Güncelleme Tarihi:
Kılıçdaroğlu, Hürriyet’in gündeme ilişkin sorularını şöyle yanıtladı:
YÜKÜN FARKINDAYIZ
Biz AKP ile koalisyon görüşmelerine başlarken 5 temel sorunu çözecek 14 ilke ortaya koyduk. Ekonomi, Kürt sorunu, dış politika, eğitim ve anayasayı kapsayan 5 temel sorunun çözümü de TBMM’de gücü olan 4 yıllık bir koalisyon gerektiriyor. Bu sorunları çözebilirsek, o zaman koalisyonun bir anlamı olur. Ancak, koalisyonu kuracak siyasi partilerin birbirlerine güvenmeleri gerekiyor. Biz 5 temel sorunu çözerken nasıl bir yükün altına gireceğimizi biliyoruz. Onun da farkındayız. Ama bizim önceliğimiz parti değil, Türkiye’dir.
AK Parti ile koalisyon kurmanın CHP’ye oy kaybettireceği yorumları var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Biz Türkiye’nin çıkarları için her türlü ödünü vermeye hazırız. Yeter ki Türkiye kazansın. Kurulacak koalisyon eğer Türkiye’ye önemli bir sıçrama yaptıracaksa, kısa vadeli oy kaybı yaşamaya razıyız. Uzun vadede böyle bir koalisyon öncelikle Türkiye’ye kazandırır. Sonunda aklıselim galip gelir, toplum bizim yaptığımız fedakârlığı dikkate alır. Dolayısıyla, uzun vadede partimizin yaptıklarının değeri anlaşılır.
İş dünyasından ciddi anlamda AK Parti-CHP koalisyonu yönünde beklenti ve talep var. Bu konuda sizi arayanlar oluyor mu?
İş dünyası, dernekler, sendikalar, vatandaşlar... Her kesimden koalisyon konusunda talep geliyor.
AK Parti ile görüşmeler olumsuz sonuçlanırsa, yani koalisyon kuramazsanız üzülür müsünüz?
Elbette üzülürüm. Ama şunu anımsatmak isterim ki, biz koalisyon konusunda kendi düşüncelerimizi samimi olarak, açıklıkla ortaya koyduk.
MİLLİ İRADEYE SAYGISIZLIK
AK Parti ile sadece yeni anayasa temeli üzerine bir koalisyon kuramaz mısınız?
Türkiye’nin temel sorunu anayasadan çok olayların sağlıklı yönetilememesi, öngörülebilir politikalar izlenmemesi. Eğer biz AKP’nin koalisyon görüşmeleri önerisini reddetseydik, “Hayır, biz sizinle görüşmeyeceğiz” deseydik, milli iradeye saygısızlık yapmış olurduk. Çünkü, milli irade bir koalisyonu işaret etti. Biz de halkın iradesine saygı göstermek durumundayız. Demokrasi aynı zamanda bir uzlaşma kültürü gerektiriyor. Şu da çok önemli. Bir koalisyon hem AKP açısından zor, hem CHP açısından zor. AKP, 13 yıldır ülkeyi tek başına yönetiyordu. Şimdi 13 yıldır kendisini eleştiren siyasal partiyle bir araya gelmek durumunda kalıyor. Öyle bir zorluğu var. Bizim açımızdan da zorluk var. 13 yıldır eleştirdiğimiz bir siyasal partiyle bir araya geleceğiz. Bu aslında tek başına bile demokrasinin gelişmesi açısından çok önemli bir katkıdır.
BECERİKSİZLİĞİ GÖSTERİR
Olası bir erken seçim, siyasetin beceriksizliğini gösterir. Faturayı yine halka çıkarır. Vatandaş oyunu kullandı, tercihini yaptı. Bu tercihin gereğini yapmak, bu tercihe saygı duymak, siyaset kurumunun görevidir. Biz duruşumuzla da söylemlerimizle de CHP olarak Türkiye’yi hükümetsiz bırakmamak için her türlü fedakârlığı yapacağımızı söyledik. Bir araya gelemeyen, hükümeti kuramayan partilerin ilk seçimde cezalandırılması gerekir.
‘Davutoğlu, özgür irade kullanamaz görünüyor’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tutumuyla ilgili şu yorumu yaptı:
“Hükümeti kurmakla kim görevlendirildi? Sayın Davutoğlu... Teamüllere uygun muydu? Uygundu. Ama hükümetin nasıl kurulacağını, görevi veren makam müdahale ederek söylüyor. Yani, Davutoğlu burada özgür iradesini kullanamaz konumuna düşürülüyor. Taa Çin’den müdahale ediliyor. Ülkenin tepesinde oturan kişi demokrasiyi tıkayan olarak çıkıyor ortaya. En büyük sorun bu, şu anda.
KEMAL Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun MHP’yle koalisyon görüşmesi konusundaki mesajını şöyle değerlendirdi: “Elbette MHP ile de görüşülebilir. Görüşme hakları da var. Teamüllere de uygundur. Kimse niye görüştün diyemez. MHP’yle koalisyon kurabilirler. Daha rahat uzlaşıp anlaşabilirler de...”
90’lardan daha ağır fatura olacak
AKP’nin Kürt sorununun çözümü konusunda halka umut verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Biz, çözümün adresinin parlamento olması gerektiğini ve toplumsal uzlaşmayla olabileceğini ifade ettik. ‘Salt güvenlik önlemleriyle bu sorun çözülemez’ dedik. Bugün yeniden güvenlik önlemleriyle çözüm bulunmaya çalışılıyor. Bunun bedeli 90’lara göre daha ağır olacak. Bu bedeli de üzülerek söylüyorum, ülkenin yoksul, orta gelirli insanları çekecek. Yoksul çocuklar birbirlerini öldürecekler.”