Güncelleme Tarihi:
Koç, terör ve Suriye'deki son gelişmelere ilişkin, “Talimatla Suriye'de rejim avcılığına çıkan, her türlü muhalif unsuru besleyen, konaklandıran ve teçhiz ederek bu ülkeye karışıklık ve çatışma ihraç eden uygulamaların karşılığında Türkiye'ye yoğunlaşarak geri dönen bir PKK terörü gerçeğiyle karşı karşıyayız” diyerek, bu ağır tablo karşısında TBMM'nin tatilde olmaması gerektiğini düşündüklerini söyledi.
Genel merkezde düzenlediği basın toplantısında MYK toplantısına ilişkin açıklamalarda bulunan ve soruları yanıtlayan Koç, konuşmasına son terör saldırılarında şehit olanlara Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Türk ulusuna başsağlığı dileyerek başladı.
Yaşanan acı olayların hükümetin artık terör konusunda iyice açmaza düştüğünü gösterdiğini ileri süren Koç, yansıyan manzaranın “kendi siyasi kaderini kendisinin belirleme olanağı sınırlı hale getirilen bir ülkenin başbakanı ve dışişleri bakanının çaresizlik fotoğrafı” olarak tanımlanabileceğini söyledi.
Koç, şöyle devam etti:
“Büyük fotoğrafa bakacak olursak PKK'nın Barzani'ye Erbil'de verilen mesajı okuması sonucu son haftada neler gelişti? Şemdinli, Çukurca bölgelerinde Suriye'deki gelişmelerin cesareti ve destekçisi devletlerin 'tam zamanıdır, hadi yürüyün' itelemesiyle gayri nizami savaştan nizami savaşı çağrıştıracak eylemlere PKK'nın soyunması son derece önemlidir. Bir şeyler söylenmek isteniyor, bir mesaj verilmek isteniyor dünyaya. Tüm dünyaya, 'Sadece Arap Baharı'nı konuşuyorsunuz, bakın PKK da kendi baharını oluşturuyor' mesajı çok açık bir şekilde iletilmek isteniyor. 'Bölgede yalnız Halep, Suriye'nin Türkiye'ye komşu olan bölgeleri değil Şemdinli de bizim denetimimizde. Bunu da görün' gayretleri yatıyor bu saldırının altında. 'Komşularımızla sıfır sorun' deyiminin mucidi olan Dışişleri Bakanı'nın sürecin içerisinde yanlış muhatap ve gayretlerle figüranlıktan öteye gidemeyen çırpınışlarını görüyoruz. Talimatla Suriye'de rejim avcılığına çıkan, her türlü muhalif unsuru besleyen, konaklandıran ve teçhiz ederek bu ülkeye karışıklık ve çatışma ihraç eden uygulamaların karşılığında Türkiye'ye yoğunlaşarak geri dönen bir PKK terörü gerçeğiyle karşı karşıyayız.”
Son günlerde verilen çok sayıda şehidin ardından yine aynı klişe sözlerin söylendiğini, boş ifadelerin kullanıldığını ve yetkililerin milleti aymaz yerine koyduğunu ifade eden Koç, sonucun sıfır, beklentinin ise kocaman bir umutsuzluk olduğunu dile getirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün bir televizyon kanalında “kendisini hiddetlendirmeyecek” basın mensuplarının sorularını yanıtladığını ifade eden Koç, Erdoğan'ın olayların sorumlusu olarak medyayı, sosyal medyayı, komşu ülkeleri ve bazı Batı ülkelerini gösterdiğini, kendilerinde ise hiçbir sorumluluk görmediğini söyledi. Koç, “Fakat bugün bir gazetemizde, ki iktidara yakın yayın organları arasında bilinen bir gazetemizde, bir AKP milletvekili arkadaşımızın, Sayın İdris Bal'ın, hem de Dışişleri Komisyonu'nda çalışıyor bu arkadaşımız, bir ifadesi var; 'Girilemeyen yerler var' diyor. 'Öz eleştiri yapmamız lazım. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde girilemeyen yerler, köyler var, vadiler var' diyor. Sayın Başbakan da 'Kontrol elimizde' diyor. Şimdi Sayın İdris Bal'ı nasıl düzeltecek Sayın Başbakan? Bu girilemeyen yerler nereleri? Sayın Başbakan'ın bu konuya çok net bir açıklama getirmesi gerekiyor” diye konuştu.
Türkiye'nin acı bir tabloyla karşı karşıya olduğunu, son iki ayda 60'a yakın askerin şehit edildiğini, 10 yılda bine yakın askerin şehit olduğunu aktaran Koç, terörün süreklilik kazandığını, “vur-kaç” yerine artık “vur-kal” taktiğinin güdüldüğünü iddia etti.
“Binlerce insan El Muhaberat'ın takibi altında değil miydi?”
Başbakan Erdoğan'ın katıldığı canlı yayında hala Baas rejiminin CHP tarafından desteklendiği hezeyanını sürdürmeye, kendini ve toplumu da inandırmaya gayret ettiğini söyleyen Koç, şöyle devam etti:
“Bu şarkıyı söyleyenlere bir kez daha hatırlatıyoruz, biz Suriye'de bir an önce demokratik kuralların yerleşmesini ve iç savaşın durdurulmasını ve BM kararlarının uygulanmasını savunuyoruz. Ne Esed'in baskıcı rejimini destekliyoruz ne de bu ülkedeki kardeş kavgasının emperyalist talep ve beklentilerle Türkiye tarafından kışkırtılmasını destekliyoruz. Başbakan, Esed ile kankalık günlerindeyken, aralarından su sızmazken Suriye'de demokrasi mi vardı? Binlerce insan El Muhaberat'ın takibi altında değil miydi? Rejimin baskısı altında değil miydi? Aydınlar, solcular, insan hakları savunucuları, demokrasi arayışındakiler, Suriye'deki Kürtler bu baskı altında ezilmiyorlar mıydı? Dünden bugüne ne değişti? Değişen Başbakan'a beyzbol sopasını dekor olarak kullananların 'Durum değişti, Suriye parçalanmalı, görevini yap' talimatlarıdır”
Koç, bu değişikliklerin CHP'ye ve onun Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na sataşarak örtülemeyeceğini de söyledi. Hükümetin ülkeyi kendi iradesiyle değil dış odakların istekleriyle yönettiğini de ileri süren Koç, Erdoğan'ın samimi olmadığını iddia etti.
Koç, “Kendi deyimleriyle söylüyorum; Sayın Başbakan'ın, Baas'ı Türkiye'de destekleyen birinci derecede parti talimat gelene kadar AKP ve bizzat Recep Tayyip Erdoğan'dır” dedi.
“Gittikçe kabaran ciddi bir sorunla karşı karşıyayız”
Başbakan Erdoğan'ın dünkü açıklamalarında, partisinin kadın kollarının Güneydoğu'da çalıştığını ve yoksul vatandaşlara yardım kolileri dağıttığını anlattığını hatırlatan Koç, soruna bu şekilde çözüm bulanamayacağını, CHP olarak yoksulluğu sömüren bir anlayışa karşı olduklarını kaydetti.
CHP'nin meşru zeminde, meşru siyasi yapılarla sorunu tartışarak çözüm aranmasından yana olduğunu vurgulayan Koç, sözlerini sürdürdü:
“Güvenlik sorunu, terör sorunu ayrı bir boyut, ulusal ve uluslararası hukukla ilişkileri de değişik bir boyut. Ama bunun yanında artık Kürt sorunu diyemeyeceğimiz bir Türkiye sorunu olan, temelinde insan hakları algısı, demokratikleşme algısı, kamu yönetimi algısı, hukuk devleti algısı, yerel yönetim sorunları, sosyal, ekonomik, kültürel her boyutuyla karşımızda gittikçe kabaran bir ciddi sorunla karşı karşıyayız.
Bir kere daha CHP'nin teklifinin önemine dikkat çekmek istiyoruz. CHP'nin soruna çözüm arama daveti siyaseten değerlendirilmelidir. Meşru zeminde silahın ve terörün şantajı altına girmeyen siyaset kurumlarının hep beraber, meşru zemin olarak TBMM'yi kastediyorum, bu sorunun çözümü konusunda mutlaka görev yapmaya davet ediyorum. Artık savaşın değil barışın dilini konuşan bir siyaseti aramak zorundayız, gerçekleştirmek zorundayız.”
CHP'nin daha önce TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e ve AK Parti'ye sunduğu terör ve Kürt sorunu konusunda TBMM çatısı altında çözüm sürecini başlatmaya yönelik yöntem önerisinin değerinin bir kez daha ortaya çıktığını anlatan Koç, “Suriye'deki gelişmeler ve son yaşanan olaylarla ilgili olarak bu davetimizin, tespitimizin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Bu çerçevede bu ağır tablo karşısında TBMM'nin tatilde olmaması gerektiği görüşündeyiz. Kürt sorunu ve Suriye'de yaşanan gelişmeleri görüşmek üzere TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırma kararını almış bulunuyoruz” diye konuştu.
Koç, terör ve Suriye konusunu görüşmek üzere TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırmaya yönelik önergelerinin en kısa zamanda hazırlanarak TBMM Başkanlığı'na sunulacağını bildirdi.
“Erbil ziyareti arasına alınan bir reklam”
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Kerkük ziyaretine de değinen Koç, geçmişte Kerkük'te nüfusa dayalı yapılar değiştirilirken Hükümet'in sessiz kalmasını eleştirdi. Koç, Kerkük ziyaretinin iç kamuoyundaki bazı beklentileri gidermek için “Erbil ziyareti arasına alınan bir reklam” niteliğinde olduğunu ileri sürdü.
"Kılıçdaroğlu ve aile bireyleri teknik takibe altıdalar mı"CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan'ın kendilerine gelen bilgilerden yola çıkarak, MİT'in Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve aile bireyleri ile bazı CHP'li milletvekillerinin yakından takibi için girişimde bulunduğuna dair soru önergesi verdiğini de ifade eden Koç, şöyle konuştu:
“Çok ciddi bir konuyla karşı karşıyayız. Bir açıklama bekliyoruz. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, aile bireyleri, CHP'nin milletvekilleri böyle bir teknik takip altında mıdırlar ve Sayın Başbakan'ın bu konudan bilgisi var mıdır? Varsa bunu hangi hukuk yöntemiyle açıklama durumundalar? Sayın Başbakan'ın bilgisi ve talimatı olmadan böyle bir sürecin başlatılması olanaksızdır. Kimi bu işle görevlendirmiştir? Hep söylediğimiz bu gerçekten sivil faşizmin, bir vesayet baskısının devlete yerleştirilmesinden başka hiçbir şey değildir. Sayın Başbakan bu uygulamalar karşısında sizin Esed'den ya da tarihte kalmış baskıcı, totaliter korku rejimlerinin başındakilerden hiçbir farkınız ne yazık ki kalmıyor. Bu soruların mutlaka açıklanması lazım.”
Koç, Başbakan Erdoğan'ın İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcılığına atanan Sedat Selim Ay konusunda da gerçekleri çarpıttığını ileri sürerek, AİHM'nin Ay hakkındaki iki şikayette Türkiye aleyhine karar verdiğini, tazminata mahkum ettiğini söyledi.
“Gül'de Kurtulmuş sendromu Sever ile kendisini dışa vuruyor”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin açıklamalarına da değinen Koç, “Millet can derdinde Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan da gelecekteki koltuklarının derdinde. Bu kadar acı bir tablo” değerlendirmesinde bulundu.
Ülkede başta terör olmak üzere pek çok alanda sıkıntılı günlerden geçildiğini ancak devletin zirvesinin cumhurbaşkanının kim olacağına odaklandığını ileri süren Koç, “Başbakan ile Cumhurbaşkanı koltuk derdinde, aracılarla birbirlerine haber gönderiyorlar. Aslında bu kavganın altında Numan Kurtulmuş yatıyor. Başbakan'ın Köşk'e çıkma projesi çerçevesinde daha sonra yerine ikame edeceği siyasileri arama gayreti bu dönemde sürdü. Bir HAS Parti transferi söz konusu. Burada Sayın Abdullah Gül, herhalde bıçak kemiğe burada dayanıyor ve Ahmet Sever ile bu açıklamaları yapıyor. Bu kavganın altında bir Numan Kurtulmuş olayı yatıyor. Sayın Abdullah Gül'de Numan Kurtulmuş sendromu da Ahmet Sever ile kendisini dışa vuruyor ve tartışmalar bu boyutta gelişiyor” ifadelerini kullandı.
Haluk Koç, CHP olarak cumhurbaşkanlığı makamının incinmesini istemediklerini ancak kimsenin de karnından konuşmaya ihtiyaç duymaması gerektiğini kaydetti. Koç, Gül'ün son anayasa değişikliği ile 29 Ağustos 2012'de görev süresinin dolduğunu ifade ederek ayrılmasının eğer tekrar aday olmak istiyorsa da bundan sonra girişimde bulunmasının doğru olacağını dile getirdi.
Yüksek Askeri Şura'da tutuklu bulunan personelin emekli edilmesini de eleştiren Koç, haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunmadığına dikkati çekti.
“Yargının bir kanadına henüz söz geçiremiyor”
Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Koç, Başbakan Erdoğan'ın eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un tutukluluğundan rahatsız olduğunu ifade ettiğinin hatırlatılması ve değerlendirmesinin sorulması üzerine, “Demek ki yargının bir kanadına henüz söz geçiremiyor. Zaten MİT Müsteşarı olayında da bu çatlak ortaya çıkmıştı. O çatlağın derinleşerek devam ettiğini görüyoruz” dedi.
Koç, AK Parti'den gelen yerel seçimlerin öne çekilmesi önerisi ve MHP'nin buna desteği olduğunun ifade edilmesi üzerine de, CHP'nin seçimlerin zamanında yapılmasından yana olduğunu vurguladı. MHP'nin de bu öneriye hızla destek vermesini eleştiren Koç, MHP'nin yeniden konuyu değerlendireceklerini düşündüğünü söyledi.
CHP'li İnce: Milletvekilleri dinleniyor mu?
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, hakkında dinleme kararı verilen milletvekili olup olmadığını sordu.
İnce, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu yazılı soru önergesinde, CHP milletvekillerinin izlendiği ve dinlendiği, AK Parti milletvekillerinin de takibe alındığı ve elde edilen bulguların saklandığı yönünde iddialar bulunduğunu belirtti.
24’üncü Dönem milletvekilleri içinde hakkında dinleme kararı verilen milletvekili olup olmadığını öğrenmek isteyen İnce, Erdoğan’a şu soruları yöneltti: “Mahkeme kararıyla teknik takibe alınan milletvekillerinin telefon konuşmaları usulüne uygun bir şekilde imha edilmiş midir? Mahkeme kararı olmaksızın telefonu dinlenen milletvekili var mıdır? Varsa bu milletvekillerinin ses kayıtları nerede muhafaza edilmektedir? Hükümetleriniz döneminde yasa dışı dinleme yaptıkları ve bunları servis ettikleri gerekçesiyle hakkında dava açılan kişi var mıdır? Yasa dışı dinleme, izleme, ortam dinlemesi, teknik ve fiziki takip yapılan milletvekilleri konusunda size gelen istihbarat bulunmakta mıdır? Yasa dışı dinlemeler konusunda aldığınız idari tedbirler nelerdir?”