Güncelleme Tarihi:
Hande NAYMAN / İZMİR, (DHA)- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir ziyareti kapsamında Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı (TÜLOV) tarafından 'Yeni Bir Siyaset, Toplum ve Emek Yüzyılı' temasıyla düzenlenen 'Fütürizm-Apaydınlık Bir Gelecek Çalıştayı'na katıldı. Alsancak Tarihi Havagazı Fabrikası'ndaki çalıştaya Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şerafettin Kılıç, İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel ve bilim insanları katıldı. Kılıçdaroğlu, konuşmasında, "Kendi ülkemizde yüksek yetenek inşasını sağlayamazsak, hızlı büyüme şansımızı kaybederiz. Bir ülkenin nüfusunun ortalama yüzde 2'si zeki insanlardan oluşuyor. Bu insanlar, yeni buluşlara imza atan insanlardır. Yüksek yetenek inşası, bunların korunması ve sorunlarının çözülmesini içerir. Yeni imkanlar sağlanması lazım. İngiltere'de buharla çalışan motorun keşfi, yüksek yetenek inşasını sağlayan bir ülkenin elde ettiği başarıdır. Bugün yüksek yetenek inşası konusunda en büyük çabayı gösteren ülke ABD'dir. ABD, dünyanın her tarafından en yetenekli insanları kendi ülkesinde topluyor. Acaba bizim siyasetçiler bunun ne kadar farkında? Gençlerimiz umudu dışarıya bağlıyor. En büyük kaybımız; yüksek yetenekli insanların geleceğini dışarıda aramalarıdır" dedi.
'BİLGİ ÜRETEMEZSEK SAĞLIKLI BÜYÜYEMEYİZ'
Yüksek yetenek inşasının önemine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, "İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'dan kaçıp ülkeye sığınan bilim insanları, bizim çok büyük kazancımız olmuştur. 1921'de, 1925'te uçak yapan, ihraç eden 5 ülkeden biri olduk. Üniversitelerimiz bilim üretmeye başladı. Eğer üniversite bilgi üretemezse, sağlıklı büyüme şansı yoktur. Şu an üniversiteler gerçek anlamda birer üniversite mi? Bunların sorgulanması lazım. En başta bu sorgulamayı yapacak olan siyaset bilimidir. Üniversiteler bilgiyi üretecek ama elimizde kıt bir kaynak var. Bu kaynağın çok iyi planlanması lazım. Planlamayı yapacak olanlar da yetenekli ve bilgili kişilerdir. Nazım'ın bir şiiri vardı. Nazım diyor ki; bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak, bu kadar mavi, bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum. Eğer, çocuklarımızın merak duygusunu büyütemezsek, daha nitelikli sorular sormasını sağlayamazsak, yüksek yetenek inşasını sağlayamayız" diye konuştu.
'GEZEGENİN GELECEĞİ AÇISINDAN KRİTİK BİR EŞİKTEYİZ'
Son iki yılda yaşananların, insanlığın ve gezegenin geleceği açısından kritik bir eşik olduğunu söyleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de "Koronavirüs salgını, iklim krizinin getirdiği seller, yangınlar ve birer toplumsal afete dönüşen hak ihlalleri, yaşam kültürümüzü değiştirmemiz gerektiğini gözler önüne seriyor. İnsanlığın yaşadığı sorunlar, sınır ve coğrafya tanımadan tüm dünyayı etkisi altına alıyor. Bu sorunlarla başa çıkmak için birbirinden kopuk geçici çözümlerin fayda etmediğini son 1,5 yılda hep birlikte yaşadık. Geleceği ancak geçmişin sağlam temelleri üzerinde inşa edebiliriz. İklim krizinin ele alınmasında teknolojik çözümler kadar, belki de daha fazla, adına döngüsel kültür dediğimiz çok katmanlı değerler manzumesine ihtiyaç var. İzmir'deki temel hedefimiz; şehrin refahını büyütmek ve bu refahın adil paylaşımını sağlamak. Bunun için ekoloji ve ekonomi arasında bir düşman ilişkisi yerine birbirini besleyen bir uyum tesis etmek zorundayız. Burada, kadim kültürümüz kadar, değişimin gücü de önem taşıyor" dedi.
İzmirli düşünür Herakleitos'un 'Değişmeyen tek şey değişimdir' sözüne dikkat çeken Soyer, "Bu söz, yaşamın özünde değişim olduğunu tarif ediyor. Böylelikle kültürlerin zaman içinde dogmalara, tahakküme ve ideolojilere dönüşmesine neden olabilecek tüm ihtimalleri dışarıda bırakıyor. Geleceği tarif ederken değişimle uyuma özel önem atfetmemizin nedeni tam olarak bu. Yaşamın, genç ruhların yaratıcılığı ve doğanın sonsuz ilham kaynaklarından beslenmesine imkan tanımak. Böylelikle özünde doğayla uyum ve adalet olan bir İzmir'i, Türkiye'yi ve dünyayı gençlerle birlikte tasarlamak" diye konuştu.
'GELECEĞİN PLANLAMASINI ŞİMDİDEN YAPMALIYIZ'
Geleceğin sorgulanması gerektiğini ifade eden TÜLOV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nurettin Demir de "Apaydınlık bir gelecek için yeni bir toplum, iş dünyası ve siyaset gerekiyor. Bunu her alana taşıyabiliriz. Geleceğin planlamasını şimdiden yapmalıyız. Eğer biz yapmazsak emperyalist güçler yapar ve bizler de onların birer figüranı oluruz. TÜLOV'un en büyük hedefleri; Türkiye'nin değerlerini içte ve dışta tanıtmak, bilimsel ve toplumsal çalışmalar yapmak, demokrasi ve laikliği tüm ülkemize yerleştirmektir. Bilimin ışığında gençlerle birlikte 20 yılı geride bıraktık. TÜLOV'un bir marka olması için topluma ve gençlerimize önderlik yapmak için gece gündüz çalışıyoruz. Suyun gücü tartışılmaz ama bir kayayı delmek için onun damlalarının sürekli olması gerekir. Biz de toplumsal değerlerimizi sürekli kılmak için gece gündüz çalışıyoruz. Bu amaçla Türkiye genelinde temsilcilikler açıp üyeler oluşturmak en büyük hedefimiz. Günümüzün en büyük sorunlarından bir tanesi öğrencilerin burs ve yurt ihtiyaçlarıdır. Bu bizim en büyük hedeflerimizdendir. Bu nedenle TÜLOV mağazasını açtık ve web sitemizi yeniledik" ifadelerini kullandı. Çalıştay, protokol konuşmalarının ardından bilim insanlarının açıklamalarıyla devam etti.
KILIÇDAROĞLU DEPREMZEDELERLE BİR ARAYA GELDİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Fütürizm-Apaydınlık Bir Gelecek Çalıştayı'nın ardından, İzmir'de geçen 30 Ekim'de meydana gelen 6.6 'lık depremin en yıkıcı hasarı verdiği Bayraklı ilçesine geçti. Mansuroğlu Mahallesi'nde depremzedelerle bir araya gelen ve Proje Alanı Mağdurları Platformu üyelerinin deprem konutlarına ilişkin sıkıntılarını dinleyen Kılıçdaroğlu, "Sosyal devlet, sıkıntıyı yaşayan kişinin yanında olan devlettir. Rahmetli Ecevit döneminde ek vergiler çıkarıldı. Bazıları hala ödeniyor ama nerelere gittiğini sorduğumuzda, 'Bunun hesabını size mi vereceğiz' dediler. Bütün depremzede kardeşlerime seslenmek isterim; 'Hakkınızı arayın. Aradığınız sürece biz yanınızda olacağız" diye konuştu.
'GEREKİRSE DEĞİL, YAPILACAK'
Deprem konutlarının metrekare ve kat sayısının düşürülmesine değinen Kılıçdaroğlu, "Bunun gibi birçok sıkıntı var. Sosyal devletin yardımcı olması lazım. Bir kağıt imzalatıyorlar, 'Evini yapacağız ama seni borçlandıracağız' diyorlar. Normalde sosyal devletin afetzedelerin bütün zararını karşılık beklemeden karşılaması gerekiyor. Kanun teklifleri parlamentoda bekliyor. Açıldığında kimler afetzededen yana, kimler karşı bunu göreceksiniz. Kat yükseklikleri konusunda Sayın Tunç Soyer'e sesleniyorum. Sayın Tunç Başkan, eğer vatandaşımız bunu ödeyemiyorsa, bunu başka yollarla karşılamak gerekiyorsa, sizden istediğim bir şey var. 'Emsali artırmak için ne gerekirse yapılacak' dediniz. Gerekirse değil yapılacak" diye konuştu.
'SADECE BİZ TAKİPÇİSİ DEĞİLİZ, DOSTLARIMIZ VAR'
Bayraklı bölgesindeki gökdelenlere dikkat çeken Kılıçdaroğlu, "Buradaki bu yüksek binalar yapılıyor. Diğerleri niye yapılmıyor? Engel çıkarırsa bütün İzmir, onlara hesap sorar. Orman yangınları bölgesinde bir, iki katlı evler vardı. Bunlara da kağıt imzalatmışlar. Biz belediye başkanlarıyla o bölgedeki yapılanmaları karşılayacağız. Ancak İzmir gibi çok daha fazla kapasiteyi içeren yeniden yapılanmanın maliyetini 11 belediye başkanının karşılaması mümkün değil. Kat yüksekliği vereceksiniz, gelecekler yapacaklar. Kimsenin cebinden de ek para çıkmayacak. Meraklanmayın takipçisiyiz. Sadece biz değil dostlarımız da var. İYİ Parti'nin yöneticileri de burada. Nasıl biz takip ediyorsak onlar da ediyorlar" ifadelerini kullandı.
'BİR AY SONRA TEK BİR ÇADIR BIRAKMADIK'
Depremin yaşandığı 30 Ekim tarihinden bu yana Deprem Daire Başkanlığı vasıtasıyla yoğun çalışma başlattıklarını belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de "Bir ay sonra, 30 Kasım günü 50 bin insanın dışarıda kaldığı bir depremden bir tek çadır bırakmadık. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin koordinasyonunda tüm İzmir seferber oldu. Halkımız depremzedelerimize sahip çıktı. Türkiye'ye örnek bir deprem sonrası dönemi yaşandı. 10 üniversite ve 84 akademisyenle İzmir'in röntgenini çekmek üzere dev bir proje başlattık. Tüm İzmir'i tarayıp, sondajlar yapıp mevcut diri fay hatlarının tespitini yapıyoruz. Türkiye'de böyle bir çalışma daha önce hiç yapılmamış. İnşaat mühendisleri odasıyla 33 bin 100 hanenin Bayraklı'da deprem güvenlik karnesini çıkarıyoruz" dedi.
'NE GEREKİRSE YAPACAĞIZ'
"Adına 'K alanı' veya 'korunması gereken alan' denilen bir uygulamayı hayata geçirdik" diyen Soyer, şöyle devam etti:
"Korunması gereken alan sıfatı almış bölgelerde mevcut durum neyse, mevzuata rağmen aynısının yerine yapılabilmesini mümkün hale getirdik. Bir konut, K sınırı içine dahil edildiği anda aynı kat yapılabiliyor. Emsal artışını bu şekilde vermiş olduk. Bizler Büyükşehir ve Bayraklı Belediyesi olarak ada ölçeğinde revizyon yaparak emsali arttırmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Bu mevzuatın acilen değiştirilmesi lazım. Binaya ya oturulur ya oturulmaz. Azı, ortası olduğu zaman kafa karışıyor."
'HAKLARIMIZI ASLA BIRAKMAYACAĞIZ'
Proje Alanı Mağdurları Platformu adına konuşan Avukat Nilsu Karaman Aktarıcı ise "Mülklerimize Hazine tarafından el konuldu. Ben bir depremzede olarak eşya yardımı alamadım. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna tabi olduğum için, sözler verilmiş olmasına rağmen 30 bin TL eşya yardımı yapılmayan gruptayım. Toplanan deprem vergileri nerede çok merak ediyorum? Depremzedelere verilmesi gereken eşya yardımlarından mı tasarruf edilmiştir? Bu afet hepimizin başına gelebilir. Afet bölgesi adı altında belli yardımlardan neden yararlanamadık? Proje alanı dışındaki arkadaşlarımızın da birtakım mağduriyetleri var. Evlerine tekrar sahip olmak için bedel ödemek zorunda kalıyorlar. Nasıl ödeyecekler? Arkadaşlarımıza hak sahipliği tanınmadı. Meclis açılır açılmaz, lütfen bu kanundaki değişiklik için bir önerge verelim. Sayın yöneticilerimizden, zemin etütlerimizi, statik plan oluşturan esasları bizlere sunsunlar istiyoruz" dedi.