Güncelleme Tarihi:
Kılıçdaroğlu, Zübeyde Hanım Kültür Merkezi'nde Yenikuşak Köy Enstitüleri Derneğince düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, Türkiye tarihinde köy enstitülerinin "eğitim" denildiğinde akla gelen ilk kurumsal yapı olduğunu söyledi.
Köy enstitülerinin gelişmiş pek çok ülke tarafından model olarak benimsendiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Maalesef bu, belli bir zaman dilimi içinde bile olsa yeteri kadar değerlendirilemedi. Bir süre sonra kapatıldı. Köy enstitülerinde yetişenler, bu topluma çok büyük hizmetler verdi." diye konuştu.
Nerede bir eğitim sorunu varsa o sorunu çözmek için eğiticilerle olmak ve onlara her türlü desteği vermek gerektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin 5 temel sorunu var. Dış politika, hala derinleşerek sorun olmaya devam ediyor. Ekonomi, yaşadığımız ekonomiyi hepimiz görüyoruz. Bunu söylediğimizde henüz daha kriz ortada yoktu. Toplumsal barış, hala Türkiye'de sağlayamadık. Hala kitleler, ötekileştirilerek ve kutuplaştırılarak bir yere götürülüyor. Demokrasi ve hukuk devletinde ilk dillendirdiğimizden bu yana geri adım atmaya devam ediyoruz. Son temel sorunumuz, eğitim. Eğitimi bir sorun yumağı haline getirirseniz Türkiye'yi çağdaş uygarlığa ulaştıramazsınız. Bugün eğitim, tam anlamıyla bir sorun yumağıdır. Bütün bileşenleriyle bir araya gelip bu sorunu çözmek, hepimizin ortak görevi olmak zorundadır. Biz buna hazırız. Her ortamda eğiticilerin, eğitimin sorunlarını çözmek istiyoruz."
Kılıçdaroğlu, eğitimdeki sorunların ne olduğunun bilindiğine dikkati çekerek, "Bütün sorunları çözmek için birlikteliğe ihtiyacımız var. Sorunu bilen, sağlıklı teşhis koyan ve çözecek olanları iktidara taşıma gibi bir yükümlülüğümüz var. Bu yükümlülüğü özellikle aydınların ve Türkiye'nin geleceğini düşünenlerin iyi bilmesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Eğitimde gelinen noktanın bir "felaket tablosu" olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, 2017'de 1 milyon 897 bin çocuğun okullaşamadığını dile getirdi.
"Vatandaşın mutfağında yangın var"
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Kızılcahamam'da düzenlenen AK Parti 27. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'ndaki konuşmasına değinen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Erdoğan, Kızılcahamam'da konuşarak, bir sürü laflar... Kim olabilir hedefi? Doğal olarak benim. Onun bir hedefi yok ki zaten. Benim için 'Türkiye'de bir defa kriz yok. Ekonomi öğren.' diyor. Ben ekonomiyi öğreneceğim, Türkiye'de krizin olmadığını ondan öğrenmiş olacağım. Allah'ın hikmetine bakın, 16 dakika önce de aynı Erdoğan, 'Özel sektörümüzün bu krizi fırsata çevirecek maharete sahip olduğuna inanıyorum.' diyor. Kendi içinde kendisini yalanlayan bir adama Allah aşkına ben ne diyeyim? Ne söyleyeyim ben bu adama? Tabi düşünerek, bunları ifade edemiyor Sayın Erdoğan. O, 'prompter'a, cama metinler geliyor, onları okuyor. Aslında o metinlerin ne anlama geldiğini de bilmiyor. Bilse zaten bu çelişkiye düşmez. En azından 'Getirin şu metni bir göreyim. Bu metinde çelişki var mı, yok mu?' diye sorabilir ama onu bile sormuyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Türkiye'de bir ekonomik kriz var."
Kılıçdaroğlu, ekonomide kriz olduğunu anlayıp anlamamak için vatandaşın mutfağına bakmanın yeterli olduğunu savunarak, "Vatandaşın mutfağında yangın var ve sen 'Kriz yok.' diyorsun. Sarayda kriz yok, doğrudur. Sarayda bir milimlik bile ekonomik kriz yok ama vatandaşın mutfağı yanıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Krizin göbeğindeyiz ama henüz başındayız"
Erdoğan'ın, "Her kriz, beraberinde birçok fırsatı da doğurur" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, son derece doğru bir laf. Dolarla ihale alanlar, bir sefer büyük bir fırsat. Dolarla ihaleyi alırken dolar 3 liraydı şimdi 6 lira. Oturduğu yerde yüzde 100 kazandı. Doğru söylüyor, fırsata çevirdi. Dolarla köprü geçişi fiyatları var. Otoyollar, köprüler, tüp geçitler, dolar endeksli. Onlar da köşeyi döndü. Dolar yükseldikçe onlar da vatandaştan daha fazla para alıyor. Dolarla garanti verilenler var. Bunların da keyfi yerinde, bunlar da krizi fırsata çevirdi. 'Biz yurt dışına yatırımcı çekmek için gidiyoruz.' diyor. Tamamen palavra. Yatırımcının Türkiye'ye gelmesi için bu işin 'abc'sinin ilk kuralıdır, senin ülkende demokrasi, can ve mal güvenliği varsa zaten insanlar gelir. Can ve mal güvenliği yoksa hiç kimse gelmez. Peki niye gidiyorlar? Borç para dilenmek için Washington'a, New York'a, Berlin'e, Londra'ya, her yere gidiyorlar. 'Bize para verin ne olur, çünkü dolar çıkıyor, doların ateşini düşürmemiz lazım' diyorlar."
Kılıçdaroğlu, bir ülkenin milli parasının yabancı para karşısında kısa sürede yüzde 40 değer kaybetmesinin, enflasyonun aylık yüzde 6,3'e çıkmasının, üretici fiyatlarında yüzde 46,2 olmasının o ülkede kriz olduğu anlamına geldiğini belirtti.
Merkez Bankasının, faizi ocak ayından bu yana tam 3 kat artırdığını bildiren Kılıçdaroğu, "İnsanlar geçinemedikleri için intihar ediyor, kendilerini yakıyorsa o ülkede kriz var demektir. Bir ülke kendisini yönetemiyor, gidip yabancı bir ülkeden bir şirketle, 'Biz kendimizi nasıl yönetmeliyiz' diye oturup anlaşma yapıyorsa o ülkede kriz değil, derin bir kriz var demektir. Çünkü devletteki bütün liyakatli kadrolar tasfiye edilmiştir ve görüş alınacak adam bile yoktur. Krizin göbeğindeyiz ama henüz başındayız. Daha krizi vatandaş tam hissetmedi." dedi.
"Benim derdim sokaktaki vatandaşın derdidir"
Kılıçdaroğlu, hiçbir zaman kişisel çıkar peşinde olmadığını dile getirerek, şöyle dedi:
"Benim derdim sokaktaki vatandaşın derdidir. Geçinemiyorsa o benim derdimdir. Çocuğunu okula gönderemiyorsa o benim derdimdir. Pantolon alamadığı için intihar ediyorsa o benim derdimdir. İşsizim diye aylardır, yıllardır geziyor ve sonunda kendisini yakmak suretiyle kamuoyunda tanıtmak istiyorsa o işçinin derdi benimde derdimdir. Ben onların derdini her ortamda dile getiririm."
"Halen cevabını alamadığım 15 milyon dolar para var. 'Şirketi sattık.' diyor. Hangi şirketi 15 milyon dolara sattın? Cevabını alamadık daha. Ama soracağım. Sormaya da devam edeceğim." ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Hakime diyoruz bunu sor. Hakim korkudan soramıyor. Davaları genellikle bilgisayar dağıtır. Açarsınız bir dava hangi mahkemeye düşeceğini bilmezsiniz. Ama benim davalarımın hangi mahkemeye düşeceğini herkes biliyor. Üç mahkeme var. Üç mahkemenin birisine düşüyor. Ben bunu da gayet iyi biliyorum. Onların avukatlarını da gayet iyi biliyorum. Hakimlere nasıl talimat verdiklerini de gayet iyi biliyorum. Bu davaların tamamını kazanacağım. Hiç kimsenin en ufak endişesi olmasın."
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "SSK'yın batırdın" ifadesini kullandığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Ya ben Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bakanlık yapmadım. Parlamentonun yetkilerine sahip değilim. Bir kurumda genel müdürlük yaptım. Açığımı bulmak için tam 10 yıl müfettiş ordusu görevlendirdiler. Acaba Kılıçdaroğlu'nun bir açığını bulabilir miyiz? Bulamazsınız kardeşim. Bulamadın nitekim. Neden bulamazsın. Çünkü Kılıçdaroğlu kul hakkı yemez. Senin gibi haram yemez. Senin gibi milletin malına göz koymaz. Külliye açıldığından beri ben iftira ediyormuşum. Kime? Sana bir soru sordum. Bu külliyeyi kaça yaptın? Kendi cebinden mi yaptın? Kimin cebinden? Milletin ödediği vergilerden. Milletin öğrenmeye hakkı var. Kaça yaptın sen bu Külliyeyi? Açıklamıyor. Ben senden 81 milyon adına cevap bekliyorum. Haram olan bir yerde oturuyorsun. İsrafın da ötesinde. Milleti dinle bakalım. 'Ben burada rahat huzur içindeyim.' diyorsun. Evet rahat huzur içindesin. 'Kriz yok.' diyorsun. Eyvallah kriz yok. Sarayın mutfağında kriz var mı? Her şey var orada, kriz yok ki. Çünkü cebinden çıkan beş kuruş yok. Elektrik parası, su parası, doğalgaz parası, uçak parası, gemi parası yok. Her şey bedava. Soruyor Emine Hanıma. 'Bizim mutfakta kriz var mı?' Emine Hanım 'Çok şükür yok.' diyor. Kriz yok orada. Kriz nerede Ayşe teyzenin mutfağında. Peki Ayşe teyzeyi kim dinliyor? Biz dinliyoruz. Onlar dinlemiyor."
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR