Oluşturulma Tarihi: Mayıs 31, 2003 00:00
ASLINDA bugün yazacağım BDDK konusu bu değildi, ancak bir internet sitesinde gördüğüm ve daha sonra doğrulattığım bir
haber bu yazıyı öncelikli hale getirdi. Marmara TV adlı minicik bir televizyon kanalı, Merkez Basın Yayın A.Ş.'ye satılmış ve devredilmiş.Devir sırasında da televizyonun yayınları sona ermiş. Önemsiz gibi görünen ama çok önemli bir haber.Batık bir bankanın çok ciddi bir ‘‘devletten mal kaçırma’’ operasyonu.Nasıl mı? Anlatayım... Etibank'ın batmasıyla beraber ATV'nin de devlete, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na, bazı kamu ve özel bankalara yüz milyonlarca dolarlık borcu ortada kaldı.Ancak ATV'nin bir değeri vardı.Bugünkü piyasa şartlarında bu değer üç aşağı beş yukarı 250 milyon dolar olarak hesaplanıyordu. İzlenen, hatta bu yılın en çok izlenen kanalıydı. Yani aslında batan Etibank'ın patronundan BDDK'ya kalan, ‘‘para edecek’’ tek maldı. BDDK, Etibank'la beraber ATV'nin de sahibi oldu ama nedense yönetimine hiç karışmadı. ATV, BDDK'nın gözleri önünde on milyonlarca dolar kazandı ve bunu devlete yüz milyonlarca borç takan sahibinin cebine aktardı. BDDK izledi, izledi, izledi. Ne parasını istedi, ne duruma el koydu. Batık Etibank vasıtasıyla devleti yüz milyonlarca dolar dolandıranlar, devletin parasını almaya devam ettiler. Ancak gözleri doymamış olacak ki, şimdi bir adım daha ileriye gidiyorlar.Marmara TV'nin satın alınma gerekçesi de bu. ATV'de yayınlanan programların anlaşmaları bir süredir Merkez Basın Yayın A.Ş. adlı bir şirket tarafından yapılıyordu. Şimdi anlaşılıyor nedeni.ATV'nin 250 milyon dolar eden içeriği, ismi, kurumsal kimliği ve sahip olduğu frekanslar ‘‘kaçırılıyor’’.Bir gece ansızın bütün bu programlar Marmara TV'ye geçecek. ATV, frenkanslarını da boşaltacak ve bu frekanslardan Marmara TV, Türkiye çapında yayın yapmaya başlayacak. Sonuçta devlete milyonlarca dolar borçlu ATV, BDDK'nın elinde ‘‘olmayan bir televizyon’’ olarak kalacak.Devleti soyanlardan biri daha mallarını kaçırmış olacak. Hem de BDDK'nın gözleri önünde. BDDK'da bu tezgáhı anlayacak benim kadar ‘‘kafası çalışan’’ adam yok mu?Bence var. Var ama kıllarını kıpırdatmazlar. Çünkü bu işi planlayan Merkez Basın Yayın A.Ş.'nin üst düzey yöneticilerinden biri önceki gün öğle saatlerinde, daha kesin söyleyeyim saat tam 14.00'te Tahsilat Daire Başkanı Hasan Tengiz'in odasına geldi ve 1.5 saat kaldı. Ortada bir ödeme olmadığına göre, ne konuştular dersiniz? Bu işi İçişleri Bakanı düzeltirSAYIN İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu. Bu işi düzeltse düzeltse sizin gibi halden anlayan bir adam düzeltir. Devletin ‘‘en lüks araç’’ sınıfına sokup yılda 10 milyar TL. vergi aldığı arazi özellikli 4x4 binek araçlarının trafikte ‘‘arazi taşıtı’’ ve ‘‘kaptı kaçtı’’ sınıfına sokulması uygulamasını lütfen ele alın. Bu araçların sahiplerine uygulanan zulme bir son verdirin. Millet bu araçları meraklı olduğundan değil, can güvenliği için alıyor. Tarla gibi yollarda,
trafik terörü ortamında hayatta kalabilmek için. Vergi uygulamasında yeterince mağdur olan 4x4 sahiplerini hiç değilse ‘‘hız limiti’’ uygulamasında mağdur etmeyin. Bu Cimbom’dan cacık olur mu?HAGİ'nin
Galatasaray'ı ne kadar iyi tanıdığı, Hürriyet'te yayınlanan röportaj ile belli oldu. Hagi, Galatasaray'ın şampiyonluğu kaçırmasını değerlendirirken ‘‘Galatasaray'da sevgi kalmamış’’ demiş. Son derece doğru bir tespit. Galatasaray'da müthiş bir negatif enerji var. Bu durum yönetim kurulu toplantı salonundan, futbolcuların soyunma odasına kadar böyle. Donuk, sıcaklıktan uzak, cansız, sevgisiz bir ortam. Gruplaşamayacak kadar birbirinden uzaklaşmış bir yönetim kurulu. Eskiler, yeniler, Almancılar, yabancılar olarak gruplaşmış futbolcular. Birbirlerine ve teknik direktörlerine inanmayan ‘‘eski şampiyonlar’’. ‘‘Terim gelsin’’ lobisinin öncüsüyken, ‘‘Niye geldi’’ lobisine transfer olan Terimciler. Sezon başında Ümit Davala ‘‘Bu Fener'den cacık olmaz’’ demişti. Bu işi bildiği kanıtlanan Ümit'ten rica ediyorum. Bu kafayla gidecek bir Galatasaray'dan bu yıl ne olacağını da söylesin. Çünkü cacık olmayacağı kesin. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Türkiye'nin bütün hassasiyetlerini üst üste koyunca ortaya çıkan duruma demokrasi denmediğinin herkes farkına vardığı zaman.
button