genel yayın müdürlerini ya da en yetkili müdürlerini toplayıp, bu sorunları masaya yatıracağız. Biz de CHP'nin bize yönlendirdiği görevi medya açısından ilginç bulduk. En kısa zamanda bir izleme komitesi oluşturacağız. Bu demokrasi mücadelesidir" dedi.
YARKADAŞ: TBMM'YE TAŞIYACAĞIZ...
Ziyaretlerle ilgili gözlemlerini yarın saat 11.30'da TBMM'de de dile getireceklerini söyleyen CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ise "Durum gerçekten vahim. Ziyaret ettiğimiz medya kuruluşlarında gazetecilerin baskı altında olduklarını gördük, gözlemledik. Halkın haber alma hakkının engellendiği görülüyor. Bir çağrı da okurlara ve izleyicilere yapmak gerekir diye düşünüyorum. Bu meseleyi sadece bir medya kuruluşunun meselesi olarak görmemelidirler. Sahip çıkın ki, her türlü düşünce kendisini ifade edebilsin" diye konuştu.
İŞTE 3 SAYFALIK O RAPOR...
"Cumhuriyet Halk Partisi, medyaya dönük risk/tehditler içeren tartışmaları kaygı ile takip ediyor.
Özgürlükçü yayın politikası izleyen farklı medya kuruluşlarına nasıl el konulacağı ve sahiplerinin tutuklanacağı isim verilerek ayrıntıları ile yazılıp çizilirken Hükümetten ne bir yalanlama ne de kınama duyuluyor. Adeta sükut ikrardan geliyor! Medya üzerindeki baskıların derecesini anlamak üzere CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından oluşturulan Medya Komisyonu'nun koordinasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu tarafından üstlenildi. Heyette Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ile İstanbul Milletvekilleri Barış Yarkadaş ve Eren Erdem yer aldı.
Komisyon 48 saatten kısa bir sürede sırasıyla polis baskınına uğrayan İpek Medya Grubu'nu, Cumhuriyet, Sözcü, Taraf, Zaman, Yurt ve Birgün gazetelerini ziyaret etti, yöneticileri ile görüştü.
Hükümet, hatta devlet baskısının medyanın işini yapmasına ne ölçüde ve nasıl engel çıkarttığı samimi ve ayrıntılı sohbetlerde masaya yatırıldı.
Sonuçta özgür medyanın temel ve ortak bazı sorunları ortaya çıktı:
Mali açıdan haksız rekabet
* Gazetelerin tirajları, TV'lerin izlenme oranları şeffaf bir şekilde ölçülmüyor. Erişim rakamları ile havuz medyası lehine oynanıyor. Özellikle bedava dağıtım ve şişirilmiş rakamlarla hem okur hem de reklam veren aldatılıyor.
* Uydurma ölçümlerle bile izah edilemeyen haksız rekabetten şikâyet yaygın. Aynı tiraj ve ratinge sahip gözüken gazete veya kanaldan hükümete yakın olanı rakibine oranla asgari yüzde 50-75 oranında daha fazla reklam alıyor.
* Kamu bankaları, şirketleri, hatta düşük de olsa kamu payı taşıyan özel şirketler Ankara'nın açık talimatı ile özgür medyaya reklam ambargosu uyguluyor. Devletin büyük ihale müteahhitleri de aynı yasağa uyuyor.
Haber alma hakkına engel
* Hükümet özgür ve muhalif medyaya keyfi bir akreditasyon dayatıyor. Basın toplantısı ve gezi gibi etkinliklere davet etmiyor. Medya birimleri yazılı sorulara yanıt vermiyor. Halkın anayasal haber alma hakkı engelleniyor.
* Devlet suçları devlet sırrı diye koruma altına alınıyor. Evrensel habercilik kuralları çerçevesinde doğru ve yansız kaleme alınan manşetler devletin en tepesinden teşekkür yerine açık tehdit ve dava ile karşılanıyor.
* Mülkiyeti dahi tartışmalı bazı medya organlarında, özel görev verilmiş bazı tetikçi kalemler meslektaşlarını hedef gösteriyor. Tehdit ediyor, savcı ve polis marifetiyle korku salmaya çalışıyor. Adalet bu rezalete kayıtsız kalıyor.
Bağımlı yargı cezaları
* Hükümete tam bağımlı savcı ve hâkimler, tekzip (yanıt hakkı) müessesesini özgür medyayı susturma amaçlı kullanıyor. Öyle ki muhalefet liderlerinin hükümeti hedef alan açıklamaları bile medyaya tekzip ettiriliyor.
* Muhalif kalemler ve medya kuruluşları bitmek bilmeyen, ağır tazminat hatta hapis cezası istenen davalarla korkutulmaya çalışılıyor. Ekte sadece örnek olarak sunulan İpek Medya dava dosyalarını ibretlik bulduk.
* Anayasa medya kuruluşlarına el konulmasını açıkça yasaklarken, Terörle Mücadele Yasası kullanılarak matbaalar basılıyor. Medya kuruluşlarının yasal bahanelerle iş yapamaz hale getirilmesi asla kabul edilemez.
Sonuç ve öneri
* Şerefli mesleğinize yıllarca emek vermiş siyasetçiler olarak bizlere gösterdiğiniz yakınlık ve Cemiyet'imizin misafirperverliğine içtenlikle teşekkürü borç biliriz. Bu yaklaşım bizlere en anlamlı teşviktir.
* Çok kısa bir zaman dilimine sıkışan veri toplama sürecinde eksiklikler olduğunun farkındayız. Örgütsüzlük, kadrosuz istihdam, ödeme sıkıntıları ve baskın siyasetçi-korkak patron arasında ezilenler, işsiz kalanlar gibi.
* Ziyaret ettiğimiz bir gazetenin yöneticisi aynen şunu söyledi: 'Çarpıcı ve ses getirecek bir manşetle çıktığımız günlerde, açıkçası korkuyla bekliyoruz. Polis mi gelecek, SPK'dan birisi mi, yoksa Maliyeci mi?'
* Yaklaşan seçimlerde medya üzerindeki baskının artacağı kesindir. Bu baskıları teşhir ve kamuoyu ile paylaşma amacıyla 'İzleme Komitesi' kurulmasını öneriyoruz. Kurulması halinde bu komiteye tam desteğimizi sunacağımızı peşinen taahhüt ediyoruz."