Chirac'ın Türkiye hakkındaki sözleri (TAM METÄ°N)

Güncelleme Tarihi:

Chiracın Türkiye hakkındaki sözleri (TAM METİN)
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 29, 2004 00:00

Fransa CumhurbaÅŸkanı Jacques Chirac'ın düzenlediÄŸi basın toplantısında, gazetecilerin Avrupa kamuoyunda tartışma yaratan Türkiye'nin üyeliÄŸi konusunda görüşünün sorulması üzerine ÅŸunları söyledi."Bu çok önemli bir sorudur. Benim hissiyatımı herkesin paylaÅŸmayacağını biliyorum ve bunu peÅŸinen kabul ediyorum. Türkiye’nin AB’ye girmesi için gerçek bir tartışma olduÄŸu doÄŸrudur. Bu  konu Fransa’da olduÄŸu gibi tüm AB üyesi ülkelerde tartışma konusudur ve görüştüğüm hiçbir ülke lideri hatırlamıyorum ki bu konuyu  ele almayalım. Bu nedenle tutkulardan arınarak bu çok önemli problemi konuÅŸmamız gerekiyor. Bunu için iki soru sormak gerekiyor. TÃœRKÄ°YE'NÄ°N AVRUPALI OLMA YETENEĞİ VARBirincisi Türkiye’nin üyeliÄŸi arzu ediliyor mu, özellikle prensipte arzu ediliyor mu? Ä°kincisi, Türkiye’nin üyeliÄŸi bugün mümkün mü? Benim kanıma göre Türkiye’nin Avrupalı olma yeteneÄŸi (vokasyonu) vardır. Ama Avrupa BirliÄŸi'ne girmesi için gerekli kriterleri bugün henüz tamamlamamıştır. Çok önemli bir konu olduÄŸu için detaylarıyla açıklanmaya deÄŸerdir. Åžimdi birinci soru ‘Türkiye’nin üyeliÄŸi arzu ediliyor mu? Türkiye’nin kısa vadede Avrupa BirliÄŸine girmesinin  arzu edilmediÄŸi kesin bir gerçektir. Ama kanıma bu uzun vadede olabilir. Tabii ki bu ülkede bugün izlenen pozitif geliÅŸmeler teyit edilirse bu gerçekleÅŸebilir. Niçin uzun sürede üyeliÄŸi arzu edilir, iki nedenle. Birincisi Türkiye’nin Avrupalılık yeteneÄŸi vardır. Buna geçen yüzyılın bütün tarihi ÅŸahit olmuÅŸtur. Tabii François-1 e kadar uzanmayacağım ama Türkiye’nin kaderi daima Avrupa’ya baÄŸlı olmuÅŸtur ve bu ülke her zaman Avrupa medeniyetleriyle birlikte olmuÅŸtur (iÅŸbirliÄŸi yapmıştır). Türkiye bugün NATO, Avrupa Konseyi, OECD ve özellikle Avrupalı diÄŸer kurumların en önemli  ve özverili üyesidir. DiÄŸer taraftan 40 yıldan fazla zamandır, 1963 te Türkiye bir gün Avrupa BirliÄŸi’ne girmeye karar vermiÅŸtir. Bu 1963 te oluyor. TÃœRKÄ°YENÄ°N AB PERSPEKTÄ°FÄ° TARTIÅžMA KONUSU DEĞİLBu perspektif hiçbir zaman tartışma konusu olmamıştır. Ne bir Avrupa BirliÄŸi ülkesi  ne de 1963'ten bu yana Fransa’yı yöneten CumhurbaÅŸkanı veya BaÅŸbakan hiçbir ÅŸekilde bunu tartışma konusu yapmamıştır.  Bu Avrupa perspektifi 1999 da Avrupa BirliÄŸi benimde BaÅŸbakan Lionel Jospin’le  katıldığım Devlet ve Hükümet BaÅŸkanlarınca teyit  edilerek Türkiye’ye adaylık statüsü verildi. Bugün Türkiye AB’ye girmek için adaydır ve bu kesindir. Ä°kinci nedeni: Türkiye’nin sunduÄŸu avantajlardır, öncelikle siyasi çıkarlar çerçevesinde  Türkiye gibi büyük bir ülkeyi yanımızda görmek isteriz. Ä°stikrarlı, modern, demokratik, 1924 ten beri laikliÄŸi seçmiÅŸ, hedeflerimizi ve deÄŸerlerimizi paylaÅŸmayı kabul eden bir Türkiye’nin etrafını çeviren bütün bölgeye bir model oluÅŸturabilir. Böyle perspektifi olan ve Avrupa’ya adapte olan  bir Türkiye’yi Avrupa BirliÄŸi'ne almak onu dini ve etnik nedenlerle dışarıda bırakmaya tercih edilmelidir. Bu  Ä°slam ve batıyı bahane ederek medeniyet ÅŸoku yapmayı planlayanların oyununu bozacaktır. Türkiye’nin ÅŸimdiki potansiyel  ekonomik gücünü de  unutmamak gerekir. DAHA KATEDÄ°LECEK YOL VAR-Türkiye’nin Bugün Avrupa BirliÄŸine girmesi  mümkün mü?  Bu soruya bugün ‘hayır’ cevabı veriyorum, çünkü AB’ye üye olmadan önce tam üyeliÄŸin tüm ÅŸartlarına uymak gerekiyor. Kanıma göre bu gün bunu söyleyemeyiz. Kopenhag kriterleri olarak adlandırdığımız demokrasi, insan hakları, pazar ekonomisi hedefleriyle ilgili tüm yeni üyelerden istenen ÅŸartları Türkiye bugün yerine getiremiyor. Türkiye hiç şüphesiz çok büyük çabalar sarf etti. Çok büyük... Birkaç yıldır çeÅŸitli alanlarda kriterlerimize uymak için parlamentosundan geçirdiÄŸi, anayasal olsun olmasın,  kanunların hemen hemen hepsi oybirliÄŸiyle kabul edildi. Bu Türklerin Kopenhag kriterlerine ne kadar uymak istediÄŸinin bir göstergesidir. DiÄŸer taraftan bu kanunların uygulanması için görüşüme göre daha yapılacaklar olduÄŸunu inanıyorum. Daha birçok problem var, bunları insan hakları alanında, kültürel ve dini azınlıkların korunması ve adalet sisteminde görüyoruz. EÄŸer her AB üyesinden istenen ÅŸartlara uymak istiyorsak daha çok önemli ilerlemeler kaydedilmesi  gerekiyor. BUNDAN SONRA NE OLACAK- Peki ne olacak? Komisyon ekim ayında sanırım AB Konseyine bir rapor sunacak ve Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine uyup uymadığını belirleyecek. Konsey’de ele alınacak bu rapor verildikten sonra  iki ihtimal olabilir. Birincisi Türkiye’nin  çabaları ve geliÅŸmeler gerçekten önemlidir ama yeterli deÄŸildir ve bunları gerçekleÅŸtirebilmesi ve her alanda uygulamalarının saÄŸlanması için Türkiye’ye  zaman tanınmalıdır. Ä°kincisi  ise AB Konseyi Komisyon raporuna göre Türkiye’nin  kriterleri yerine getirdiÄŸine ve tam üyelik müzakerelerinin  baÅŸlamasına karar verir. Her ÅŸeyin çok açık olması lazım. Kabul edelim ki Komisyon raporu gelecek yılın başında müzakerelerin baÅŸlamasına imkan verdi. Bu üyelik müzakerelerin uzun çok uzun olacağını bilmek gerekir. Ä°ngiltere girdiÄŸinde Tarım Bakanı'ydım bunu iyi biliyorum. MÃœZAKERELER 10-15 YIL SÃœREBÄ°LÄ°RBu müzakereler uzun çok uzun olacak, 10 yıl hatta daha fazla sürebilir. Türkiye’nin Avrupa BirliÄŸine entegre olması için bu müzakereler çok zor geçecek. Avrupa BirliÄŸi'nin tüm ekonomik, sosyal, siyasi ve adli normlarına Türkiye’nin tam uyması gerekecek, Türkiye bazen süre isteyebilecek, özetle bunlar çok zaman alacak. Tabii ki bütün bunlar sürerken Avrupa BirliÄŸinin geliÅŸmelerle ilgili daimi siyasi bir  kontrolü olacak. Bütün bunlar gerçekleÅŸtikten sonra Türkiye’nin tam üye olabilmesi için en büyük sorun yaratacak olan durum hazırlanacak yeni AB anlaÅŸmasını tüm üye ülkelerin onaylaması olacak. Türkiye’nin üye olması için her ülke tek tek konuyu görüşüp tartıştıktan sonra onaylayacak. Ä°ÅŸte bir tek o zaman Türkiye’nin kabul edilip edilmeyeceÄŸi kesinleÅŸecek. Son söz  Avrupa ülkelerinin olacak, Fransa’ya gelince o zamanki geliÅŸmelere göre Türkiye’nin üyeliÄŸi parlamentoda mı yoksa referandumla mı kabul edilecek o zaman kararlaÅŸtırılacak. Yani bu 10-15 yıllık bir perspektiftir. Evet bu son derece zor problem için söyleyeceklerim budur."Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!