Güncelleme Tarihi:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında Seda Öğretir ve Ahmed Arpat'ın sorularını yanıtladı.
İşte Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları:
Sizin bir açıklamanız çok konuşuluyor bu kontrollü darbe girişimi açıklamanız. Cumhurbaşkanı ve sayın Başbakan’dan sert açıklamalar var. Kontrollü darbe girişimi derken ne demek istiyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: 15 Temmuz’da bir darbe girişimi oldu. 248 şehidimiz var. Darbeye karşı 4 siyasi parti mücadele etti. İnsanlarımız sokağa çıktı. Üzerimize düşen bu darbeyi bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarmaktır örtbas etmek değil. TBMM’ye bir önerge verdik, 15 Temmuz darbe girişimini araştırma komisyonu kuralım dedik. Önce mırın kırın ettiler ama sonra komisyon kuruldu. Yenikapı dendi gittik. Bir daha darbe ile karşılaşmamak için ne yapılması gerektiğini 12 madde halinde açıkladım. Darbe komisyonu bizim arzu ettiğimiz şekilde görevini yapmadı ve yapmıyor. Ben 248 şehidin kanının hesabının sorulmasını istiyorum. Bir siyasal iktidar darbe komisyonunu çalıştırmazsa bizim arzu ettiğimiz kişileri davet ettirmezse biz ne yapacağız? Hükümetin samimiyetini sorgulayacağız herhalde değil mi?
Özel kuvvetler komutanı Zeki Aksakallı’nın ifadesi, “TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz personel kışlayı terk etmesin emri verilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz 2016’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır.” Ben bunu kime soracağım. Darbe komisyonunun en kilit iki ismi var ikisi davet ediliyor. Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı. Bu temel kural neden yerine getirilmedi soracağız. Bunu engelleyen Hükümet bana hesap soruyor. Neden engelliyorsun gelmelerini? Ben bunu sormazsam bu darbenin üstü örtülecek. Bir hükümet darbe girişiminin ortaya çıkmasını engellerse ne diyeceğim. Peki Aksakallı Paşa kim? Aksakallı Paşa, Ömer Halisdemir’e darbeci Semih Paşa’yı öldürme emrini veren kişidir. Bütün vatandaşlarıma söylüyorum elinizi vicdanınıza koyun düşünün ben bunu araştırmayıp ne yapacağım. FETÖ iddianamesini yazan savcı görevden neden alındı? Bu iddianame neden Adalet Bakanlığı’na gider ve içi boşaltılır? Siyasi iktidar benim haberim yoktur diyemez. HSYK da diyemez. Kim aldı bu savcıyı görevden? Hurafeler iddianamesine dönüştürüldü.
Darbe komisyonu kurulduktan ve bir süre çalıştıktan sonra biz anladık ki hükümet bu darbenin üstünü kapatmak istiyor. Üst akıl kim? Falan devletse devletin adını yaz. Hurafelerden iddianame mi olur? Ben bu 248 şehidin hakkını nasıl arayacağım? Hükümet neresinde bunun? Biz hesap soruyoruz, bırakmışlar hesap vermeyi neden bu soruları soruyorsun diye hesap soruyorlar. Darbeden yararlanmak için değil zarar gören herkes için ben bu soruları soruyorum.
Kontrollü darbe girişimi diyince ya darbe başarılı olsaydı.
Kemal Kılıçdaroğlu: Başarısızlığa mahkum edilen bir darbe girişimi. Biz en basit kuralı kriz anında asker sokağa çıkmasın diye talimat vermeniz gerekirken o askerleri sokağa salarsanız ne olur? Hiçbir günahı olmadan linç edilen askerler vardı. Sarayda söyledim masanın etrafında hepimiz askerlik yaptık komutan emir verir asker gereğini yapar. Asker emri sorgulayamaz. Bu askerleri linç edenlerden hesap sorulmalı ve dava açılmalı dedim. Niçin dava açılmıyor? 6.6.2016 darbeden önce. FETÖ terör örgütü iddianamesi. Bu iddianamede,”FETÖ/PDY’nin kuvvet komutanlıkları, jandarme ve emniyet teşkilatları içindeki mensuplarından oluşan ve 10 binleri bulan devletten ayrı hiyerarşiye bağlı silahlı bir yapılanmasının olduğu” darbeden önce söylüyor. “FETÖ’nin anayasal düzeni değiştirecek veya ortadan kaldıracak silahlı güce ulaştığı ve bir askeri darbe yapabilecek tek organize güç olduğu” darbeden önce söyleniyor. Aynı iddianamede, “FETÖ/PDY’nin darbe teşebbüsünde bulunma tehlikesinin açık ve yakın olduğu.” Bunu hükümet bilmez mi? Bu iddianameye dayanarak Anayasa Mahkemesi’nin iki üyesi şu anda hapiste. Bunu bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı. Tamamı savcılı tarafından tespit edilmişti.
Bir hükümet darbe girişimi planlandığının haberini alıyor, böyle bir risk alır mı? Ya o darbe gerçekleşse sonucu ne olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu: Neden hükümet bu darbe girişini örtmek istiyor neden açığa çıkmasını istemiyor? Darbe komisyonu kuruldu raporu Cumhuriyet Halk Partili ve diğer partili milletvekillerine verilmiyor. 16 Nisan’dan sonra verilecek. Hangi gerekçeyle? Darbe raporunun 16 Nisan’la ne ilgisi var? Dosyalarımızdan birisi darbe komisyonuna vereceğimiz dosyada bütün bu ayrıntılar ve daha fazlası o dosyada olacak.
Açık kaynaklardan hazırlanmış bir dosyadan mı bahsediyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu: Mahkemelerle ilgili ayrı bir dosyamız var. Bu darbe komisyonuna vereceğimiz dosya. Darbe komisyonu başkanı bize raporu vermiyor. Raporu vermediği için biz de dosyamıza son şeklini veremiyoruz. Darbe komisyonu oturdu kendi aralarında anlaştılar. Raporun yazım aşamasında Cumhuriyet Halk Partisi’nin grup danışmanları da AKP, Milliyetçi Hareket Partisi ve HDP’nin de grup danışmanları birlikte yazacaklardı. Hepimiz darbeye karşıyız çünkü. Bundan vazgeçtiler. Bizim grup danışmanlarımızı dahil etmediler. Darbeye karşı olduğunu söylüyor ama darbeyi kapatmak istiyor. Adil Öksüz’ün ismini ilk kim telaffuz etti. Bir televizyon programında ilk ben söyledim. Adil Öksüz’ün çok önemli bir isim olduğunu, dikkat edilmesi gerektiğini söyledim. Önce bana saldırdılar şimdi onlar da telaffuz etmeye başladılar. İki cep telefonunu kullanır GPS cihazı vardır. Herkesin telefonları alınır, Adil Öksüz’ün alınmaz. GPS cihazı ve telefonlarıyla birlikte serbest bırakılır.
Soruları böyle sorunca cevaplarını bildiğinizi düşünüyoruz. Cevaplarını biliyor musunuz yoksa açıklamak mı istemiyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bunun muhatabı hükümet. Ben bütün bu soruları soruyorum. Cevap vereceği yerde hükümet beni suçluyor. Çıkın diyin ki yanlış bu soru gerçek değil desinler. Diyemiyorlar. Sen şehitlerin kanının hesabını sorumuyorsun ben soruyorum. Kapatmıyorum diyorlarsa darbeyi neden araştırma komisyonuna en önemli isimlerine gelmesine engel oldunuz?
Referandum için de memleket meselesi vurgusu yapıyorsunuz bu gerçekten memleket meselesiyse elinizde güçlü bir done değil mi açıklamak için soru sormak yerine?
Kemal Kılıçdaroğlu: Adil Öksüz’ü ben açıkladım daha kimi açıklayayım. Adil Öksüz’ün elindeki GPS cihazını devletin hangi kurumu ithal etti? Başbakanlık talimat verecek bakacaklar devletin hangi kurumu ithal etti. İki telefonu vardı, GPS cihazı vardı elinde. Herkes kelepçelenirken onlara kelepçe vurulmadı. Neden? MİT yasasında bir değişiklik yapıldı 2014’te. Başbakanın emri ve talimatı olmadan hiçbir MİT görevlisi tutuklanamaz gözaltına alınamaz. Adil Öksüz neden tutuklanmadı neden gözaltına alınmadı?
MİT elemanı olduğunu mu ima ediyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bilmiyorum ben bu soruları sormak zorundayım. Sizin yerinizde keşke sayın Binali Yıldırım olsaydı da ona sorsaydım cevaplarını verseydi bana. Benimle televizyona çıkmaya korkuyorlar ama çıkıp meydanlarda olmadık laflar ediyorlar aleyhimde. 248 şehidin olduğu bir yerde darbenin üstü örtülürse ben sessiz kalabilir miyim? Bedeli ne olursa olsun ben sonuna kadar gitmek zorundayım. Ya bu darbenin bütün ayrıntıları ortaya çıkacak ya da ben bu soruları her yerde onlara soracağım. Adil Öksüz’ü tanımıyoruz diyemezler. Darbeden önce savcı iddianame hazırlıyor. Adil Öksüz’ün deniz kuvvetleri imamı olduğu yazıyor iddianamede. Sonra bir başka iddianamede hava kuvvetleri imamı olduğu yazılı. Bilinmeyen bir isim değil. Ben söylemesem onunda ismini kapatacaklardı. Kim bu adam? Gücü nereden alıyor? Öldü mü? Efendim bununla ilgili soruşturma açtık. Siz onu külahıma anlatın. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti iki telefonu GPS cihazıyla koyuverilen Adil Öksüz’ün nerede olduğunu bilmeyecek ama soruşturma açılmış olacak. Bizi mi kandırıyorlar.
Sanki sizin elinizde soruşturmalardan, sanık ifadelerinden daha fazlası var gibi bir izlenim hissediyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu: Darbeyi araştırma komisyonunun bize dosyası verilmiyor. Onlar dosyayı vermeden siz açıklayın diyorlar. Neden açıklayalım? Bunların tamamı doğru. Onlara da mesaj gönderiyorum ben bir şeyi söylüyorsam bilerek söylüyorum. Sayın Binali Yıldırım açıkla yaptı darbenin siyasi ayağı yok diyor. Darbeciler gelseydi cumhurbaşkanı olmayacaktı, başbakan olmayacaktı, belki bizler hapishanelerde olacaktık, yeni bakanlar, cumhurbaşkanı, adaylar olacaktı. Hem darbe girişimi olacak darbenin siyasi ayağı olmayacak. Buna ben inanmıyorum. Darbenin mamur ayağı var, sendikacı ayağı var, işveren ayağı var, çikolatacı ayağı var, baklavacı ayağı var siyasi ayağı yok. Siz çocuk mu kandırıyorsunuz.
O zaman bu sizin 180 Bylock’çu AK Partili iddianızı deşmek isteriz. O isimleri biliyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Ellerindeki en önemli delil Bylock listeleri neden açıklamıyorlar o listeleri.
Siz diyorsunuz ki o listelerde 180 AK Partili bylock kullanıcısı var o listede.
Kemal Kılıçdaroğlu: Belki daha fazla. Ben ısrarla söylüyorum eğer Bylock kullananlar FETÖ örgütünün birer üyesiyseler bu üyeleri bu hükümet neden açıklamıyor? Düşünün polis bir yere baskın yapıyor teröristleri yakalıyor. Evde bulduğu silahları, gazeteleri, isimleri yayınlıyor televizyonlar gösteriyor. Ellerinde Bylock listesi var neden açıklamıyorlar? Cumhuriyet Halk Partisi FETÖ’cüleri destekliyor siz FETÖ’cüsünüz diyorlar. Biz gayet sakin ve akıllı olarak liste bende değil sizde, benim istihbarat örgütün yok sizin var listeler sizde niçin açıklamıyorsunuz? Teröristleri saklamak suç değil mi?
Başbakan MİT müsteşarına sorduğunu kendini bilgi verildiğini ve bir tane bile milletvekili olmadığını söyledi Bylock kullanan.
Kemal Kılıçdaroğlu: O zaman açıklasın. Daha iyi ya hiçbir milletvekili yoksa neden gizliyorlar. Kadri Gürsel’i örnek vereyim. Cumhuriyet’in iddianamesinden okuyorum, “92 Bylock kullanıcısı şüpheli şahıs ile haklarında FETÖ/PDY terör örgütünden dolayı soruşturma bulunan 21 kişiyle iletişim kaydı bulunduğu” yani bir gazeteci Bylock kullanıcısı 92 kişiyle şu veya bu nedenle telefonda konuştuğu için şu anda hapiste. Kim bu 92 kişi niye açıklanmıyor? AKP Trabzon milletvekili ablası atıldı, Kilis milletvekilinin kardeşi, Hatay milletvekilinin kardeşi, Kırıkkale milletvekilinin kardeşi, Aydın milletvekilinin kardeşi, Sakarya milletvekilinin kardeşi, Kayseri milletvekilinin yakınları, belediye başkanının damadı bunlarda Bylockçu. Kadri Gürsel hapiste bunların tamamı dışarıda. Hangi adaletten söz ediyoruz. Bylock kullananların sayısı 215 bin 92 kişi. Sayın başbakan göre bunların içinde bir tane bile siyasetçi yok. Bizim aklımızla alay mı ediyorlar? Sayın Devlet Bahçeli gibi olsam hayatlarından çok memnun olacaklar beni el üstünde tutacaklar. İyi de bu şehitlerin hesabını kim soracak? Ben soracağım. Benim vicdanım, ahlakım, inancım var, memleket sevgim var ve demokrasiye saygım var. Bu darbe girişimini bu hükümet başta da sayın cumhurbaşkanı kapatmak istiyorlar. Derine inilmesini istemiyorlar ucu kendilerine dokunacağı için. Siz TBMM’de adrbeleri araştırma komisyonu kuracaksınız oraya gelen hükümetin görevlendirdiği kişiler olacak dışarıdan kimse gelemeyecek. İlker Başbuğ gitti ne söyledi,”Genelkurmay başkanlığım sırasında MİT bana bir tane bile FETÖ’cünün adını bildirmedi.” Ben sormayacak mıyım sen enden bu bilgileri vermedin. Bir savcı darbeden evvel tespite diyor koskoca MİT’in haberi bile yok. Ben bunun hesabını sormayacak mıyım?
Listeyi gördünüz mü bu Bylock listesini? Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi içinde aynı şeyi söylüyor musunuz var mı elinizde bir veri?
Kemal Kılıçdaroğlu: Ben hükümete çağrı yapıyorum Bylock listelerini açıklayın, açıklamazsanız ağırlıklı bir kısmı sizdedir. Ben darbeye karşıyım onlar da karşı olduklarını söylüyorlar. Ben samimiyim ama onlar samimi değiller. Ben darbenin açığa çıkmasını istiyorum onlar kapanmasını istiyorlar. Ben siyasi ayağı ortaya çıksın istiyorum onlar siyasi ayağı yok diyorlar. O zaman darbecilerle beraberdir onlar. Burada bazı illerin milletvekillerini verdim herhalde kardeşleriyle konuşuyorlardı. Bu milletvekillerinden birisi özellikle eline anayasa oylamasında alıp eline bütün AKP milletvekillerine göstermedi mi ben oyumu böyle kullanıyorum diye. Niçin bu ihtiyacı hissediyor? Bunu bizim sormamız lazım. Onlar da açıklamıyorum desinler. O zaman yine sorayım niye açıklamıyorsunuz diye.
17-25 Aralık’tan sonra iki seçim geçti Türkiye'de dolayısıyla bu seçimlerle milletvekilleri bu Bylock kullananlar, FETÖ’cü olanlar temizlendi ve ayıklandı.
Kemal Kılıçdaroğlu: Darbe girişimi bu dönemde oldu Bylock’un çözümü bu dönemde oldu. Bylock kullanıldığı anlaşıldıktan sonra Eagle’a geçildi. Sayın Adalet Bakanı diyor ki, “Kemal Kılıçdaroğlu’na Amerika'dan mail geldi FETÖ’cülerden”. Sen Adalet Bakanısın, adalet dağıtan bir kurumun başındasın, ahlakın varsa bana gelen o maili çıkar açıklarsın. Ama ben size Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu anlatmak için bir örnek vereceğim. Bizim anonim mail adresimize Amerika’dan David Keynes diye birisinin ki bu Bylock’u yaptığı söylenen bir kişiydi bize bir maili geldi. Bunun dokümanını aldık bir dosya halinde Başbakanlık Müsteşarlığı’na gönderdik. 19 Ekim 2016’da gönderdik. Bizim devlete, hükümete, Türkiye'nin çıkarlarına bakış açımıza bakın bir de onların bakış açılarına bakın. Arzu ederlerse açık çağrı yapıyorum sayın Binali Yıldırım gelir bu konuyu konuşabiliriz. Darbeyi kapatmak suç işlemek demektir. Darbenin siyasi ayağını ortaya çıkarmamak suç işlemek demektir.
Sayın Cumhurbaşkanı dün NTV canlı yayınında dile getirdi bugünde meydanlarda tekrarladı, “15 Temmuz gecesi İstanbul’a geldik sayın Kemal Kılıçdaroğlu da Atatürk Havalimanı’na inmiş. Keşke bekleseydi orada birlikte tanklara karşı dursaydık. Ama durmadı başka bir yere geçti.” O geceye ilişkin ne diyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bana haber mi verdi? Sayın Kılıçdaroğlu bekleyin ben de oraya geliyorum diye haber mi verdi? Nerede olduğu belli değildi. Bir cumhurbaşkanı konuşurken neyi anlatmak istediğini sade ve güzel bir dille anlatmalı. Haber verseydin beklerdim. Sayın Kılıçdaroğlu orada bekleyin ben oraya geliyorum. Koruma müdürü koruma müdürüme açardı telefonu beklerdim. Laf söylemek kolaydır önemli olan niyettir. Beni eleştirmek için bunu söylüyor. Geldi de tankın üstüne mi çıktı? Sadece ben değil sayın Hayati Yazıcı da oradaydı.
Siz indiğinizde tanklar havalimanında….
Kemal Kılıçdaroğlu: Çıkışta vardı. Sonra çıktık darbeye karşı olduğumuzu söyledik. Ben bunu uçakta söyledim öğrenir öğrenmez her türlü darbeye karşı olduğumuzu söyledim. Sorun aslında daha derinde. Sayın Cumhurbaşkanı bugün, “Siyasi hayatımda ne aldanan oldum, ne de aldatan oldum” bugün meydanlarda söylüyor. Gazeteci arkadaşlarımıza bir mesaj verelim bu sözü başka birinden duydular mı? Diyor ki 19 Temmuz 2015 harp akademilerinde söylüyor, “Şahsım başta olmak üzere tüm ülke yanlış yönlendirildi aldatıldı.” İkisini aynı kişi söylüyor. Sonra 3 Ağustos 2016 darbeden sonra, “Bu yapının bambaşka niyetleri olduğunu uzun süre görmedik ve göremedik” diyor. Sonra “Allah bizi affetsin” diyor. 25 Ağustos 2004 kendisi başbakan MGK’da FETÖ terör örgütünün ne kadar tehlikeli olduğuna dair brifing veriliyor. Ne demek görmedik. Her hafta her ay MİT’in raporları geldi. Aynı menzile paralel yürüyen siz değil miydiniz? Siyasi hayatımda ne aldanan oldum ne aldatan oldum. Bu laf çok güzel bir laf. Bu laf aslında bütün bu olaydan kendisinin haberi olduğunu itiraf eden bir cümledir. Hiç aldatılmamışsa ve hiç aldanmamışsa bütün bu olaylardan kendisinin bilgisi olduğunu söylüyor zaten. Bu itirafı yaptığı için kendisini yürekten kutluyorum. Bu cümleyi bir yerden mi aldı biri mi kullandı gazeteci arkadaşlarımız araştırsınlar.
Gaziantep’te bugün evet çadırına girdiniz. Neler yaşandı orada?
Kemal Kılıçdaroğlu: Otobüsle üniversite öğrencilerinin yoğun olduğu alandan geçerken AKP’li gençlerin oluşturduğu bir evet çadırı vardı onlara selam verdim. Onlar davet ettiler. Otobüsten indim arkadaşlarla tokalaştım çadıra davet ettiler. Çadırda hepsiyle tokalaştım nasılsınız diye sordum. Bana sorular sordular. Neden hayır dediğimizi sordular bana. 600 milletvekilinin doğru olmadığını makul sayısının 450, hadi 550 olduğunu söylediğimde daha önce 650 milletvekili vardı diye söylediler. Daha önce yoktu belki senato ve genel meclisin olduğu dönemi büyük bir ihtimalle hatırlamış olabilirler. Güçlü bir meclis olacağını tabi yetkileri alınan bir meclisin güçlü olamayacağını, gücün yetkilerle sağlanabileceğini ifade ettim. 18 yaşında milletvekiline neden karşı çıkıyorsunuz diye sordular. Buna karşı çıkmadığımızı ama 18 yaşında milletvekili olup ömür boyu askerlikten muaf olmaya karşı çıktığımızı ifade ettim. Güzel bir sohbet oldu. Sonuçta onları tahrik eden ifadelerde hiç bulunmadım. Sayın Cumhurbaşkanı hayır çadırını ziyaret ederken kullandığı bir ifade var; “Kılıçdaroğlu yalan söylüyor” diye bir ifade kullanmış. Ben böyle bir ifade hiç kullanmadım. Onlara evet oyu da hayır oyu da kullanan herkesin başımın üstünde yeri var ayırt etmeyiz ama neden evet ve hayır dediğimizi çok iyi bilmeliyiz dedim.
Bu konuda ikna oldular mı?
Kemal Kılıçdaroğlu: Özel bir zaman yoktu orada ben bir soruya yanıt verirken bir başka soru geliyordu içlerinden daha yaşlı olan birisi benim daha fazla açıklama yapmama izin vermedi biz evet diyoruz diye kendisi sesli konuşmaya başladı. İlla beni dinleyecekler diye bir kural yok tabi. Mesela ben o gençlerle bir ortamda bir arada olmayı bana soru sormalarını ve cevap vermeyi isterdim. Çünkü bizi pek dinlemiyorlar neden hayır dediğimizi bilmiyorlar.
Sizin ulaşmayla ilgili bir sorununuz olabilir mi o kitleye?
Kemal Kılıçdaroğlu: Öyle bir sorun değil büyük bir sorunumuz var. Örneğin eveti savunan ve Cumhuriyet Halk Partisi’ni hiç görmeyen ve sadece kendi tabanına mesaj veren kendi televizyon kanalları var. Ben o kanallara çıkmak istedim. Siz arzu ettiğiniz gazetecileri davet edin ben de geleyim soru sorsunlar. Beni zor duruma sokmak için gayret eden gazetecileri de davet edin beni sevmeyenleri de davet edin. Kabul ettiremedik.
Sokakta ulaşmanızla ilgili bir sorun yaşıyor musunuz diye sormak istemiştim bir özeleştiri yapıyor musunuz bu konuda?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bir sorun yok. Bugün Gaziantep’te birisi geldi ben kadınlarla toplantıya giderken. Israrla geldi polis arkadaşlar engel olmak istedi ben gelsin vatandaş bir şey soracak herhalde dedim. Elindeki telefonunda sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafı vardı. Ben 15 yıldır AK Partiliyim oy veriyorum ama bu kadarı fazla bu doğru değil dedi ve hayır oyu kullanacağını ifade etti. Bu tür manzaralarla çok sık karşılaşıyoruz. Bir haksızlık olduğunu onlar da görüyorlar. Bakıyorsunuz bütün caddeler, bütün sokaklar, neredeyse bütün binalar evetlerle donatılmış vaziyette. Hayıra tahammülleri yok. Kenan Evren 12 Eylül’de ne yaptıysa benzeri şimdi yapılıyor. Gören birisi, vicdan sahibi birisi soruyor kendisine, hayır diyenler neden hayır diyor diye. En büyük günahlardan birisi de OHAL kanunuyla çıkardıkları bir kararname. Özel televizyon kanallarının aykırı düşüncelere veya diğer partilere yer verme koşulunu kaldırdılar. Biz ancak sınırlı sayıda kendisini merkezde gören televizyon kanallarına çıkabiliyoruz. TRT’ye çıkmak için araya bakanları koyduk, Numan Kurtulmuş’a söyledik. Siz Binali beyi çakıyorsunuz bizi de çıkarın. Özel televizyon kanallarını anladık kendi imkanları ama devletin televizyonu benim vergimle benden kesilen paralarla yayın yapacak bize yer vermeyecek. Bir de kuruluş yasasında da tarafsızlık ilkesi olacak. Neyse Numan beyi devreye soktuk rica etti arkadaşlar sonunda TRT Haber ve TRT 1 radyodan yayınlanabilir böyle bir dar alanı uygun gördüler. Bir adaletsizlik var.
Meydanlardan aldığınız izlenim en başka karasızlardan bahsediliyordu o kararsızlar sizce kararını verdiler mi?
Kemal Kılıçdaroğlu: Öyle bir atmosfer var ki insanlar düşüncelerini rahatlıkla ifade edemiyorlar. Acaba hayır dersem başlıma bir bela gelir mi? Bunu anketörlere bile söyleyemiyorlar. Kararsızların yüksekliği buradan kaynaklanıyor hayır diyecek ama diyemiyor kararsızım diyor. Bütün bunlara rağmen vatandaşın büyük bir kısmı bu anayasa değişikliğinde ne getiriliyor onu bilmiyor. Evet için sahada çalışanlar eveti anlatamıyorlar. Onların tek konusu Kemal Kılıçdaroğlu. Demek ki Kemal Kılıçdaroğlu olmasaydı miting yapacak konu bulamayacaklardı. Gel senin televizyonuna çıkalım oturup konuşalım. Bunu yapmıyorlar dolayısıyla vatandaş sağlıklı bilgilenemiyor. Ya kararsız ya da sandığa giderken partime oy vereceğim diyor. Parti seçimi değil. Böyle kararsız bir alan var. Ama gördüğümüz tablo da bir haksızlık olduğu meydanda. Devletin forsunu, uçaklarını, arabalarını kullanıyorlar, televizyonu kullanıyorlar, paralarını kullanıyorlar biz mağduruz diyorlar.
Cumhurbaşkanının yetkileriyle ilgili olarak yeni sistemde muhtarlıkları kararname ile kaldırabilir, lokantaları kapatabilir diyorsunuz. Neden böyle bir şey yapsın?
Kemal Kılıçdaroğlu: Yetki veriyorsunuz canı isterse yapar. Bu kadar yetkinin verilmesinin sakıncalarını anlatıyorum. Bu yetkiler devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili kararname çıkarma yetkisini bir kişiye verdiğiniz andan itibaren devletin temelini dinamitlemiş oluyorsunuz. Sadece muhtarlıkları değil bakanlıkları kapatabilir. Kaç bakanlık kurulacağına o kadar verir.
Kanunla belirlenen konular değil mi muhtarlıklar?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bugün. Devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili yetkiler parlamentodan alınıyor ve bir kişiye veriliyor. Dolayısıyla kaç bakan olacağına kaç başkan yardımcısı olacağına başkan karar verecek.
Ama ben muhtarlığı ortadan kaldırıyorum deme kararname ile yetkisi var mı?
Kemal Kılıçdaroğlu: Var tabi.
Kanunla belirlenmiş konularda kararname yetkisi yok bildiğim kadarıyla.
Kemal Kılıçdaroğlu: Bakanlıkların kanunu yok mu? Var. Bakanlıkların sayısını belirlemek yeni rejimde başkana ait.
Ama neden böyle bir şeyi yapsını sorguluyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu: Bu kadar yetkiyi neden veriyorsunuz? Bu yetki TBMM’nin. Kaç bakanlık kurulacağına yürütme organı getirir ihtiyaç duyarsa yeni bir bakanlık kurar parlamentoda görüşülür, o konuyla ilgili sivil toplum örgütleri davet edilir bakanlık parlamentonun onayından geçer ve yasalaşır. Şimdi parlamentoda bunu görüşmeye gerek yok başkan belirler. Sadece bunu da değil devletin liyakat sistemi temelden dinamitlenebilir. Müsteşarın nitelikleri, büyükelçilerin nitelikleri, genel müdürlerin nitelikleri, valilerin nitelikleri devletin yapısı ve işleyişleriyle ilgili bütün aktörlerin niteliklerini yine bir kişi belirleyecek. Bugün TBMM belirliyor. Yasası var. Yeni modelde başkan kimi isterse, ilkokul mezunu ister üniversite mezunu atayabilir. Bu yetkiyi parlamentodan alır bir kişiye verirseniz bunun çok ciddi sonuçları olur. Paralel devlet yapılanması 30-35 yılda devlere sızdılar değil mi? Bir kişiyi ikna ettiğinizde, kandırdığınızda veya sayın aldığınızda zaten devleti ele geçiriyorsunuz.
Siz diyorsunuz ki yeni teklifle birlikte Meclis'in yetkisi elinde alınacak diyorsunuz. Buna karşılık evet cephesi 'Aksine milletvekili sayısı 600 oluyor, cumhurbaşkanına soru sorma yetkisi veriliyor, seçimi yenileme yetkisi geliyor, HSYK’ya üye seçme hakkı veriliyor aksine saha güçlü hale geliyor' diyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Sayısal olarak daha güçlü hale geldiği doğrudur. 600 milletvekili olacak. Bunun bedeli 187 trilyon lira. 550 milletvekili neyimize yetmiyor? Komisyonlarda yer almayan milletvekilleri yasa görüşmelerinde el kaldırıp indiriyorlar zaten. Yasaların içeriğini de çok fazla bilmiyorlar, araştırmıyorlar da. Bunu iktidar partisinin milletvekilleri söylüyor. Bakanlıkların kurulması yetkisini niye alıyorsunuz Meclis'ten. Bakanlık kurulacaksa yeni bir bakanlık kurulabilir Meclis'te.
Yürütme yetkileri doğrudan cumhurbaşkanına geçiyor yasama sadece kendi işi yasama görevine odaklanıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Bugünkü anayasaya göre diyelim Ankara’nın Ayaş’ında bir sorun var konu Ulaştırma Bakanlığı'na ait. Çözülmüyor. Bir vatandaş Ankara milletvekiline dedi ki parlamentoda dile getirir misin dedi. Çıktı Ankara milletvekili parlamentoda sorun çözülmüyor sayın bakan bu soruya cevap ver diye sözlü sorusunu sordu. Bakan anayasaya göre kürsüye çıkıp cevap vermek zorunda. Yeni rejimde bu milletvekili bu soruyu asla soramayacak. O bakanda Meclis'e gelip bu soruya cevap verme tenezzülünde bulunmayacak.
Yazılı olarak verilebilir.
Kemal Kılıçdaroğlu: Kaç yazılı soru önergesine bugüne kadar cevap verildi? Niye cevap verilsin? Cevap verilmeyen yazılı soru önergesinin sayısı bini aşkın.
Teklifte 15 gün içinde cevap vermeli…
Kemal Kılıçdaroğlu: Bugünde var ama vermiyor. Orada 15 gün içinde cevap vermezse bakanlığı düşer var mı, maaşından kesilir var mı? Vermiyor. Yıllardır cevap verilmeyenler var. Hükümet programı mecliste güvenoyu almayacak. Neden? Güvenoyu alma tenezzülünde bile bulunmuyor. Bu 600 milletvekili niye seçiyoruz? O nedenle ısrar ediyorum Binali beye ısrar ediyorum sayın Bahçeli’ye gelin birlikte konuşalım, vatandaş bizi dinlesin, kim yanlış kim gerçekleri söylüyor vatandaş ona göre oy kullansın. TBMM yargıçları seçecek itiraz etmiyoruz. Ama bir partinin genel başkanı hakim tayin edemez. Kim hakime güvenir? Bir sürü adam devreye girecek başkana ulaşmaya çalışacaklar aman ne olursunuz beni buraya tayin edin, valla söz veriyorum cumhurbaşkanının hiçbir kararnamesini geri göndermem, ne derse emri başımın gözümün üstüne olur. Bunlar çıkacak ortaya.
İktidar partisi diyor ki fesih yetkisi diye bir şey yok seçim yenilenmesi diye bir şey var.
Kemal Kılıçdaroğlu: Adalet Bakanı TBMM’de konuşurken TBMM’ye fesih yetkisinin verildiğini tutanaklarda söylüyor. Kendi partinin adalet bakanı söylüyor. Kendi partisin Anayasa Komisyonu Başkanı söylüyor. ABD’de olmayan fesih yetkisini biz bu anayasa ile getiriyoruz diyor. Fesih diye bir kelime yok orada tabi. Fesih, bir kurumun seçilen üyelerinin görev süreleri dolmadan onların iradelerinin dışında görevlerine son verilmesidir. TBMM’ye seçildi mi milletvekilleri 5 yıl süreyle, kendileri erken seçim kararı alsalar bu fesih değil. Ama kendi iradeleri dışında başka bir irade onların görev süresine son veriyor.
Fesih deyince sanki ortadan kaldırıyor dağıtıyor…
Kemal Kılıçdaroğlu: Dağıtıyor tabi. TDK’nın sözlüğünde var parlamentonun feshi. Ben TBMM’nin seçilmiş üyelerinin görev sürelerine son veriyorum bende gireceğim buyurun birlikte seçime girelim diyor. Bu fesihtir. Yeni anayasada hiçbir gerekçe göstermeden Meclis'i feshetme hakkına sahip. Mevcut anayasada da var. Orada 45 gün içinde hükümet kurulamazsa cumhurbaşkanı, Meclis'i feshedip erken seçime götürür. O yetkiyi alıyorlar 45 gün içinde kuralını kaldırıyorlar, gerekçe göstermeyi kaldırıyorlar ki orada da cumhurbaşkanı o kararı alırken TBMM başkanıyla görüşmek ve görüşünü almak zorundadır. Şimdi Meclis başkanı tamamen devre dışı.
Yeni sistemle devlette çift başlılığın kalkacağı ifade ediliyor ve hep Ecevit ile Sezer arasında anayasa kitapçığı krizi örnek veriliyor. Sahiden de böyle bir hareket hız ya da olası krizlerin önüne geçmek söz konusu olamaz mı yeni sistemde?
Kemal Kılıçdaroğlu: Meclis başkanıyla ilgili tamamlamak isterim öncelikle. Bugün rejimde sayın cumhurbaşkanı bir yere gittiğinde yurtdışına veya hastalandığında yerine TBMM başkanı vekalet eder. Çünkü seçimle gelmiştir, parlamentoyu temsil eder, bütün parti gruplarına eşit mesafededir yani tarafsızdır. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığını TBMM başkanı temsil eder. Yeni rejimde ise yerine seçimle gelmeyen birisi vekalet edecektir. Meclis tamamen güdük hale getiriliyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nde cumhurbaşkanını seçimle gelmeyen birisi hangi dönemlerde vekalet etmiştir. Darbe dönemlerinde. Neden seçimle gelen birisi temsil etmeyecek? Bana birisi anlatsın ben de öğreneyim.
Burada itiraz belki cumhurbaşkanı yürütmenin başı sonuçta yürütmenin başı olarak kabineden bir ismin vekalet etmesi denebilir.
Kemal Kılıçdaroğlu: Hiç itiraz etmem ama demokrasiye uygun değil. Neden seçimle gelen birisi vekalet etmesin? Neden TBMM’yi devre dışı bırakıyorsunuz? Seçim demokrasinin temel unsurlarından birisi. Sayın cumhurbaşkanı da seçimle geliyor TBMM başkanı da seçimle geliyor. Başkan yardımcıları tarafsızlık üzerine yemine etmezler cumhurbaşkanı tarafsızlık üzerine yemin eder, Meclis başkanı da tarafsızdır. Geçmişte sayın Sezer’le başbakan arasında tartışmalar oldu olabilir. Bunlar parlamentoda aşıldı. Sayın Abdullah Gül’ü parlamento seçmedi mi? Seçti.
Ama Ecevit-Sezer krizinin bir ekonomik bedeli oldu elbette.
Kemal Kılıçdaroğlu: O krizin ekonomik bedelini iyi ölçüp tartmak lazım. Ekonomi zaten çok zor durumdaydı. Amerika’dan Kemal Derviş’i getirdiler ekonomiyi düzeltmek için çok önemli kararlar aldılar. Merkez Bankası'nı siyasi otoritenin biraz dışına çıkarttılar ve ekonomiyi düzelttiler. Enflasyonu yüzde 100’lerden daha düşük rakamlara indirdiler. Bütün bunların hepsi dikkate alınarak o dönem değerlendirilmeli. Çift başlılık bu dönemle geliyor asıl. En baştaki kişinin iki şapkası olacak. Bir partinin genel başkanı bir de cumhurbaşkanı. Kimi temsil edecek? 80 milyonu mu kendisine oy veren seçmenleri mi? Valiyi kendisi tayin edecek partinin il başkanını da kendisi tayin edecek. Daha dramatiği diyelim seçim oldu ve çoğunluk partisi A partisi oldu. Ama yüzde 51 bulunmadığı için A partisinin başkanı parlamentoda çoğunluğu olmasına rağmen başkan seçilemiyor ikinci turda başka birisi seçildi. Parlamentoda çoğunluğu olan parti ile başkan arasında ciddi bir uyumsuzluk olacak. Asıl çift başlılık orada çıkacak. Bir partinin mutfağında anayasa hazırlarsanız, STK’lara sormazsanız, anayasa hukukçularına sormazsanız, hukuk fakültelerine sormazsanız tam bir felaket anayasası çıkar. 12 Eylül darbe anayasası yüzde kaç oyla kabule edildi? 91.7. 2010 anayasa değişiklikleri yüzde 58. Hayır demek yasaktı. Kenan Evren il il, sokak sokak dolaştı. Şimdi de aynı şeyi yaşıyoruz. Neredeyse hayır demek yasak valisi, kaymakamı, başkanı, cumhurbaşkanı herkes sokaklarda devletin parası gırla buna rağmen 'evet'i anlatamıyorlar. Ama tek düşmanları Kemal Kılıçdaroğlu. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu doğruları söylüyor. Çıksınlar sizin gibi burada onlarda bana sorsalardı. Veya siz hepimize sorsaydınız.
Partinizin Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt’un açıklamaları var evet çıkarsa da İzmir’den denize dökeriz dedi. Bu tür açıklamaların siz kampanyanıza zarar verdiğini düşünüyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bu tür açıklamaları doğru bulmadığımı onaylamadığımı ifade etmiştir birkaç kez. Hayır diyenler teröristtir diye bir suçlama geldiğinde de ben televizyonlara çıkıp evet diyenin de hayır diyenin de başımın üstünde yeri var demiştim. Dolayısıyla evet veya hayır oyunu kullananları suçlamaktan siyasetçilerin uzak durması lazım. Sayın cumhurbaşkanının hayır diyenlerin de saygınlığı vardır noktasına gelmesi benim için sevindiricidir. Doğru bulmuyorum ve katılmıyorum. Konuşmadım ama ilgili arkadaşlara söyledik onlar konuşurlar.
Parti içinde bir soruşturma veya bir aksiyon olacak mı?
Kemal Kılıçdaroğlu: Kendisi sözlerinin çarpıtıldığını da ifade ediyor. Kullandığı sözcüklerden birisi,”emperyalist” sözcüğünü de kullanıyor. Bu cümleyi kurmasının temelinde yatan düşünce sanıyorum kendisi de açıkladı, bu yeni rejimde anayasa değişikliği ile bir kişiye olağanüstü yetkiler verdiğinizde o bir kişiyi ikna edip kandırdığınızda veya satın aldığınızda 24 saatte Türkiye Cumhuriyeti devletini bir kurum veya bir devlet ele geçirebilir. Çünkü bir kararname ile devletin bütün bakanlarını, başkan yardımcılarını, bütün valilerini, müsteşarlarını, emniyet müdürlerini, komutanlarını tek bir kararname ile değiştirebilirsiniz. Bu devletin ele geçirilmesi demektir. Çanakkale örneğini veriyorum. Çanakkale savaşında yedi düvelle çarpıştık. Avustralya’dan İngiltere’den Fransa’dan bir sürü insan geldi savaş gemileri geldi. Her karış toprağında şehit kanı vardır ama Çanakkale geçilmez destanı yazıldı. 3 yıl sonra bir kişiye yetki verildi gitti bir anlaşma imzaladı bütün o gemiler tek kurşun atmadan boğazdan geçtiler Dolmabahçe’nin önünde demirlediler ve İstanbul’u işgal ettiler. Bunlara karşı mücadeleyi hep birlikte verdik. Kendi bayrağımızın altında bağımsızca ve özgürce yaşamak için. Çünkü bir kişinin Türkiye'ye getireceği felaketi bundan daha güzel bir örnek anlatamaz. Bütün bu yetkileri bir kişiye veriyorsunuz. Vatandaşlarımın ne kadarı bu gerçekleri biliyor bilmiyorum ama bu gerçekleri anlatmak sadece benim görevim değil hepimizin ortak görevidir. Bu kadar yetkiyi bir kişiye vermek o kişi içinde haksızlık olur. O kişi çok iyi niyetli birisi olabilir bunları yapmayabilir ama ondan sonra gelen yapacak. Bu sıradan bir kanun değil bir anayasa. Anayasa değişikliğinin zorluklarını biliyoruz. Akıl süzgecinde geçirin vicdanınızda ölçüp tartıp öyle oyunuzu kullanın.
17 Nisan sabahı eğer hayır çıkarsa hiç bir şeyin değişmeyeceğini ve mevcut düzenin devam edeceğini söylüyorsunuz. Peki evet çıkarsa Cumhuriyet Halk Partisi olarak tavrınız nasıl olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu: Evet çıkarsa demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz. Bu ülkede çok partili hayata geçerken demokraside önemli bir adım attık. Parlamenter sistem kurulurken çok önemli bir adım attık. 141 yıllık bir parlamento geleneği var. Her aşamada parlamentonun yetkileri büyütülmüştür. Bizim parlamentomuzun bir özelliği var. Bu parlamento milli kuruluş savaşını yöneten bir parlamentodur o nedenle gazi unvanı vardır. Kıbrıs Barış Harekatı’nı yöneten bir parlamentodur. Bu parlamento 15 Temmuz darbe girişimini savuşturan bir parlamentodur. Bu parlamentonun yetkilerini almak doğru değildir. Tarihimize saygılı olmalıyız. Parlamento geleneğinden neden vazgeçiyoruz? Rejimi neden değiştiriyoruz? Bir rejimi değiştiriyoruz toplumun yarısı istiyor yarısı istemiyor diye bir tablo çıkıyor ortaya. Toplumun yarısı bir rejimi istemiyorsa orada huzuru sağlayamazsınız. Orada kavga olur. Rejimi değiştirecekseniz hep birlikte oturun konuşun.
Cumhuriyet Halk Partisi parlamenter sistemden yana ve bu nedenle hayır diyor. Ama az önce dediniz 82 anayasası darbe anayasasıdır hepimiz karşı çıkıyoruz. O noktada sivil bir anayasa için Cumhuriyet Halk Partisi ne öneriyor?
Kemal Kılıçdaroğlu: Biz sadece anayasa değişikliğini değil darbe hukukunu değiştirmek istiyoruz. Yani 12 Eylül döneminde çıkan ve demokrasiye aykırı olan hem yasaları hem anayasası birlikte değiştirmek istiyoruz. Bu ülkeye tam demokrasi gelsin. Avrupa dayatacak şunu yap diye biz toplanıp mecliste onu yapacağız. Ben sayın Binali Yıldırım’a da sayın Davutoğlu’na da söyledim bu parlamentodan el birliği ile demokrasi çıtasını yükseltebileceğimiz bütün yasal değişiklikleri yapalım. Biz bütün o değişiklikleri Avrupa demeden oybirliği ile yaptık diyelim. Bizi tam üye olarak alın bakalım. Emin olun parlamenter demokratik sistemin sorunları var. 12 Eylül darbe hukukundan kaynaklanıyor. Bugün sordular 600 milletvekili olacak milli irade oraya yansıyacak dediler evet çadırında. Dedim ki, “milli irade oraya yansımıyor. Yüzde 10 seçim barajı olduğu zaman milli irade tam yansımaz oraya. Yüzde 1 oy alan partinin genel başkanı da gelsin Meclis'te konuşsun”. Milli irade tam yansımış olur oraya. Neden siyasi ahlak kanunu yok. Lider sultasına neden son vermiyoruz. Ben TBMM başkanın yazdığım bir mektupta da bütün bu talepleri kendilerine ifade ettim. Evet çıkarsa ne olur? Yabancı sermaye gelmez. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği olmaz. Bir başkan kalkar OHAL ilan eder 3 gün sonra sizin mal varlığınıza el koyar. Şimdi OHAL ilan etmek o kadar kolay değil. MGK kararı gerekiyor. Meclis OHAL bile ilan edemez onu da başkana veriyoruz. Bu nasıl meclis?
İstifa eder misiniz sorusu çok soruldu size. İktidar cephesi diyorlar ki sayın Kılıçdaroğlu tek adamlıktan bahsediyor ama Cumhuriyet Halk Partisi başında seçim mağlubiyetleri sonrası hala koltuğunda oturuyor bu da bir tek adamlık değil mi sorusunu soruyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Benim gibi tek adam olsunlar. Ben demokrasiyi savunuyorum. Biz de kurultaylar var, onlar gibi değil. Biz de genel başkan adayları çıkarlar. Biz grup başkanvekillerimizi bile seçimle belirliyoruz. Onlar hangisini belirliyorlar. Sayın Davutoğlu’na bakın yüzde 49 buçuk oy aldı saray darbesi ile koca Başbakan gitti. Binali Bey geldi. Kendi kurultayları mı seçti? Bir kişi sen dedi genel başkan olacaksın. Binali beyle sayın Erdoğan arasında bir uyumsuzluk mu var? Nerede çift başlılık var. Espri olsun diye söylerim Binali beyin 80 düğmesi olsa ceketinde sayın Erdoğan’ı 8 metre öteden görse 8 saniyede bütün düğmeleri ilikler. Öyle kaşı çıkacak filan yok. Hangi gerekçe ile istifa edeceğim anayasa oylaması yapıyoruz. Parti seçimi yok. Hala biz bir anayasa oylaması yaptığımızın farkında değiliz. Biz bir rejim değişikliğini oyluyoruz. ‘Cumhurbaşkanı taraflı mı olmalı tarafsız mı olmalı’ bu kadar basit bir soruya cevap arayacağız. Tarafsız olmalıdır deniyorsa hayır denecek. Bir partinin genel başkanı mahkemelere hakim tayin etsin mi etmesin mi? Etmesin diyorsan hayır diyeceksin. Bir kişi 80 milyonun seçtiği TBMM’yi hiçbir gerekçe göstermeden feshedip seçime götürmesin diyorsan hayır oyu kullanacaksın. Bunun partilerle ilgisi yok olay bu.