CHE efsanesi

Güncelleme Tarihi:

CHE efsanesi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 23, 1997 00:00

Haberin Devamı

Ölmeyeli otuz yıl oldu

Küba'da Che Guevara resmi kahraman. Rejim, ambargo yüzünden büyük sıkıntılar çeken halka ümit vermek için onun imajından faydalanıyor.

Ernesto Che Guevara ve Bolivya'da birlikte savaştığı altı arkadaşından geriye kalanlar ölümünün 30. yıldönümü dolayısıyla Küba'nın başkenti Havana'ya getirildi. Yedi katafalk Jose Marti anıtında sergilendi. 9 Ekim'de birkaç saat içinde 72 bin Kübalı katafalkların önünden geçti. Che'nin şimdi yetmişine ulaşmış yaşıtları katafalkların önünde eski günleri hatırlayarak ağladılar.

İsyanın sanatçısı

Arjantinli bir doktor ve bir astım hastasıydı. Ama annesi onu büyük Fransız yazar Albert Camus'yle tanıştırmıştı. Ernesto, Camus'nün şu satırlarına hayran kalmıştı: ‘‘Başkaldırının kendisi değildir asil olan. Başkaldırının insanı yapmaya zorladıklarıdır...’’ Bu sözü harfi harfine uygulamaya girişti. Bütün hayatını bunun üzerine kurdu. Astımla mücadele etmekle kalmadı, onu yok sayarak Küba adasında Sierra Maestra'da bir avuç genç gerillayla bir macera gibi gözüken başkaldırıya katıldı. İsyanın lideri Fidel Castro onun için ‘‘gerilla savaşının sanatçısı’’ diyordu. Fidel yıllar sonra ‘‘Gerilla olarak Che'nin bir Aşil topuğu (zayıf noktası) vardı’’ diyecekti. ‘‘Tehlikeyi yok sayması.’’

1 Ocak 1959'da olmaz denilen oldu, asiler başkent Havana'ya girdiler, Küba Diktatörü Batista'yı devirdiler. Sıra şimdi iktidara gelmişti. Che'nin görevi reddetmesi imkansızdı. Yeni hükümetin Endüstri Bakanı oldu, Küba paralarının üzerinde gösterişli imzası belirdi. Ama o herşeyden önce Küba devriminin dünyadaki elçisiydi. Bu devrimin yeryüzünde yarattığı hayranlığın çok önemli bir payı ona aitti. Yurtdışına geziler yapmak, Kruşçev, Mao, Bin Bella ile görüşmek, Birleşmiş Milletler'de ABD'nin uyguladığı ambargoya karşı Küba'nın çıkarlarını savunan konuşmalar yapmak, Küba'ya gelen dünya aydınlarını kabul edip karizmasıyla büyülemek ona düşüyordu.

Aradan çok geçmedi, isyanın büyüsü onu yeniden çağırdı. Birdenbire ortadan kayboldu. Yeni devrimlerin peşine düştü. Afrika'da ortaya çıktı bir ara. Kongo'da şimdiki lider Kabila'yla birlikte savaştı. Sonra sıra son durağa geldi. Yeniden kıtasına döndü, Bolivya'da, Küba'dakine benzer bir biçimde, bir avuç gerillayla dağlarda belirdi. Peşindeki Bolivya ordusu onu buldu, öldürdü ve duruma hakim olduğunu göstermek için son fotoğrafını çekti. Bu son fotoğrafı Che Guevara efsanesine son fırçayı vurdu.

Beş çocuk babası

Che alışılmış bir aile babası değildi. Ama beş çocuğu oldu. En büyük kızı Hilda, kızılderili kanı taşıyan Perulu annesinin adını ve çekik gözlerini almıştı. Che bu gözler yüzünden ona ‘‘küçük Mao'm’’ derdi. Hilda genç yaşta Küba'da öldü. Che'nin ikinci karısı Kübalı Aleida March'tan da iki oğlu iki kızı oldu: Aleida, Camilo, Celia ve Ernesto.

1965'te uzak diyarlardan beş çocuğuna şunları yazıyordu: ‘‘İyi devrimciler olarak büyüyün. Devrimden daha önemli hiçbir şey olmadığını unutmayın. Hepinize kocaman birer öpücük...’’

Che'nin karısı Aleida hala yaşıyor. Kızı Aleida ve oğlu Camilo, babalarının cesedi Küba'ya geldiğinde bir basın toplantısına katıldılar. Adını çok gençken bir uçak kazasında ölen Kübalı devrimci Camilo Cienfuegos'dan alan Camilo ‘‘onu hayal meyal hatırlıyorum’’ dedi. ‘‘Ben de dünyadaki milyonlarca gençten farksızım. Che benim için manevi bir baba...’’

Bolivyalı askerler, Che'yi 8 Ekim 1967'de dağlarda ele geçirdiler. Ertesi gün, La Higuera adında küçük bir köyün okulunda saat 13.10'da öldürdüler. Cesedi bir helikopterle Valle Grande Havaalanı'na getirerek kentin hastanesine taşıdılar. Ölüyü yıkayan hemşire ‘‘kocaman açılmış gözleri, sonsuzluğa yönelen bakışları’’ karşısında alt üst olduğunu söyleyecekti sonradan.

Askerler iki basın toplantısı düzenlediler, fotoğrafçılar hiç durmadan flaşlarını patlattılar. Sonra kent halkı cesedin önünden geçirildi. Bolivya ordusu gücünü göstermek istemişti. Ama Che'nin cesedi, bir İsa tablosunu andırıyordu. Astım yüzünden kullandığı kortizonla şişmiş vücudu ilk gençlik yıllarının inceliğine kavuşmuştu. Bir ölünün donuk bakışlarıyla değil, huzur dolu gözlerle bakıyordu.

Efsane silinip gideceğine her yıl biraz daha büyüdü. Son yıllarında Fidel Castro'yla siyasi anlamda arasının açılmış olduğu söylentilerine rağmen, Küba'da resmi bir kahraman olarak etkisini sürdürdü. Dünyanın diğer ülkelerinde gençlerin ilahıydı. Büyük bir kazanç kapısıydı aynı zamanda. Posterleri, tişörtleri, hatta müzikalleri bile yapıldı...

Bu yıl 30. ölüm yıldönümü yaklaşırken Che tutkusu hızla yükseldi. Ana vatanı Arjantin'de üniversitede ders konusu oldu. Bolivya'da cesedini arayan bir grup araştırmacının sonunda onun ve altı arkadaşının kalıntılarını bulması ilgiyi büsbütün arttırdı.

1 Eylül'de Fidel Castro Küba'da yeni öğretim yılı için konuşma yaparken, geride Che'nin dev bir posteri vardı. Dökülen adada Che, insanların rejime inancını koruyabilecek tek simge haline gelmişti.

Nihayet ölümünün 30. yıldönümünde Che ve altı arkadaşının kalıntıları büyük bir törenle Küba'ya geldi. Artık efsanenin bir mezarı da var...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!