Güncelleme Tarihi:
Emniyet Genel Müdürlüğü, mevcut cezaevlerinin terör örgütlerinin idare merkezi haline geldiğini, sempatizan olarak cezaevine girenin militan, militan olarak girenin de örgüt sorumlusu olduğunu belirterek, „Cezaevleri ne eza evi ne de suç okulu ya da mafya lojmanı olmalıdır“ diye görüş bildirdi.
Emniyet Genel Müdürlüğü, son günlerde büyük tartışmalara neden olan F tipi cezaevleriyle ilgili bir açıklama yaptı. Mevcut cezaevlerinin amacından çok uzak olduğu belirtilen açıklamada son günlerde terör örgütü ve organize suç grupları yandaşlarının F tipi ceza ve tevkif evlerinin hizmete açılacak olması nedeniyle toplumun huzurunu bozucu eylemler yaptığı belirtildi. F tipi cezaevlerinin halen kullanılan cezaevleri içerisinde en modern ve insan haklarına en uygun özellikleri taşıdığı ifade edilen açıklamada, bazı propagandalarla bu gerçeğin üzerinin örtülmesine çalışıldığı ifade edildi. F tipi ceza ve tevkif evlerinin yapımını protesto etmek için 2000 yılı içerisinde 16 ilde bulunan cezaevlerinde açlık grevlerinin yapıldığı, ayrıca tutuklu, hükümlü yakınları ile bazı örgüt mensupları ve yandaşlarının propaganda kampanyası yürüttüğü kaydedilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:
„Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasal düzeni ve güvenliğini Marksist-Leninist yöntemler, aşırı sağ, ırkçı, irticai faaliyetler, bölücü ve bölgeci hareketlerle tehdit eden kişi ve örgütlere karşı güvenlik kuvvetlerimiz tarafından yürütülen başarılı operasyonlar sonucu terör örgütlerine büyük darbeler indirilmiş ve örgütlerin merkez komite üyelerinin de içerisinde bulunduğu bir çok terörist yakalanarak adli mercilere intikal ettirilmiştir. Terör örgütlerinin üst düzey sorumlularının koğuş sistemlerine dayalı cezaevlerinde olması nedeniyle cezaevlerinin terör örgütlerinin idare merkezleri durumuna geldiği müşahede edilmiştir. Bazı cezaevlerindeki örgüt koğuşlarında tüm inisiyatif örgüt sorumlularının elinde olduğu gibi buralarda tam bir emir komuta zincirinin mevcut olduğu ve hiyerarşik bir düzen kurdukları görülmüştür.“
Cezaevlerinden 1988, 1993, 1997 yıllarında aralarında DHKPC örgütünün ele başı Dursun Karataş, TİKKO örgütünün sözde Genel Sekreteri Ali Gülmez’inde yer aldığı 92 kişinin toplu firar ettiği hatırlatılan açıklamada, cezaevlerindeki açlık grevi ve direnişler sonucu 33 tutuklu ve hükümlünün hayatını kaybettiği, 43 infaz görevlisinin de rehin alındığı vurgulandı.
“İÇ KONTROL TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERDE“
Cezaevlerinde son 5 yıl içerisinde terör örgütleri ve organize suç gruplarının, işbirlikçi ya da hain olarak niteledikleri ve aralarında Sabancı suikastinin faillerinden Mustafa Duyar’ın da yer aldığı 13 kişiyi infaz ettikleri belirtilen açıklamada şunlara yer verildi:
„Uygulanmakta olan koğuş sistemi denetim ve kontrollerin sağlıklı yapılmasına engel teşkil eden bir faktör olmuştur. Her biri onlarca kişiyi barındıran koğuşların yan yana ve birbirleriyle bağlantılı olması, yüzlerce insanın bir arada bulunması, birbirlerini etkileyerek toplu hareket etmelerine zemin hazırlamıştır. Bu durum da iç kontrolün ve hakimiyetin görevlilerin elinden çıkarak tutuklu ve hükümlülerin eline geçmesine neden olmaktadır.
Bütün bu olumsuz durumları değerlendiren terör örgütleri cezaevlerinde iç denetimi ve kontrolü ele geçirdiği gibi, içeride istediği gibi örgütlenerek buraları örgütlerin eğitim yerleri haline getirmişlerdi. Bu bağlamda cezaevlerine sempatizan olarak girenler militan, militan olarak girenlerin de üst düzey örgüt sorumlusu olarak faaliyetlerini sürdürdükleri tespit edilmiştir.“
F TİPİ NELER SAĞLAYACAK?
Emniyet Genel Müdürlüğü terör örgütlerinin F tipi cezaevlerini istememelerinin nedenlerini şöyle sıraladı:
-Terör örgütleri eğitim çalışması yapamayacaklar, insanları kullanamayacaklar ve kandıramayacaklardır.
-Örgütler askeri eğitim veremeyecekler, insanları ölüm makinesi ve cellat yapamayacaklardır.
-Tünel veya başka yöntemlerle firar planlayamayacaklardır.
-Yeni tutuklananları örgüt sorgulayamayacak, dışarı bilgi gönderip örgütün çözülmesini engelleyemeyecektir.
-Yeni yakalananların yargılanmalarında örgütlerin savunma belirleme ortamı ortadan kalkacak, bağımsız Türk mahkemeleri belirleyici olacaktır.
-Terör örgütleri işkence, tecrit ve baskı yapamayacaktır.
-Örgütler tutuklu ve hükümlüleri ajan ilan ederek şişleyip, boğup öldüremeyecektir.
-Örgüt ortak komün yaşamı altında diğer tutukluların ailelerinden para alamayacak, rant elde edemeyecektir.
-Örgütlerin koyduğu katı kurallar değil Adalet Bakanlığı’nın belirlediği kurallar geçerli olacaktır.
-İnsanlar özgür iradeleriyle cezalarını çekmek için yatacak, istediklerinde rahatlıkla örgütlerden kopacaklardır.
„DEVLETİN ONURUNA YAKIŞIR OLMALI“
Kalabalık koğuş sisteminin güvenlik açısından ciddi zafiyetler doğurduğu belirtilen açıklamanın son bölümünde de şunlar kaydedildi:
„Gerçekten cezaevleri ne eza evleri ne de suç okulu veya mafya lojmanı olmalıdır. İnsan onuruna ve modern devletin görevine ve onuruna yakışır nitelikte ve yönetimde olmalıdır. F tipi cezaevleri uygulaması bu yönde atılmış önemli bir adım teşkil etmesine rağmen, terör örgütleri ve destekçileri tarafından tepki ile karşılanmasının kendileri ve amaçları açısından elbette anlaşılabilir nedenleri bulunmaktadır.“