Chat dilinde ilk roman

Güncelleme Tarihi:

Chat dilinde ilk roman
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 1999 00:00

Haberin Devamı

Bellek Peşinde romanının kahramanları, Alzheimer'lı bir babayla kızı.

Doç. Dr. Dehen Altıner, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi. İlk kitabı ‘‘Bellek Peşinde’’, Boyut Kitapları'ndan çıktı. Türkiye'nin, belki de dünyanın chat dilinde yazılmış ilk romanı.

Alzheimer'lı sevgili babanın belleğini tıpkı İstanbul gibi yitirişinin en yakın tanığı biricik kızı Leyla... Leyla, babasını 24 saat boyu yaşarken içine yuvarlandığı depresyon ve babasının ölümüne sebep olduğunu düşünerek duyduğu yoğun suçluluk duygusuyla yaşıyor. Chat arkadaşı Selçuk'la günler, geceler boyu chat’leşiyor. Kitap, o hiç bitmeyen çocukluk korkumuz olan; ebeveyni kaybetme korkusunu öyle ince ince hissettiriyor ki. Babalarla kızlarının o çok arkadaş, kırgınlıklara ve kavgalara rağmen birbirine dönen, her seferinde sarılan hallerini veriyor.

Doç. Dr. Altıner'in akademik kariyerine ve romandaki babanın Alzheimer'lı oluşuna bakmayın. Kesinlikle bilimsel bir kitap değil. Edebi yönü çok kuvvetli, akıcı ve etkileyici bir roman.

Doç. Dehen Altıner, ‘‘Kitapta, Selçuk'la chat'leşerek mucize rahatlamadan çok, iyileşmeye başlamış bir Leyla var’’ diyor.

Bellek Peşinde'nin otobiyografiniz, Leyla'nın siz olduğunuz duygusuna kapıldım?

- Yazarların ilk kitaplarının otobiyografik olduğu düşünülür. ‘‘Bellek Peşinde’’, tümüyle biyografik bir yapıt mıdır, tartışılır. Tabii ki kurgu var. Ama kendime ait birçok bilgiyi de kullandım. Ama babamı ihtiyarlar yurduna bırakmadım. Parasızlığa düşmedim. Annem daha önce ölmedi. Ablam var. Babamla yalnız yaşamadım. Dolayısıyla biyografi değil.

Neden Alzheimer'ı ele aldınız? O kadar aşina olduğunuz belli ki bu hastalığa ve acıya?

- Tam teşhis konulmadı babama. Doktorların beyin spazmı diye adlandırdıkları iki-üç günlük kendini tümüyle kaybettiği dönemler oldu. Bunu periyodik olarak birbuçuk ayda bir yaşıyordu. Beyninde bir gerileme oluyordu. Alzheimer olabilir mi diye soru işaretiydi doktorlar için. Hiçbir zaman teşhis koymadılar. Alzheimer'la ilgili kitap getirttim ABD'deki John Hopkins Üniversitesi'nden. Hem hastalığın belirtilerinden hem hasta yakınında neler olabileceğinden bahsediyordu. Çünkü Alzheimer'dan söz edildiğinde hasta yakını da hasta olarak kabul ediliyor.

Şizofren yakınlarında görülen ikili delilik gibi mi?

- Onun gibi değil, hayır. Hayatta kalabilmesi için onu yaşamak zorunda kalıyorsunuz. Hayatı yaşayamamanın getirdiği depresif hal. Evet, babam bunama belirtilerini gösterdi. Hafıza kaybı, konuşma bozuklukları, mizaç değişiklikleri, felaket şeklinde algıladığı ve yaşadığı anlar yaşadı. Bu konuda literatür topladım. Babamı kaybettikten sonra araştırdım, okudum.

CHAT ARKADAŞI

Kitaptaki yoğun suçluluk duygusu ve chat yaparak rahatlama da çok gerçeklik duygusu veriyor?

- Selçuk'la chat'leşerek mucize rahatlamadan çok, iyileşmeye başlamış bir Leyla var. Bir dayanak bekliyordu. Depresyonda bir an, hastayı iyileştirebiliyor. Kitabın konusu Alzheimer. Fakat teması depresyondan çıkan Alzheimer yakını.

Konu ve işlenen temaya karşılık, yalnızlık yok kitapta. Paylaşma, güzel anlar ve iyi bir sona ulaşabilme, başarı var. Üstelik chat arkadaşı fırsatçı bir erkek değil.

- Doğrusu başlangıçta böyle düşünmemiştim. Zaman içinde bunları kattım. Mehmet Cemal Bey tamamen aşağı inerken, Leyla'nın grafiği çıkış gösteriyordu.

Leyla'nın geçmiş güzel günleri, geçmiş güzel İstanbul'u özlemesi dokunaklı.

- Bunun cevabı kitapta var. Nostalji deyince geçmiş zamanı özlemek çıkıyor. Oysa ben şehrimi özlüyorum. Buna da çok hakkım olduğunu düşünüyorum. Bu nostalji değil. Benim şehrimi elimden aldılar. Başka yere gidersiniz, özlediğiniz şehre dönersiniz. Bize böyle bir ümit bırakmadılar. Kitapta İstanbul'u algılayarak yaşama gayreti var. Fakat İstanbul, elde kalan küçük küçük unsurlarla yaşanmaya çalışılıyor.

Akademik çevreniz de geçiyor kitapta?

- Kısacık da olsa mizahi ögeler kattım.

Hocanız, kimseyi sokmadığı laboratuvarda piliç çevirdi mi sahi?

- (Gülüyor) Buna cevap vermeyeyim artık çok somut.

Baba ve İstanbul belleğini yitirirken, Leyla belleğine kavuşuyor. Kitabın adı, yazmaya başladığınız andan itibaren mi vardı?

- Yayınevine başka bir isimle vermiştim. O ismi çok uzun ıstıraplar çekerek bulmuştum. Verdiğimin ertesi günü bu isim aklıma geldi. Telefon ettim. İsim, ortaya çıkabilmek için kitabı vermemi bekliyormuş.

Bunca duygunuzu kitap olarak elinizde tuttuğunuzda yabancılaşma duygusuna kapıldınız mı?

- Tamamen dışıma çıkmıştı. Biraz çekinerek bakabildim. Şimdi yavaş yavaş belli bölümlerine bakıyorum. Fazla uzatmadan bırakıyorum.

Leyla bu kitabı babasının mezarı başına bir çiçek gibi bırakır mı?

- Bilmiyorum. Belki babası hiç hoşlanmazdı kendi hakkında yazmasından.

Alzheimer nedir?

Bilişsel yetiler, işlevsellikte kayıp ve davranış değişiklikleri ile seyreder. Bu özellikleri sebebiyle hem hastalar hem de bakıcılar için önemli oranda yeti yitimine yol açar. Özellikle yaşlılarda ortaya çıkan Alzheimer'a Türkiye'de 200 bin, tüm dünyada 15 milyon insan yakalanmış durumda.

KİTAPTAN

Eller de soğanlarla,

bulaşıklarla haşır neşir oldukça

yine aynı şekilde pişkinleşiyordu...

Yemeğe bir baksan...

.......

.......

Ne oldu?

Ne zaman bir erkek bana yemek sorsa susarım:PPP

Utanıyor ve susuyorum...

Torbaları hemen yere bırakıp salona koşuyorum.

Babam koltuğunda oturuyor.

Leyla, şuradan göz şeyini ver diyor varlığımı hissedince...

Göz şeyi????

Babam bir süredir gözlüğe göz şeyi diyor.

Gözlüğü veriyorum.

Beni görünce babam birçok istekte bulunmaya başlıyor...

Çocuklar gibi. Arka arkaya birçok şey.

Kelimeyi hatırlayamayacak anlaşılan

Onu kaldırıp koluna giriyorum...

İstediği şeyi göstermesini istiyorum.

Mutfağa gidiyoruz. Bisküvileri gösteriyor...

Çok özledim İstanbul'u.

:(

Doğduğum, içinde yıllarca yaşadığım,

cephesi yuvarlak o taş apartman yok artık.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!